Gönderen Konu: PEYGAMBERİMİZİN HUTBELERİ  (Okunma sayısı 387 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
PEYGAMBERİMİZİN HUTBELERİ
« : Kasım 26, 2019, 08:39:05 ÖÖ »
PEYGAMBERİMİZİN HUTBELERİ

Kur'ân'a Sarılın

         "Ey insanlar!

           İlmi ile amel eden bir alimin işlediği amelden veya işittiğini anlayıp idrak eden kişinin çaba ve gayretinden daha hayırlı bir şey yoktur.

          Ey insanlar!

         Sizler, Allah'ın sizlere bir fırsat olarak bahşettiği 'hüdne' (sakin ve geçici imtihan süreci) içindesiniz. Bu süreci, Allah'ın rızası doğrultusunda değerlendirmeye çalışınız. Zira büyük bir  süratle kabre yaklaşmaktasınız.

         Gece ve gündüzün her yeni ve taze olanı nasıl yıpratıp eskittiğini ve her uzağı nasıl yaklaştırdığını ve vaad edilenleri nasıl gerçekleştirdiğini gözlerinizle görmektesiniz.

         Bunun üzerine Mikdad radıyallahu anh: "Hüdne nedir ey Allahın Rasûlü ?" diye sordu.

         Rasûlullah aleyhisselâm buyurdu ki:  "Geçici olan bir şeye fazla bağlanmak, mihnet ve ıstırap evinde, imtihan sürecinden sonra bu dünya  evini terk etmenizdir."

          Üzerinize gece karanlığı gibi cehalet, bela ve musibetler çöktüğünde, büyük sıkıntılarla karşılaştığınız zaman Kur'ân'a sarılınız. Zira Kur'ân,apaçık bir rehber, bir yol gösterici, bir  şefaatçidir. O, Allah katından tasdik edilip doğrulanmıştır. O'nu rehber edineni cennete ulaştırır, onu ardına atan, ona sırt çevireni de cehenneme sürükler. Onunla konuşan doğru konuşur,  onunla amel eden sevaba nail olur, onunla hükmeden adil olur… Kur'ân,'a davet eden, Allahın doğru yoluna davet etmiş olur.

         Şüphesiz ki bu Kur'ân, en doğru yola iletir.İyi davranışlarında bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükafat olduğunu müjdeler.(İsrâ, 9)

Her Kim Kurtuluş İstiyorsa

Konuşurken şuurlu ve bilinçli konuşan ve susarken bilinçli olarak susan, dilini tutan kimseye, Allah rahmet etsin. Muhakkak ki dilin, insan üzerinde etkisi, hakimiyeti, vücudun diğer azalarından daha üstün ve etkilidir.

Şurası iyi bilinmelidir ki Allah'ı anmak, iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak veya Müslümanların arasını düzeltmek için yapılan konuşmalar dışında kişinin yapmış olduğu konuşmalar kendi aleyhinedir.

Bunun üzerine Muaz b. Cebel radıyallahu anh: "Ey Allah'ın Rasûlü, konuştuklarımızdan da sorgulanacak mıyız?" diye sorunca, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem  buyurdu ki:

İnsanların, burunlarının üzerine cehenneme dökülmelerine, dillerinin işlediği hatalardan başka ne sebep olabilir ki?

O halde her kim kıyamet günü kurtuluş istiyorsa, kalbinde gizlediğine dikkat etsin ve amelini de düzeltsin. Ayrıca, dünya ile ilgili kuruntularını azaltsın.''

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in  yaptığı bu konuşmadan kısa bir süre sonra Nisa Sûresinin 114. ayeti nazil oldu:

''Onların fısıldaşmalarının birçoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka yahut bir iyilik yahut da insanların arasını düzeltmeyi isteyenin fısıldaşması müstesna. Kim Allah'ın rızasını kazanmak için bunu yaparsa, biz ona yakında büyük bir mükafat vereceğiz.''

Kişi, kalbi dili ile dili de kalbi ile bir olmadıkça, sözü fiiline (ameline) uymadıkça, bir de komşusu kendi şerrinden emin olmadıkça gerçek mü'min olamaz.

Dilini (Allah'ın razı olmadığı boş/malayani şeylerden) muhafaza eden, zamanın kıymetini bilip ona göre amel eden ve tuttuğu yolun doğruluğunu bilen kişiye Allah rahmet eylesin.

Gerçek Bir Mü'min

                  Ey insanlar!

                  Bir kul, insanlar onun elinden ve dilinden emniyette selamette olmadıkça, gerçek mü'minlerden sayılmaz. Mü'min, komşusu kendisinden gelebilecek zararlardan emniyette olmadıkça, imanın lezzetini tadamaz ve mü'minlerin derecesine ulaşamaz. Yine bir kul, haramlardan tamamen uzaklaşabilmek için şüpheli şeyleri terk etmedikçe, gerçek müttakilerden sayılmaz.

                  Ey insanlar!

                  Bir yolcu bir yerde gecelemekten korkarsa, gideceği yere, hedefine bir an önce ulaşmak için, gece-gündüz yoluna devam eder. Muhakkak ki sizler, amellerinizin Allah'ın rızasına uygun olup olmadığını, kabul görüp görmediğini bilmiyorsunuz. Bu durumu ancak ömrünüzün sonunda, anlayabileceksiniz.

                  Ey insanlar!

                  Şüphesiz ki mü'minin niyeti amelinden daha hayırlıdır. Fasığın niyeti ise amelinden daha kötüdür."

                  Mü'min, insanların kendisinden emin olduğu kişidir. Müslüman; müslümanların elinden, dilinden salim olduğu, zarar görmedikleri kişidir. Muhacir ise; kötülüğe veda eden, kötülüklerden kaçan kimsedir."

             Mü'min olduğu gibi menfaattir. Onunla beraber yürürsen sana faydalı olur. O'na bir şey danışırsan yine sana yararı dokunur. Ona ortak olursan sana faydalı olur, Hulasa onun her işi serapa menfaattir, faydalıdır.

                  Mü'min; kolaylık gösteren ve kimseye sıkıntı vermeyen kimsedir.

Mü'min İki Korku Arasındadır

Ey insanlar! Sizin için belirtilmiş farz vakitler vardır. Bu vakitlerde eda edeceğiniz namazlar ve yapacağınız hayırlı amellerle, Allah'ın rızasını kazanarak cennete girmeye çalışınız. Çünkü ömrünüz sınırlıdır, bir gün mutlaka sona erecektir. O halde ömrünüzün sonuna kadar, Allah'a kulluk görevinizi layıkıyla ifa etmeye çalışınız.

 Şüphesiz mü'min iki korku arasındadır. Bunlardan biri daha önce geçirmiş olduğu zamandır ki, bu zamanda Allah tarafından kendisi için ne takdir edildiğini bilemez. Diğeri de içerisinde bulunduğu ve geleceğe ait zamandır. Kişi, bu zaman içinde de Allah'ın kendisi hakkında nasıl bir hüküm vereceğini bilmemektedir.

 O halde kişi, ahiret hayatının rahat ve huzuru için, dünya hayatından fedakarlık yaparak, ihtiyarlıktan önce gençliğini ve ölmeden önce de hayatını çok iyi değerlendirmelidir.

 Muhammed'in canını elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, ölümden daha ileri bir kınayıcı, günahlardan sakındıracak ve hayır hasenatı arttıracak daha etkili bir nasihatçı ve ibret verici başka bir sebep yoktur. Dünyadan sonra da cehennem veya cennetten başka bir yurt yoktur.

Kişiye va'z ve nasihat olarak ölüm yeterlidir. En büyük zenginlik ise şek-şüpheden uzak bir imana sahip olmaktır.

 Kıyamet günü ademoğlunun ayakları, Rabbinin huzurunda şu beş şeyden sorulmadıkça hiçbir yere kımıldayamaz; her biriniz ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, kazandığını  nereye harcadığından ve  ilmiyle amel edip etmediğinden sorgulanacaktır.

Ölmeden Önce Allah'a Dönün

Ey insanlar! Ölmeden önce Allah'a tövbe ediniz. Sizi meşgul edecek şeylerle karşılaşmadan salih ameller işlemek için acele ediniz. Rabbinizi çokça anarak O'nunla olan bağınızı güçlendiriniz ki hem dünyada hem de ahirette mesut ve bahtiyar olasınız.

Rızkınızın devamlı ve bereketli olması için fakir ve yoksullara sadakayı arttırınız. İyiliği emrediniz ki korunasınız. Kötülükten alıkoyunuz ki, yardıma mazhar olunasınız.

Ey insanlar! Hiç şüphesiz akıl bakımından en üstün olanınız, ölümü en çok ananınızdır. En hayırlınız da, ona en çok hazırlananınızdır. Şunu iyi biliniz ki, gurur yurdu olan dünyadan uzak olmak (dünyaya fazla itibar etmemek) ve ebedilik yurdu olan ahirete dönmek üzere hayırlı ameller işlemek, ayrıca kabir hayatı ve diriliş-mahşer günü için hazırlanmak akıllılık alametlerindendir.

Akıllı insan, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için güzel hareketlerde bulunandır. Aciz kimse de; nefsini kötü arzularına tabi kılıp Allah'a hiçbir şey yapmadan kuru kuruya güvenen kişidir. Allah sizin şekillerinize ve mallarınıza bakmaz; Ne var ki kalplerinize ve işlerinize bakar.

Kişinin uzun ömürlü olması, daima Allah'ın rızasına uygun hayat yaşanması ve ayrıca işlemiş olduğu günahlardan dolayı pişmanlık duyması onun mutluluğunun bir göstergesidir.

 * Ebû Nasr Muhammed b. Ubeydullah, Peygamberimizden 40 Hutbe 101 Hadis, 19.

Deccâl'in Fitnesinden Sakının!

Sahabeden Ebû Ümâme el-Bâhilî (r.a) anlatıyor:

Rasûlullah (s.a.v) bir keresinde bize bir konuşma yaptı. Konuşmanın çoğunu, Deccâli anlatan ve bizi ondan sakındıran ifadeler oluşturdu. Söylediklerinin bir bölümü şöyle idi:

"Allah Teâlâ’nın, Âdem’in (a.s) zürriyetini  yarattığı andan beri yeryüzünde Deccâlin fitnesinden daha büyük bir fitne olmamıştır. Allah’ın gönderdiği her peygamber, ümmetini deccâlin fitnesinden sakındırdı. Ben peygamberlerin sonuncusuyum, siz de ümmetlerin sonuncususunuz. Deccâl mutlaka sizin döneminizde çıkacaktır. Eğer o, ben aranızda iken çıkarsa her Müslüman için onu ben yenip defederim. Şayet benden sonra çıkarsa herkes kendi nefsini savunur. Allah, her Müslümanın koruyucusu ve yardımcısıdır.

Şüphesiz deccâl, Şam ile Irak arasında bir yoldan çıkacak ve sağa sola bozgunculuk saçacaktır. Ey Allah’ın kulları! Artık dinde sebat edin. Şimdi ben onu size öyle tanıtacağım ki hiçbir peygamber onu bu şekilde ayrıntılı olarak tanıtmamıştır.

O önce, “Ben peygamberim” diyecek. Oysa benden sonra peygamber yoktur. Sonra ikinci bir iddiada bulunarak, “Ben Rabbinizim” diyecek. Halbuki siz ölünceye kadar Rabbinizi göremezsiniz. Deccâl, bir gözü kör bir varlıktır. Oysa Rabbiniz için böyle bir körlük söz konusu değildir. Deccâl’in iki gözünün arasında “kâfir” yazılıdır. Onu, okuyup yazması olsun olmasın, her mümin okur. Beraberinde bir cennet ve bir cehennemin bulunması da onun fitnelerindendir. Aslında cenneti cehennem, cehennemi de cennettir. Artık kim onun cehenneminin belasına uğrarsa Allah’tan yardım dilesin ve Kehf sûresinin ilk ayetlerini okusun. Nemrûd’un yaktığı ateş İbrahim’e (a.s) nasıl olduysa bu ateş de o kimseye aynı şekilde serinlik ve selâmet olsun.

Onun bir fitnesi de şudur: Bir bedevîye, “Söyle bakalım. Eğer ben senin anneni ve babanı diriltirsem, senin rabbin olduğuma şahitlik eder misin?” diyecek. Bedevî de “evet” karşılığını verecek. Bunun üzerine iki şeytan onun anne ve babasının suretinde ona görünecek ve “Yavrucuğum! Ona tâbi ol. Çünkü o senin rabbindir” diyecek.

Onun bir diğer fitnesi de şudur: Bir kişiye musallat kılınacak ve onu öldürüp testereyle biçecek. Hatta o kişinin cesedi iki parçaya bölünmüş olarak (ayrı ayrı yerlere) atılacak. Sonra Deccâl orada bulunanlara, “Şu kuluma bakın. Şimdi ben onu dirilteceğim, sonra benden başka bir Rabb’inin olduğunu söyleyecek” diyecek. Sonra Allah o kişiyi diriltecek. Deccâl o kişiye, “Senin Rabb’in kimdir?” diye soracak, o da, “Rabbim Allah’tır; sen de Allah’ın düşmanı Deccâlsin. Allah’a yemin ederim ki hiçbir zaman bugünkü kadar senin hakkında güçlü basiret sahibi olmadım” diyecek.

Deccâlin buluta yağmur yağdırmasını emretmesi, bulutun da bu emir üzerine yağmur yağdırması ve deccâlin yere bitki bitirmesini emredip, yerin de bitki bitirmesi onun fitnesindendir.

Deccâlin bir fitnesi de bir kabileye uğraması, o kabilenin kendisini yalanlaması, bunun sonucunda da onların tüm hayvan sürülerinin helâk olmasıdır.

Onun bir başka fitnesi de şudur: O bir kavme uğrayacak ve onlar kendisini tasdik edecek. Sonra o, buluta yağmur yağdırmasını emredecek, bulut da bu emir üzerine yağmur yağdıracak. O, yere bitki bitirmesini emredecek, yer de bu emir üzerine bitki bitirecek. Nihayet o kavmin küçükbaş ve büyükbaş hayvanları o gün her zamankinden semiz, yapılı, karınları en şişkin ve memeleri sütle en dolgun olarak akşam vakti otlaktan dönecek.

Mekke ve Medine hariç, yeryüzünde Deccâlin ayak basmadığı ve hükümran olmadığı hiçbir yer kalmayacak. O, Mekke ve Medine’ye, yollarının hangisinden varmak istese, melekler mutlaka yalın kılıç karşısına çıkacak (ve kendisini geri çevirecek). Nihayet o, Zurayb-i Ahmer (kırmızı küçük dağ) yanına, kıraç, tuzlu, çorak arazinin bitim noktasının yanına inecek. Sonra Medine, sakinleriyle birlikte üç kere sallanacak. Bunun üzerine (Medine’de bulunan) münafık erkek ve kadınlardan hiç kimse kalmayacak şekilde onun yanına gidecek. Böylece demirci körüğünün, demirin kirini-pasını giderip attığı gibi Medine de pisliği dışına atacak ve o güne “kurtuluş günü” denecek.

Sözün burasında Ümmü Şerîk (r.a), “Ey Allah’ın Rasûlü! O gün Araplar nerede olacak” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

Araplar o gün azdır ve büyük çoğunluğu Beytü’l-Makdis’te bulunacaktır. Önderleri de salih bir kimsedir. Sonra önderleri öne geçip onlara sabah namazını kıldıracağı sırada, sabah vakti İsa b. Meryem oraya inecek. İsa’nın (a.s) öne geçip cemaate namaz kıldırması için imam geri geri yürümeye başlayacak. Fakat İsa (a.s) elini onun omuzları arasına koyarak, “Öne geç de namazı kıldır. Çünkü kıyamet senin için getirildi” diyecek. Bunun üzerine imam onlara namaz kıldıracak.

Namazı bitirince İsa (a.s), “Kapıyı açın” diyecek ve kapı açılacak. Kapının önünde Deccâl, beraberinde yetmiş bin Yahudi olduğu halde bulunacak. Hepsi süslü kılıç kuşanmış, yeşil şallı olacak. Deccâl,    İsa’ya (a.s) bakınca, tuzun suda eridiği gibi eriyecek ve kaçmaya başlayacak. İsa da (a.s) ona, “Sana öyle bir darbem var ki ondan kurtulamayacaksın” diyecek ve (o bölgedeki bir yer olan) Lüdd’ün doğu kapısı yanında yetişip onu öldürecek.

Allah (bundan sonra) Yahudileri de hezimete uğratacak. Artık Allah’ın yarattığı mahlûkattan, arkasında bir yahudinin saklanıp da Allah’ın konuşturmayacağı hiçbir şey kalmayacak. “Ey Allah’ın Müslüman kulu! İşte bu bir yahudidir. Gel de onu öldür” demeyen ne bir taş, ne bir ağaç, ne bir duvar, ne de bir hayvan olacak.

Deccâlin hükümranlık dönemi kırk yıldır. Bir yılı yarım yıl gibi ve bir yılı bir ay gibidir. Ayı da bir hafta gibidir. Ve kalan günleri kıvılcım gibidir (hızlı geçici).

Biriniz o günlerde sabahleyin Medine’nin kapısı yanında olur da Medine’nin diğer kapısına akşama kadar varamaz.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v), Deccâl konusundaki konuşması esnasında sorulan,

-          Ey Allah’ın Rasûlü! O kısa günlerde nasıl namaz kılacağız, sorusuna cevaben şöyle buyurdu:

-          Namazı şu uzun günlerde takdir (hesap) ettiğiniz gibi, o kısa günlerde de öylece takdir edersiniz.

Sonra konuşmasına şöyle devam etti:

İsa b. Meryem, benim ümmetim içinde adaletli bir hâkim ve âdil bir imam (yönetici) olacak; haçı kırıp ezecek ve domuzu öldürecektir. Cizyeyi kaldıracak ve (zekât verilecek fakir kalmayacağı için) zekâtı terk edecektir. Artık ne koyun, keçi, sığır sürüsü ne de deve sürüsü üzerine zekât memuru çalıştırılacaktır. Düşmanlık ve kin de kaldırılacaktır. Zehirli olan her hayvanın zehir de sökülüp alınacaktır. Hatta küçük oğlan çocuğu elini yılanın ağzına sokacak da yılan ona zarar vermeyecektir. Küçük kız çocuğu da aslanı kaçmaya zorlayacak ve aslan ona zarar vermeyecektir. Kurt, koyun ve keçi sürüsü içinde sürünün (koruyucu ve uysal) köpeği gibi olacaktır. Su kabı ile dolduğu gibi, barışla dolacaktır. Din birliği de olacak, artık Allah’tan başkasına tapılmayacaktır. Savaş da ağılıklarını bırakacaktır (silah ve diğer savaş malzemeleri terk edilecektir). Kureyş kabilesinden hükümdarlığı alınacaktır. Yeryüzü gümüş sofrası gibi olup Âdem’in ahdi ile  bitkisini bitirecektir. Hatta bir üzüm salkımı  üzerinde bir grup insan toplanacak da o salkım onların hepsini doyuracak; bir nar üzerinde bir grup insan toplanacak ve o nar onların hepsini doyuracaktır. Öküz şu kadar (üstün değerdeki) mala, at ise birkaç (değersiz) dirhemciğe tekabül edecektir.

Sahabiler,

-          Ey Allah’ın Rasûlü! (O zaman) atı ucuzlatan nedir, diye sordu. Rasûlullah (s.a.s),

(O zaman) savaş için ata ebedî olarak binilmeyecektir (çünkü hiç savaş olmayacaktır), buyurdu.

- Öküzün fiyatını pahalılaştıran nedir, diye soruldu. Buyurdu ki:

Toprağın tamamı sürülecektir. Deccâlin çıkmasından önce (kıtlığı) şiddetli üç yıl olacak ve o yıllarda insanların başına büyük bir açlık (felaketi) gelecek. Allah, birinci yıl buluta, yağmurunun üçte birini ve yere de bitkisinin üçte birini tutmasını emredecektir. Sonra ikinci yıl buluta emredecek ve bulut, yağmurunun üçte ikisini tutacak; yere emredecek ve yer de bitkisinin üçte ikisini tutacaktır. Sonra üçüncü yıl buluta emredecek ve bulut, yağmurunun tamamını tutacak ve artık bir damla yağmur yağmayacak. Yere de emredecek ve yer de bitkisinin tamamını tutacak; artık yeşillik diye bir şey bitirmeyecek. Çift tırnaklı (geviş getiren) hiçbir hayvan kalmayacak, Allah’ın, yaşamasını dilediği hayvanlar hariç, hepsi helâk olacak.

Orada bulunanlar,

-      O zaman insanları yaşatan (azık) nedir, diye sordular. Şöyle cevap verdi:

Tehlil (lâ ilâhe illallah), tesbih (sübhânallah) ve tahmid (elhamdülillâh). Bu zikirler insanlara yemek yerine geçirilecektir.[1]

[1] İbn Mâce, Fiten, 33.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: PEYGAMBERİMİZİN HUTBELERİ 1
« Yanıtla #1 : Kasım 26, 2019, 08:51:50 ÖÖ »
PEYGAMBERİMİZİN HUTBELERİ  1

Ben Sana Tebliğ Ettim

Ebû Hureyre (r.a) anlatıyor:

Bir keresinde Rasûlullah (s.a.v) ayağa kalktı. Ganimet malına hıyanet hakkında konuştu; (ganimet malını çalmanın) günahının çok büyük olduğunu ifade etti ve şöyle buyurdu:

Sakın içinizden birini kıyamet günü, omuzunda homurdayan bir deve olduğu halde gelerek, “Kurtar beni yâ Rasûlallah!” derken bulmayayım. O kimseye, “Sana hiçbir şey yapma imkânım yok. Ben sana (dünyadayken Allah’ın hükmünü)  tebliğ ettim” diyeceğim.

Sakın içinizden birini kıyamet günü, omuzunda kişneyen bir at olduğu halde gelerek “Kurtar beni yâ Resûlallah!” derken bulmayayım. O kimseye, “Sana hiçbir şey yapma imkânım yok. Ben sana (dünyadayken Allah’ın hükmünü) tebliğ ettim diyeceğim. Sakın içinizden birini kıyamet günü, omuzunda meleyen bir koyun olduğu halde gelerek, “Kurtar beni yâ Rasûlallah!” derken bulmayayım. O kimseye, “Sana hiçbir şey yapma imkânım yok. Ben sana (dünyadayken Allah’ın hükmünü) tebliğ ettim diyeceğim.

Sakın içinizden birini kıyamet günü, omuzunda çığlık atan bir kimse olduğu halde gelerek, “Kurtar beni yâ Rasûlallah!” derken bulmayayım. O kimseye, “Sana hiçbir şey yapma imkânım yok. Ben sana (dünyadayken Allah’ın hükmünü) tebliğ ettim diyeceğim. Sakın içinizden birini kıyamet günü, boynunda dalgalanan giysiler olduğu halde gelerek, “Kurtar beni yâ Resûlallah!” derken bulmayayım. O kimseye, “Sana hiçbir şey yapma imkânım yok. Ben sana (dünyadayken Allah’ın hükmünü) tebliğ ettim diyeceğim.

Sakın içinizden birini kıyamet günü, boynunda altın-gümüş olduğu halde gelerek, “Kurtar beni yâ Rasûlallah!” derken bulmayayım. O kimseye, “Sana hiçbir şey yapma imkânım yok. Ben sana (dünyadayken Allah’ın hükmünü) tebliğ ettim diyeceğim.[1]

[1] Buhârî, Zekât, Cihad, 185; Müslim, İmâre, 24.

Bu hadis, görevliler tarafından dağıtılmadan önce ganimet mallarından bir şey aşırmanın ne kadar büyük bir günah olduğunu anlatır. Hadiste sadece bazı ganimet mallarının zikredilmiş olması,  zikredilmeyenlerin bu hükümde olmadığını göstermez. Burada sadece örnek olarak bazı malların isimleri verilmiştir.

Yine hadisin ifadesinden anlaşıldığına göre bir kimse ganimet malından izinsiz olarak her ne alırsa, kıyamet günü aldığı o şey boynuna  asılı olarak  gelecektir ki bu durum o kimsenin bir anlamda günahıyla  teşhir edilmesi demektir. Nitekim yüce Allah, “Her kim ganimeti aşırırsa kıyamet gününde aşırdığı şeyle gelecektir”(Âl-i İmrân 3/161) buyurmak suretiyle bu durumu beyan etmiştir.

Ganimetler, dağıtılmadan önce kamu malı olduğu ve bu malda bütün Müslümanların hakkı bulunduğu için oradan izinsiz olarak bir şey almak, doğrudan kul hakkına girmek anlamına gelir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v), bu sebeple kendisinden yardım isteyecek olan bu kimselere yardım edemeyeceğini ifade buyurmuştur.

Diğer kamu mallarını da pekâlâ bu kapsamda görmek mümkündür. Onlarda da başkalarının hakkı  vardır ve bu hakkı çiğnemek yasaklanmıştır.

Cemaate Sarılın

Hz. Ömer (r.a) Şam’a gittiği zaman halka hitap etti. Allah Teâlâ’ya (c.c) hamdü senâ ve Rasûlullah Efendimiz’e (s.a.s) salât ve selâmdan sonra şöyle dedi:

Rasûlullah (s.a.s) benim bugün aranızda kalkıp konuştuğum gibi bir konuşma yapmıştı. Konuşmasında Allah’ın emirlerine muhalefetten sakınmayı, akrabaları ziyaret etmeyi ve dargınların arasını bulmayı emrederek şöyle buyurdu:

"Cemaate sarılın. (Diğer  bir rivayette:) Başınızdaki emîri dinleyin, cemaatten ayrılmayın. Allah’ın eli cemaat üzerindedir. Şeytan tek kişi ile beraberdir; iki kişiden uzaktır. Yabancı bir erkek (kendisine nikâhı düşen) bir kadınla baş başa kalmasın; muhakkak şeytan üçüncü kişi olarak aralarına katılır (ikisini de yoldan çıkartır).

Kimi yaptığı iyilik sevindirir ve yaptığı kötülük üzerse, bu durum onun mümin ve Müslüman olduğunun alametidir. Yaptığı kötülüğe üzülmemek ve yaptığı iyiliğe sevinmemek münafıklık alametidir.

Münafık hayırlı bir iş yaparsa, yaptığı o işten dolayı Allah’tan hiçbir karşılık ummaz. Kötü bir iş yaptığında da Allah’ın azap vereceğinden endişe etmez.

Dünya nimetlerini meşru yollardan elde etmeye bakın. Allah size rızık vermeyi üzerine almıştır. Herkes kendisi için takdir olunan işi mutlaka tamamlayacaktır. İşlerinizde Allah’tan yardım dileyin. Allah dilediğini değiştirir, dilediğini sabit kılar. Ümmü’l-Kitâb onun  nezdindedir."[1]

Cennet ve Cehennem Ehli

İyâd b. Hımâr el-Mücâşi(r.a) anlatıyor:

Rasûlullah (s.a.v) bir hutbe irat etti ve hutbesinde şöyle buyurdu:

"Rabbim bana, bilmediğiniz şeyleri size öğretmemi emir buyurdu. Bugün bana öğrettiği şeylerden biri şudur:

Buyurdu ki: 'Kullarıma verdiğim her şey helâldir. Kullarımın hepsini hanîf (muvahhid) olarak yarattım. Sonra şeytanlar gelip onları dinlerinden ayırdı. Benim helâl kıldığım şeyleri onlara haram ettiler. Hakkında herhangi bir şey indirmediğim şeyleri bana ortak kılmalarını emrettiler.'

Rasûlullah (s.a.v) sözlerine şöyle devam etti:

Sonra Allah (c.c) yeryüzündekilere  baktı ve Ehl-i Kitabın dışındaki Arap-Acem bütün insanlara gazap etti. Bana, 'Seni denemek ve başkalarını da senin vasıtanla imtihan etmek için seni (peygamber olarak) gönderdim. Ben sana, uyurken ve uyanıkken daima hafızanda bulunacak bir kitap indirdim' buyurdu.

Sonra Allah (c.c) bana, Kureyş’i yok etmemi emir buyurdu. Ben, “Yâ Rabbi, ben onlarla başa çıkamam” deyince, şöyle buyurdu: “Öyleyse onlar seni yurdundan çıkardıkları gibi sen de onları yurtlarından çıkar. Onlarla savaş; sana yardım ederiz. Onlara karşı koymak için harcamada bulun ki biz de sana infak edelim. Onların üzerine ordu gönder; biz de beş katını gönderelim. Sana isyan edenlere karşı sana itaat edenlerle birlikte savaş” buyurdu.

Cennet halkı üç sınıftır:

1)    Âdil, başarılı ve eli açık yetki sahipleri.

2)    Bütün yakınlarına ve Müslümanlara karşı merhametli olanlar.

3)    İffetli, ehl-i iyali fazla (olmasına rağmen) eli açık fakirler.

Cehennemlikler ise beş sınıftır:

1)    Kendilerini ilgilendirmeyen şerlerden sakınmayacak kadar kıt akıllı olan, çoluk çocuk ve mal istemeyen asalak kimseler.

2)    Fırsat bulduğunda en küçük şeylere bile göz diken hainler.

3)    Sabah akşam sana ve ehl-i iyaline tuzak kurmaya çalışanlar.

4)    Cimri ve yalancılar.

5)    Pek kötü ahlaklı kimseler.[1]

[1] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/162.

Allah Yolunda Cömertlik Yapın
 Hz. Enes (r.a) anlatıyor:

Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

"Ey insanlar! Allah, sizin için din olarak İslâm’ı seçti. O halde İslâm şerefini cömertlik ve güzel ahlâk ile süsleyin.

Dikkat edin! Cömertlik cennette bir ağaçtır ki dalları dünyadadır. Cömert kimse o dallardan birine tutunmuş demektir. Allah bu sayede onu cennete götürür.

Dikkat edin! Cimrilik ise cehennemde bir ağaçtır; onun dalları da dünyadadır. Cimri kimse o dallardan birine tutunmuştur ki bu haliyle Allah onu cehenneme sokar."

Sonra Rasûlullah (s.a.v) buyurdular:

"Allah yolunda cömertlik yapın! Allah yolunda cömertlik yapın!" [1]

[1] İbn Asâkir’den naklen Kandehlevî, Hayâtü’s-Sahâbe, 2/195-196.

Allah’ı Bütün Kalbinizle Sevin

Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (s.a.v) ilk okuduğu hutbelerden bir diğeri de şöyledir:

Hamd Allah’a mahsustur. Allah’a hamd eder ve O’ndan yardım dilerim. Nefislerimizin kötülüklerinden  ve kötü amellerimizden Allah’a sığınırız.

Allah kimi hidayete erdirirse artık onu kimse dalâlete düşüremez ve Allah kimi dalâlete sürüklerse onu da kimse hidayete sevk edemez.

Şahitlik ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur, O tektir ve hiçbir ortağı yoktur.

Sözlerin en güzeli Allah’ın kitabıdır. Allah kimin kalbini Kur’an ile süslemiş, kendisini küfürden sonra İslam’a sokmuş ve o da başka sözlere karşı Kur’an’ı tercih etmişse o kimse kurtuluşa ermiş  demektir. Şüphesiz Allah’ın kitabı, sözlerin en doğrusu ve belâgatlisidir.

Allah’ın sevdiğini sevin, Allah’ı bütün kalbinizle sevin.

Allah’ın kelâmından ve zikrinden usanmayın. Allah’ın kelâmından kalbinize kasvet gelmesin. Zira kelâmullah, her şeyin en iyisini arayıp seçer; amellerin hayırlısını, kulların güzidesi olan peygamberleri ve kıssaların iyisini zikreder. Ayrıca helâl ve haramı açıklar.

Allah’a kulluk edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Allah’tan nasıl sakınılması gerekiyorsa öylece sakının.

Yaptığınız iyi işleri diliniz teyit etsin.

Allah’ın kelâmı doğrultusunda birbirinizi sevip sayın. Muhakkak bilmelisiniz ki Allah ahdini bozanlara gazap eder. Selâm sizin üzerinize olsun.[1]

[1] İbn Hişâm, Sîre, 2/146-47; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, 2/107.

Efendimizin Minâ Hutbesi

  Resûlullah (s.a.v) Minâ’da bulunan Hayf mevkiinde (Bugünkü Hayf mescidinin bulunduğu yerde) şu hitabede bulundu:

Allah benim sözümü işitip onu anlayarak ezberleyen, sonra duymayanlara bildiren kulun yüzünü ak etsin. Nice fıkıh (bilgi) yüklenenler vardır ki kendisi fakih değildir. Nice fıkıh yüklenenler de onu kendinden daha fakih olanlara ulaştırırlar. Üç haslet vardır ki mü’min kalbi o hususlarda hıyânet etmez: Amelde  Allah için ihlaslı olmak, Müslüman devlet başkanına itâat etmek ve cemaat ile beraber olmak. Cemaatin duası onun arkasındadır. Kimin derdi âhiret ise Allah onun işlerini yoluna koyar, zenginliğini kalbinde yaratır ve dünya boyun eğerek ona gelir. Kimin de derdi dünya ise Allah onun işlerini dağıtır, fakirliğini gözünün önünde kılar ve dünya ancak takdir edildiği kadar ona gelir.[1]

[1] İ’câzü’l-Kur’ân, a.112; İbn Mâce, Mukaddime, 18.

Peygamberimizin Hutbesi

 Ey İnsanlar!

 Sanki ölüm bizden başkası için yaratıldı. Sanki o konuda ki hakikat bizden başkası için vacip oldu. Sanki uğurlanan ölüler yakın bir gelecekte bize geri dönecekler. Onları kabirlerine indiririz ve sanki bizler onlardan sonra ebedi olarak yaşayacakmışız gibi miraslarını yeriz. Bize öğüt veren her şeyi unuttuk. Kendimizi her felaketten emin gördük. Kendi ayıpları, başkalarının ayıplarını görmeye fırsat vermeyen kimseye ne mutlu! Günah olmayan bir yoldan kazandığı maldan Allah yolunda harcayana, ilim ve hikmet ehliyle düşüp kalkana ve mütevazi, fakir kimselerle beraber bulunanlara ne mutlu! (Nefsini) arındıran, ahlâkı güzel, gidişatı temiz olan ve şerrini insanlardan uzak tutan kimseye ne mutlu! Malının fazlasını Allah için verene, sözünün lüzumsuzunu tutup söylemeyene, sünnetin (sınırları) kendisine kâfi gelene ve bidata heves etmeyene ne mutlu!

Peygamberimizin Tebük Hutbesi

"İnsanların hayırlısı, atının veya devesinin sırtında, ya da iki ayağının üzerinde (piyâde olarak) ölünceye kadar Allâh yolunda cihâd eden (Allâh’ın dînini hidâyet bekleyenlere tebliğ eden)’dir! İnsanların kötüsü de Allâh’ın Kitâbı’nı okuyup ondan hiç faydalanmayan fâsık ve cür’etkâr kimsedir.

İyi biliniz ki; sözlerin en doğrusu, Allah’ın Kitâbı’dır! Yapışılacak en sağlam kulp, takvâdır! Dinlerin hayırlısı, İbrâhîm -aleyhisselâm-’ın dîni (İslâm)’dır! Sünnetlerin hayırlısı, Muhammed’in sünnetleridir! Sözlerin şereflisi, zikrullâhtır. Kıssaların güzeli, Kur’ân(da olanlar)dır.1 Amellerin hayırlısı, Allâh’ın yapılmasını istediği farzlardır. Amellerin kötüsü, bid’atlerdir. En güzel yol ve gidişât, Peygamber’in yolu ve gidişâtıdır. Ölümlerin şereflisi, şehîdliktir.

Körlüğün en kötüsü, doğru yolu bulduktan sonra ondan sapmaktır. Az olup yeten şey, çok olup meşgul ederek Allâh’a tâatten alıkoyan şeyden hayırlıdır. Özür dilemenin kötüsü, ölüm gelip çattığı andakidir. Pişmanlığın kötüsü, kıyâmet günündekidir. İnsanların hayırsızı, Cumâ’ya en son gelen ve Allâh’ı kötü bir dille anandır. Yanlışları en çok olan, dili çok yalan söyleyendir.

Zenginliğin hayırlısı, gönül zenginliğidir. Azıkların hayırlısı, takvâ azığıdır. Hikmetin başı, Allâh korkusudur. Hikmetsiz (söz ve) şiir, İblîs’in işlerindendir. Hamr (içki), günahların her çeşidini biraraya toplayandır. (Fâsık) kadınlar, şeytanın tuzaklarıdır. (Terbiye olmamış) gençlik, delilikten bir bölümdür. Ribâ (fâiz) kazançların en kötüsüdür. Yemenin en kötüsü, yetim malı yemektir. Mes’ûd kişi, kendinden başkasının hâlinden ibret alandır.

Her biriniz, dört arşın yere (kabre) varırsınız. Amellerin muhâsebesi ise âhirete kalır. Amellerde esas olan netîceleridir. Düşüncelerin kötüsü, yalan-yanlış düşüncelerdir. Mü’mine sövmek, günahkârlıktır. Mü’mini öldürmek küfürdür. Mü’minin etini yemek (gıybetini yapmak) Allâh’ın buyruklarına karşı gelmektir.

Yalan yere Allâh üzerine yemin eden kişi, yalanlanır. Af taleb eden kişi, Allâh tarafından affolunur. Kim öfkesini yenerse, Allâh onu mükâfatlandırır. Uğradığı ziyâna katlanan kişiye, Allâh karşılığını verir. Allâh, zorluklara katlanan kimsenin ecrini kat kat artırır. Allâh’a isyân eden kişiyi, Allâh azâba dûçâr eder!

Ey Allâh’ım! Beni ve ümmetimi mağfiret eyle!

Ey Allâh’ım! Beni ve ümmetimi mağfiret eyle!

Ey Allâh’ım! Beni ve ümmetimi mağfiret eyle!

Kendim ve sizin için, Allâh’tan mağfiret taleb ederim!”

(Vâkıdî, III, 1016-1017; Ahmed, III, 37; İbn-i Kesîr, el-Bidâye, V, 13-14)

Peygamberimizin İlk Hutbesi

“Ey insanlar! Sağlığınızda ahiret için hazırlık yapınız. Biliniz ki kıyamet gününde herkes yaptığından hesaba çekilecektir. Sizlerden her biri çobansız bırakacağı koyunundan sorumlu tutulacak. Sonra Rabbi ona tercümansız ve aracısız olarak şöyle diyecek: ‘Sana Resûlüm gelip de emirlerimi tebliğ etmedi mi? Ben sana mal mülk verdim, pek çok iyiliklerde bulundum. Ya sen kendin için ahiret azığı olarak ne getirdin?’ Bu soruyla karşılaşan şahıs sağına soluna bakacak ancak hiçbir şey göremeyecek. Önüne baktığında ise cehennemi görecek. Öyleyse yarım hurma ile dahi olsa cehennemden korunmaya çalışınız, onu da bulamayan güzel bir sözle kendisini kurtarmaya baksın. Zira bir hayır için on katından yedi yüz katına kadar sevap verilir. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.”

Allah Resûlü bu ilk hutbesini bitirdikten sonra yeniden kalktı ve ikinci hutbesini okudu:

“Allah’a hamd olsun. O’na hamd eder ve O’ndan yardım dilerim. Nefislerimizin şerlerinden ve kötü amellerimizden Allah’a sığınırız. Allah’ın doğru yolu gösterdiği, hidayet ettiği kişiyi kimse saptıramaz. Saptırdığını da kimse doğru yola iletemez. Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. O tekdir, O’nun eşi ve benzeri yoktur. Sözlerin en güzeli Allah’ın kitabıdır. Allah Celle kimin kalbini Kur’ân’la süslerse onu kâfir iken İslâm’a sokar. O kimse de Kur’ân’ı başka sözlerden üstün kılarsa kurtulur. İyi bilin ki, Allah’ın kitabı sözlerin en güzeli ve en üstünüdür. Allah’ın sevdiğini seviniz! Allah’ı, bütün kalbinizle seviniz! Allah’ın kelamından ve onu okumaktan usanmayınız. Allah’ın kelamından kalbinize bir karartı gelmesin. Çünkü Allah’ın kelamı, Allah’ın yarattığı her şeyin en üstününü ayırıp seçer, amellerin hayırlısını ve kullarının seçkini olan peygamberleri ve onların kıssalarını anlatır. Helali ve haramı bildirir. Siz sadece Allah’a ibadet ediniz ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayınız. O’ndan hakkıyla sakınınız. Sözleriniz, Allah’a yönelmiş güzel sözler olsun ve aranızda Allah’ın kelamı ile muhabbetleşiniz. İyi biliniz ki, Allah, ahdini bozanlara, sözünde durmayanlara gazap eder. Allah’ın selamı üzerinize olsun.”

Peygamberimizin İlk Hutbesi

“Ey insanlar! Sağlığınızda ahiret için hazırlık yapınız. Biliniz ki kıyamet gününde herkes yaptığından hesaba çekilecektir. Sizlerden her biri çobansız bırakacağı koyunundan sorumlu tutulacak. Sonra Rabbi ona tercümansız ve aracısız olarak şöyle diyecek: ‘Sana Resûlüm gelip de emirlerimi tebliğ etmedi mi? Ben sana mal mülk verdim, pek çok iyiliklerde bulundum. Ya sen kendin için ahiret azığı olarak ne getirdin?’ Bu soruyla karşılaşan şahıs sağına soluna bakacak ancak hiçbir şey göremeyecek. Önüne baktığında ise cehennemi görecek. Öyleyse yarım hurma ile dahi olsa cehennemden korunmaya çalışınız, onu da bulamayan güzel bir sözle kendisini kurtarmaya baksın. Zira bir hayır için on katından yedi yüz katına kadar sevap verilir. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.”

Allah Resûlü bu ilk hutbesini bitirdikten sonra yeniden kalktı ve ikinci hutbesini okudu:

“Allah’a hamd olsun. O’na hamd eder ve O’ndan yardım dilerim. Nefislerimizin şerlerinden ve kötü amellerimizden Allah’a sığınırız. Allah’ın doğru yolu gösterdiği, hidayet ettiği kişiyi kimse saptıramaz. Saptırdığını da kimse doğru yola iletemez. Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. O tekdir, O’nun eşi ve benzeri yoktur. Sözlerin en güzeli Allah’ın kitabıdır. Allah Celle kimin kalbini Kur’ân’la süslerse onu kâfir iken İslâm’a sokar. O kimse de Kur’ân’ı başka sözlerden üstün kılarsa kurtulur. İyi bilin ki, Allah’ın kitabı sözlerin en güzeli ve en üstünüdür. Allah’ın sevdiğini seviniz! Allah’ı, bütün kalbinizle seviniz! Allah’ın kelamından ve onu okumaktan usanmayınız. Allah’ın kelamından kalbinize bir karartı gelmesin. Çünkü Allah’ın kelamı, Allah’ın yarattığı her şeyin en üstününü ayırıp seçer, amellerin hayırlısını ve kullarının seçkini olan peygamberleri ve onların kıssalarını anlatır. Helali ve haramı bildirir. Siz sadece Allah’a ibadet ediniz ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayınız. O’ndan hakkıyla sakınınız. Sözleriniz, Allah’a yönelmiş güzel sözler olsun ve aranızda Allah’ın kelamı ile muhabbetleşiniz. İyi biliniz ki, Allah, ahdini bozanlara, sözünde durmayanlara gazap eder. Allah’ın selamı üzerinize olsun.”

 


* BENZER KONULAR

Dinimizin Bizden İstediği Hayat Gönderen: melek
[Bugün, 09:02:39 ÖÖ]


Hidâyetten Sonra Kalblerin Kayması Gönderen: melek
[Bugün, 08:54:05 ÖÖ]


Kalbin Temizliği Gönderen: melek
[Bugün, 08:45:49 ÖÖ]


Peygamberimizin Kadınlara Karşı Muamelesi Gönderen: melek
[Bugün, 08:36:03 ÖÖ]


Allah Rasülü’ne Muhabbetimiz Gönderen: melek
[Bugün, 08:33:38 ÖÖ]


Kendimize ve Ailemize Sahip Çıkalım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:12:49 ÖÖ]


Müslümanlar Kazanımlarını Ne Zaman Kaybederler Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:05:29 ÖÖ]


Savrulsak Da Beraberiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:41 ÖÖ]


Egemenlik Kimde Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:50:29 ÖÖ]


Yolumuzun Esası Zaruri Olan İle Yetinmektir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:57 ÖÖ]


Vakit İnsanın Sahip Olduğu En Değerli Varlığıdır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:35 ÖÖ]


Engin Titiz - Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:55:37 ÖS]


Hakan Bayraktar - Albümdışı Ve Single Eserler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:46:16 ÖS]


Salih Kul Olmanın Yolu Kur’ân ve Sünnet’tir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:42:10 ÖÖ]


Ahd ve Ahdin Gereği Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:37:16 ÖÖ]


İman Amel ve Salih Amel Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:29:54 ÖÖ]


Peygamberimizin Ticari Muamelelerle İlgili Tavsiyeleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:20:53 ÖÖ]


Sağlık ve Afiyet Nimeti Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:04:27 ÖÖ]


Saadet Asrı Adanmış Hayatlar Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 08:10:20 ÖÖ]


İhsan ve Tefekkür Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 08:03:23 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41