Gönderen Konu: Demek ha Buraya Kadar  (Okunma sayısı 1823 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2177
Demek ha Buraya Kadar
« : Ocak 12, 2020, 09:32:55 ÖÖ »
Demek ha  Buraya Kadar

Yüce Allah’ın beka sıfatı, Kendi’sinin dışında bütün varlıkların “var” olma bağlamında izafi olduğunu ortaya koyar. Her şey fanidir. Mümkünler âlemine gelen her canlı, kendisine biçilen yaşama süresini tamamlayıp bu dünyadan ayrılmak zorundadır.

İnsan da öyle..

Çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve ihtiyarlık basamakları.. Normal yaşam bu. Ama bu basamakları çıkamayan ve bir yerde kesmek zorunda kalanlar da var.

Dünya..

Hz. Mevlâna’nın tabiriyle merdivene benzer.

Merdiven, basamaklarında oturulmak için değil, yükseklere çıkmak içindir. Kimi insanlar, merdiven basamaklarında otururlar. Ebediliği, bu basamakta, yani, dünyada ararlar. “Öte” dünyayı hiç hesaba katmadan delicesine yaşamak isterler. Hâlbuki merdiven bir araçtır, ötelere çıkmak, ruhen yükselmek için.

Nebi’nin dilinde dünya:

“Ahiretin tarlası.”

Nebi’nin dilinde dünya:

“Bir ağacın altında soluklanmak üzere oturup, tekrar yola revan olmak için kısa bir mola veriş.”

Zavallı insan, ebediliği (huld) burada, şimdide arama peşinde.. Burası, “ebedîliğin” kazanılacağı yer, ebediliğin kendisi değil. Burayı ebedileştirenler, hepten kaybedenler olacak, hasret gününde.. “O, servetinin kendisini ebedileştireceğini sanar.” (Hümeze,3).. Bir Müslüman açısından ebedîlik üç şeydedir: “Sadaka-i câriye, salih bir evlat, ilmi miras.”

Çağımız, ebedilik eşliğinde açgözlülüğün kışkırtıldığı bir çağ: Televizyon ekranlarından, billboardlardan, gazetelerden, reklamlardan.. Açgözlülük, ihtiras psikolojisinin bir üretimi.. Hak-hukuk dinletmiyor, insana.. Bir açgözlülük uğruna modern insan, tüketime şartlanmış, hep saldırıyor. Açgözlülük, kutsal olan şeylerin ipini pazara çıkarmanın adı.. Açgözlülük, dizginlerden kurtulmuş bir atın, tozu-dumana katarak koşturmasının bir sembolü.

Açgözlülüğü hangi değer gemler, durdurur? Kanaat ahlakı..Yani, gönül eğitimi.. Almayı değil, vermeyi; biriktirmeyi değil, paylaşmayı; düşmanlığı değil, dostluğu; aranmayı değil, aramayı; hesabiliği değil,  hasbiliği; almayı değil vermeyi öne çıkaran bir ahlak anlayışı.

İnsan ne zaman kendisini bulacak, ne zaman kendisine gelecek, ne zaman  kendin bilecek?

İnsan ne zaman bu süreli hayatın cazibesinden kurtulacak ve hakikatle yüzleşecek?

Nebî öyle demedi mi?

“İhtiyarlık gelmeden, gençliğin kıymetini bil.

Ölüm gelmeden, hayatın kıymetini bil.

Meşgale gelmeden, boş vaktin kıymetini bil.”

Ölüm gelmeden, ne zaman hayatın sırrına ereceğiz. Ölüm gelmeden, ne zaman ölmeyi prova edeceğiz. Çünkü ölüm duygusu, hayata anlam katar. Ölüm duygusu, manevi bir kuvvet olarak insanın hayatına girdiği zaman, insan bu hayatı bir zafer olarak değil, bir sefer olarak algılar. Zaferde, sahiplenmek; seferde olmak, kâmilleşmek vardır.

İnsan, ölümü hatırlamak için yolunu, hastanelere; özgürlüğünü hatırlamak için hapishanelere çevirmeli.. Belki böylece hayatını disiplinline edebilir.

Bir doktorun kliniği.. Kelli-felli bir adam.. Uzun yaşama arzusu; saçından tırnağına, ayakkabısından elbisesine, oturduğu evinden bindiği arabasına  kadar hissettiriyor, kendisini.. Halinden belli ki, isteksiz gelmiş oraya.. Doğum insanın elinde değil, hayatı da. Git diyor, doktor, kolonoskopi yaptır, pet çektir.. Sonuçlar geliyor, bütün dikkatlerini doktorun elinde bulunan test/pet sonuçlarına mıhlamış, adam. Adeta, doktorun yüzündeki çizgileri, renk değişimlerini okumak için.. Bir anda doktorun rengi değişiyor.. Doktor bir adama, bir de elindeki sonuçlara bakıyor. İkisi arasında bir bağ kurmaya çalışıyor. Acaba nasıl söylemeli, belki de onun kısa bir planını yapıyor, zihninde.  Ama söylüyor.

Beyefendi diyor, çok geç, politleriniz.. Hatta akciğere bile atmış.. Sözü, boğazında düğümleniyor, adamın. Olamaz diyor; daha gencim, çocuklarım var, işim var, yapacaklarım var.  İçine dönüyor, adam. Etrafına, sanki dünyaya son kez bakıyor gibi,  titrek bir sesle:

 “Demek ha, buraya kadar.”

Bu, hepimizin hikayesi, aziz dostum..

 


* BENZER KONULAR

Dünya Klasikleri - Serdar Yıldırım Gönderen: Serdar Yıldırım
[Haziran 07, 2024, 06:49:41 ÖS]


Karagöz İle Hacivat: Parayı Kim Buldu? Gönderen: Serdar Yıldırım
[Haziran 07, 2024, 06:42:55 ÖS]


İbrahim Sadri - Memleket Havalar 320 + Wav - ŞİİR ALBÜM Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 11:16:38 ÖS]


Sedat Uçan - Albümdışı & Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 04:02:08 ÖS]


Cengiz Çelikel Albümleri 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 03:44:42 ÖS]


Merhamet İhtiyacı Gönderen: türkiyem
[Haziran 02, 2024, 07:37:25 ÖÖ]


Korku ve Ümit Arasında Gönderen: türkiyem
[Haziran 02, 2024, 07:33:19 ÖÖ]


Konuşmak Susmak ve Kardeşlik Gönderen: türkiyem
[Haziran 02, 2024, 07:29:32 ÖÖ]


Fitne Ateşinden Kaçmak Gönderen: türkiyem
[Haziran 02, 2024, 07:24:49 ÖÖ]


İyiliğe Çağrı Gönderen: türkiyem
[Haziran 02, 2024, 07:20:01 ÖÖ]


Zulümden Uzak Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 07:02:45 ÖÖ]


Dosdoğru Yolun Dört Zırhı Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 06:55:39 ÖÖ]


Cennetin Anahtarı Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 06:51:53 ÖÖ]


Haccın Verdiği Şuuru Taşıyalım Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 06:43:19 ÖÖ]


Vücutta Kapanmayan Yaralar Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 06:35:23 ÖÖ]


Modern İnsanın Zaman Kafesi Gönderen: anadolu
[Haziran 01, 2024, 03:27:14 ÖS]


Evlilikle İlgili Gerçekçi Olmayan Beklentiler ve Doğru Bilinen Yanlışlar Gönderen: anadolu
[Haziran 01, 2024, 03:22:58 ÖS]


Çocuklara İbadet Billinci Kazandırmanın Önemi Gönderen: anadolu
[Haziran 01, 2024, 03:13:58 ÖS]


Evlilikte Proplerimizi Nasıl Çözeriz Gönderen: anadolu
[Haziran 01, 2024, 03:06:14 ÖS]


Otizim ve Beslenme Gönderen: anadolu
[Haziran 01, 2024, 02:58:09 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41