www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET iSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => İSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => İslam'da Yetim ve Engelliler => Konuyu başlatan: türkiyem - Ocak 05, 2023, 02:46:13 ÖS
-
Yetim Hakları
«Sana yetimleri sorarlar, de ki: onların işlerini düzeltmek, (kaçınmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada (adalet gözeterek) yaşarsanız, artık onlar sizin kardeşleriniz-dlr. Allah (yetimlerin) salâhına çalışanlarla (onların mal ve hâlinde) fesad (ve fenalık) yapanları bilir.» (El-Bakare sûresi, âyet: 220)
insan haklarının en müşfik cephesini ve en yüksek met-lamı yetim haklarına verilen önemde görmekteyiz. Kur'ân-ı Kerîm'in 23 yerinde yetimlerden bahsedilir ve bu konuda otuza yakın hadîs-i şerîf vardır. İslâm dîni bu hususta iki esas gözetmiştir :
1- Yetim, erginlik çağma erişene kadar en iyi şeklin dışında malına yaklaşılmaması,
2- Yetimi yedirmek mevzuunda birbirimize özenmemizi, onu incitmemek için lâzım gelen bütün titizliğin gösterilmesi.
Bir âyet-i kerîmede buna işaretle buyuruluyor ki: «Yetime yedirmek konusunda birbirinize Özenmiyor musunuz? Size kalan mirası hak gözetmeden yiyorsunuz.» «Yetim hakkına, tecavüzün Allah katında nasıl bir günah sayıldığını ve cezasının ne kadar elim olacağını beyân eden :
«Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına ancak ateş tıkinmiş olurlar; zaten onlar çılgın aleve atılacaklardır.»
Nisa sûresinin onuncu âyeti inince, günah meselelerinde çok titiz davranan ve ince düşünen Eshab-ı Kiram artık yetimlerle bir arada oturmaktan, onların mallarına bakmaktan kaçındılar. Bu durum karşısında yetimlerin mal ve mülklerine bakmayı kendi üzerlerine alan kimseler kalmadı gibi oldu. Vaziyetin ciddiyeti Cenâb-ı Peygamber'e (S.A.V.) arzedildi. Bunun üzerine yukarıdaki âyet indi. Buna yakın diğer bir rivayette, înbü Abbas (R.A.) diyor ki: «Nisa sûresinin onuncu âyeti inince, yetim malına bakan, onlara vesayet eden Müslümanlar sür'-atle bu işten vazgeçtiler ve onların mallarını kendi mallarından ayırdılar, onlarla ihtilâtı terkettiler. Çoğu zaman yetimler için hazırladıkları yemekten arta kalanı bir tarafa bırakıp yemekten çekindiler. Bu yemeklerin zaman zaman ekşiyip döküldüğü de olurdu. Meselenin bu derece hassasiyet arzetmesi Müslümanları bir hayli müşkilâtta bıraktı. Bunun üzerine Bakare sûresi 220. âyet nazil oldu. Ve artık yetimlerin yiyecek ve içe-cekleriyle kendi yiyeceklerini beraber hazırlamaya cesaret buldular. Ebû Dâvud, Neseî, îbnü Ebî Hatim ve îbnü Merdve>h, Hâkim de Atâ' bin Sâib tarikiyle böyle rivayet etmişlerdir. îbnü Abbas ile tbnü Mes'ud (R.A.) dan da buna yakın rivayet edilmiştir.
Hazret-i Âişe validemiz (R.A.) diyor ki:
«Ben, yetimin malını kendi yanımda yalnız başına bırakmayı hoş görmüyorum ve onun yiyeceğini kendi yiyeceğime, onun İçeceğini kendi içeceğime katmadıkça (rahat edemiyorum).»[1]
Çıkarılan Hükümler :
1- Yetimlerin lehine olmak üzere onların malım onlara velilik eden kimsenin kendi malına katması daha hayırlıdır.
2- Yetimlerin malında, onlara velilik edenin alım satım, icâre, müdarebe ve benzeri muamelâtta tasarruf etmesi caizdir.
3- Yetimin malından ona yetecek kadarını alıp velîsinin malına karıştırarak birlikte hazırlamakta bir beis yoktur. Ancak bütün bu hususlarda hak ve adaleti gözetmek lâzımdır. Aksi halde vebal altına girilmiş olur.
4- Yetimler erginlik çağma girdikten sonra onlarla evlenmeğe ruhsat verilmiş ve onlar dinde kardeşimiz olarak bildirilmiştir. Bu bakımdan onları küçümsememek, hakir görmemek gerektir.[2]
YETİM MALI
«Yetimlere mallarını verin, temizi murdara (helâli harama) değiştirmeyin. Yetimlerin mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Çünki bu, büyük bir vebaldir.» (En-Nisâ sûresi âyet: 2)
Babasını veyahut baba ve annesini kaybetmiş reşîd olmayan çocuğa «yetim» denilir.
Nitekim sedef içinden çıkan tek inciye «Dürretü'l-yetîme» tesmiye olunur. Gerçi lügat bakımından küçük büyük, babasız herkese «yetim» denilebilir; fakat örften yukarıda beyân ettiğimiz gibi yalnız reşîd olmayan babasız çocuklar hakkında kullanılır.
Ayet-i kerîme'de yetim haklarından ve bu hakların büyük vebalinden bahsediliyor.
Yetimlere veliy veya vasiy olanların çok hassas davranmaları, onların mallarım lüzumsuz yere harcamamak, zayetmemek için kılı kırk yararcasına basiret göstermeleri tenbîh ediliyor. En'am sûresi, 153. âyette ise bu husus daha açık bir şekilde ifâde edilerek yetimin malına en güzel yoldan gidilmesi emrediliyor: «Yetimin malına, rüşdüne erişinceye kadar, en iyi şeklin dışında yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru yapın.» Bu iki âyetle beraber Kur'ân'nın yirmi iki yerinde"yetimden bahsedilmiştir. [3]
Bu, yetime ve dola-yisiyle insan haklarma verilen önemi belirtmeye kâfi delildir. Hiç bir semavî ve gayr-i semavî kitapta insan haklarına bu kadar yer verilmemiştir. Az ileride bu konuda geniş yer verilecektir.
Demek ki islâm dîni, her ferdin hakkını te'minat altına almış, özellikle yetim kalan çocukların haklarını en güzel şekle bağlamıştır. Âyetin inişine sebep teşkil eden hâdise, mevzuu daha geniş şekilde aydınlatmaktadır. Rivayete göre: Gatafan kabilesinden bir adamın yanında yetim kalmış kardeşinin oğlu bulunuyordu. Çocuğa babasından geniş bir servet kalmıştı. Rüşdüne erişince malım amcasından istedi. Amcası vermek istemedi. Bu yüzden aralarında sert tartışmalar oldu ve nihayet meseleyi bir hal çaresine bağlamak için Hazret-i Peygamber'e geldiler. Bu sebeple yukarıdaki âyet indi. Çocuğun amcası âyeti duyunca, «Allaha ve Resûlüllah'a itaat ediyorum; yetimin malının büyük vebalinden Allaha sığınıyorum» dedi ve çocuğun malını olduğu gibi kendisine teslim etti. Hazret-i Peygamber (S.A.V.) :
«Kim nefsinin aşın hırs ve cimriliğinden sakınır da Rabbisîne böyle itaat ederse artık o Allah'ın yurduna yani cennetine girer.» [4]
Çocuk da malını aldıktan sonra hepsini Allah yolunda harcadı. Bunun üzerine Peygamber (S.A.V.) : «Ecir sabit oldu, günah kaldı!.» buyurdular. Eshab-ı Kiram bunun nasıl olduğunu sorduklarında, buyurdular ki: «Ecir çocuk için sabit oldu» günah ise babasının üzerinde kaldı..» Yani çocuğun babası miras olarak bıraktığı malı gayr-i meşru bir yoldan elde etmişse,. günah onun üzerinde kaldı, çocuk da ecir kazandı.[5]
Âyetten Çıkarılan Hükümler:
1- Yetim reşîd olduğunda, malını vermemezlik yapmak helâl değildir. Yani bu çağdan sonra istediği ân malını veliy veya vasiyden alabilir.
2- Yetime velilik veya vasiylik eden kimse, onun malını ancak onun menfaati için kullanabilir. İstediği gibi tasarruf edemez.
3- Veliy veya vasiy, yetimin temiz ve değerli malrnı kendi kötü ve değersiz malı ile değiştiremez. Onun malına en iyi şeklin dışında yaklaşamaz.
4- Veliy veya vasiy kendi öz malına iyi baktığı nisbetle veya daha fazla yetimin malına bakmakla mükelleftir.
5- Veliy veya vasiy yetimin malını kendî malına katmak suretiyle yememelidir.[6]
YETİM VE SEFİHİN MALI
«Allanın sizi başına diktiği mallarınızı beyinsizlere (aklı veya dîni noksan olanlara) vermeyin. Kendilerine bunlardan yedirin, giydirin, onlara güzel söyleyin (uygun şekilde nasihatte bulunun).» (En-Nisâ sûresi, âyet: 5)
Nisa sûresi 3. âyetle, rüşde ermiş yetimlerin mallarının kendilerine verilmesi emredilmiş, aksi bir yol tutanların ağır bir vebal altına girdikleri bildirilmişti.
Bu âyet-i kerîme ile de, idare ve velayetimiz altında bulunan gerek şahsî, gerek umuma ait malları bej'insizlere vermemiz emrediliyor. Çünkü Allahın lütfettiği nimetleri yerli yerince sarfetmek, her mü'mine düşen bir vecîbedir. Har vurup harman savuranlara kendilerinin bile olsa mal vermek ilâhî lütfa bir nev'i hiyânet sayılır. Bu bakımdan bu hususta çok ölçülü olmak gerekir.
Âvet-i Kerîmenin zahirî delâletinden başlıca iki mânâ anlaşılıyor :
a) Kendi mülkiniz olan malları, akıl ve din dışı hareketlerde bulunup günahlara dalan, eline geçen malı nefsânî arzularını tatmin için harcayan beyinsizlere onlar evlâdınız veya vesayetiniz altında bulunan yetîm bile olsalar vermeyiniz. Ancak onlara ölçülü bir şekilde yedirin, giydirin ve güzel öğüdlerde bulunun!
b) Velayet ve idarenizde bulunan yetimlere ait mallar:, rüşde ermemişlerse veya aklî ve dinî yönden noksanlık içinde bulunurlarsa kendilerine vermeyin. Fakat bu maldan onlara ihtiyaçları nisbetinde yedirin, giydirin ve onlara yön verecek güzel nasihatlarda bulunun!
Nitekim Nisa sûresi, 6. âyet bu ikinci mânâyı teîsîr eder maiyettedir; şöyle ki:
«Yetimleri nikâh çağına erdikleri zamana kadar gözetip deneyin. O vakit kendilerinde akıl ve salâh yüzü gördünüz mü mallarım kendilerine teslim edin. Büyüyecekler de (bu malı tamamen ellerine alacaklar) diye bunları israf ile tez elden yemeyin. (Velîlerden) kim zengin ise (yetimin malını verniye tenezzül etmesin) kaçınsın. Kim de fakir ise, o halde örfe göre (bir şeyler) yesin. Artık onlara mallarını teslim ettiğiniz vakit karşılarında şâhid bulundurun. Tam bir hesap sorucu olmak bakımından ise Allah yeter.»
Nisa sûresinin bu iki âyetinden çıkarılan netice :
Yetimler için bir vasiy veya velî tâyin etmek lâzımdır. Bu bakımdan fukahâ, aşağıdaki sıfatlan taşıyan her müslüman vasiy olabilir, demişlerdir:
a) Ehl-i salâh olacak,
b) Güvenilir olacak,
c) Adalet ve istikameti bilinmiş olacak,
d) Müsrif olmıyacak.
Yukarıdaki sıfatlan hâiz olan kadının vasiy tâyin edilmesinin caiz olup olmadığında görüş farkı vardır. Bâzı fakîhlere göre caizdir. İmam Ahmed (Rahmetü'Uahi aleyh) de ayni görüşe sahiptir. Nitekim Hazret-i Ömer'in, kıza Hafsa'ya (R.A.) vasiyette bulunduğu rivayetle sabit olmuştur. Diğer bâzısına göre caiz değildir.
Sefîh olan kimseyi tasarruftan men'etmek caizdir. Yani onu hacr [7] altına almak suretiyle malını muhafaza etmek lâzımdır. Bu takdirde ona bir veliy veya vasiy tâyin etmek gerektir.
Şafiî ve Ebû Yûsuf'a göre, sefihin, tasarruftan men'edil-meden Önce yaptığı muamelelerin hepsi caiz ve sahihtir. îbnü Kaasım'a göre men'edilmeden önce de, sonra da yaptığı hiçbir muamele caiz değildir.
Diğer bir husus daha : Erginlik çağım aşmış bir sefihin hacr altına alınmasında da görüş farkı vardır : İmam Mâlik ve fukahânın cumhuruna göre caizdir. Ebû Hanîfe'ye göre, az-çok aklı başında bir sefîh, malını ifsâd etmedikçe hacr altın alınmaz. İfsad edecek olursa, yirmi beş yaşma girinceye kadar hacr altında tutulur, ondan sonra malı kendisine teslim edilir.[8]
Çıkarılan Hükümler:
1- Gerek şahsî, gerek umuma ait mal beyinsizlere verilmez.
2- Henüz riişde ermemiş veya aklî ve dinî yönden noksanlık içinde bulunan sefîh yetimlerin malı kendilerine verilmez, ancak İhtiyaç nisbeti yedirilir ve içirilirler. Ebû Hanîfe'-ye göre, yirmi beş yaşını doldurmuş bir sefihin düzelmiş olsun olmasın malı kendisine verilir.
3- Yetimler ise nikâh çağına erdikleri zaman, kendilerinde akıl ve salâh yüzü görünürse, malları kendilerine teslîm edilir.
4- Yetîm çocuklar için bir veliy veya vasiy tâyin edilir.
5- Veliy veya vasiy fakir olursa, örfe göre, yetimin malından bir şeyler yiyebilir. Zenginin buna tenezzül etmemesi kendisi için daha hayırlı olur.
6- Yetimlerin malı teslîm edildiği vakit karşılarında şâhid bulundurmak lâzımdır.[9]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Celal Yıldırım, Kur’an Ahkamı ve Mezhep İmamlarının Görüş Farkları, Bahar Yayınları: 1/259-260.
[2] Celal Yıldırım, Kur’an Ahkamı ve Mezhep İmamlarının Görüş Farkları, Bahar Yayınları: 1/260-261.
[3] Bak: En'âm 153, İsrâ 34, Fecr 17, Duhâ 9, Mâün 2, İnsan 8, Beled 15, Kehî 82, Bakare 83, 117, 215, 220, Nisa 2,3,6,8,10,36,127, Enfal 41, Haşr 7.
[4] ibni Kesti
[5] Celal Yıldırım, Kur’an Ahkamı ve Mezhep İmamlarının Görüş Farkları, Bahar Yayınları: 1/261-263.
[6] Celal Yıldırım, Kur’an Ahkamı ve Mezhep İmamlarının Görüş Farkları, Bahar Yayınları: 1/263.
[7] Hacr: Kanun yolu İle birinin kendi malını istediği gibi kullanmaktan alıkonması. demektir
[8] Celal Yıldırım, Kur’an Ahkamı ve Mezhep İmamlarının Görüş Farkları, Bahar Yayınları: 1/263-265.
[9] Celal Yıldırım, Kur’an Ahkamı ve Mezhep İmamlarının Görüş Farkları, Bahar Yayınları: 1/265-266.
RADYO FANİDUNYA FM.
www.fanidunya.net