Gönderen Konu: İtiraf ve Özür 1  (Okunma sayısı 106 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İtiraf ve Özür 1
« : Ocak 21, 2021, 07:52:55 ÖÖ »
İtiraf ve Özür  1

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim, tüm kemal sıfatlarla muttasıf, noksan sıfatlardan da münezzeh olan Allah’ımız: Hamtlar sana, salât-ü selâmlar da Resulüne ve âline...

Seni -kulun ve Resulünün diliyle- sena ile şükreder, senden yardımla, isyanlarımız için istiğfarla özür dileriz. Senin bildiğin, gördüğün, şahit olduğun, izin verip, yarattığın meleklerine de kaydettirdiğin (Kaf/16-18, İsra/13-14, Yasin/65, Kehf/49) günahlarımızdan bizleri Gaffar, Tevvab ism-i şeriflerinle sevindir, arındır...

Âlemlere rahmet kıldığın Habib’in hürmetine yüce huzurundan, kapından boş çevirme bizi... Lütfunla, kereminle, Vehhâb isimlerinle muamele buyur.

Senin mülkünde senin nimetlerinle sana isyan, tağutlara itaat ediyoruz.

Bildiğin günahlarımız çok olsa da senin rahmet ve mağfiretinin, kereminin sınırsız ve sonsuz olduğunu da biliyoruz. Bize tevbeyi, istiğfarı, duayı emreden de sensin. Bu cesaretle sana yalvarıyoruz... Hem de batıl yollardayken, haram lokmalar midemizdeyken... Musibetlere rağmen yine de ders ve ibret alamıyorken...

GÜNAHLARIMIZI BİLİYOR VE İTİRAF EDİYORUZ:

Musibetlerimizin de günahlarımızdan olduğunu biliyoruz (Şûra/30). Günahlarımızın bize zulüm olarak döndüğünü de biliyoruz.

-Seninle yaptığımız “kulluk sözleşmemizi” ihlâl ettik (Araf/172). Sözümüzden/taahhütlerimizden (Maide/1) döndük. Senin mülkünde (yeryüzünde) yolcu/misafir, halife ve kul olduğumuzu, sana verdiğimiz sözleri unuttuk. Gaflete, dünyalıklara daldık; vehne müptela olduk. Senin adına “nikâh” ve “yemin” bile yapamıyoruz.

-Yeryüzünde “halife” ve “kul” olarak senin hükümranlığına girip, tağutları ret ve inkâr edeceğimize tersini yaptık. Senin emir ve tavsiye buyurduğun sırat-ı müstakim/İslam yolu/düzeni/dini/hayat tarzı yerine, yasakladığın batıl din/düzen/yol ve hayat tarzlarına yöneldik. Onları beğenip, onlara rağbet ettik (En’am/153, Fatiha, Yasin/60-61, İsra/9). “Başımız yok. Toplu istiğfar bile edemiyoruz.”

-Senin yasakladığın “gadaba uğramış” Yahudilerin, “dalaletteki” Hıristiyanların (Fatiha/son) ve beşeri ideolojilerin/düzenlerin yollarına/dalalete saptık. Şeytana uyduk. Yolunu beğenmeyerek batıl/düşmanlarımızın yollarına girdik.

-Hayat kitabımızdan yüz çevirdik (Taha/124). “Dar”a ve zillete düştük.

-Ticaretimizde “ölçüyü, tartıyı adaletle” yapmıyoruz (Rahman/8-9).

-Çoğunlukla namazı terk ettik, zekâtı da. Böylece “doğru yol” talebinde bile bulunamıyoruz. Nasıl ulaşacağız?

-Şükredeceğimize nankörlük içindeyiz. Bu nedenle “huzuru”, “güveni”, “refahı” kaybedip, “yoksulluğa”, “korkulara” müptela olduk (Nahl/112). Haramlarından daha çok virüsten korkuyor, kaçıyoruz. “Takva” yerine maskeye sarılıyoruz. Çırpınıyoruz, şaşkınız...

Geçmişte azgınlıkları nedeniyle helak ettiğin kavimlerin tüm isyanları bizde fazlasıyla var. Bu konuda ümmet olarak toptan helakimizin olmayacağına inanıyoruz. Habib’ine miraçta bu teminatı verdiğine inanıyoruz...

-”Yahudileri ve Hıristiyanları, kâfirleri veli edinmeyin” emrine aykırılıkla, senin velayetinden çıkarak, onların velayetine girdik (Ali İmran/118, Ankebut/41). Kapıda tutuluyor, içeri de alınmıyoruz, elhamdülillah... (Zilletimize değil, alınmadığımıza.)

-İyilikte ve hayırda yarışacağımıza, kötülüklerde, şerde yarışıyor, dayanışıyoruz.

-Kitabından yüz çevirmeye başlayalı iki yüz, hükümlerini/yasalarını terk edeli de resmen yüz yıl oldu. Senin ilahi mesajını, hayat veren hüküm ve ilkelerini beğenmeyip, terk ettik. Haçlıların/İslam düşmanlarının ilkelerini/yasalarını iktibasla onlara uyduk; onların egemenliğine/velayetine girdik.

-Senin huzurunda Fatiha okurken bile batıl/Batı yolunda yürümeye, olmaya, AB kapısında beklemede ısrarlıyız. Ve bu yanlış yolda senden yardım isteme gafletindeyiz. Senin yoluna girmeden, senden yardım alamayacağımızı da bilemiyoruz.

-Atalarımız senin dinini “ikame” ediyor, onunla hükmediyorken, izzetliyken; biz onların yolunu terk ile “dini” ilga ederek zillete düştük...

-Senin idarene/iradene, rızana kullarınkini tercih ettik. Kullara kulluğu tercih ettik.

-Sen bize “tevhitte vahdeti” emrediyorken (Ali İmran/103) biz AB kapısında/yolunda demokrasiyle, particilikle bölünüyor, birbirimizle yarışıyor, çatışıyor, tekbirle birbirimizi öldürüyoruz.

-Sana ve birbirimize verdiğimiz sözlere vefamız kalmadı (Maide/1, Araf/172).

-Senin emrin aksine “düşmanlarını” ve “düşmanlarımızı” seviyoruz (Nisa/76, Mümtehine/1,4); savaşacağımıza... Onlarla müttefikiz. Zalimlere de meylediyor, boyun eğiyoruz. Senin dost-düşman kriterlerinin yerine tağutların kriterlerini tercih ediyoruz.

Bahaddin Elçi.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: İtiraf ve Özür 2
« Yanıtla #1 : Ocak 21, 2021, 08:00:52 ÖÖ »
İtraf ve Özür  2

Seninle ve Resulünle savaştayız; faiz düzenimizle (Bakara/279)…

-Senin buyruğun aksine “iyilikleri yasaklayıp”, “kötülükleri emreder” durumdayız. Haramlarını helal, helallerini de haram sayıyoruz.

-Sen “adaleti, ahlakı, iyiliği emrediyor; zulmü, fuhşu, münkeri yasaklıyorken, biz zulme, ahlaksızlığa, münkere battık (Nahl/90)…

-”Islah adıyla ifsad ediyoruz” (Bakara/11). “Harsı ve nesli ifsad ediyoruz” (Bakara/205). “Namazı, zekâtı, marufu emri, münkeri nehyi” terk ediyoruz (Hac/41). İman edip salih amel işlemeden izzet ve iktidar arıyoruz (Nur/55). Fıtratullahı değiştiriyoruz (Nisa/117-121). İsyan kabiliyeti insan ve cinde var.

-”Adaletle hükmetmiyor, emanetleri ehline vermiyoruz” (Nisa/58).

-Senin “hükmünle hükmetmiyor”, onunla “ihtilaflarımızı çözmüyoruz” (Maide/48-49). İhtilaflarımızın çözümünü düşmanlarımıza götürüyoruz.

-”İnanç, hayat, akıl, nesil, mal...” değerlerimizi korumuyor, bilakis onları ifsad ediyoruz. Senin değerlerin yerine AB değerlerini önemsiyoruz, benimsiyoruz.

-Senin yolunda cihadı terkle “vehn” hastalığına müptelayız. Dünya şarabıyla sarhoşuz.

-Dünya hayatını ahiret hayatına tercih ediyoruz. Dünyalıklar karşılığında dinimizi saklıyor, sömürüyor, satıyoruz. Senin için sevemiyor, senin için buğzedemiyoruz.

-Senin yolunda harcamaktan uzak, altın ve mal biriktirmekle meşgulüz. Haramlarını artık helal gibi algılamaya başladık. Zalimleri sever, onlarla birlikte olduk.

-Dinini bölüp, parçaladık; elimizdekilerle avunup, övünüyoruz. Tefrikada yarışıyoruz...

-Elimizden, dilimizden insanlar emin değiller. Vasat (örnek) adil bir ümmet değiliz (Bakara/143). Bize bakanlar İslam’dan kaçıyorlar... Müslüman olanlar da olmayanlar da bize güvenemiyor.

-Kâinattaki/evrendeki mükemmel/muhteşem düzeni (kevni düzen) (Mülk/3-4, Rahman/5-7)) de, bunun gibi kusursuz ekmel (Maide/3) toplum düzenini görmezden gelerek, beğenmeyerek, yasaklayarak, eğri göstererek terk edip, tağutların bizim gibi acizlerin düzmece düzenlerine/ideolojilere yöneldik.

-Irkçılığı yasakladığın halde biz ırkçılıkla üstünlük, tahakküm iddiasındayız (Hucurat/13). Paylaşmayı, dayanışmayı, kardeşliği, sevgi ve saygıyı emreden adalet, doğruluk, merhamet temelindeki nizamını terkle; bencil, ırkçı, sömürüye, çatışmaya, zulme dayalı beşeri ideolojileri benimsedik.

-Arzı imar (Hud/61) edeceğimize, tahrip ile tabiat emanet ve nimetlerine hıyanet ediyoruz. Günahlarımız nedeniyle “karada ve denizde fesadla düzen bozuldu” (Rum/41). Havayı, suyu, toprağı, bitkiyi, hayvanı ve nihayet insanı/fıtratını, tabiatını bozmak cinnetindeyiz. Şimdi sıra “iklim”in ifsadında…

-Sen bize “adalet için kitap, peygamber ile birlikte mizan da indirdiğin” halde (Hadid/25), biz senin nizamını da mizanını da terk ile, adalet için laik hukuk ve ilkeleri tercih ettik. “İşlerimize sen karışma ” cüretindeyiz. Ve “sana ve Resulüne muhalefet ettiğimizden” zilletteyiz (Mücadele/5,20). Zillete de alıştık, alıştırıldık.

-Kıldığımız namazlar da bizi doğrultmuyor. Sana yaklaştırmıyor. Kulluğu/itaati tağutlara yapıyor, yardımı da senden diliyoruz. Senin yasakladığın batıl yollardayken Sen’den yardım diliyoruz.

Senin rahmetinin, mağfiretinin bizim günahlarımızdan çok yüce, büyük olduğunu da biliyoruz. Son Resulün (S.A.V.) buyuruyor ya: “Dertleriniz günahlarınız, devası da istiğfarınızdır...” “Lokmalarınız temiz olsun ki, dualarınız da amelleriniz de kabul olsun.”

Senin, kabul etmeyeceğin duaya izin vermeyeceğine de inanıyoruz. Umutluyuz...

Biliyorsun ki temiz lokma çok nadir. Haramlarla azgınlaştık. Ancak ŞAFİ de ancak sensin. Sensiz şifa yok. Lütfundan ŞİFA diliyoruz (Lâ Şâfie illallah). “Toptan, hepiniz tevbe edin ki felah bulasınız” (Nur/31) buyuruyorsun. “Başsız” tek ümmet biz kaldık. Toptan tevbe yapamıyoruz.

Senin kapında “umutsuzluk” yok... “Tevbe” kapın açık... Sensiz neresi var ki oraya gidelim?! Senden başka bize kim yardım edebilir ki?! Sen bize yardım edersen, bize kim, ne yapabilir? “Rahmet” ve “tevbe” kapındayız... “YA FETTAH!” “YA GAFFAR!” “YA KERİM!” “YA VEHHAB!”

Peygamberlerin Hz. Adem (A.S.), Hz. İbrahim (A.S.), Hz. Yunus (A.S.), Hz. Yusuf (A.S.) istiğfarlarıyla senden özür diliyoruz. Âlemlere rahmetin hürmetine... Hz. Yunus’un ve kavminin tevbesini kabul buyurduğun gibi, bizim tevbemizi de kabul buyur...

Ey Rabbimiz! Senden “af”, “afiyet” ve “istikamet” diliyoruz.

Bahaddin Elçi.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41