Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
Serdar Yıldırım Masallar Köşesi / Dünya Klasikleri - Serdar Yıldırım
« Son İleti Gönderen: Serdar Yıldırım Haziran 07, 2024, 06:49:41 ÖS »
DÜNYA KLASİKLERİ - SERDAR YILDIRIM
ZÜRAFA İLE KARINCA
Zürafa ile karınca arkadaş olmuşlar. Zürafaların ses telleri yokmuş, konuşamazlarmış ama bu zürafa konuşuyormuş: " Sen ne diyorsun arkadaş? Dünyada insan nüfusu çok fazla. Yedi milyar kadar var. Orta ölçekli bir şehir nüfusu üç milyon. "
Zürafa konuşmasını bitirince karınca başlamış anlatmaya: " Yedi milyar insan çok az. Dünyadaki karıncaların toplamı sekiz yüz milyardan fazla. Bir şehir üç milyon diyorsun. İçinde benim de yaşadığım orta boy bir karınca yuvası beş metre derinliğinde ve on iki metre eninde sekiz milyon karıncayı barındırıyor. Karıncalar dünyadaki karada yaşayan canlıların toplamından daha çoktur. "
Zürafa: " Biz zürafalar ise, uzun boyluyuz ama sayımız azdır. Dünyadaki zürafaları toplasan yirmi bin etmez. Nedeni az ürememizden. Yavru zürafaların büyümesi yıllar alır. Aslanlardan başka düşmanımız yoktur. Mağaramız, evimiz yoktur. Tabi siz toprak altında yaşadığınız için türlü tehlikelerden uzaksınız. "
Karınca: " Neden? Karıncaların hiç mi düşmanı yok sanıyorsun. Bir karıncayiyen yuvanın başına çöreklense birkaç yüz karınca yemeden gitmez. Uzun, ip gibi dili yapışkanlıdır ve her dilini ağzına çekişte pek çok karınca yakalar. "
Zürafa: " Bak karınca, benim dilim de uzundur. "
Zürafa yanındaki ağacın üst dallarında durmakta olan karıncaya dilini göstermiş. Zürafanın kırk santimetre boyundaki uzun dilini gören karınca hayretler içinde kalmış ve bir an boş bulunarak aşağı düşmüş. Karıncanın düşüşünü çaresizlik içinde seyreden zürafa birkaç adım geri gitmiş. Sağa sola bakınmış. Karınca ağacın alt dallarına, yapraklarına mı takıldı, yoksa yere, çimenlerin arasına mı düştü belli değilmiş. Üstüne basarım, karıncaya bir zarar veririm diye arayamamış. Zürafa daha sonra yürüyüp gitmiş.
Birkaç gün sonra zürafa o ağacın yanından geçiyormuş. Bir ses duyunca başını çevirmiş, aynı karınca, aynı dalın üstünde duruyormuş. Seslenen oymuş.
Karınca: " Zürafa, baksana buraya. Öyle geçip gidiyorsun. İki gündür buradayım. Ben yere düştükten sonra hemen toparlanıp ayağa kalktım. Sen bakındın, beni göremedin, gittin. Ertesi gün bu dala çıktım. Seni bekledim. Her neyse sonunda geldin ya seni çok özlemiştim. "
Zürafa: " Ben de seni çok özledim, karınca. Hayatta olman beni sevindirdi. "
Karınca: " Bak zürafa, konuşmamıza devam ederiz ama bir daha dilini göstermek yok. Tamam mı? "
Bunun üzerine zürafa: " Tamam karınca kardeş, bir daha dilimi göstermem. " demiş ve gülüşmüşler.

-----------------------------------------------------------

GERGEDAN, FİL, ZÜRAFA VE MAYMUN
Fil, gergedan ve zürafa ile arkadaşmış ama gergedan ile zürafa arkadaş değilmiş. Filin zürafa ile konuştuğunu gören gergedan bunu önemsemezmiş. Zürafa fili gergedanla konuşurken görünce üzülür ve gergedanla arkadaşlığına bir son vermelisin, dermiş. Oralarda büyük bir yemiş ağacı varmış. Gergedan dallara ulaşamaz ağacın dibine düşen yemişlerle idare edermiş. Fil alt dallarda bulduğu yemişleri koparıp yermiş. Zürafa ise, orta seviyedeki dallardan kopardığı yemişleri yermiş. Esas olgun ve tatlı yemişler üst dallardaymış ama hiçbiri bu yemişlere ulaşamazmış.
Günün birinde bir maymun yemiş ağacına çıkmış ve üst dallardaki yemişleri yemeye başlamış. Maymunu gören gergedan, fil ve zürafa öylece bakakalmışlar. Durumu farkeden maymun, yemişler bana da onlara da yeter deyip, topladığı yemişleri ikram etmiş. Maymunun yardımlaşma ve paylaşma isteğini gören gergedan ile zürafa maymundan utanmışlar. Önce file sonra da birbirlerine sıkıca sarılmışlar. Sonsuza kadar arkadaş kalacaklarına söz verip maymunu dördüncü olarak aralarına almışlar.

-----------------------------------------------------------

ŞARKI SÖYLEYEN AYICIK
Ayıcığın annesini avcılar vurmuş. Yalnız kalan ayıcık ormanda zor günler geçirmeye başlamış. Çok dertliymiş. Derdini şarkı söyleyerek hafifletmeye çalışmış. Şarkılarında annesinin vuruluşunu ve yalnız kalışını anlatmış. Ayıcık şarkı söylerken bülbüller, kanaryalar bile susarmış. Geçen günlerle birlikte orman hayvanlarından pek çok taraftar toplamış. Annesini vuran avcıları taraftarlarına yakalatmış. Onları korsanlardan kalmış demir parmaklıklı bir mağaraya hapsetmiş. Uzun yıllar mağaranın önünde nöbet beklemiş. Annesini geri getiremezmiş ama bu avcılar cezasını çekmeliymiş. Zamanla avcılar ölüp gitmiş. Ayıcık kocaman bir ayıymış artık ve iki yavrusu olmuş. Yavrularını büyütürken, avcıların acımasız olduğunu ve onlardan sakınmak gerektiğini bıkmadan anlatmış.
Bizim ayının sonu annesinin sonu gibi avcıların elinden olmuş. İki yavrusuyla birlikte yaban armudu yemeye gidiyormuş ki, avcılar onu görmüş. Avcıların attığı kurşunlardan kurtulamamış ve son sözleri, yavrularım, ah yavrularım, olmuş. Yavruları yakalayan avcılar, onları ayıcılara satmış. Ayıcılar, yavruları altında ateş yanan kızgın saç üzerinde yürüterek eğitmeye başlamışlar. Onları sopayla döverek boyun eğdirmişler. İki yavru büyüdüklerinde burunlarında birer zincirli demir halka varmış. Zincirin ucu ayıcının elindeymiş. Ayıcı zinciri çektiğinde can acısından bağırırlar ve seyirciler de gülermiş.

-----------------------------------------------------------

YEŞİL AYICIK
Yeşil ayıcık uzaydan gelmiş. Dünya onun bilmediği bir yermiş. Uçan dairesini bir dağın yamaçlarına indirmiş. Bu dağ Uludağ'mış. Uludağ'da gezmiş, dolaşmış. Ağaçları, çiçekleri görmüş. Çimenlere uzanmış, yatmış. Şarkılar söylemiş. Çok mutluymuş. İyi ki, bu gezegene indim, diye düşünmüş. Burası ne güzel yermiş. Havası, suyu ve toprağıyla dört dörtlükmüş.
Yeşil ayıcık daha sonra uçan dairesine binmiş. Bursa semalarında bir süre uçtuktan sonra, Marmara Denizi'ne doğru yönelmiş. Orada gemileri, kayıkları görmüş. Uzaklarda bir plaj varmış. Bu plajda insanlar denize giriyorlarmış. İyice alçalmış, insanlara selam vermiş, el sallamış. İnsanlar da ona selam vermişler, el sallamışlar. Denizin üstüne inecekmiş ki, bip bip sesini duymuş. Annesi arıyormuş. İnmekten vazgeçmiş ve hızla yükselerek geldiği gezegene doğru yola çıkmış.

-----------------------------------------------------------

İPEK BÖCEKLERİ VE CEVDET
İpek böceği dut yaprağı yiyerek büyür, gelişir. Daha sonra kozasını örer ve bu kozadan kelebek olarak çıkar. Onların bu özelliğini bilen on iki yaşındaki Cevdet ipek böceklerinden kendisi için, büyük bir koza örmelerini istedi. Kozanın içinde değişim geçirerek kelebek olacaktı. Yüce dağdaki sarp ve yalçın kayalıklardan kartal yumurtası bulup getirecekti. Kartal yumurtasının üstüne delik açarak, buraya sokup çıkaracağı öğretmen kalemleri öğrencilere 10, 20 yerine 30, 40 verecekti.
Örneğin, matematik dersi sınavında öğrenci soruyu doğru yorumlamış, işlem de doğru ama sonucu yanlış bulmuş. Bu durumda öğretmen öğrencisinin bilgisini ve çabasını gözardı etmeyecek ve 10 puanlık soruya hiç olmazsa 5 puan verecekti. O sorudan 5 puan bu sorudan 3 puan derken, öğrenci 40 alırsa , bir diğer sınavda 50 - 60 alıp o dersten geçme şansını yakalar. Gayrete gelir çalışır. Ama 10 alan öğrenci, nasıl olsa bu dersten geçemem deyip o derse çalışmaz. Bu durum bilgi kaybına neden olur. Cevdet'ten bunları dinleyen ipek böcekleri birkaç saat içinde büyük bir koza ördüler. Cevdet ertesi gün kozadan kelebek olarak çıktı ve yüce dağdan bir kartal yumurtası bulup getirdi. Daha sonra kartal yumurtasına batırdığı tükenmez kalemleri sınıf arkadaşı Ali'ye verdi ve kalemleri öğretmenler gününde okuldaki öğretmenlere armağan etmesini istedi. Kelebek Cevdet eğitimdeki büyük bir sorunu çözmüş olmanın verdiği keyifle bir daha dönmemek üzere gökyüzüne doğru kanat çırparak uçtu, gitti.

-----------------------------------------------------------

SERDAR BEY+ÇİLEK=BÖBREKTE KUM
Serdar Bey akşamüstü kırtasiye dükkanını kapamış, evine dönerken pazardan 1 kg. mis kokulu çilek aldı. Yolda birkaç kere çileklerden yemek istedi fakat etrafta insanlar olduğu için yiyemedi. Akşam yemeğinde çilek yedi sonra yattı, uyudu. Gece yarısı uyandı, sağ ayağı kasılıyordu. Sol tarafındaki böbreği ağrıyordu. Sabahı zor etti ve hastaneye gitti. Doktora gece olanları kısaca anlattı.
Doktor: " Dün akşam çilek yedin mi? " diye sordu. Serdar Bey'in kafasına dank etti. Zalim çilek, diye düşündü. Demek sabaha kadar çektiğim acının sebebi çilekmiş: " Evet yedim, dedi. Ama bir daha yemem. "
Doktor reçete yazdı. Ağrı kesici iğne verdi. İğne, Serdar Bey'in böbrek ağrısını ve sağ ayak kasılmalarını yok etti.
Aradan 12 yıl geçti. Serdar Bey bu sürede çilek yemedi. Çileğin mis kokusuna aldanmadı. Onun üstünde mikroskobik kumların olduğunu hiçbir zaman unutmadı. Sağlığına önem veren herkesten kesinlikle çilekten uzak durmalarını istemeyi ihmal etmedi. Yılda 3-4 defa çilek yemedi diye bir şey kaybetmedi.

-----------------------------------------------------------

BATAKLIKTA KURBAĞA ARAYAN LEYLEK
Bataklıkta kurbağa arayan bir leylek varmış. Günlerini kurbağa aramakla geçirir ve yakaladığı kurbağayı yutarmış. Kurbağalar, bakmış olacak gibi değil, gün gelir bu leylek bizi de yutar ve bataklıkta kurbağa bırakmaz diyerek aralarında bir toplantı yapmışlar. Toplantıda bilge kurbağanın fikri öne çıkmış. Bataklığın derinliklerinde yaşayan zehirli kurbağaya rica edilecek ve leylek tarafından yutulması istenecekmiş. Leylek zehirli kurbağayı yutunca hayatı sona erecek ama diğer kurbağalar kurtulacakmış.
Bilge kurbağa ve birkaç kurbağa giderek zehirli kurbağayı bulmuşlar ve olanları anlatmışlar. Eğer bu fedakarlığı yaparsa kurbağaların kendisini hiç unutmayacaklarını ve adını altın harflerle bataklıktaki ağaçlara yazacaklarını söylemişler.
Bunun üzerine zehirli kurbağa: " Dediğinizi yapmazsam yıllar sonra beni kimse hatırlamaz mı? " diye sormuş.
Bilge kurbağa: " Tabi hatırlamaz. Ancak kahramanlar hatırlanır. Dediğimizi yapmazsan unutulur gidersin. "
Zehirli kurbağa: " Ben unutulmak istemiyorum. Kahraman olmak istiyorum. " demiş ve arka ayakları üstünde doğrulup göğsünü şişirmiş ve leyleğin yanına gitmiş. Leylek onu görmüş ve yakalayıp yutmuş. Böylelikle leyleğin de zehirli kurbağanın da hayatı son bulmuş. Bataklıktaki kurbağalar, zehirli kurbağanın adını altın harflerle ağaçlara yazmışlar. Aradan yıllar geçmesine karşın unutmamışlar. Adını hep Kahraman Kurbağa olarak hatırlamışlar.

-----------------------------------------------------------

YAVRU AYI TOMBİK
Ayının biri üçüz yavrulamış. Son doğan yavrunun adı Tombik'miş. Bir ay geçmiş, iki ay geçmiş Tombik'in boyu kardeşlerinin yarısı kadarmış. Anne ayı bakmış Tombik büyümeyecek yavrusunu terk etmiş. Tombik'i ormanda ağlarken gören bir geyik onu sahiplenmiş. Sütüyle beslemiş, annelik yapmış. Geçen yıllarla birlikte Tombik büyümüş, kocaman bir ayı olmuş. Bu arada geyik yaşlanmış ve eskisi gibi hızlı koşamaz olmuş.
Bir gün geyik ayılara yakalanmış. Bu ayılar, Tombik'in annesi ve büyümüş olan iki kardeşiymiş. Geyik bağırmış, Tombik'ten yardım istemiş. Tombik hızla gelerek kendisini besleyip büyütmüş olan geyiği kurtarmış. Bunun üzerine anne ayı yıllar önce terk ettiği yavrusunu tanımış: " Tombik, sen misin yavrum? Ben senin annenim. Bak bunlar kardeşlerin. Geyiği bırak da kendimize ziyafet çekelim. "
Tombik: " Evet, ben Tombik'im. Sen de beni yıllar önce terk eden annemsin. Beni bu geyik buldu. Sütüyle besledi, büyüttü. Bana iyi bakın, onu size yedirmem. "
Anne ayı: " Benim güzel oğlum, ben seni terk etmedim, ormanda kaybettim. Sonra çok aradım ama bulamadım. "
Tombik: " Çok mu aradın? Onun için defol git, gelme peşimizden diyordun. "
Anne ayı: " Tombik, ben senin annenim, seni ben doğurdum. "
Tombik: " Doğru, doğurdun ama beni bu geyik büyüttü. Doğuran mı, büyüten mi dersen, ben büyüten diyorum. "
Anne ayı, Tombik'in geyiği bırakmayacağını anlamış ve iki yavrusuyla oradan uzaklaşmış. Tombik yaşlı geyiği kucağına alarak barınak olarak kullandıkları mağaraya götürmüş.

-----------------------------------------------------------

KARTALLAR ÖRDEK OLMAZ
Ördekler, daireler çizmişler, aralarında oyunlar oynarlarmış. Bu oyunların kendilerine yararı çok, başkalarına zararı yokmuş. Gün gelmiş bir ördek çıkmış, diğer ördekleri bir oyun oynamaya zorlamış. İlk anda taraftar toplamış ama pek çok ördek bir oyun oynamaya razı gelmemiş. Sonra kavga çıkmış. Tek tekçi ördek kararında diretmiş. Zamanla taraftarları çoğalmış. Kavgalarda galip gelen taraf olmuş. Ünü giderek yayılmış. Tek tekçi ördekten sonra pek çok ördek onun tahtına oturmuş ama bunlar tek tekçi ördeğin reklamını yapmışlar, onu övmüşler, göklere çıkarmışlar.
Aradan yüzyıllar geçmiş. Bir gün ördekler bir kartalı yakalamışlar ve boyun eğdirmeye çalışmışlar. Ayaklarına pranga vurmuşlar. Kartal bir oyunun zararını, çok oyunun yararını bıkmadan ördeklere anlatmış, durmuş. Ördekler, kartalın fikirlerini alkışlıyorlarmış ama nedeni bilinmez bir şekilde bir oyun kuralına bağlı kalmışlar. Yıllar sonra ördekler, kartallar ördek olmaz diyerek gitmesi için, onun ayaklarındaki prangaları sökmüşler.

-----------------------------------------------------------

KORKAK ASLAN
Kral aslan çok korkakmış. Çevredeki ormanların kralları elçi göndererek savaş çıkaracaklarını söyleyip altın isterlermiş. Korkak kral da, aman, savaş çıkmasın, barış içinde yaşayalım, deyip istenen altınları gönderirmiş. Yapılan antlaşma bir yıl sürermiş. Süre sonunda bir elçi gelir ve yeniden anlaşmak için altın istermiş. İstenen altının dozu giderek artmış ve beş bin, on bin altını bulmuş. Hazinedeki altınlar giderek azalmış. Kral aslan vezirlerini toplamış ve soruna çözüm aramaya başlamış. Vezirlerin ortak görüşü, sorunu kurnaz tilkinin çözeceği şeklindeymiş. Kurnaz tilki saraya davet edilmiş, olanlar anlatılmış.
Kurnaz tilki: " Sayın kralım, beni baş vezir yaparsanız sorunu kısa zamanda çözerim. " demiş.
Kral aslan: " Yeter ki savaş çıkmasın, altınlar bitmesin de ne istersen yap. Kurnaz tilki şu andan itibaren baş vezirimsin. Tam yetkiyle işe başla. "
Baş vezir tilki saraydan çıkıp gitmiş. Bir kaç saat sonra döndüğünde yanında uzun yeleli bir aslan varmış. Bu aslanı tahta oturtmuş ve gelirken verdiği talimatı aynen uygulamasını istemiş. Elçiler, salona alınmış ve onlar savaş tehdidiyle yüksek miktarda altın istemişler ama düblör aslan hepsine bağırıp çağırmış. Kalabalık bir ordu kurduğunu, savaş istediğini ve eğer canları tatlıysa hemen on biner altın getirmelerini ihtar etmiş: " Yoksa ordumla gelirim ve taş üstünde taş bırakmam. " demiş. Koşar adım salondan çıkan elçiler, birkaç gün sonra on biner altın vererek birer yıllık barış antlaşması imzalamışlar. Olanları gizlice yan odadan izlemekte olan korkak kralın neşesine diyecek yokmuş. Düblörünü yüksek bir maaş karşılığında işe almış ve uzun yıllar onun gölgesinde krallığını sürdürmüş.

-------------------------------------------------------------------

MAVİ YARASA
Çok büyük bir mağarada milyonlarca yarasa yaşıyormuş. Bu yarasalar, gündüzleri mağara tavanına tutunarak uyurlar, hava karardıktan sonra, mağaradan çıkıp yiyecek ararlarmış. Doğada yiyecek bol, meyveler, yemişler, dala konmuş böcekler, havada uçuşan sinekler, kelebekler, arılar. Yarasalar, sabaha karşı, mağaralarına dönerlermiş. Bu böyle günlerce, aylarca, yüzyıllarca devam etmiş.
Yarasalar, fikir üstüne fikir eklemeyi bilmezlermiş. Kendilerine yavruyken öğretilen fikirler varmış ve bunlara göre hareket etmeleri istenirmiş. Şu şöyle olmasa böyle olsa demek yasakmış. Şuradaki iki durum birbiriyle çelişiyor demek yasakmış. Yasaklara uyarlarmış çünkü özgün düşünme yetenekleri varmış ama kullanmamaları öğütlenirmiş. Pek çoğunun bu yetenekleri kullanılmadığı için körelmiş.
Bir genç yarasa varmış ki, bambaşka duygular içindeymiş. Geçmişten gelen, bugünü karartan, geleceği yok etmeye hazırlanan eskimiş fikirlerden hoşlanmıyormuş. Zamanla taş eskiyormuş, neden fikirler eskimesinmiş. Yarasalar, genelde siyah renkli olurlar ama kahverengi, beyaz ve sarı renkli olanlar varmış. Genç yarasa mavi renkliymiş. Mavi yarasa bu özelliğiyle diğer yarasalardan ayrılıyormuş.
Mavi yarasa aylar boyunca düşüncelerini diğer yarasalara anlatmış. Zamanla söyledikleri kabul görmeye başlamış. Mavi yarasa onların gündüzleri de mağaradan çıkmasını istiyormuş.
Bir gün öğleye doğru milyonlarca yarasa mağaradan dışarı çıkmış. Ne demek yarasa sadece gece uçarmış. İşte gündüz de uçuyormuş.  Yarasalar, o gün, mavi yarasanın önderliğinde güzel bir gün geçirmişler. Ortalık günlük güneşlik ve aydınlık, karanlıkta bir şey göreceğim diye gözlerini kısmak yokmuş, beynini büzmek yokmuş. Basmakalıp düşüncelerle donanıp mavi yarasayı üzmek yokmuş.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım
2
Serdar Yıldırım Masallar Köşesi / Ynt: Karagöz İle Hacivat: Parayı Kim Buldu?
« Son İleti Gönderen: Serdar Yıldırım Haziran 07, 2024, 06:42:55 ÖS »

KARAGÖZ İLE HACİVAT: MANGAL SEFASI     
Hacivat: " Karagözüm, sucuk aldım. Gel mangal sefası yapalım. "
Karagöz: " Birer kangal alalım ama benim bahçe küçük, kangala dar gelir. "
Hacivat: " Kangal demedim Karagözüm, mangal dedim. Mangalda sucuk pişirelim. "
Karagöz: " Kangalla çocuk bir arada olmaz. Yaşar'ı kangal ısırır. "
Hacivat: " Canım, ne Yaşar'ı, ne kangalı, sucuk dedim, mangal dedim. "
Karagöz: " He öyle söylesene, sucuğu mandalla tavana asarsın. "
Hacivat: " O neden? Neden sucuğu tavana asıyorsun? "
Karagöz: " Kurusun diye. Kuru sucuğun tadı farklı olur. "
Hacivat: " Tamam Karagözüm, sucuğu kuruttum, mangalı bahçeye oturttum. "
Karagöz: " Ben senin bahçeye gelmem, Hacivat. "
Hacivat: " Gelmezsen gelme. Ben de kendime ziyafet çekerim. "
Uzaklaşıp giden Hacivat'ın arkasından Karagöz söylenir:
" Seni gidi beni bilmez. Kangalı kesmiş, sucuk yapmış, mangalda pişirecekmiş. Bende o sucuğu yiyecek göz var mı?

------------------------------------------------------------------------------

KARAGÖZ İLE HACİVAT: BUZAĞI         
Karagöz ile Hacivat yolda karşılaşırlar. Karşılıklı selamlaşmadan sonra iş arayan Karagöz'ün moralinin bozuk olduğunu gören Hacivat, ona derdini unutturmak için, bilmece sormaya karar verir:  " Karagözüm, sana bir bilmece sorayım da cevabını ver. Öküz altında ne arıyor derler?
Karagöz: " Tavşan arıyor derler. "
Hacivat: " Olmaz, tavşanın öküzle ilgisi yok. "
Karagöz: " Tilki arıyor derler. "
Hacivat: " Tilkinin öküzle hiç ilgisi yok. "
Karagöz: " Kurt arıyor derler. "
Hacivat: " Kurt öküz altında aranmaz. Öküz bunu babası, inek bunun annesi. "
Karagöz: " Koyun bunun amcası, keçi bunun dayısı. "
Hacivat: " Hani o şey büyür dana olur, tosun olur. "
Karagöz: " Dana olur, tosun olur. "
Hacivat: " Tamam, dana dedin, dananın küçüğü. "
Karagöz: " Küçük dana . "
Hacivat: " Hah, küçük danaya ne derler? "
Karagöz: " Dana küçük. "
Hacivat: " Karagözüm, galiba bilemeyeceksin. "
Karagöz: " Ben bilemezsem sen bil. "
Hacivat: " Buzağı arıyor derler. "
Karagöz: " Hı? "
Hacivat: " Öküz altında buzağı arıyor derler. "
Karagöz: " Ben onun öyle olduğunu biliyordum ama aklıma gelmedi. Sorunun cevabı buzağı. Bildim mi? "
Hacivat: " Bildin Karagözüm, bildin. "
Karagöz: " Bilemesem şaşardım. Bu soru kolaydı. Zor sorsan onları da bilirim. "
Karagöz' ün güldüğünü, neşelendiğini gören Hacivat sevinir. Karagöz'ü de sevindirmek ister ve ona pazar yerinde hamallık bulur. Günün geri kalan kısmında sandıkla portakal, limon taşıyan Karagöz akşamüstü kazandığı iki akçeyle evinin yolunu tutar.

-----------------------------------------------------------------------

KARAGÖZ İLE HACİVAT: TURŞU
Hacivat: " Hanım turşu kurduydu. Turşular bir olmuş. "
Karagöz: " Hanım tarla kurduydu. Kuş mu olmuş? "
Hacivat: " Canım Karagözüm. Ne kurdu, ne kuşu? "
Karagöz: " Kurt Bozkurt, kuş Zümrüdü Anka Kuşu. "
Hacivat: " Hanım turşu kurduydu. Turşular olmuş dedim. "
Karagöz: " Hani masalda Bozkurtlar Zümrüdü Anka Kuşu'nu tepelemiş. "
Hacivat: " Eee. "
Karagöz: " Ben de seni tepelerim. "
Karagöz Hacivat'ın üstüne yürür.
Hacivat: " Dur Karagözüm, ben ne yaptım? "
Karagöz: " Daha ne yapacaksın? Tepeme çık öt bari. "
Hacivat: " Tepene çıkıp öteyim mi? Ne gibi ötmemi istersin? "
Karagöz: " İster horoz gibi öt, ister bülbül gibi öt. "
Hacivat: " Eşek gibi öteyim mi? "
Karagöz: " Eşek ötmez anırır. İstersen anırabilirsin. "
Hacivat: " Ben anıramam ama sen iyi anırırsın. "
Hacivat tarafından eşek yerine konmak Karagöz'ü çileden çıkarır. Hacivat'ın üstüne hamle yapar. Hacivat geri dönüp kaçmaya başlar. Karagöz Hacivat'ı evinin önüne kadar kovalar. Hacivat evine girer ve kapıyı sürgüler. Kapının önünde bağırıp çağıran Karagöz'e pencereye çıkan Hacivat'ın hanımı söylenir:
" Aaa yeter be! Git kendi evinin önünde bağır. "
Hacivat'ın hanımının sözleri karşısında Karagöz sessizce oradan uzaklaşır. On gün ne Hacivat'ı arar ne de onun evinin önünden geçer. İki ayrılmaz dost sonradan barışırlar.

--------------------------------------------------------------------------

KARAGÖZ İLE HACİVAT: LEYLEK ETİ
Hacivat: " Karagözüm, ziyafet var. "
Karagöz: " Hı.. "
Hacivat: " Ziyafet var, ziyafet. Al hanımı, Yaşar'ı. Bu akşam bize gelin. Levrek aldım, pişirip yeriz. "
Karagöz: " Bu akşam size gelemeyiz, leylek eti yiyemeyiz. "
Hacivat: " Leylek demedim Karagözüm, levrek dedim. Levrek balığı. "
Karagöz: " Bırak ya Hacivat, ne zamandan beri leylekler balık oldu. "
Hacivat: " Leylekler balık olmaz, tıpkı benim Karagöz olamadığım gibi. "
Karagöz: " Keşke Karagöz olsan, bana benzesen Hacivat. "
Hacivat: " Aman, hayatta isteyeceğim en son şey sana benzemek. Ben bu halimden memnunum.
Karagöz: " Tamam, bana benzeme. Git Halim'le Memduh'a benze. "
Hacivat: " Sen ne diyorsun Karagözüm? Halim'le Memduh da kim? "
Karagöz: " Sizin mahalleden yeni taşınmışlar. Bizim mahalleye geldiler. "
Hacivat: " Eee sonra? "
Karagöz: " Bizim mahalleyi beğenmediler. Sizin mahalleye geri dönecekler. "
Hacivat: " O neden? "
Karagöz: " Çünkü onları dövdüm. Alaycı konuşmaya devam edersen seni de döverim. "
Hacivat: " Sustum Karagözüm, yeter ki beni dövme. "
Karagöz: " Leylek eti falan da yemem. "
Hacivat: " Yeme Karagözüm, leylek eti yeme.

------------------------------------------------------------------------

KARAGÖZ İLE HACİVAT: KARAGÖZ AŞIK       
Genç Karagöz Bursa sokaklarında elinde bir demet ısırgan otuyla hızlı adımlarla yürürken, Hacivat'la karşılaşır. Hacivat sorar:
" Hayrola Karagözüm, bu ne acele? Sanki peşinden köpek kovalıyor. "
Karagöz: " Sus Hacivat! Köpek beni niye kovalasın? O ancak senin gibileri kovalar. "
Hacivat: " Hemen kızma Karagözüm, lafın gelişi öyle dedim. Hızlı hızlı nereye böyle? "
Karagöz: " Hı.. "
Hacivat: " Hızlı hızlı nereye böyle? Yani nereye yetişeceksin? "
Karagöz: " Şey, yavuklumla buluşacağım da. "
Hacivat: " Yavuklun mu? Senin yavuklun mu var? "
Karagöz: " Var tabi, neden olmasın? Ben sevemez miyim yani? "
Hacivat: " Tabi seversin, yavuklun da olur. O elindeki nedir? Isırgan otu mu? "
Karagöz: " He ya ısırgan otu. Yavukluma verecektim "
Hacivat: " Olur mu Karagözüm, hiç insan sevdiğine ısırgan otu verir miymiş? "
Karagöz: " Ee o zaman ne verir?
Hacivat: " Karanfil verir. "
Karagöz: " Kara fil mi? Afrika mı burası? Fil ne arar? "
Hacivat: " Karanfil dedim Karagözüm. Bir tür çiçek. "
Karagöz: " Çilek bulunmaz şimdi, mevsimi değil. "
Hacivat: " Çilek değil, çiçek dedim. Her neyse sen iyisi kırmızı gül götür. "
Karagöz: " Hı.. "
Hacivat: " Kırmızı gül, kırmızı gül. "
Karagöz: " Kırmızı tül mü? Perdelik tüllerden mi? "
Hacivat: " Dur Karagözüm, ne perdesi ne tülü. Kırmızı gül dedim. "
Karagöz: " Kırmızı kül mü? Amma yaptın Hacivat, külün kırmızısı mı olurmuş? "
Hacivat: " Yine yanlış anladın. Peki o zaman senin dilinle konuşalım. Ya nesi olur? "
Karagöz: " Sen de ne cahilsin Hacivat. Külün rengi kül rengi olur. Bilmiyorsan öğren. "
Karagöz'ün yanlış anlamaları karşısında sinirlenen Hacivat ne kadar hırslandığını Karagöz'e fark ettirmemeye çalışır. Kuruyan dili damağında zorlukla döner:
" Tamam Karagözüm, yavukluna ne istersen götür. Isırgan götür, sarımsak götür, soğan götür. "
Hacivat, ister ıspanak götür, ister pırasa götür, diye söylenerek uzaklaşır gider. Hacivat'ın arkasından bakakalan Karagöz çabucak aklını toplar. Kendini daha sağlıklı düşünmeye zorlar:
" Hacivat'ın her dediğini ısırganın yanında yavukluma hediye etsem iyi olacak. Şimdi ben sarımsak, soğan, ıspanak, pırasa nerede bulurum? "
Karagöz aradıklarını komşuların yardımıyla tamamlar. Hepsini bir sepete koyarak yavuklusuna verir. Karagöz'ün yavuklusu genç kız hediyelerden dolayısıyla memnun olur. Bu genç kız Karagöz'ün oğlu Yaşar'ın annesidir.

------------------------------------------------------------------------------

KARAGÖZ İLE HACİVAT: KÖSE               
Güzel, güneşli bir yaz gününde Pınarbaşı Meydanı'nda bir sürü adam toplanmış, kahkaha patlatıyordu. Şişiren ağızdır da balonu patlatan iğnedir. Ağızdan çıkan iğneli sözler, adama nasıl kahkaha patlattırır, dilerseniz bunu öğrenelim.
Hacivat: " Ak akçe kara gün içindir. "
Karagöz: " Akçe yok ki kara güne saklasam. "
Hacivat: " Bir elin nesi var, iki elin sesi var. "
Karagöz: " Kurnada oturanın elinde hamam tası var. "
Hacivat: " Söz gümüşse sükut altındır. "
Karagöz: " Söz altınsa sükut tenekedir. "
Hacivat: " Olur mu Karagözüm, sükut yani susmak altındır. "
Karagöz: " İyi, o zaman susalım, konuşmayalım. Buradaki kalabalık hemen dağılır. İnsanlar, işini bırakıp bizi dinlemeye geliyorsa sözüm altın değerinde olduğu içindir. "
Karagöz kalabalığa dönerek:  " Beni haklı görenler alkışlasın. " diye bağırdı. Bir alkış fırtınasıdır koptu.
Bu sefer Hacivat kalabalığa dönerek:  " Beni haklı görenler alkışlasın. " diye bağırdı. Bir alkış boranıdır koptu. Eee ne diyelim onları alkışlayanlar sayıldığında birbirine eşit olduğu görüldü. Yalnız karşıda duran ve Karagöz ile Hacivat'ın her iğneli vuruşuna kahkahasını patlattıran köse kimseyi alkışlamadı. Sonradan sordum, benim oyum ikisine, dedi.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım
3
Serdar Yıldırım Masallar Köşesi / Ynt: Karagöz İle Hacivat: Parayı Kim Buldu?
« Son İleti Gönderen: Serdar Yıldırım Haziran 07, 2024, 06:41:47 ÖS »

DİLENCİ HACİVAT
Hacivat tüccarın biriyle ortak olur. Birlikte mal alıp satmaya başlarlar. İlk zamanlar işler iyi gider, sonradan bozulur. Bir sabah erkenden tüccar çıkagelir ve Hacivat'a iflas ettiklerini, elde avuçta birşey kalmadığını söyler. Hacivat parasız ve çaresiz kalır, evine ekmek götüremez olur. İş arar bulamaz, dilencilik yapmaya başlar:
" Fakire bir sadaka, fakire bir sadaka, " diyerek dolanır durur.
Karagöz Hacivat'ı dilenirken görünce beyninden vurulmuşa döner. Kendini çabucak toparlar ve Hacivat'ın yanına gider.
Karagöz: " Hacivat'ım, bu ne hal böyle? "
Hacivat: " Halim haraptır, Karagözüm. Tüccarın biriyle ortaklık kurdum, koca serveti har vurup harman savurdum. "
Karagöz: " Koca servet mi? Bu işe ne yatırdın sen onu söyle. "
Hacivat: " Bin beş yüz altın. Gitti, gitti, bin beş yüz altınım. "
Karagöz: " Ne?! Senin o kadar altının var mıydı, Hacivat? "
Hacivat: " Olmaz olur mu Karagözüm? Babamdan kalan servet pek çoktu. "
Karagöz: " Hazıra dağlar dayanmaz derler. "
Hacivat: " Dayandı. "
Karagöz: " Mirasyedinin mirası biter derler. "
Hacivat: " Bitmedi. "
Karagöz daha sonra Hacivat'tan tüccarın adını öğrenir. Tüccara giderek, ortak aradığını, evini ve bahçesini ortaya koyarak iş yapmak istediğini söyler ama gelir gider defterini kendisinin tutması gerektiğini bildirir. Tüccar, Hacivat'tan sonra yolunacak kaz olarak gördüğü Karagöz'e elindeki bin beş yüz altını verir.
Karagöz ertesi gün Hacivat'a bin beş yüz altını verir ve bir daha kimseyle ortak olmamasını söyler. Daha ertesi gün Karagöz'ün evine gelen tüccar yanındaki adamı göstererek, evi ve bahçeyi satın almak isteyen bir müşteri buldum, der. Ayrıca ortaklık gereği verdiği altınların bundan sonra kendisinde duracağını söyler.  Bunun üzerine Karagöz altınları gece evine giren hırsızın götürdüğünü, ortaklık kalmadığı için, evini ve bahçesini satmaktan vazgeçtiğini söyler. Tüccar durumu kabullenmek istemez. Karagöz sesini yükseltir, tüccara diklenir. Tüccar, Karagöz'ün karşısında tutunamaz. Müşteri kaçar gider. Çaresiz kalan tüccar yol kenarına oturup ava giderken avlandım der ve hüngür hüngür ağlamaya başlar.

---------------------------------------------------------------------

KARAGÖZ BALIKÇI
İşsiz kalan Karagöz Hacivat'ın yönlendirmesi üzerine Misi Köyü'ne giderek oradaki gölden alabalık tutmaya başlar. Akşamüstü at arabasına binerek Bursa'ya döner. Alabalıkların bir kısmını kendine ayıran Karagöz geri kalanı balıkçılara satar.
Bir akşamüstü alabalıkları temizleyen Karagöz'ün hanımı balığın birinin içinde inci bulur. Çok sevinir. Odada oturmakta olan Karagöz'e inciyi gösterir. Karagöz sevinçten ne yapacağını şaşırır ve oynamaya başlar.   Akşam yemeğinden sonra evde konuşulan tek konu incidir. Karagöz'ün oğlu Yaşar, baba, ya tuttuğun öteki balıklarda da inci varsa, deyince Karagöz:       "Doğru oğlum, o balıklarda  inci olabilir. O zaman  alabalıkların içini evde temizleriz, karnında inci olup olmadığına bakar, öyle satarız. On-on beş alabalığın birinden inci çıksa zengin olduk demektir. "
Karagöz sonraki günlerde düşüncesini aynen uygular. Evde temizlenen alabalıkların birinden, ikisinden inci çıkmaktadır. İncileri kuyumcuya satan Karagöz kısa zamanda fakirlikten kurtulur.  Kuyumcu incinin kaynağını merak eder. Karagöz'ün ağzını arayan kuyumcu hiçbir şey öğrenemez. Bunun üzerine gizlice Karagöz'ü takip etmeye başlar. Sonunda olayı çözer ve gölün karşı kıyısında çadır kurarak, beş karısını, oğullarını, kızlarını, gelinlerini, damatlarını ve torunlarını getirir. Birlikte çok çalışarak, çok balık tutarak kısa zamanda göldeki alabalık neslini kuruturlar. Gölde bir tane alabalık kalmaz. Kuyumcu, torbalar dolusu inciyle servetine servet katar.
Aradan günler, haftalar geçmesine karşın, bir tek alabalık tutamayan Karagöz yol parası, evin geçimi derken, giderek fakirleşir. Daha sonra yine Hacivat'ın yönlendirmesi üzerine Hacivat ile birlikte Ulucami'nin yapım işinde çalışmaya başlar.

SON
4
Serdar Yıldırım Masallar Köşesi / Ynt: Karagöz İle Hacivat: Parayı Kim Buldu?
« Son İleti Gönderen: Serdar Yıldırım Haziran 07, 2024, 06:41:04 ÖS »

KARAGÖZ İLE HACİVAT: LEYLEK
Mart ayının ortası. Kar yeni kalkmış. Ortalık ayaz, hava buz gibi. Karagöz nicedir işsiz. Kazağını, paltosunu eskiciye satmış. Yarı aç, yarı tok. Üstünde bir fanila, bir mintan. Soğuk havada iş bulmak için gezerken, dişlerinin takırtısı Uludağ'dan duyuluyor. Karagöz tam bu esnada Hacivat'la karşılaşır.
Hacivat: " Merhaba Karagözüm. Nasılsın, iyi misin? "
Karagöz: " İyi değilim Hacivat. Donuyorum. "
Hacivat sağa sola bakınır. Bir evin bacası üstündeki leyleği görür. Parmağıyla leyleği işaret ederek:  " Bak Karagözüm, leylekler gelmiş. Artık yaz geliyor. "
Karagöz: " Hacivat, anlamsız konuşma. Hem leylek gelmiş diyorsun, hem kaz geliyor diyorsun. "
Hacivat: " Kaz demedim Karagözüm, yaz geliyor dedim. "
Karagöz: " Kaz yazayım ama ben yazı bilmem ki. Yaz demek kolay. "
Hacivat: " Dediklerimi yanlış anlıyorsun Karagözüm. Bak leylek nasıl da takırdıyor. "
Karagöz çenesini tutar:  " Takırtı benden geliyor. Paltom yok da, soğuktan dişlerim takırdıyor. "
Hacivat: " Palton yok mu? Doğru ya, paltonu giymemişsin. Al benim paltomu giy. " der ve paltosunu Karagöz'e verir. Karagöz paltoyu giyer ve dişlerinin takırdaması durur. Bu sefer üşüyen Hacivat'ın dişleri takırdamaya başlar.
Karagöz: " Hacivat, bu leylek yolunu kaybetmiş, kış günü Bursa'ya gelmiş. Şimdi gerçekten takırdamaya başladı. "
Hacivat: " Karagözüm, leylek değil, ben takırdıyorum. O palto senin olsun. Kürkçü Emin'den kendime kürklü palto alacağım. "
Karagöz: " Körükçü Cemil'den palto mu çalacaksın? "
Hacivat: " Çalmayacağım, parasıyla kürklü palto alacağım. "
Karagöz: " Hacivat'ım, paltonu geri al, bana kürklü palto satın al. "
Hacivat: " Olmaz Karagözüm, benim eski paltomu sen giy. Ben kendime kürklü palto alacağım. "
Karagöz, kendine alma, bana al dedikçe, Hacivat, sana değil, kendime alacağım der ve birlikte Kürkçü Emin'in dükkanına girerler. Bunlar dükkanda tartışa dursunlar, Kürkçü Emin bir diğer lakabı da tilki Emin: Gençliğinde bir taşla dört kuş vurmuşluğu vardır. Şimdi ise, bir taşla iki kuş vurmanın derdindedir. Sensin der, büyüksün der, zenginsin der ve Hacivat'a iki kürklü palto satar. Paltoların birini Hacivat, diğerini Karagöz giyer.
Hacivat, Karagöz ile birlikte yolda giderken, gördüğü bir fakire eski paltosunu verir. İki arkadaş ilk karşılaştıkları yerden geçerken, leyleğin o evin bacasında olmadığını görürler.
Hacivat: " Bak Karagözüm, leylek yok, gitmiş. "
Karagöz başını kaldırır, etrafına bakınır:
" Başka leylekler mi gelmiş? Hani nerede? "
Hacivat: " Başka leylek falan yok. Tek leylek vardı, o da gitmiş. "
Karagöz: " Ha, şu zamansız gelen leylek. Onun sayesinde kürklü palto sahibi oldum. Şansım açıldı. Bundan sonra beni kimse tutmasın. "

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

5
Serdar Yıldırım Masallar Köşesi / Karagöz İle Hacivat: Parayı Kim Buldu?
« Son İleti Gönderen: Serdar Yıldırım Haziran 07, 2024, 06:40:23 ÖS »

KARAGÖZ İLE HACİVAT: PARAYI KİM BULDU ?
Karagöz iş bulur. Yedi gün çalışır ve ilk haftalığını alır. Akşamüstü evine dönerken haftalığını kaybeder. Geldiği yoldan geriye döner ve düşürdüğü paralarını aramaya başlar. Diğer yandan da söylenmektedir:  " Paracıklarım, paracıklarım, gitti paracıklarım. Keşke paralarım cebimde dursaydı da ben kaybolsaydım. "
Aynı saatte evine dönmekte olan Hacivat Karagöz'le karşılaşır.
Hacivat: " Hayrola Karagözüm, yanımdan geçersin beni görmezsin. Paracıklarım dersin. Para mı kaybettin? "
Karagöz: " Hiç sorma Hacivat. Haftalık almıştım, onu kaybettim. "
Hacivat: " Bir gören, bir bulan yok mu? "
Karagöz: " Dört gören, beş bulan var. Canımı sıkma, canını yakarım. "
Hacivat: " Aman Karagözüm kızma. Para kaybedince ararsın bulamazsan, kadıya gidersin. "
Karagöz: " Hı. "
Hacivat: " Para kaybettin, aradın bulamadın, ne yaparsın? Kadıya gidersin. "
Karagöz: " Demek paramı kadı bulmuş. "
Hacivat: " Kadının para falan bulduğu yok. Parayı bulan kadıya bırakır. Kaybeden kadıya gider. Para kadıdaysa parasını alır. "
Karagöz: " Ya para kadıda yoksa. "
Hacivat: " O zaman avcunu yalar. "
Karagöz: " Yani şimdi avcumu yalarsam param bulunur mu? "
Hacivat: " Nereni yalarsan yala paran bulunmaz. "
Karagöz: " Ne yapmak gerekir? "
Hacivat: " Kadıya gitmek gerekir. Buyur Karagözüm, önden sen yürü. "
Karagöz: " Önden ben yürümem, yan yana gidelim. "
Hacivat ile Karagöz kadıya giderler. Yolda para bulan birisi parayı getirip kadıya teslim etmiştir. Fakat paranın sahibinin kim olduğunu bilmemektedir. Karagöz'ün haftalığını kaybettiğini öğrenen Hacivat onu kadıya yönlendirir,  çünkü Karagöz'ün kaybettiği parayı bulan Hacivat'tır

SON

Yazan: Serdar Yıldırım
6
Dini Şiir Albümleri / İbrahim Sadri - Memleket Havalar 320 + Wav - ŞİİR ALBÜM
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Haziran 02, 2024, 11:16:38 ÖS »
1996 - İbrahim Sadri - Memleket Havaları  320 Kbps + Wav
9 / 00:00:48:29 / 111,00 MB - 505,50 MB





İbrahim Sadri - Memleket Havaları 1996 - 320 Kbps - Wav (9 / 48:29)
------------------------------------------------------------------------------------------
İbrahim Sadri - 01 Kırık Hava  06:28
İbrahim Sadri - 02 Buyur Usta  03:21
İbrahim Sadri - 03 Hani Yar  02:36
İbrahim Sadri - 04 Çayır Çimen  05:18
İbrahim Sadri - 05 Gönül Yıkılması  06:35
İbrahim Sadri - 06 Yol  04:31
İbrahim Sadri - 07 Ben Aşkı Satın Aldım  08:19
İbrahim Sadri - 08 Kuş Hatıraları  06:53
İbrahim Sadri - 09 Yemen Türküsü  04:24




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.

7
Sedat Uçan - Albümdışı & Single Eserleri
93 / 00:08:00:24 / 491,02 MB

Sedat Uçan - Albümdışı & Single Eserleri (55 / 272:27)
----------------------------------------------------------------------------
Grup Hicaz & Sedat Ucan - Neredesin Anam  03:44
Sedat Uçan - Affet İsyanım  05:06
Sedat Uçan - Ağlama Yar  01:48
Sedat Uçan - Ağlama  01:57
Sedat Uçan - Annem - İlahi Altyapı  05:08
Sedat Uçan - Annem Dün Rüya Gördüm  05:18
Sedat Uçan - Annem  05:14
Sedat Uçan - Aşkın İle Aşıklar  05:16
Sedat Uçan - Behey gafil ilk versiyonu  02:46
Sedat Uçan - Biz dünyadan gider olduk ilk versiyonu  04:32
Sedat Uçan - Burası Benim  05:09
Sedat Uçan - Celaleddin Ada - Fatih Soylu Düet Yak Beni Allah  02:48
Sedat Uçan - Cemal Kuru - Hasan İle Hüseyin'dir  04:42
Sedat Uçan - Çanakkale Türküsü  04:16
Sedat Uçan - Çöllerdeyim  07:04
Sedat Uçan - Dağlara Düşünce Ayaz  00:52
Sedat Uçan - Dün Rüya Gördüm Annem  02:00
Sedat Uçan - En Güzel Rüya  03:39
Sedat Uçan - Filistin rap  02:35
Sedat Uçan - Gül Ahmedim  05:16
Sedat Uçan - Hac Mevsimi  05:31
Sedat Uçan - Haline Şükret remix 2008  06:38
Sedat Uçan - Hastayım Tevhid Tabibi  06:04
Sedat Uçan - Havar Geylani  05:09
Sedat Uçan - Her Şeyin Sahibi Allah 2019  06:45
Sedat Uçan - Hüzün  05:57
Sedat Uçan - İmtihan 2021  05:18
Sedat Uçan - Islandı Seccadem Müziksiz  03:45
Sedat Uçan - Kabrimin İlk Gecesi  06:16
Sedat Uçan - Kara Tren  04:10
Sedat Uçan - Kara Yüzüm  05:37
Sedat Uçan - La iLahe iLLALLAH  05:23
Sedat Uçan - La İlahe İllallah  05:32
Sedat Uçan - Mecnun Olmuşum  04:42
Sedat Uçan - Mehmet Bozdağ - Annem [ Ağlatan Şiir ]  06:39
Sedat Uçan - Mekkenin Dağları  07:30
Sedat Uçan - Menzil Köyü  04:18
Sedat Uçan - Müminiz Kalu Beladan remix  06:05
Sedat Uçan - Ne Zaman Anarsam Seni  05:36
Sedat Uçan - Nerdesin  04:42
Sedat Uçan - Ötüsen Kuslar remix  05:52
Sedat Uçan - Resulün Gülleri  06:27
Sedat Uçan - Seyreyle Güzel  05:32
Sedat Uçan - Şehit Tahtında  03:58
Sedat Uçan - Taleal Bedru  04:47
Sedat Uçan - Tevhid Tabibi  05:44
Sedat Uçan - Türkiye'm  05:47
sedat uçan - uçun kuşlar  05:27
Sedat Uçan - Veysel Karani  07:22
Sedat Uçan - Yalan Dünya  06:50
Sedat Uçan - Yer Agliyordu Hamzaya  06:12
Sedat Uçan - Yüksel Korkmaz  - Arafat Dağı  02:58
Sedat Uçan & Abdurrahman Önül - Bir Gece Muhammede  04:44
Sedat Uçan & Abdurrahman Önül - Gururlanma İnsanoğlu 2015  04:57
Sedat Uçan & Peker Kardeşler - Kerbela  04:39


Sedat Uçan - Canım Annem (Single) 2024 - 320 Kbps (1 / 05:42)
-----------------------------------------------------------------------------------
Sedat Uçan - Canım Annem  05:42


Sedat Uçan - Kalpten Kalbe 1 (10 / 57:16)
---------------------------------------------------------------
Sedat Uçan - Ben Dervişim Dönerim  04:30
Sedat Uçan - Ben Sana Aşık  06:01
Sedat Uçan - De ALLAH ALLAH  05:42
Sedat Uçan - Derdimin Dermanı  06:20
Sedat Uçan - Filistinde Bitsin Acılar  06:12
Sedat Uçan - Gönülden Yemin Ettim  05:47
Sedat Uçan - Hasbi Rabbi CELLALLAH  05:24
Sedat Uçan - İmza Attılar  03:32
Sedat Uçan - Seni Çok Seviyoruz  08:15
Sedat Uçan - Şükür Olsun Mevlaya  05:29


Sedat Uçan - Medine TV İlahileri (22 / 127:31)
--------------------------------------------------------------------
Sedat Uçan - Affet İsyanım Benim  04:41
Sedat Uçan - Ağlar Yakup Ağlar  06:39
Sedat Uçan - Arafat Dağı  05:18
Sedat Uçan - Arayu arayu - Veysel Karani  06:25
Sedat Uçan - Cennetine  06:46
Sedat Uçan - Çanakkale İçinde  04:28
Sedat Uçan - Çarenmi var  05:49
Sedat Uçan - Dün Rüya Gördüm Annem  04:53
Sedat Uçan - Eledim Eledim  05:11
Sedat Uçan - Gel Gör Beni  06:27
Sedat Uçan - Giydim beyazları Düştüm Yollara  05:31
Sedat Uçan - Havar Geylani  04:35
Sedat Uçan - Kervan  06:42
Sedat Uçan - Mevlana Gibi  05:31
Sedat Uçan - Nerdesin  04:57
Sedat Uçan - Salatullah Selamullah  05:00
Sedat Uçan - Söz Verdim  06:47
Sedat Uçan - Şehit Tahtında  04:15
Sedat Uçan - Tevhid tabibi  06:05
Sedat Uçan - Uçun Kuşlar Medineye  06:48
Sedat Uçan - Ya İlahi  09:57
Sedat Uçan - Ya resulallah  04:32


Sedat Uçan - Ramazan Geldi 2023 Single - 320 Kbps (1 / 03:28)
-----------------------------------------------------------------------------------
Sedat Uçan - 1 Ramazan Geldi  03:28


Sedat Uçan - Tasalanma Yiğidim (Single) 2024 - 320 Kbps (1 / 04:30)
-----------------------------------------------------------------------------------------
Sedat Uçan - Tasalanma Yiğidim  04:30


Sedat Uçan & Ahmet Feyzi (Düet) (3 / 09:27)
-----------------------------------------------------------------
Bilemezler - Sedat Uçan & Ahmet Feyzi (Düet)  02:24
Ezanlar - Sedat Uçan & Ahmet Feyzi (Düet)  02:59
Medine'nin Yollarında - Sedat Uçan & Ahmet Feyzi (Düet)  04:03



 
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap




İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
8
Seri Albümler 192+ 320 kbps / Cengiz Çelikel Albümleri 320 kbps
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Haziran 02, 2024, 03:44:42 ÖS »
Cengiz Çelikel - Affet 2007 - 320 Kbps + Wav
10 / 00:00:48:39 / 111,35 MB - 498,15 MB





Cengiz Çelikel - Affet 2007 - 320 Kbps + Wav (10 / 48:39)
---------------------------------------------------------------------------
Cengiz Çelikel - 01 Annem  05:51
Cengiz Çelikel - 02 Yalvarış  04:10
Cengiz Çelikel - 03 Dergah  03:47
Cengiz Çelikel - 04 Aşığım  06:13
Cengiz Çelikel - 05 Zalimler  04:24
Cengiz Çelikel - 06 Kurban Olurum  05:41
Cengiz Çelikel - 07 Lebbeyk  05:23
Cengiz Çelikel - 08 Sana Doğru  04:59
Cengiz Çelikel - 09 Dua  04:02
Cengiz Çelikel - 10 Affet İsyanım  04:07




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap




Cengiz Çelikel - Affet Yarab 2005 - 320 Kbps + Wav
9 / 00:00:46:53 / 107,33 MB - 474,15 MB





Cengiz Çelikel - Affet Yarab 2005 - 320 Kbps + Wav (9 / 46:53)
-----------------------------------------------------------------------------------
Cengiz Çelikel - 01 Nasib Eyle  04:16
Cengiz Çelikel - 02 Faruki'nin Dervişleri  05:26
Cengiz Çelikel - 03 Yakılayım Allah İçin  05:58
Cengiz Çelikel - 04 Dergâh  03:44
Cengiz Çelikel - 05 Hu Diyen Canlar  03:59
Cengiz Çelikel - 06 Affet Ya Rab  05:54
Cengiz Çelikel - 07 Gönül Dostları  04:46
Cengiz Çelikel - 08 Allah'ım  05:41
Cengiz Çelikel - 09 Söyle Dostum  07:04




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Cengiz Çelikel - Vakti Seher 2012 - 320 Kbps + Wav
9 / 00:00:38:20 / 87,78 MB - 423,15 MB





Cengiz Çelikel - Vakti Seher 2012 - 320 Kbps + Wav (9 / 38:20)
-----------------------------------------------------------------------------------
Cengiz Çelikel - 01 Bulanlar Hakkı Buldu  03:45
Cengiz Çelikel - 02 Vakt-i Seher  04:29
Cengiz Çelikel - 03 Razıysan Gel Benimle  04:13
Cengiz Çelikel - 04 Elif  04:45
Cengiz Çelikel - 05 Annem  03:44
Cengiz Çelikel - 06 Esma-ül Hüsna  05:42
Cengiz Çelikel - 07 Zülfü Kalküllerin Amber Misali  04:44
Cengiz Çelikel - 08 Sevdim Seni (Hüzzam İlahi)  02:46
Cengiz Çelikel - 09 Can Yine Bülbül Oldu (Neva İlahi)  04:10




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap




Cengiz Çelikel - Neler Ettin 2004 - 320 Kbps + Wav
9 / 00:00:51:24 / 117,65 MB - 520,30 MB





Cengiz Çelikel - Neler Ettin 2004 - 320 Kbps + Wav (9 / 51:24)
----------------------------------------------------------------------------------
Cengiz Çelikel - 01 Gel Mevlâ'ya  07:17
Cengiz Çelikel - 02 Neler Ettin  06:15
Cengiz Çelikel - 03 Görmeye Geldim  04:43
Cengiz Çelikel - 04 Hasret Kaldım  07:26
Cengiz Çelikel - 05 Lebbeyk Deyip Dönesin  04:47
Cengiz Çelikel - 06 Aşk Ateşi  04:32
Cengiz Çelikel - 07 Merhamet Eyle Allah'ım  07:11
Cengiz Çelikel - 08 Aşkınla Yandır  04:31
Cengiz Çelikel - 09 Seni Tanıdım  04:37




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Cengiz Çelikel - Dost Telinden 2007 - 320 Kbps + Wav
9 / 00:00:41:46 / 95,61 MB - 422,30





Cengiz Çelikel - Dost Telinden 2007 - 320 Kbps + Wav (9 / 41:46)
-------------------------------------------------------------------------------------
Cengiz Çelikel - 01 Harabat (Beyati İlahi)  03:05
Cengiz Çelikel - 02 Ezan Sesleri  05:19
Cengiz Çelikel - 03 Ey Allah'ım (Huseyni İlahi)  03:48
Cengiz Çelikel - 04 Tevhid  04:13
Cengiz Çelikel - 05 Sana Doğru  04:19
Cengiz Çelikel - 06 Aşığım  06:15
Cengiz Çelikel - 07 Ne Güzeldir  05:00
Cengiz Çelikel - 08 Dua  04:46
Cengiz Çelikel - 09 Essub Hu Beda  04:56




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Cengiz Çelikel - Dost Elinden 1 2008 - 320 Kbps + Wav
10 / 00:00:38:06 / 87,20 MB - 386,10 MB





Cengiz Çelikel - Dost Elinden 1 2008 - 320 Kbps + Wav (10 / 38:06)
--------------------------------------------------------------------------------------
Cengiz Çelikel - 01 Mevlâm Sana Ersem Diye  04:06
Cengiz Çelikel - 02 Alma Tenden Canımı  03:22
Cengiz Çelikel - 03 Bir Gece Muhammed'e  05:33
Cengiz Çelikel - 04 Vardır Bizi Beytullah'a  03:58
Cengiz Çelikel - 05 Gelin Ey Aşıklar  02:46
Cengiz Çelikel - 06 Affet İsyanım Benim  04:14
Cengiz Çelikel - 07 Ey Gönül Bakma Cihane  04:37
Cengiz Çelikel - 08 Seyreyle Guzel  03:06
Cengiz Çelikel - 09 Geydim Hırkayı  04:23
Cengiz Çelikel - 10 Tevhid Etsin Dilimiz  01:54




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Cengiz Çelikel - Ben Olaydım Yâ Resulallah 2004 - 320 Kbps + Wav
8 / 00:00:49:57 / 114,33 MB - 506,15 MB





Cengiz Çelikel - Ben Olaydım Yâ Resulallah 2004 - 320 Kbps + Wav (8 / 49:57)
--------------------------------------------------------------------------------------------
Cengiz Çelikel - 01 Bu Mezarda Anam Yatar  06:54
Cengiz Çelikel - 02 Cennette Düğün Var  05:44
Cengiz Çelikel - 03 Eyüp Peygamber  05:24
Cengiz Çelikel - 04 Hazırladın Mı Kendini  06:24
Cengiz Çelikel - 05 Ravza'nın Direği  05:34
Cengiz Çelikel - 06 Rabıtalı  06:53
Cengiz Çelikel - 07 Azrail'e Can Vermeye  07:45
Cengiz Çelikel - 08 Sultanım  05:13




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Cengiz Çelikel - Aşkına ( Ya Muhammed S.A.V ) 2005 - 320 Kbps + Wav
9 / 00:00:48:15 / 110,45 MB - 488,22 MB





Cengiz Çelikel - Aşkına ( Ya Muhammed S.A.V ) 2005 - 320 Kbps + Wav (9 / 48:15)
---------------------------------------------------------------------------------------------------------
Cengiz Çelikel - 01 Aşkına  04:33
Cengiz Çelikel - 02 Eyle Beni  04:15
Cengiz Çelikel - 03 Cennetin Var  04:56
Cengiz Çelikel - 04 Dağlar  04:51
Cengiz Çelikel - 05 Gidemedim  05:33
Cengiz Çelikel - 06 Ya Muhammed  07:25
Cengiz Çelikel - 07 Efendim  04:36
Cengiz Çelikel - 08 Yaralı  05:04
Cengiz Çelikel - 09 Bu Dünyada  06:57




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap




Cengiz Çelikel - Allah İçin 2005 - 320 Kbps + Wav
8 / 00:00:37:17 / 85,36 MB - 379,15 MB





Cengiz Çelikel - Allah İçin 2005 - 320 Kbps + Wav (8 / 37:17)
---------------------------------------------------------------------------------
Cengiz Çelikel - 01 Muhammed'in Düğünü  03:51
Cengiz Çelikel - 02 Yanar Yürek  05:10
Cengiz Çelikel - 03 Allah İçin  05:25
Cengiz Çelikel - 04 Yarabbim  04:06
Cengiz Çelikel - 05 Öleceksin  03:40
Cengiz Çelikel - 06 Gören Anlatsın  04:52
Cengiz Çelikel - 07 Dünya  06:22
Cengiz Çelikel - 08 Ne Gerek  03:49




Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.



9
Genel Konular / Merhamet İhtiyacı
« Son İleti Gönderen: türkiyem Haziran 02, 2024, 07:37:25 ÖÖ »


Merhamet İhtiyacı

Dinimiz İslâm’ın insanlığa sundukları arasında öncelikle rahmet ve merhameti görürüz. Esasen ilk insandan itibaren bütün peygamberler ve ilahî vahiy insanlığa rahmet olmuştur.

Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v.’in ilk tebliğe başladığı yılları ve öncesini okuduğumuzda toplumun merhametten yoksun, insanlığın özünü kaybettiklerini görürüz. Hira Dağı’ında ilk vahiyle başlayan rahmet sağanağı evvela Arap cahiliyesini yıkamış, sonra dalga dalga kıtaları aşmıştır. İnsanlar Rahman ve Rahim olan Allah Tealâ’nın emrine itaatle dirilerek rahmet ve merhametle tanışmışlardır.

Allah Tealâ’ya iman ve itaat etmeyen kimse önce kendisine merhametsiz davranmış demektir. Çünkü Alemlerin Rabbi’ne isyan zulümdür. Zalim bir insandan ya da toplumdan rahmet ve merhamet beklemek boşunadır. Çünkü Allah korkusu kalbine girmemiş insan, uygun imkanları bulduğunda hayvandan vahşidir. Yaşadığımız çağ ve tarih bu hakikate şahitlik eder.

Kalbi iman ile aydınlanmış, Rabbinden korkan kimseye gelince; hangi imkan ve güce sahip olursa olsun, en büyük engeli yine kendisidir. Yaptıklarının hesabını İlahî huzurda vereceğini biliyor olması, ne kendine ne da başkalarına zulmetmesine, merhametsizliğe izin vermez.

Günümüz dünyası maalesef zulüm karanlığında boğulmuş durumdadır. Özellikle müslüman kardeşlerimiz zulmün pençesindeler. Çoğunluğu her türlü kıyıma, yıkıma maruz kalarak; bir kısmı da kanın kanla temizlenemeyeceği hakikatini unutup zalimlere alet olarak…

İnsan bir kez vahşileşmeye görsün, önüne kimin ve neyin çıktığını ayırt edemeyecek kadar körleşebiliyor. Her gün haberlere konu olan ve sevdiklerine bile kıyabilecek ölçüde gözü dönenler bu hakikati ispat eder.

Yeryüzünde zulmü yok edecek nihaî çare kalplere Cenab-ı Mevla’nın rahmetini ilka etmektir. İnsanın insana ve bütün varlıklara rahmet ve merhamet nazarıyla bakmasını temin edecek kalp hassasiyetini kazandırmaktır. Kurtuluş merhamettedir.

Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. bir keresinde şöyle buyurdular:

– Cennete ancak merhametli olan girer.

Bunun üzerine Sahabe-i Kiram efendilerimiz dediler ki:

– Ey Allah’ın Rasulü, hepimiz merhametliyiz.

Efendimiz de şöyle buyurdu:

– Sadece kendisine karşı merhametli olan kişi merhametli sayılmaz. Gerçekten merhametli kişi, hem kendine hem de başkalarına merhamet edendir. (Heysemî; Süyûtî)

Hz. Ömer r.a. Efendimiz, adaletle birlikte merhametin nasıl aynı bütünün iki yarısı olduğunu nice örneklerle ispat etmiştir. O, Şam’ın fethinden sonra orada yaşlı, muhtaç bir hıristiyan görür. Haline acır, yardım edilmesini emreder. İşte, kendinden olmayanı dahi kuşatan bu merhametin kaynağı Rahmanî terbiyedir ve bugün insanlık bu terbiyeye belki her zamankinden çok muhtaçtır.

İnsanın kendisine merhamet etmesi, Allah’ın emirlerine ittiba ile yasakladıklarını terk etmesi, günahlarına tövbe etmek suretiyle kendisini azaptan esirgemesidir. Başkasına merhameti ise hiçbir şekilde eziyet etmemesidir. Efendimiz s.a.v. buyurdular ki:

“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.” (Müslim; Tirmizî)

“Müslüman, elinden ve dilinden insanların emin olduğu kimsedir.” (Tirmizî; Nesâî)

Günümüzde müslümanlar maalesef hem kendi kardeşleri hem de İslâm düşmanları tarafından eziliyor. Yaşlı, kadın, çocuk demeden öldürülüyor. Evler, şehirler hatta ülkeler yerle bir ediliyor. Baktığımızda herkes bu meselelerle uğraşıyor gibi görünüyor. Bir kısım devlet başkanları toplanıyor, çözüm konuşuyorlar. Hakikatte ise perde arkasındaki asıl zalim kendileri olduğu için bu can pazarından en kârlı çıkmanın hesabı içindeler. Yara derinleştikçe derinleşiyor, çünkü merhamet nazarı yok.

Biz bu vahşileşmiş dünyaya rağmen merhamet okumaya, merhamet dinlemeye merhamet öğrenip öğretmeye devam etmeliyiz. Kıyamet kopsa bile elindeki fidanı dikmek gibi…Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v.’in naklettiği şu hadiseyi, merhamete dair hadis-i şerifleri ve örnekleri şimdi okumak ve dinlemek bu açıdan bir kez daha manalı:

“Adamın biri yolculuk yaptığı esnada aşırı derece susar. Bir kuyu bulur ve içine inerek bolca içip susuzluğunu giderir. Yukarı çıkınca, kuyunun başında susuzluktan dili sarkmış bir köpek görür. Kendi kendine der ki:

– Şu köpek de benim biraz önce susadığım gibi susamış.

Tekrar kuyuya iner. Ayakkabısını su ile doldurur, ağzıyla tutarak yukarı çıkarır ve köpeği sular. Onun bu davranışı Allah Tealâ’nın çok hoşuna gider ve bütün günahlarını bağışlar.”

Efendimiz s.a.v.’in sözlerinin tam burasında Sahabe-i Kiram’dan bazıları sorar:

– Ey Allah’ın Rasulü! Hayvanlara yaptığımız iyilik karşılığında da bizim için sevap mı var?

Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz buyurur:

– Can taşıyan her mahlûka yaptığınız iyilik için size mükâfat vardır.” (Buhârî; Müslim; Ebu Davud)

Meşhur kıssadır: Kanunî Sultan Süleyman, zamanın şeyhülislâmı Ebussuud Efendi hazretlerine bir not yazarak bahçedeki ağaçlara zarar veren karıncaların kırılmasının günah olup olmadığını sorar. Şeyhülislâm da ahiret günü bunun hesabının sorulacağını, karıncanın hakkını alacağını hikmetli bir şiirle cevaplar.

Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. buyurmuştur ki:

“Birbirlerine karşı merhamette, karşılıklı sevgide müminlerin durumu tıpkı bir beden gibidir. Bedenin bir azası hastalandığı zaman bütün beden o hastalığı hisseder, ateşi yükselir, uykusuz kalır.” (Buhârî; Müslim; Ahmed b. Hanbel)

Hz. Ali. r.a. Efendimiz anlatıyor:

“Bir gün Ömer’i sabah erkenden bir devenin sırtına binmiş, vadiye doğru giderken gördüm. Kendisine sordum:

– Ey Müminlerin Emiri! Böyle sabah sabah nereye gidiyorsun?

– Zekât olarak alınan develerden biri kaçmış, onu yakalamaya gidiyorum.

– Ey Ömer! (Böyle basit bir şeyle uğraşarak) senden sonra gelecek halifeleri küçültmüş oldun.

– Sakın beni kınama ey Ali! Muhammed’i peygamber olarak gönderene yemin ederim ki, Fırat kenarında bir oğlak nehre düşse, kıyamet günü bunun hesabı Ömer’den sorulur. Çünkü müminlerin haklarını korumayan yöneticiye ve müminlere korku salan fâsık amire itaat yoktur.

Efendimiz s.a.v. buyurmuştur:

“Ümmetimin abdalları (erenleri), çokça namaz kılmaları veya çokça oruç tutmaları sebebiyle cennete girecek değiller. Onlar, herkese karşı temiz kalpli, cömert gönüllü ve bütün müslümanlara karşı merhametli olmaları sebebiyle cennete girecekler.” (Taberânî; Deylemî; Süyûtî)

Ayet-i kerimelerden, hadis-i şeriflerden, alim ve salihlerin hikmetli sözlerinden merhamete dair nakledecek sözler kitap hacmindedir. Biz sözümüzü Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v.’in bizlere gün ışığı kadar net bir prensip olarak sunduğu şu mübarek sözleriyle bitirelim:

“Yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin.” (Ebu Davud; Tirmizî)

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
10
Biz Bize / Korku ve Ümit Arasında
« Son İleti Gönderen: türkiyem Haziran 02, 2024, 07:33:19 ÖÖ »


Korku ve Ümit Arasında

Allah c.c kitabımız Kur’an-ı Kerim’de müminlerin vasıflarını açıklarken mealen şöyle buyuruyor:

“Müminler  korku ve ümit içinde Rablerine dua ederler…” (Secde16)

“Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken, ahiretten çekinen, Rabbinin rahmetini dileyen…” (Zümer, 9)

Bu ayet-i kerimeler, bizlere her daim korku ve ümit arasında bulunmamız gerektiğini bildiriyor. Manevi hayatımızı inşa ederken yalın, tek başına korku ya da sadece ümit kişiyi helâke götürür. “Beyne’l havf ve’r-recâ” dediğimiz korku ile ümidin arasında durmak, ikisini bir bütünde yaşamak ise felâha yolculuktur.

Kötü akıbet korkusu kişinin her daim Allah Tealâ’nın yoluna sarılmasını sağlarken, ümit ise O’nun sonsuz rahmetine tutunarak kalbimizi şevk ve gayrete getirir. Yaşama sevincini, ilahî kaderle barışmayı temin eder. Karamsarlık girdabında boğulmaya mani olur.

Ümitsizlik imanla ilgili ciddi bir sorundur. Zâhir ve bâtın şartlar ne kadar sıkıntılı olursa olsun, Allah’ın rahmetinden ümidini kesen, Rahman ve Rahim Rabbimizin irade ve şefkati konusunda son derece hatalı bir bakışa sahip demektir. Zira O’nun ihsan ve rahmetinden ümit kesmek, yaşanan sıkıntı ve zorlukları ilahî planının dışında görmek anlamına gelir.

Oysa biliyoruz ki O’na yönelen hiçbir kalp, açılan hiçbir el boş dönmeyecektir. Ya dünyada ya da ahirette ilahî rahmet tecelli edecek, dualara icabet olunacaktır. İnsan acelecidir ama “ahiret nimeti elbette daha hayırlıdır.”

Günümüzde türlü psikolojik bunalımların pençesine düşmüş insan, korku ve ümit dengesini yitirmiş olmanın bedelini ödüyor. Allah korkusu ve ahiret kaygısının az oluşu ile ilahî sınırları hoyratça çiğnerken, ölçüsüz ya da boş ümitlere tutunarak helâk edici bir gaflete sürükleniyor. Böylece ilahî rahmet ikliminden uzaklaştıkça anlamsızlık ve tatminsizliğe, dolayısıyla karamsarlığa, tövbe ve gayret kapısından uzaklara itiliyor.

Mümin kişi bilir ki, hayatın önümüze çıkardığı maddi manevi zorluk ve sıkıntılar, hayal kırıklıkları, çok büyük ölçüde aklını ve iradesini doğru kullanamayan insanın kendisinden kaynaklanan arizî bir durumdur. Böyle durumda kişi niyet ve istikametini tazeler, geriye değil ufuklara bakar, yeni başlangıçlara yelken açar.

Cenab-ı Mevlâ Hz. İbrahim a.s.’a gönderilen meleklerin dilinden “Zaten sapkınlardan başka kim Rabbinin rahmetinden ümidini keser?’ (Hicr, 56) buyuruyor. Bu soru ve içindeki cevabın muhatabı hepimiziz. İnanan kişinin ümit kaynağı bu dünyayı ve içindeki her şeyi aşan bir hakikat olduğundan, kalbinde taşıdığı ümit ve heyecan hali, en kötü şartları dahi kuşatıp alt edecek güce ve dinamizme sahiptir.

Allah dostlarının hayatı bu konuda en güzel örnektir. Onlar her daim Asr-ı Saadet’te yaşar gibi gayret ve ümit içindedirler. Çok büyük bela ve musibetler karşısında bile gayretlerini kaybetmez, vazife neyse onu ifa etmeye çalışırlar. Netice ise Alemlerin Rabbi Allah’a aittir. Tarihin her döneminde memleketler, toplumlar fitne ile çalkanırken, Allah dostları şartlara takılıp kalmamış, sonucu Mülkün Sahibi’ne havale ederek şefkat ve merhamet tohumları serpmişlerdir. Bugün için de aynısı geçerlidir.

Ferdî ve toplum hayatımızda önümüze çıkan ve kimilerini karamsarlığa sevk eden olumsuzlukları bir veri olarak kabul etmek, imanın bize verdiği özgüven ve asalete gölge düşürmektir. Aynı zamanda bize dair kötü niyet besleyenlerin hedefine ulaşması demektir. Bu sebeple her dönem, her mevsim yeis, karamsarlık, bıkkınlık, ümitsizlik değil; aksine heyecan, şevk ve tebessüm dönemidir. Müminin aydınlık yüzünün, bir tebessümünün her türlü küfre karşı atılmış bir ok olduğunu unutmamalıyız.

Fakat recâ, yani ümit hali, yukarıda da işaret ettiğimiz üzere gaflet uykusu olmamalıdır. Çünkü recâ, ebedi hayata dair amelsiz dilek ve beklenti içinde olmak değildir. Ümit ile boş temenni arasında önemli fark vardır. Boş temenni ciddiyetsizliktir, gayret yoluna sevk etmez. Ümit sahibi ise âtıl değil aktiftir; ulaşmak istediği hedefin gereği olan çaba ve gayreti gösterir.

Bu çabadan sonra güzel sonucu beklemek, hayırlara ulaşmayı ummaktır. Bir gün nasılsa gayrete gelirim, nasıl olsa Allah beni de affeder, cennette bana da bir yer bulunur, diyerek vazifelerde gevşek davranmak büyük bir aldanış, boş bir bekleyiştir. Bu şeytanın çok meşhur bir hilesidir.

Sonuç olarak, korku ve ümit arasında olma hali bir iman meselesidir. Çünkü iman, hem Allah’tan korkmayı ve sakınmayı hem de O’nun rahmetine, merhametine ve adaletine güvenmeyi gerektirir. İki halin hangisi kalpten çekilse küfre düşme tehlikesi belirir.

Allah’tan korkmayan insan isyan yolunu tutar, bu yolun sonu ise küfre çıkar. Ümidin azalması ya da yok olması da imana aykırıdır, aynı yere çıkar.

Cenab-ı Mevlâ bizlere hakkıyla iman etmeyi, kalbimizi havf ve recâ arasında dengede tutarak amellerimizi, işlerimizi layıkıyla yapmayı nasip buyursun.

Amin.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
Sayfa: [1] 2 3 ... 10