Gönderen Konu: Bir Damla Huzur  (Okunma sayısı 118 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 1964
Bir Damla Huzur
« : Kasım 09, 2022, 04:06:39 ÖS »
Bir Damla Huzur

Huzur kelimesinin kendisi bile huzur veriyor insana. Bilmem neden!Belki de büyük şehirlerin dağdağasından ve yorucu hayat şartlarından, koşuşturmasındandır.Hemen hemen herkeste bir huzur arayışı ,huzura bir özlem vardır. Huzur denilince akla ilk gelen kavramlardan biri de hiç şüphesiz ki‘’Huzurevleri’’dir. Çocukken huzurevlerini istirahat edilen, insanların oturup, dinlenip huzur bulduğu yerler olarak düşünüyordum. Yıllar sonra öğrendim ki yaşlılarımızdan kiminin istemeyerek kaçıp sığındıkları, kiminin evlatlarının  eliyle itildiği, kiminin de kimsesizlik yüzünden ikamet ettiği kurumların adıymış. Huzurevleri yaşlılara ne derece huzurlu geliyordur hiç düşündünüz mü?

Huzurevleri ziyaretlerimde içimi garip bir hüzün kaplar. Her tarafta yaşlılar var ve hangi yöne dönseniz ayrı bir hikaye, ayrı bir yaşanmışlık görüyorsunuz. Kimisi şen şakrak içindeki çocuk hiç yaşlanmamış etrafa neşe saçıyor kimisi de dünyaya küsmüş gibi kopuk bir kenara çekilmiş, sessiz sakin etrafı seyredip olan bitene anlam vermeye çalışıyor.Belli bir kısmının da yaşayıp yaşamadığını anlamak için gidip dürtmek gerekiyor.Onları bu şekilde görünce her çıkışımda zihnimde kendime iyi bakmalıyım, hiçbir şey üzülmeye değmez diyorum.Kendimce onlardan ve hayattan ibret almaya çalışıyorum. Düşünsenize bildiği tanıdığı yıllar yılı hakim olduğu bir çevreden çıkıp hiç bilmediği tanımadığı farklı eğitim ve kültür seviyesinden insanlarla bir araya gelmek, onlarla anlaşmak ya da onlara ayak uydurmak, hakimiyetini kaybetmek, yeni çevreye uyum, sevdiklerinden, çocuklarından, torunlarından uzak  kalmak, yalnızlık duygusuyla baş etmek, bir köşede sessiz sakin ölümü beklemek… Ne denli huzur verebilir bir insana! Üstelik de insanlar yaşlandıkça çocuklaşır derler. Kendi evlatlarımızı böylesi şartlara hangimiz gözü kapalı olarak teslim edebiliriz. Zannımca hiçbir anne baba bunu onaylamaz. Bir gece bile çocuklarından uzak kalmak onları tedirgin eder.Böylesi bir sevgi gerçek sevgi olamaz çıkara dayalı egoist bir sevgidir bu. Ana babasına göstermediği sevgiyi, ilgiyi ve şefkati çocuklarına gösterenler samimi gelmiyor.

Üstünkörü düşününce  yaşlıların toplumdan ayrı olarak belirli bazı bölgelerde barındırıldığı düşüncesi geleceğin bir yaşlı adayı olarak -Allah ömür verirse tabi-  ürkütücü geliyor…Toplumdan itilmiş, soyutlanmış, tamamen pasifize edilmiş olmak korkunç bir şey olsa gerek.

Yaşlılık; doğmak büyümek gibi fizyolojik ve evrensel bir gerçeklik, bir realitedir.İsteklisi olmayan ama kaçışı da mümkün olmayan çıkmaz bir yol gibidir. Hiçbirimiz bu yola girmek istemeyiz ancak hepimizin eninde sonunda girmek zorunda olduğu bir istikamettir.Kimimiz daha yakın kimimiz daha uzak ama illaki hepimizin yolu aynı yol. Yaşlılık…ve sonu ölüm.

Huzurevlerinin tarihini, menşeini  merak etmişimdir hep. Yani nasıl bir zihniyet yaşlıları toplumdan uzaklaştırıp da başka evlerde bakımını yapmayı düşündü ve bu düşüncenin ağa  babası hangi devletti? Bizim ülkemize ne zaman geldi? Neden geldi ? Biz neden sahiplendik bu yapıyı ?Kültürümüze, inancımıza, örfümüze, dinimize büyüklerimize uygun muydu ki bu yapılar, aldık da uyguladık? Bu sorular beni bu araştırmaya sürükledi

Huzurevi , modern dünyada bakıma ve yardıma muhtaç yaslı kişileri, huzurlu bir ortamda  korumak ve bakmak, sosyal ve psikolojik gereksinimlerini karşılamak amacıyla kurulan yatılı sosyal hizmet kuruluşlarını ifade eden kurumdur. Huzurevi bugünkü manasıyla dünya tarihinde ilk olarak Amerika’nın Novoda ve Montana şehirlerinde  kurulmuştur.Türklerde ise tarihi Selçuklu Devleti’ne kadar dayanır. Ancak Huzurevi ismiyle değil Daru’l Reha ismiyle kurulmuş sadece yaşlılara değil dullara da hizmet vermiştir. Osmanlı Devleti’ndeki huzurevi ‘’Daru’l-Aceze’’ ismi altında  Sultan Abdulhamit ‘in fermanıyla yaptırılmıştır. Osmanlı Devleti’nde huzurevinin kapsamı bugünkünden biraz farklıdır. Özellikle 1877 Osmanlı-Rus Savaşından sonra dul kalan kadınları, yetim kalan çocukları, dilencileri, aciz ve yaşlıları… yani sokakta ve cami avlusunda kalan kimsesizleri de içinde barındıran kapsamlı bir kurumdur. Günümüze gelinceye değin zamana bağlı olarak değişim gösteren ve sadece yaşlılara ait bakım evleri haline dönüşmüştür.

Sanayi Devrimiyle birlikte değişen dünya şartları, hayat standartlarının  yükselmesi manevi değerlerin yerini maddi değerlerin alması, aile ve toplum yapısının değişmesi, yaşlıları ve yaşlılığı sorun gibi gören, yaşlıları kendilerine ayak bağı olarak kabul eden nesillerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.Üstelik yaşam şartlarının düzelmesi ve sağlık alanındaki gelişmeler bir insanın ortalama ömür çıtasını yükseltmiştir. Doğum oranının azalması buna karşın yaşlı nüfusun giderek artması ve daha da artacak olması toplumun yaşlılarına karşı algısı değişmediği müddetçe büyük bir toplumsal sorun olarak karşımıza çıkacaktır.Sayısı her geçen gün artan yaşlı nüfusun bakım ve ikamesi güçleşecektir.Ülkemizde bütün şehirlerde huzurevleri yoktur belli başlı büyük kentlerde kurulmuşlardır.

Geleneksel aile yapısında böylesi sorunlar yoktur. Zira  yaşlıların aile içinde etkin ve saygın rolleri vardır.Onların sözlerine itibar edilir, baş köşeye oturtulur ve saygı gösterilir. Aile bireylerinin özellikle de çocukların ve gençlerin üzerinde yaşlıların olumlu yönde etkileri vardır. Ancak şehirleşme ve göçler, geçim sıkıntısı yanında daha birçok sorunu beraberinde getirmiştir. Yaşlılar bu acımasız hayat şartlarında engel  ve fazlalık gibi görülmüştür.Modern dönemde kadının da iş hayatına atılmasıyla birlikte çocuklarına bile zaman ayıramayan kadının evindeki yaşlısına zaman ayırması imkansız hale gelmiştir.Yaşlılar da çocuklar gibi ilgi, bakım ve sevgi beklerler.Bunu ailesinden ve çocuklarından göremeyen yaşlıların, yoğun bir yalnızlık ve itilmişlik duygusunu yaşadıklarını söylemek yanlış olmaz.  Bu durumda yaşlılar kendilerini evde fazlalık ve yük gibi hissettiğinden huzurevlerini tercih eder olmuşlardır.Anne babanın çalışma hayatında, aile büyüklerinin huzurevinde olması sebebiyle ailedeki çocuklarda ister istemez yalnızlık duygusu oluşmuştur.Oysa yaşlıların bedeni güçleri zayıflasa da aslında manen bir yükselişe geçerler.Öfke, kızgınlık gibi duygular yaşlılarda merhamet ve acıma şeklinde tezahür eder.Bu durum torunlarına karşı daha şefkatli ve sevgi dolu olmalarını sağlar. Maalasef modern dönemde çocuklar yaşlıların bu ilgi, sevgi ve şefkatinden yoksun yetişiyorlar. Unutulmamalıdır ki bir toplum yaşlısına ve büyüklerine sahip çıkmazsa o toplumlar yok olmaya mahkumdur. Yaşlıların hayır dualarını alan toplumlarda bereket ve feyz artar. Yaşlılarına saygı göstermeyen toplumlar huzurlu olma yolunda büyük engellerle karşı karşıyadırlar. Zira yaşlılar geçmiş ile gelecek arasında köprü vazifesi görürler. Gelecek nesillere örfü, gelenekleri,adetleri yaşlılar aktarır. Bir huzurevinin müdürünün şu sözleri ibret vericidir.  "Toplumun yaşlıya verdiği değer, onun inancı, eğitimi ve terbiyesi ile ilgilidir. Bugün İslâmî bilgi yetersizliği ve İslâm’ı hayatımıza bir bütün olarak geçiremeyişimizden dolayı aile yapısı sarsılmış ve yaşlılar ailenin dışına itilmiştir."

Huzurevleri her şehirde mutlaka bulunması gerekli kuruluşlardır.Huzurevi olmalıdır ama kimsesizler için acizler ve düşkünler için olmalıdır. Zaruri durumlarda başvurulması gereken ilk yerler olmalıdır. Ancak anne babaya bakabilecek durumdayken onları huzurevlerine göndermek ya da onların kendilerini fazlalık gibi hissetmelerine sebep olacak şekilde hareket edip aileden uzaklaştırmak inançlarımıza, örfümüze, terbiyemize ters bir durumdur. Zira İslam ana babaya ‘’öff‘’ bile demeyi yasaklamıştır. Büyüklerimize hürmet,saygı ve sevgi göstermek hem inancımızın hem de örfümüzün gereğidir.

Selam ve Dua ile…

RADYO DİNLEME LİNKİMİZ
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Dinimizin Bizden İstediği Hayat Gönderen: melek
[Bugün, 09:02:39 ÖÖ]


Hidâyetten Sonra Kalblerin Kayması Gönderen: melek
[Bugün, 08:54:05 ÖÖ]


Kalbin Temizliği Gönderen: melek
[Bugün, 08:45:49 ÖÖ]


Peygamberimizin Kadınlara Karşı Muamelesi Gönderen: melek
[Bugün, 08:36:03 ÖÖ]


Allah Rasülü’ne Muhabbetimiz Gönderen: melek
[Bugün, 08:33:38 ÖÖ]


Kendimize ve Ailemize Sahip Çıkalım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:12:49 ÖÖ]


Müslümanlar Kazanımlarını Ne Zaman Kaybederler Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:05:29 ÖÖ]


Savrulsak Da Beraberiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:41 ÖÖ]


Egemenlik Kimde Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:50:29 ÖÖ]


Yolumuzun Esası Zaruri Olan İle Yetinmektir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:57 ÖÖ]


Vakit İnsanın Sahip Olduğu En Değerli Varlığıdır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:35 ÖÖ]


Engin Titiz - Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:55:37 ÖS]


Hakan Bayraktar - Albümdışı Ve Single Eserler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:46:16 ÖS]


Salih Kul Olmanın Yolu Kur’ân ve Sünnet’tir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:42:10 ÖÖ]


Ahd ve Ahdin Gereği Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:37:16 ÖÖ]


İman Amel ve Salih Amel Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:29:54 ÖÖ]


Peygamberimizin Ticari Muamelelerle İlgili Tavsiyeleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:20:53 ÖÖ]


Sağlık ve Afiyet Nimeti Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:04:27 ÖÖ]


Saadet Asrı Adanmış Hayatlar Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 08:10:20 ÖÖ]


İhsan ve Tefekkür Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 08:03:23 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41