Gönderen Konu: Dinimiz Hayat Tarzımız Olmalı  (Okunma sayısı 73 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5715
Dinimiz Hayat Tarzımız Olmalı
« : Aralık 02, 2022, 08:19:00 ÖÖ »
Dinimiz Hayat Tarzımız Olmalı

Yaşanmayan, hayata nüfuz etmeyen, sosyal tezahür imkanlarından mahrum bırakılan her inanç zayıflar, solar, küllenir.

Günü İslam ile yaşamak, günlük ibadetlerle değerlendirmek her şeyden önce İslam’ı mesele edinmek, onun koyduğu kurallar içinde iki dünya mutluluğu için çalışmak demektir.

Allah’a kullukla değerlendirilemeyen gün, başka şeylere kölelikle geçirilmiş demektir.

Müslümanın Müslümanca yaşamakta kesin kararlı olması ve inançlarının kurtarıcılığına inanmasıdır. Müslüman, bu çalışmasını ikmal edemese bile, yapabildiği kadarıyla yapmalı, fakat asla bu şuur ve gayretten uzak kalmamalıdır.

Karşımıza çıkan meselelerin çözümünü düşünürsek, sosyal/fikri meselelerin halli için uğraşırsak, bir Müslüman olarak Resulüllah Efendimizin Sünnetini ve hadislerini rehber edinmemiz gerekir. Ölçümüz budur.

Ölçüler istikametinde düşünemeyenler, ölçüleri kurcalar! Bizi Kur’an’a da götürecek, ‘iki ayaklı Kur’an’ olarak vasıflandırılan Rasulülah Efendimizdir.

Şimdi, her mümin, Kur’an’ın “hayata dönüşmüş biçimi” olan Allah Resulüyle ilgili tasavvurunu yoklasın. Biz Peygamberimizin üreticisi miyiz, tüketicisi mi? Hayatın gayesi, tek kelimeyle “Allah’a kulluk”tur. Peygamberler de önce kul, sonra Resuldür. Kulluk ise hayatı, Allah’ın emirlerine ve nehiylerine göre yaşamaktır. Bu da Peygamberimizin Sünnetini yaşamak, hadis-i şerifleriyle hayatımızı tanzim etmekle gerçekleşir.

Müslümanların ya da ümmet-i Muhammed’in Kitap-sünnet çizgisinde bir dini hayatı yaşaması ve sürdürmesi, onun hem hakkı hem de kimliğinin gereğidir. Dini bilginin ve kültürün iki temel kaynağı Kur’an-ı Kerim’in ve Sünnet-i seniyyenin yeterince bilinmemesi/yanlış bilinmesi bizleri kaliteli/olgun Mü’min olmaktan uzaklaştırmıştır.

Peygamber Efendimiz: “Hiçbiriniz duyguları/his ve hevesleri benim getirdiğime uymadıkça olgun mü’min olamaz” buyurmuştur. Dinimiz hayat tarzımızdır.

Camiye hapsedilmez. Allah Resulünün İslam’ı anlama ve hayatın her alanına tatbik etmede teorik ve pratik (sözlü veya uygulamalı) olarak ortaya koyduğu düşünce ve hayat tarzını hayatımıza hâkim kılmamız şarttır.

Hadis-i şeriflerle amel ederek Müslüman toplumun kimliği korunur, beraber yaşadıkları Müslüman olmayan toplumların içerisinde erimezler. Kişilik zaafına düşmezler, kendi dışındakileri taklit ederek şahsiyetlerini kaybetmezler. Sünnet anlayışımız, sadece geçmişin bir tekrarı olmamalı, asrımızdaki İslam toplumlarının karşılaştığı problemleri çözmede yol gösterme (kılavuz ve rehber) fonksiyonu taşımalıdır.

Kur’an’da, İslâmî hayatı gerçekleştirmekle yükümlü kılınan varlık insandır.

Çünkü insan, Allah’ın buyurduğu ve Elçisinin duyurduğu İslami bir hayata çağrılmaktadır. Öyleyse insanın seçeceği ve gerçekleştireceği hayat, Hazreti Peygamber Efendimizin emanet bıraktığı İslâmî hayat olmalıdır.

Dinimizi yaşayıp yaşamadığımız, kendi koyduğumuz ölçü ve değerlendirilmelerle değil, halimizi Kur’an ve Sünnete arz etme ile anlaşılır. Bu sayede Rabbimizin razı olduğu hayat tarzını ortaya koymuş oluruz.  Şeriatı olan bir Peygamberi hakem tayin edemiyoruz. Giderek yaşayan değil, tartışan Müslüman olmaya başladık.

Din, sadece iman değil, ameldir de. Doğruların, iyilerin, faydalının, güzelin ortak paydası olan İslam’ı tartışarak, hadisler üzerinde şüphe uyandırarak mı insanlara taşıyacağız? Hangi felsefeden, hangi dinden geliyor, görünürse görünsün, bir şey doğru ise iyi ise güzel ise, faydalı ise; o, İslam’da vardır. İslam’a uygundur.  Yanlışın, kötünün, zararlının, çirkinin (Topyekûn “menfi”nin) ortak paydası üç terimlidir: inkâr, dalâlet, gaflet.

Bu duruma düşülmesine ‘bilimsel çalışma’ adı altında sebebiyet verilemez! İslam, ideal birleştiricidir.

Peygamber Efendimizin Sünnetini ve hadis-i şeriflerini anlamadan İslâm anlaşılamaz. Dinimiz, Rasulüllahın fiil ve kavillerindeki mesajla uygulanabilir. Peygamberimizi ve sünneti hayatın dışına çekerek, “Kur’an İslamı” denerek Kur’an’ın uygulayıcısı Peygamberimizi devreden çıkaran bir din anlayışı sakat bir din anlayışıdır. Resulüllahın hayatı, Kur’an’ın tatbiki ve pratiğe dönüşmüş şeklidir. Onun içindir ki mü’minlerin annesi Hz. Aişe’ye O’nun ahlakı sorulduğunda, “Siz hiç Kur’an’ı okumuyor musunuz? O’nun ahlakı Kur’an’dı” diye cevap vermişlerdi.

Peygamberlerin verdiği tevhid ve onur mücadelesinden günümüze ve gündemimize düşen önemli ortak tavırlar bulunmaktadır.

En başta geleni, hiçbir peygamber, toplumun yöneticileri veya bir kesimi istemiyor, tehdit ediyor diye hiçbir mümini sosyal durumu ne olursa olsun çevresinden uzaklaştırmamış, kovmamış, onların onuruna yönelik baskılara boyun eğmemiş, aksine inananlara kol kanat germiş, onları korumuş, desteklemiş, inananlardan yana tavır almış, ağırlık koymuştur.

Peygamberlerden günümüze intikal eden sünnet, insan onuruna temelden sahip olan muvahhid nesiller yetiştirme gayret ve sorumluluğudur. İslam’la insanları buluşturalım. İnsanlığın buna ihtiyacı had safhadadır.

Kötü örnekler yüzünden hayat tarzı olan dinimizi yaşamamız/yaşatmamız insanlığın kurtuluş sebebidir.

Hayatın içinde bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu da unutmayacağız. Tavsiyelerini, kaçınmamız gereken hususları, bireysel ve sosyal bir dinimizin olduğunu, vicdanlara hapsetmenin, satırlarda bırakmanın büyük vebal ve sorumluluk olacağını hatırımızdan hiç çıkarmayacağız.

Müslüman girdiği yere uyan değil, girdiği yere mührünü vurandır. “Siz de Allah’ın ortaya koyduğu tabiî renklere boyanın, insan yaratılışına uygun, İslâmî ilkeleri ve değerler manzumesini hayata geçirin.” (2 Bakara 138)

Yaşar Değirmenci.

RADYO  FANİDUNYA FM.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41