www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET iSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => İSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => İslami Yaşam Hayat Toplum ve Aile => Konuyu başlatan: melek - Ocak 07, 2023, 01:40:14 ÖS
-
Ahlak Toplumu
“Bütün müminler kardeştir...” [1]
Kur’an'ın temel gayesi, doğruluk ve adalet üzerine kurulmuş olan bir ahlak toplumunu varlık alanına çıkarmaktır. Peygamber (as)'in:
"Ben ahlaki güzellikleri tamamlamak için gönderildim.[2]" sözü, bu gayeyi açık bir şekilde dile getirir.
Kur’an, Müslüman toplumun temel özelliklerini belirtir. İslam toplumu, temelde tevhid inancına bağlı bir kardeşlik toplumudur. [3] Doğruyu buyuran, kötülükten alıkoyan ve Allah'a inanan en hayırlı toplumdur. [4] Aşırılıklardan arınan, öteki toplumlara örnek olan;[5] düşman karşısında kuvvetli, kendi aralarında merhametli; [6] iyilikte yarışan ve yardımlaşan; [7] işlerini aralarında şura (danışma) ile yapan; [8] fitne ve fesat çıkarmayı, kargaşaya kapı açmayı en büyük suç sayan; [9] sosyal adalet dengesinin bozulmasına izin vermeyen; [10] bir toplumdur. Böyle bir toplumda hiçbir haksızlığa ve ahlaksızlığa yer verilmez, kişilerin itibarına ve onuruna gölge düşürülmez.
Kur’an, İslam toplumundan iç düzeninin sağlanmasını istemiş, sosyal, siyasi ve ekonomik istismarların tamamını yasaklamıştır. [11]
Bu toplumun vazifesi, yeryüzünü ıslah etmek, oradan bozgunculuğu, haksızlık ve ahlaksızlıkları söküp atmak suretiyle yaşanabilir ahlaki, sosyal ve siyasi bir düzen kurmaktır. [12]
Eğer toplumu çekip çeviren bir ahlak düzeni olmazsa orada adalet gerçekleşmez, güçlü zayıfı ezer, denge bozulur, hiçbir şey doğru olarak yerine oturtulamaz. Her türlü haksızlıkların ve ahlaksızlığın boy gösterdiği bir toplum, sonunda helak kanunu gereğince yok olmaya mahkûmdur. [13]
Şu halde Kur’an'ın belirlediği biçimde bir ahlak düzeni kurmak, her inanmış insanın hem gayesi hem de görevi olmalıdır. İşte bundan dolayı bütün peygamberler, vahye dayalı sosyal bir düzen kurmak için çalışmışlar, toplumun örnek nüvesini oluşturup adeta bütüne tesir eden bir maya olmuşlardır. [14]
Peygamber Kıssalarının Ahlaki Mesajı
Kur’an'da zikredilen peygamber kıssaları, onların toplumlarını sadece Allah'a inanıp O'na ibadet etmeleri, dürüst ve ahlaklı yaşamaları yolunda onları ikna için gösterdikleri çabaları ve yaptıkları uyarıları içermektedir. [15]
Kur’an bu kıssaları, hangi çağda ve hangi toplumda olursa olsunlar, bütün insanlar için bir ibret, yaşanmıştan çıkarılmış bir ders olarak takdim eder. Demek ki Kur’an'daki kıssaların anlatılmasından maksat, belli bir toplumun hayatını hikâye etmek değil, ahlaksız bir hayat sürmüş olan toplumların ortak kaderini ve acı sonlarını hatırlatarak öğüt vermektir. Bunun için Kur’an'daki peygamber kıssaları bir hayat hikâyesi olmaktan çok yaşanan hayatın kendisidir. Hem insanların, boş gurura ve büyüklük duygusuna kapılıp günahkârca bir hayat sürmeleri, geçmişte kalmış bîr olay değil, her an karşılaşılan bir gerçektir. İşte kendilerine gönderilen peygamberlere karşı çıkan Firavun ve Karun gibi azgınların kıssalarıyla da tarihi bir olayın anlatımı değil, ahlaki bir mesaj amaçlanmıştır. [16]
Çünkü Firavun'un boğulması, Karun'un yere batırılması, dünya iktidarının ve servetinin şu veya bu sebeple beklenmedik bir biçimde elden çıkıp gideceği mesajını verir. Kur’an bu gerçeği insanların zihninde sürekli canlı tutmak için, servet ve iktidarını putlaştırıp ahlaksız ve adaletsiz davrananların ilahi irade tarafından cezalandırmışını, insanlık tarihinin ibret verici olayları arasında zikreder. Çünkü, servet ve iktidar sahibi olanlarla peygamberler arasındaki mücadelenin temel sebebi, zalim kişi ve kadroların hayatın doğru yaşanmasını istemeyişleridir. [17]
Ahlak ve Siyaset
Toplumda hayırlı yenilikler içeren köklü değişiklikleri gerçekleştirebilmek için, siyasi güce ihtiyaç vardır. Bilindiği gibi Peygamber (as) Mekke toplumu içersinde sosyo-ekonomik yönden zayıf ve ezilmiş sınıfları güçlendirmek için yeni bir ıslahat planı başlatmış, ancak bu planını, Medine'ye hicret edip siyasi gücü elde ettikten sonra gerçekleştirebilmiştir.
Siyaset, toplum hayatının düzenini sağlayan ilke ve değerleri, uygulama alanına aktarma aracıdır. Hemen belirtelim ki, iyi yönetim meşru ve adil güç ile, meşru güç siyasetle, siyaset de güzel ahlakla olur. Ahlaksız siyaset, İslam, insan ve ülke yararı için değil, kitleleri zalim kişi ve kadrolara kul etmek içindir. "Ticarette ahlak aranmaz, siyaset ahlakla olmaz" diyenlerin toplumu ne hale getirdikleri herkesin malumudur. Şimdi de kötülük dolu akıllarıyla zulüm ve sömürüye dayanan sistemlerini devam ettirmek için, zaman zaman yüksek değerleri kendi çıkarlarına alet etme ahlaksızlığını gösteriyorlar. Sömürü sistemlerinin oluşturduğu ahlaksız ortamda yaşayan kitleler, tam bir çaresizlik içindeler.
Bu sistem içinde, hangi insan başvurduğu yerden olumlu sonuç alabiliyor? Tam aksine, olumlu sonuç bekleyen hüsrana uğruyor. Çünkü insanlar adalet beklediklerinden zulüm, dostluk beklediklerinden hıyanet, iyilik beklediklerinden de kötülük görüyorlar.
Pek çok insan sevmeyi, affetmeyi, dürüstlüğü ve fedakârlığı çoktan unutmuş görünüyor.
Yalanın ve isyanın sergilendiği toplumda, utanılacak şeyler teşhir ediliyor ve bundan da büyük bir haz duyuluyor. Mahremlik vitrin halini almış, aldatmak, çağdaş vurgunlar yapmak zekâ hakkı kabul ediliyor. Bütün bu olumsuzlukların baş aktörleri, sonrada çıkıp temiz ellerden söz edip temiz toplum istiyor.
İnsanlık bu haksız ve ahlaksız durumdan ancak İslam ahlakı ile kurtulabilir. İslam ahlakı, Allah'ın vahiylerinden oluşan Kur’an’ı yaşama ahlakıdır. Peygamber (as) de Kur’an ahlakının yaşayan örneğidir. Onun kişiliği, insanın ve imanın kemalidir. Çünkü o, imanı eyleme dönüştürerek dünyaya duyuran bir kişiliğin örneğidir. Bu öyle bir kişilik ki, Hak için halk elinde taşlanmaktan, inancının gereğini yaptığını söylemekten ve davasını yaşatmanın bedelini ödemekten asla korkmaz.
Fert ve toplumlar, iman değerini kaybettikleri gün, mutlu bir hayata ve güzel ahlaka veda etmiş olurlar. Fert ve toplumları noksanlıktan mükemmelliğe ancak İslam ulaştırır.
Öyleyse yetişmeyeni yetiştirmek, noksan olanı tamamlamak gerekir. Elbette yılların yanlışı bir kalemde silinemez. Fakat yetişmeyenin eline yetkiler verilerek yeni yanlışlar yapılmamalıdır. Aksi halde iki yüzlü siyasetin hilekâr kadroları, kitlelere ve masum insanlara karanlıkta hayal seyrettirmeye devam ederler. İslam, kendi insanından oluşan toplumla öne geçerse, tüm haksızlıklar ve ahlaksızlıklar sona erer. [18]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Hucurât: 49/10
[2] Bkz Kurtubi, el-Câmi li ahkâmi’l Kur'an, XVIII, 227
[3] Bkz. Hucurât: 49/10
[4] Bkz. Âl-i İmrân: 3/110
[5] Bkz. Bakara: 2/143
[6] Bkz. Fetih: 48/29
[7] Bkz. Âl-i İmrân: 3/114: Mâide: 5/2
[8] Bkz. Şûra: 42/38
[9] Bkz Bakara: 2/190-191 vb.
[10] Bkz. Haşr: 59/ 7
[11] Bkz. Beled: 90/ 17; Asr: 103/3; Mâide: 5/2; Hucurât: 49/11-13 vb.
[12] Bkz Âl-i İmrân: 3/104, 110, 114: Hac: 22/41
[13] Bkz. İsrâ: 17/16; Kehf: 18/59 vb.
[14] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 249-250.
[15] Bkz. A'râf: 7/59-93, 103-137 vb.
[16] Bkz. Kasas: 28/3-44, 76-81 vb.
[17] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 250-251.
[18] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 251-252.
RADYO FANİDUNYA FM.
www.fanidunya.net