ZALİMLER KİMLERDİR?
Bu zâlimlerin hiç bir velileri (yardımcıları) ve şefaatçileri yoktur (2/Bakara, 270; 5/Mâide, 72; 40/Mü’min, 18 ).
Zâlimler zulümlerine devam ettikleri ve kötü huylarından vaz geçmedikleri için Allah (c.c.) onlara hidâyet vermez, yol göstermez (2/Bakara, 258; 3/Âl-i İmrân, 86; 5/Mâide, 51; 6/En’âm, 144; 28/Kasas, 50; 46/Ahkaf, 10).
Allah (c.c.) zâlimleri kesinlikle sevmez (3/Âl-i İmrân, 57; 42/Şûrâ, 40).
Allah zâlimleri sevmediği gibi, aynı zamanda onları lânetlemektedir (7/A’râf, 44; 11/Hûd, 18 ).
Onların sonları gerçekten çok kötü olacaktır (3/Âl-i İmrân, 151; 5/Mâide, 72; 42/Şûra, 21, 45).
Zâlimler için bir kurtuluş da mümkün değildir (6/En’âm, 135; 12/Yusuf, 23).
Mü’minler zâlimlere sevgi besleyemezler, onları veli/dost kabul edemez, onlara hiç bir konuda yardımcı olamazlar. Müslümanların düşmanlığı da ancak zâlimleredir (2/Bakara, 193).
Kur'an, birtakım zâlim kişi tipleri çizmektedir ki, onların bir kısmınını kısaca söylemekte fayda vardır.
Yukarıda belirtildiği gibi, müşrikler ve kâfirler zâlimdirler. Zaten Kur’anî anlamda zulüm, bu iki tipin en önemli özelliğidir. Onlar, bir şeyi ait olduğu yerden alır başka yere koyarlar. Onlardan bir kısmı, azarak, haddini aşarak insanlara zulmeder, haklarını ellerinden alır. Onlar, Allah’ın ölçülerini dinlemez, kendi hevâlarına, kendi görüşlerine uyarlar. Onlar, karanlığın ve adâletsizliğin reklâmcılarıdır.
Allah’a, çocuk isnat ederek, ortağı, eşi, yardımcıları var diyerek iftira edenler (2/Âl-i İmrân, 94; 6/En’âm, 21, 93, 144; 29/Ankebût, 68; 61/Saff, 7),
Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyenler (5/Mâide, 45),
Peygamber’e uymayan ve itaat etmeyenler (17/İsrâ, 47),
İlimsiz mürşidlik taslayıp insanları saptıranlar (6/En’am, 144),
Allah’ın âyetleri hatırlatıldığı halde sırtını dönüp gidenler veya âyetleri reddedenler (18/Kehf, 57),
Yetim hakkı yiyenler (4/Nisâ, 10),
Allah’a ait şahitlikten kaçanlar (2/Bakara, 140 ),
Aralarında hükmedilmek üzere Allah ve Rasûlüne çağrıldıkları halde yüz çevirenler (24/Nûr, 50),
Allah’ın âyetleriyle mücadele edenler (29/Ankebût, 49),
Tevbe etmeyenler (49/Hucurât, 11),
Müslümanları yurtlarından haksız yere çıkaranları dost bilenler (60/Mümtehıne, 9),
Yahûdi ve hırıstiyanları Allah’ın yasağına rağmen velî/dost edinenler (5/Mâide, 51),
Allah’ın âyetleriyle alay edenler (6/En’am, 68 ),
Kâfirlikte direnen ana babayı ısrarlı bir şekilde velî/dost edinenler (9/Tevbe, 23) zâlimlerdir.
Kur’an, mü’minlere zâlimler hakkında net bir tavrı emrediyor. Zâlimler, insan, toplum, yönetim, hüküm hayatında ve evrende dengeyi bozarlar. Haksızlık ve adaletsizliğe sebep olurlar. Onlar, Allah’ın sevmediği kimselerdir. İslâm, zâlimlerin doğru yolu bulmalarının metodunu çizdiği gibi, onlarla nasıl mücadele edileceğini de göstermiştir. Ancak İslâm, onlara meyletmeyi, onları velî/dost edinmeyi kesinlikle yasaklamaktadır:
“Zulmedenlere meyil/eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka veliniz yoktur, sonra yardım da göremezsiniz.” (11/Hûd, 113)
Peygamberimiz ((S.A.V).), çeşitli hadis-i şeriflerde zulmü kınamış, müslümanları bu habis fiilden sakındırmış, zulmün âhirette karanlıklar olacağını açıklamıştır (Müslim, Birr 15, hadis no: 2578, 4/1996).
Peygamberimiz ((S.A.V).), Allahu Teâlâ'nın şöyle buyurduğunu söylüyor:
"Ey kullarım! Ben, zulmü kendi nefsime haram kıldım. Onu sizlerin arasında da haram kıldım. Öyleyse (sakın) birbirinize zulmetmeyin." (Müslim, Birr 15, hadis no: 2577, 4/1994)
Peygamberimize, “hangi cihadın daha faziletli olduğu” soruldu. Buyurdu ki: “Zâlim bir sultanın (yöneticinin) yanında hakk kelimesini konuşmaktır.” (İbn Mâce, Fiten 20, Hadis no: 4012, 2/1330)