Gönderen Konu: Dosdoğru yola uymak  (Okunma sayısı 733 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2112
Dosdoğru yola uymak
« : Ocak 05, 2017, 07:42:20 ÖÖ »
Dosdoğru yola uymak

İnsan, yaratılış gayesi olan şirksiz Allah’a ibadet ettikçe, yaratılmış diğer varlıklardan üstün ve şereflidir… Âlemlerin Rab­bi Allah, cinleri ve insanları yalnızca kendisine ibadet etsin­ler diye yaratmıştır.[1] İnsanların yaratılış gayesi, ibadette, yani hayattaki bütün hâl ve hareketlerinde yalnızca Rabbi Allah’ın hükümlerine tabi olması[2] ve hayata hakim hükümlerde hiçbir şeyi Allah’a şirk koşmamasıdır…[3] Allah’ın yarattığı mükellef varlıklar arasında en güzel ve kıvamında yaratılan insan,[4] yaratılış gayesi doğrultusunda yaşadığı müddetçe bu üstünlüğünü ve şerefini koruyup devam ettirir…

Rabbimiz Allah, yaratılış gayesi gereği kulluğuna devam eden muvahhid mü’min kullarının üstünlüklerini, izzet ve şeref sahibi olmalarını şöyle beyan buyuruyor:

"Andolsun ki Biz, âdemoğullarını şerefli ve üstün kıldık. Onlara, karada ve denizde taşıyacak vasıtalar verdik. Ken­di­le­rine hoş ve temiz rızıklar verdik ve onları, yarattıklarımızın çoğundan oldukça üstün kıldık."[5]

İnsanın şerefli ve üstün kılınışı, bununla beraber en güzel kı­vamda yaratılışı, yalnızca Allah’a ibadet etmesi, yani hayatı, Allah’ın hükümlerine göre tanzim edişidir… Eğer katıksız iman eder ve imanın gereği olan amelleri yapar, yani hayatı, Allah’ın hükümlerine göre düzenler, yegâne hayat örneği Rasulullah (s.a.s)in gösterdiği gibi yaşarsa, bu şerefini, bu üstünlüğünü ve bu en güzel kıvamda yaratılmışlığını korur, ölene kadar böyle olur. Yok eğer katıksız imanı ve hayata hâkim olması gereken hayat nizamı İslâm’ı kabul etmez, ya da kabul ile beraber, hayata egemenliğini geçersiz kılar da, onun yerine tağutî anlayışı ha­yata egemen kılarsa, o, bu şeref ve üstünlüğünü kaybederek aşağıların aşağısına düşer…

Şöyle buyurur Rabbimiz Allah:

"İncire ve zeytine and olsun, Sina dağına ve şu emin beldeye. Doğrusu Biz, insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra aşağıların aşağısına çevirdik. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. Onlar için, kesintisi olmayan bir ecir vardır."[6]

"And olsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır, bununla kavrayıp anlamazlar. Gözleri vardır, bununla görmezler. Kulakları vardır, bununla işitmezler. Bunlar, hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıklar. İşte bunlar, gafil olanlardır."[7]

Âlemlerin Rabbi Allah’ın nimet olarak verdiği aklı kullanmayan ve İslâm’ı idrak edemeyen, İman etsin diye verilen kalbiyle imam etmeyen, doğruyu ve hakkı görsün diye yaratılan gözleriy­le doğruyu ve hakkı görmemeye çalışan, Allah’ın kelâmını dinlesin diye yaratılan kulaklarını, Rabbi Allah’ın kelâmına kapalı tutan gafiller, aşağıların aşağısına düşmüşlerdir… Hayvanlardan üstün yaratılmışlardı bu aşağılık olanlar… Onların üstünlüğü, gereği gibi iman edip salih amel işleyerek şirksiz ibadet etmekle gerçekleşir… Ancak, yegâne Rabbi Allah’a kul olursa, yani hayatı, Allah’ın hükümlerine göre düzenlerse, izzet ve şeref sahibi olur… İnsanı, aşağıların aşağısına düşmesini engelleyen, hayvanlardan daha aşağılık olmasını önleyen, katıksız iman edip, imanına şirk ve küfür karıştırmadan emrolunduğu gibi davranmasıdır… Bu iman ve bu salih davranışlar, ona izzet ve şeref bağışlar… İzzet ve şeref üzere bir hayat sürmesi, şirksiz bir iman ve şirksiz bir ibadet ile mümkündür…

Rabbimiz Allah, izzet ve şerefin mü’minlere aid olduğunu be­yan buyuruyor:

"İzzet (güç, onur ve üstünlük), Allah’ın, O’nun Resulü’­nün ve mü’minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar."[8]

Ancak muvahhid mü’min Müslümanlar, yaratılmış oldukları en güzel biçimi ve üstünlüğü korur, insana bahşedilen izzet ve şerefi canlı tutarak devam ettirirler… Bu üstünlüğün korunması, bu izzet ve şerefin devam etmesi için, Âlemlerin Rabbi Allah’ın dosdoğru yolunda emrolunduğu gibi yürümek ve insanı, Allah’ın yolundan ayıracak başka yollara uymamak gerekir…

Rabbimiz Allah, muvahhid mü’min kullarının uyması gereken dosdoğru yolunu şöyle beyan buyuruyor:

"Bu, benim dosdoğru olan yolumdur, şu hâlde ona uyun. Sizi, O’nun yolundan ayıracak (başka) yollara uymayın. Bununla size tavsiye etti. Umulur ki korkup sakınırsınız."[9]

Abdullah İbn Abbas (r.anhuma), bu ve benzeri ayetleri şu şekilde açıklar:

"Allah, mü’minlere cemaat hâlinde olmayı emretti. Onlara, ihtilafa düşmeyi ve bölük-pörçük olmayı yasakladı. Kendilerinden önceki ümmetlerin Allah’ın dini hususunda tartışıp birbirlerine düşmeleri sebebiyle helâk olduklarını haber verdi!"[10]

Rabbimiz Allah’ın "Bu, Benim dosdoğru olan yolumdur, şu hâlde ona uyun!" buyurduğu "dosdoğru yolu" İslâm’dır… İslâm, Al­lah’ın tamamlanmış nimeti, kendisinden razı olduğu dini ve O’nun indinde tek kabul edilen hayat nizamıdır…

Şöyle buyuruyor Rabbimiz Allah:

"Bugün size dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm’ı seçip beğendim."[11]

"Hiç şüphesiz din, Allah katında İslâm’dır."[12]

"Kim İslâm’dan başka bir din ararsa (benimserse), asla ondan kabul edilmez. O, ahrette de kayba uğrayanlardandır."[13]

Yegâne Rabbimiz Allah’ın uyulması gereken dosdoğru yolunu, yegâne önderimiz Rasulullah (s.a.s)’in beyan ettiği, gittiği ve gösterdiği şekilde anlamalı, inanmalı ve takib edilmeli… Çünkü Rabbimiz Allah Teâlâ, kendi dosdoğru yolunun rehberi olan hayat kitabı Kur’ân-ı Kerim’in açıklama görevini, önderimiz Rasulullah (s.a.s)’e vermiştir…

Şöyle buyuruyor Rabbimiz Allah Teâlâ:

"Sana da zikri (Kur’ân’ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler diye."[14]

Hayat örneğimiz ve önderimiz Rasulullah (s.a.s), Allah Te­â­lâ’nın kendisine indirdiği zikri, yani Kur’ân-ı Kerim’i mükellef olan insanlara, Allah’ın emrettiği şekilde açıklamıştır… İnsanlar, Rableri Allah’ın emir ve nehiylerini, önderimiz Rasulullah (s.a.s)’in ken­dilerine beyan ettikleri gibi anlamalı ve uygulamalıdırlar… Emirleri, emrolundukları gibi yerine getirmeli, nehyolundukların­dan kaçınmalıdırlar... Bundan da apaçık anlaşıldığı gibi, Kur’ân-ı Kerim, ancak Rasulullah (s.a.s)’in açıklamasıyla anlaşılır… Resulsüz, Kur’ân’ın anlaşılacağı iddiasının, bomboş bir iddia olduğu malumdur!.. Çünkü Kur’ân-ı Kerim’i inzâl buyuran Rabbimiz Allah, onun açıklanmasını ve uygulanmasını Rasulullah (s.a.s)’e bırakmış, Resulünü bu konuda görevli kılmış ve kendisine yetki vermiştir…

"Kim Resule itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur."[15] diye buyuran Rabbimiz Allah Teâlâ, Rasulullah (s.a.s)’in Kur’ân-ı Kerim’deki hükümlerin izahını yapmaya yetkili kılarak, O’na itaati emretmiştir…

Önderimiz Rasulullah (s.a.s), Allah Teâlâ’nın: "Bu, Benim dos­doğru olan yolumdur, şu hâlde ona uyun." ayet-i kerimesini, insanların anlayacağı şekilde örnekleyerek izah buyurmuştur…

Cabir b. Abdullah (r. anhuma) anlatıyor:

Biz, Rasulullah (s.a.s)’in yanında idik. Bir çizgi çizdi. Onun sağına ve soluna da ikişer çizgi çizdikten sonra mübarek elini or­tadaki çizginin üzerine bırakıp:

"Bu, Allah’ın yoludur! buyurdu.

Sonra şu ayeti okudu:

"Bu, Benim dosdoğru olan yolumdur, şu hâlde ona uyun."[16]

Aynı olayı Abdullah ibn Mes’ud (r.a) daha açıklayıcı bir şekilde anlatıyor:

Rasulullah (s.a.s), bir gün bize bir çizgi çizdi. Sonra:

"Bu, Allah’ın yoludur!" buyurdu.

Ardından bunun sağından, solundan bazı çizgiler çizdi. Sonra:

"Bunlar, (birtakım) yollardır. Onlardan her yolun başında, ona çağıran bir şeytan vardır." buyurdu.

Sonra şu ayet-i kerimeyi okudu.

"Bu, Benim dosdoğru olan yolumdur, şu hâlde ona uyun. Sizi, O’nun yolundan ayıracak (başka) yollara uymayın…"[17]

Önderimiz Rasulullah (s.a.s)’in beyan buyurduğu üzere, Rabbimiz Allah’ın dosdoğru olan yolunun, yani İslâm’ın dışındaki bütün yolların başında insanı sapıtan ve sapıklaştıran çağırıcı şeytanlar vardır… Onlar, hem sapmış, hem de davet ettiklerini saptıran şeytanlardır… Sapık yollarını, Allah’ın dosdoğru yoluna yaklaştırır, ona benzetmeye çalışır ve şeytanî propaganda ile, yaldızlı beyanlarla insanları davet ederler… Onların bu yaldızlı reklamlarına kananlar, onların sapık davetine icabet ederler…Hatta zaman zaman Allah’ın dosdoğru yolu imiş niyetiyle bu sapık yollara sapan cahil bırakılmış halk kitleleri azınlıkta değildir!..

Muvahhid mü’min Müslümanlar, bu konuda çok dikkatli ve uyanık olmalıdırlar… Onların apaçık düşmanı olan iblis şeytan, Allah Teâlâ’nın dosdoğru yoluna benzeterek davet ettiği yolları bulunduğu gibi, Allah’ın dosdoğru yolunun üzerine oturup kullarını sapıtmaya da çalışır…

"(İblis) dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı, insanları saptırmak) için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım.

Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulamayacaksın."

(Allah) dedi ki: "Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak oradan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım"[18]

Rabbimiz Allah ve önderimiz Rasulullah (s.a.s), yaratılış gayesine ve insan fıtratına uygun olan dosdoğru yolu beyan etmiş­lerdir… Ayrıca Muvahhid mü’minleri, dosdoğru hak yoldan saptırmak isteyen şeytanların başlarında olduğu batıl yolların özelliklerini beyan buyurmuşlardır ki, insanlar onların batıl olduğunu bilsin, tanısın ve onlardan uzak düşsün!..

Allah Teâlâ, insanın apaçık düşmanı olan şeytana ve şeytan taraftarları olan şeytanlaşmış insanlara karşı uyanık olması için in­san kullarını uyarmış, onlara çok dikkatli olmalarını emretmiştir…

"Ey Âdemoğulları, Ben size, and vermedim mi ki, şeytana kulluk etmeyin, çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.

Bana kulluk edin, dosdoğru olan yol budur. And olsun o, siz­den birçok insan kuşağını saptırmıştı. Yine de aklınızı kullanıyor musunuz?"[19]

Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, kullarını, şeytanın hileli tuzakla­rına karşı uyarırken, onlara, indirdiği kitabını açıklasın diye va­zifeli kıldığı Resulu (s.a.s)’e itaat etmeyi emretmiştir… Rasu­lul­lah (s.a.s), onlara ne verirse almalı ve kendilerini nelerden sa­kın­dırdıysa ondan hemen vazgeçmeli ve uzaklaşmalıdırlar… Çünkü O Resul (s.a.s), Allah’ın emriyle hareket etmekte ve he­vasından hiçbir şey yapmamaktadır…

Rabbimiz Allah, bunun için şöyle buyurmaktadır:

"O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre konuşmaz.

O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir."[20]

"Rasul, size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa ondan sakının ve Allah’dan korkun."[21]

Rasulullah (s.a.s)’e itaat konusunu çok iyi kavranmış, inan­mış ve inandığını yaşayan tabiîn döneminin imamlarında İmam Şa’bî (rh.a)’in şu tespiti, her muvahhid mü’min için şiâr edinilmelidir…

Malik ibn Migvel şöyle demiş:

Eş-Şa’bî, bana şöyle dedi:

-Şunların, sana Rasulullah (s.a.s)’den rivayet ettiklerini al, kabul et. Kendi görüşleriyle söylediklerini ise, helâya at![22]

Allah Teâlâ, muvahhid mü’min kullarına dosdoğru yolunu beyan buyurdu ve önderimiz Rasulullah (s.a.s), o yolu apaçık izah etti…Katıksız iman eden mü’min müslüman kullara düşen vazife ise, beyan edilen dosdoğru yola uymak, ondan başka yol­la­ra asla sapmamak, kanmamak ve uymamak!..Çünkü Allah’ın dosdoğru yolu İslâm, ondan başka yollar ise, tağutî ve şeytanî yol­lardır… İslâm’dan başka yollar batıl ve insan fıtratına aykırı yollar olup, her birinin başında kendi yoluna davet eden şeytanlaşmış tağutar vardır… Her gayr-ı İslâmî düzen ve ideoloji, bu yollardan biridir… Hangi çağda ve dünyanın neresinde olur­­­sa olsun mü’min müslüman şahsiyet, Allah ve Resulü (s.a.s)’in beyan buyurdukları dosdoğru yola tabi olmalı, bundan başka yolların, hepsinin batıl olduğunu bilmelidir…

İslâm, tek kurtuluş yoludur ve dosdoğru olan Allah’ın yoludur… Diğer yollar, insanlara kendilerini arz ederken, İslâm gibi görünmek, hayatı kuşatıcı bir nizam, bir din olduklarını yutturmak isterler… Bütün tağutî düzenler ve ideolojiler, insanları sevk ve idare noktasında, fıtrat dini olan İslâm’ın yerine geçmeye çalışırlar… Kendilerini, tezlerini ve va’d ettiklerini bir inanç sis­­temi olarak takdim edip, inananları için hayatın çeşitli sahalarında amel işlemekle mükellef tutmaktadırlar… Önce batıl akîdelere inandırır, sonra batıl ibadetler işletirler…

Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, insan kullarına egemen olmaya çalışan, bu yalancı ve sahte dinlerin bütününü reddetmeleri için muvahhid mü’min kullarını vazifeli kılmış, onlara emretmiştir:

"Sizin dininiz size, benim dinim bana"[23]

Zalim egemen tağutlar tarafından işgal edilen ve katliâmlar­la kan gölüne çevrilen İslâm topraklarında zillet içinde yaşamaya gayret eden mü’min müslümanlar, bütün tağutî düzen ve ideolojilerin taraftarları olanlara tavizsiz tek cevap vermelidirler:

"Sizin dininiz size, benim dinim bana"

Zilletten kurtulup izzete ve esaretten kurtulup hürriyete kavuşmanın tek yolu, Allah ve Resulü (s.a.s)’in gösterdiği dosdoğru yoldur… Hakkın apaçık beyan edildiği yol… Batılın da apaçık ortaya çıktığı yok… Hakkın ve batılın birbirine asla karışmadığı yol… Aşağıların aşağısına düşmüşlerin, fıtratlarına yabancılaşmışların, yeniden üstünleşmek, yeniden şeref bulmak ve ye­niden fıtratına dönmek için tek çare: Tavizsiz ve katıksız bir İslâm!

Hakkın, hak olarak beyan edilerek kabul edildiği ve batılın, batıl olarak açıklanıp reddedildiği bir anlayış ve inançla yeniden İslâm’a dönmek gerek…Hak ve batılın tamamen ayrıştığı, iman ve küfür saflarının ayrıldığı, Tevhid ve şirk cephelerinin net belirlendiği bir anlayış ve bir inanışla yeni baştan başlamak gerek…Hak ile batılı birbirine karıştırmadan, beyaz ve siyahın ayrı ayrı şeyler olduğunu idrak ederek, grinin her tonundan arınmak gerek!..

Rabbimiz Allah Teâlâ emrediyor:

"Hakkı, batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin" [24]

Hak, Allah'ın ve Resulü (s.a.s)’in beyan buyurdukları Allah’ın dosdoğru yolu… Batıl ise, Allah’ın dosdoğru yolundan başka bir yollar olup, her birisinin başında oraya davet eden bir şeytan vardır…

Hak, İslâm ve dosdoğru bir yol!..

Batıl, gayr-ı İslâmî bütün tağutî düzenler ve ideolojiler… Gayr-ı İslâmî metodlar ve çâre gibi görünenler…

Zulümle ve sömürüyle işgal ettikleri İslâm topraklarında ege­­men olan tağutlar, batıla hak gömleği giydirmeye çalışmış ve kendi şirk düzenlerinin devamı için batılı hak gibi göstermeye çalışmışlardır… Bu zulmü işlerken çağdaş "Bel’amlar"dan fayda­­lanmış, kendi ideolojilerini din olarak sunmuş, batılı hakka ka­rıştırıp, hakkı örtmeye çalışmışlar ve böylece büyük halk kitlelerini kandırmayı becermişlerdir… Onların, bu şeytanî hileli tu­zakları çok sürmeyecektir… Çünkü:

"Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur."[25] Hakikatinin karşısında, yaz güneşinin karşısındaki karın eridiği gibi eriyecek ve yok olacaklardır… Yeter ki, muvahhid mü’min müslümanlar, yegâne Rableri Allah’ın şu emriyle amel etsinler:

"Bu, Benim dosdoğru olan yolumdur, şu hâlde ona uyun. Sizi, O’nun yolundan ayıracak (başka) yollara uymayın!"

--------------------------------------------------------------------------------

[1]    Bkz. Zariyat, 51/56

[2]    Bkz. Yusuf, 12/40

[3]    Bkz. Kehf, 18/110

[4]    Bkz. Tin, 95/4

[5]    İsra, 17/70

[6]    Tin, 95/1-6

[7]    A'râf, 7/179

[8]    Münafikun, 63/8

[9]    En’âm, 6/153

[10]   Ebu Cafer Muhammed ibn Cerîr et-Taberî, Taberî Tefsiri, Çev. Hasan Kara­ka­ya-Kerim Aytekin, İst. 1996, C.3, Sh.585

[11]   Mâide, 5/3

[12]   Âl-i İmrân‎, 3/19

[13]   Âl-i İmrân‎, 3/85

[14]   Nahl, 16/44

[15]   Nisa, 4/80

[16]   Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B.1, Hds.11

Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müs­­ned, C.3, Sh.397

[17]   Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B.23, Hds.208.

İmam Ahmed b. Han­bel, el-Müsned, Çev. Rıfat Oral, Konya, 2003, C.2, Sh.9-0, Hds.5/283

Diğer rivayetler için bkz. İbn Kesir, Ha­dis­lerle Kur’ân-ı Kerim Tefsiri, Çev. Dr. Bekir Karlığa, Dr. Bedrettin Çeti­ner. İst. 1984. C.6, Sh.2867-2869.

[18]   A’râf, 7/16-8

[19]   Yâsîn, 36/60-62

[20] Necm, 53/3-4

[21]   Haşr, 59/7

[22] Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B.23, Hbr.206

[23] Kâfirun 109/6

[24] Bakara, 2/42

[25] İsra, 17/81

 


* BENZER KONULAR

Arkadaşlık ve Dostluk Gönderen: webtasarim
[Dün, 08:34:41 ÖS]


Komşuluk İlişkileri Gönderen: webtasarim
[Dün, 08:24:14 ÖS]


İslam'da Kanaat Gönderen: webtasarim
[Dün, 07:00:27 ÖS]


Geleceğimizin Teminatı Çocuklarımız Gönderen: webtasarim
[Dün, 06:51:54 ÖS]


Kul ve Kamu Hakları Gönderen: webtasarim
[Dün, 06:43:40 ÖS]


İman ve Hayat Gönderen: webtasarim
[Dün, 06:32:41 ÖS]


Güzel Ahlak Kurallarında Nezaket Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:24:01 ÖS]


İnsanın İmtihanı Helal Gıda İledir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:31:58 ÖÖ]


Kur’an-ı Kerim ve Şehidlik Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:24:17 ÖÖ]


Ümmet Bilinci ve Camilerimiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:20:29 ÖÖ]


Yahudiler ve Yahudilik 26 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:08:47 ÖÖ]


Kur’an-ı Kerim’i Oku’maya Devam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:35 ÖÖ]


Düşünerek Konuşan İnsanların En Akıllısıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:46:17 ÖÖ]


2024 - Umut Mürare - The_Piano Tones Of Emotions_320_Kbps Gönderen: fanidunya NET
[Ekim 30, 2024, 03:04:54 ÖS]


Umut Mürare - Kırık Kalpler 2024 - 320 kbps - FANİDUNYA NET'TE İLK Gönderen: fanidunya NET
[Ekim 30, 2024, 11:41:38 ÖÖ]


Ağzımızdan Çıkanı Kulağımız Duyuyor mu Gönderen: fanidunya NET
[Ekim 30, 2024, 08:17:08 ÖÖ]


Âhiret Zarurîdir 3 Gönderen: fanidunya NET
[Ekim 30, 2024, 08:08:09 ÖÖ]


Müslümanların Bütünlüğü Farzdır Gönderen: fanidunya NET
[Ekim 30, 2024, 07:56:24 ÖÖ]


Hastalıklarımıza Çare Gönderen: fanidunya NET
[Ekim 30, 2024, 07:46:00 ÖÖ]


Çalışıp Helâl Kazanmak İbadet Olur Gönderen: fanidunya NET
[Ekim 30, 2024, 07:32:22 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49