Gönderen Konu: Selim (Temiz, Hoş) Bir Kalp İle Allah’a Tevbe Edip O’na Yönelen  (Okunma sayısı 90 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5771
Selim (Temiz, Hoş) Bir Kalp İle Allah’a Tevbe Edip O’na Yönelen
 

31) Ebû Said El-Hudri (r.a.) dan rivayetle, dedi ki:

“Nebî (s.a.s.) şöyle buyurdu:

“İsrail oğulları içinde doksan dokuz kişiyi öldürmüş bir adam bulunmaktaydı. Sonra (tevbesinin olup olmayacağını) sormak için çıktı ve bir rahibe geldi. Rahibe:

“Kendisi için bir Tevbe imkanının olup olmadığını?” sordu. Rahip:

“Hayır” deyince onu da öldürdü. Yine (tevbesinin olup olmayacağı hususunda) sormaya baş­ladı. Bir adam:

“Filanca memlekete git” dedi. (Adam o memlekete ulaşamadan) adamı ölüm yakaladı. Göksünü git­tiği memlekete doğru yöneltti. Rahmet ve azap melekleri bu adamı (cennete ya da cehenneme götürmek için) tartıştılar. Allah (c.c.) adamın gitmekte olduğu memlekete:

“Yaklaş” diye, ayrılmış olduğu memlekete de:

“Uzaklaş” diye emir buyurdu. Sonra da:

“Her iki memleketin de arasını ölçünüz” diye me­leklerine emir buyurdu. Gideceği memlekete bir karış daha yakın bulundu ve günahı bağışlandı.”[1]

v Müslim’de (2766) geçen bir lafız rivayeti şöyledir:

“Sizden önceki (kavimlerde) yaşayan ve doksan dokuz kişiyi öldürmüş bir adam vardı. (Tevbesinin olup olmayacağının imkaniyeti hakkında) yeryüzünün en bilginine sormak için (çıktı). Bu rahibi söylediler ve o da Rahibe gelip:

“Kendisi doksan dokuz kişi öldürmüş. Kendisi için bir Tevbe imkanının olup olmadığını?” sordu. Rahip’te:

“Hayır” dedi. Bu cevap üzerine onu da öldürdü ve ölü sayısını yüze çıkardı. Sonra (yine tevbesinin olup olmayacağını) sormak için yeryüzündeki en bilgiliye sormak ihtiyacı duydu. Kendi­sine çok alim bir adamı söylediler. O da (ona gidip):

“Kendisi yüz cana kıymış bir kimsedir. Kendisinin tevbe etme imkaniyeti var mı?” diye sorar. O Alim de:

“Evet! Elbetteki, Tevbe ile kul arasına kim girebilir ki?” der. (Devamla): “Fi­lanca memlekete git, orada Allah’a (c.c.) kulluk eden bazı in­sanlar var. Sen de onlarla beraber Allah’a (c.c.) kulluk edersin. Ve sakın buraya bir daha gelme çünkü burası çok kötü bir memlekettir” dedi.

Bu cevaptan sonra adam yola çıktı. Yolu yarıladığı vakit, ölüm onu yolda yakaladı. Bunun üzerine Rahmet melekle­riyle azap melekleri münakaşaya giriştiler. Rahmet melekleri:

“O adam Allah’a tevbe etmiş ve kabul olunmuş bir kalp ile geldi” dediler. Azap melekleri de:

“Ancak o bir hayır işlemedi ki hiç” dediler. Bu münakaşaları üzerine insan sûretinde bir melek gelir. Azap ve Rahmet meleklerinin o adamı (tevbe için memlekete geleni) her ikisinin ortasına koymasını söyler ve:

“Her iki memleketin arasını ölçün, hangisi daha yakın ise ona göre (yeri belli olacak)”der. Melekler de ölçerler ve ba­karlar ki gideceği memlekete daha yakındır. Bunun üzerine Rahmet Melekleri adamı alıp (Cennete) götürürler.”

Hadis ravilerinden birisi olan Katade dedi ki: “Hasan-ı Basri “Adama ölüm geldiği zaman adam göğsüyle (sürüne­rek) gitmeye çalıştı (ancak kavuşamadan öldü)” lafzının da kendisine rivayet edildiğini” söylemiştir.

Yine Müslim’de geçen bir rivayet şöyledir:

“Bir adam doksan dokuz cana kıydı. Tevbesinin müm­kün olup olmayacağını sordu ve bir Rahibe gitti ve ona sordu. Rahip de:

“Senin tevben olmaz” diye cevap verdi. Bu cevabı alan adam onu da öldürdü. Sonra yine tevbe etmesi hakkında soru sormak için araştırmaya girişti. Sonra içinde salih insanların bulunduğu bir memlekete gitti. Yolun bir bö­lümüne gelince ölüm onu yolda yakaladı. Kendisi göğsüyle sürünmeye başladı (Memlekete ulaşmak için) ancak sonra öldü (ve kavuşamadı). Bunun üzerine Rahmet ve azap me­lekleri münakaşaya girdiler. Sonuç olarak salihlerin bulun­duğu memlekete bir karış daha yakın olunca o memleketin halkından (salihinden) kılındı.”

Bir hadis lafzı da şöyledir:

“Yüce Allah (c.c.): “(Adamın ilk kaldığı) memlekete uzaklaş ve (salihlerin bulunduğu) memlekete de yakınlaş” diye vahiy etti.”

--------------------------------------------------------------------------------
 
[1] Müttefekun aleyh. Hadisin lafzı Buhârî'ye (3470) aittir.

---------------------------------------------------------------------------------

Allahu Teâlâ’ya Tevbe ve İtaat İle Yakınlaşma
 

32) Enes (r.a.)’dan rivayetle; Nebî (s.a.s.)’in Rabbi Azze ve Celle’den rivayet edildiğine göre (Allah (c.c.)) şöyle buyurdu:

“Kul Bana bir karış yaklaşırsa, Ben de ona bir arşın yaklaşı­rım. Kulum Bana bir arşın yaklaşırsa Ben de ona bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelecek olursa ona koşarak gide­rim.”[1]

33) Ebû Hüreyre (r.a.) dan rivayetle: Nebî (s.a.s.)’in Rabbi Azze ve Celle’den rivayetine göre şöyle buyurdu:

“Kulum Bana bir karış yaklaşsa, Ben de ona bir arşın yaklaşırım. Bana bir arşın yaklaşsa Ben de bir kulaç yaklaşı­rım.”[2]

Müslim’in (3/2675) rivayetindeki lafzı şöyledir:

“Allah (c.c.) buyurdu ki: “Kulum Beni bir karış ile telakki etse (yaklaşsa) Ben de ona bir arşın yaklaşırım. Kulum Bana bir arşın yaklaşsa Ben de ona bir kulaç yaklaşırım. Kulum Bana bir kulaç yaklaşsa Ben de ona yürürüm, ona daha sü­ratli gelirim.”

Yine Müslim’de (20/2675) geçen bir rivayet lafzı şöyledir:

“Allah-u Azze ve Celle buyurdu ki:

“Kulum Bana bir karış yaklaştığında Ben de ona bir arşın yaklaşırım. Bana bir arşın yaklaştığında Ben de ona bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelecek olursa, Ben de ona koşa­rak giderim.”

--------------------------------------------------------------------------------
 
[1] Buhârî (7536). Bir kulaç = 4 Zira (arşın). Açıklaması geçmiş idi.

[2] Müttefekun aleyh. Hadisin lafzı Buhârî'ye (7537) aittir. Önceden buna yakın bir hadis lafzı geçmiş idi.


 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41