HER MÜMİN RAHMETTİR YERYÜZÜNDE
Müminlerin rehberi Hz. Muhammed(saa) “Ben, âlemlere rahmet olsun diye geldim” diyordu. O Muhammed olduğu için değil, o bir mümin olduğu için böyle diyordu.
Gelmesinden kastı, yüce Allah’a olan sorumluluğu idi. O mümin idi. “Ben rahmet için” derken bana tâbi olan her inanan rahmettir diye hatırlatıyordu.
Mümin adını da üzerinde taşıyordu. Emin olmaktı emanetinden, yolundan, hedefinden. Emin olmaktı iradesinden, ahlakından, kimliğinden. Emin olmaktı elinden, dilinden, belinden. Emin olmaktı sevgisinden, beklentilerinden, isteklerinden...
Mümin yüce Allah’a itaat edendir. En önemli kaygısı Rabbine karşı sorumluluğudur. Ve yeryüzündeki tek misyonu kulluğudur. Herşey bu çerçevede düşünülür, hayata müdahale edilir. Hayatını ve ölümünü bu noktaya odaklar. Bu yüzden emindir düşündüklerinden ve yaptıklarından.
Yüce Allah’a olan bağlılığından emindir. Asla bu duruşundan şüphe etmez. Rabbinin emirlerinden ve gösterdiklerinden emindir. Yeryüzünde böyle durur, yaşar...
Mümin, yeryüzünün sahibine göre rahmet eder. Çünkü o rahmeti Rabbinden alır. Rahmet; yakınlık, sevgi, şefkat, esirgeme, ilgi, hikmet, ihsan vs. demek. Bunların hepsi rahmeti ile Rabbimizdendir. O halde her kim Rabbimize yönelse ve O’na bağlansa o insana rahmet akacak. Her kim O’na itaat etse rahmet bulur. Her dediğinin altında binlerce rahmet yatar. O halde O’nun dediği ile hükmeden her inanan bir rahmet pınarına döner. Çevresine o rahmet ile davranır eşine, çocuğuna, dostuna, akrabasına, komşusuna, memuruna, halkına...
O rahmet ile sevgiden yanadır, hikmetten yanadır, ilgiden yanadır, ihsandan yanadır...
İnsan bağlandığı hedefinden beslenir. Bu yüzden rahmet tükenmezde... Süreklidir...
Sizde sorun kendinize ve çevrenize. Bu gün insanlığın rahmetten daha çok neye ihtiyacı var. Sizce bu rahmet nasıl gelecek yeryüzüne...
Yeryüzü nimettir bize. Ama yetmiyor. Yeryüzünü işlemek, çevirmek gerek. Ama kim? Ama nasıl? İşte tek aday, müminler.
Çünkü onlar Rahman ve Rahim olan Allah tarafından destekleniyorlar. Hz. Nuh(a.s)’ın dediği gibi:
İnanmayan elebaşlardan bir grup Hz. Nuh’a gelip “o inanan bir takımı kovarsan, biz gelip senin yanında oturup, seni dinleyeceğiz.” diyorlar. Hz. Nuh(a.s) ise şöyle cevap veriyor:
“Onları kovarsam Allah’ın yardımı bize nasıl gelecek.”(1)
Hz. İsa(a.s) diyordu: “Allah yolunda benim yardımcılarım kimlerdir?” havariler de: “Allah’ın yolunda yardımcılar bizleriz.”(2) Demek ki Rahman’a giden yol üzerinde müminler olduğuna göre, müminler rahmettir yeryüzüne. Rabbimizin rahmet yoludur onlar. O halde bugün mümin olmayı kendimizden uzaklaştırırsak veya müminleri aramızdan kovarsak, Rabbimizin rahmetini kendimizden uzaklaştırmış olmaz mıyız?
Hz. Muhammed(saa) “Ben âlemlere rahmet olsun diye geldim” derken Muhammed gibi olmak seni de rahmet eder aleme. Hz. Muhammed gibi olmayınca rahmet olamazsın yeryüzüne. Allah boşuna demiyor “ben size zulmetmedim, siz kendi kendinize zulmettiniz” Rahmetin olmadığı yerde sizce ne olabilir? Elbette ki zulüm, bencillik, yabancılaşma, korku, acı, keder...
O halde biz kendimize neden bunu neva görüyoruz. Rahmet olsak yeryüzüne bu daha güzel olmaz mı? Bakınız, rahmete ulaşmak değil, rahmetin kendisi olmak, sizce bundan daha güzel bir şeref olabilir mi? Neden kendimize bu şerefi layık görmeyelim. Neden dağılmayalım rahmet ile yeryüzüne?
Rahmet olalım ki yeryüzüne, rahmet bulalım Rahman ve Rahim olan Allah’tan...
--------------------------------------
1: Hud Suresi/30
2: Saff Suresi/14
Zeynep Işık.