Dar Günler İçin Bir Kenara Salih Amel Biriktirelim
Hastalıkların, depremlerin, aile içi sıkıntıların, ekonomik krizlerin, manevi buhranların, savaş, terör ve kargaşanın ardı ardına geldiği bir ahir zamanda imtihan oluyoruz.
Teknolojinin, tıbbın, ekonomik gücün, askeri üstünlüğün, sayısal çokluğun kâr etmediği büyük musibetlerle yüzleştiğimiz bir asırda yaşıyoruz.
İmanımız gereği tüm bu olup bitenler karşısında her türlü maddi hazırlıkla birlikte gerekli manevi hazırlıkları da yapmak zorundayız.
Adeta zor günler için bir kenara maddi birikim yapar gibi manevi birikimler de yapmak zorundayız.
Bu manevi birikimlerden birincisi günahlardan uzak durmaktır:
Çünkü Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Kendisini günahlardan korumayanı Allah da korumaz.” (Râmüzü’l-Ehâdîs)
Manevi birikimlerden ikincisi duadır:
Çünkü Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Dar ve sıkıntılı zamanlarda duasının kabul olmasını isteyen kimse geniş ve rahat zamanlarında bolca dua etsin. (Tirmizi)
Manevi birikimlerden üçüncüsü ve en etkilisi ise salih ameldir:
Çünkü Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
“Sizden önce yaşayanlardan üç kişi bir yolculuğa çıktılar. Akşam olunca, yatıp uyumak üzere bir mağaraya girdiler. Fakat dağdan kopan bir kaya mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine birbirlerine:
İçlerinden biri söze başlayarak: ‘Yaptığınız iyilikleri anlatarak Allah’a dua etmekten başka sizi bu kayadan hiçbir şey kurtaramaz’ dediler.
Birincisi: ‘Allah’ım! Benim çok yaşlı bir annemle babam vardı. Onlar yemeklerini yemeden çoluk çocuğuma ve hizmetçilerime bir şey yedirip içirmezdim.
Bir gün hayvanlara yem bulmak üzere evden ayrıldım. Geç vakitte döndüğümde ikisi de uyumuştu. Acıkınca uyanırlar diye süt kabı elimde bütün gece kadar başlarında uyanmalarını bekledim. Rabbim! Şayet ben bunu senin rızânı kazanmak için yapmışsam, şu kaya sıkıntısını başımızdan al!’ diye yalvardı. Kaya biraz aralandı; fakat çıkılacak gibi değildi.
Bir diğeri söze başladı: ‘Allah’ım! Amcamın bir kızı vardı. Onu herkesten çok seviyordum. Ona sahip olmak istedim. Fakat o arzu etmedi.
Bir yıl kıtlık olmuştu. Amcamın kızı çıkıp geldi. Kendisini bana teslim etmek şartıyla ona yüz yirmi altın verdim. Kabul etti. Ona sahip olacağım zaman bana dedi ki:
‘Allah’tan kork! Dinin uygun görmediği bir yolla beni elde etme!’
En çok sevip arzu ettiğim o olduğu halde kendisinden uzaklaştım. Verdiğim altınları da geri almadım. Allah'ım! Eğer ben bu işi senin rızânı kazanmak için yapmışsam, başımızdaki sıkıntıyı uzaklaştır’ diye yalvardı. Kaya biraz daha açıldı; fakat yine çıkılacak gibi değildi.
Üçüncü adam da: ‘Allah’ım! Vaktiyle ben birçok işçi tuttum. Parasını almadan giden biri dışında hepsinin ücretini verdim. Ücretini almadan giden adamın parasını çalıştırdım. Bu paradan büyük bir servet türedi. Bir gün bu adam çıkageldi.
Bana: ‘Ey Allah kulu! Ücretimi ver’, dedi. Ben de ona: ‘Şu gördüğün develer, sığırlar, koyunlar ve köleler senin ücretinden türedi’ dedim. Adamcağız: ‘Ey Allah kulu! Benimle alay etme, deyince, seninle alay etmiyorum’ diye cevap verdim.
Bunun üzerine o, geride bir tek şey bırakmadan hepsini önüne katıp götürdü. ‘Rabbim! Eğer bu işi sırf senin rızânı kazanmak için yapmışsam, içinde bulunduğumuz sıkıntıdan bizi kurtar’ diye yalvardı. Mağaranın ağzını tıkayan kaya iyice açıldı; onlar da çıkıp gittiler.” (Buhârî)
Efendimizin (S.A.S.) bu uyarıları gereği başımıza gelecek bela ve musibetlerden öncelikle günahlardan uzak durarak korunmaya çalışacağız. Sonra rahat ve huzurlu olduğumuz zamanlarda bolca dua edeceğiz ki, zor ve sıkıntılı zamanlarımızda ellerimizi açtığımızda da Rabbimiz duamızı kabul buyursun. Ve bolca salih amel biriktireceğiz ki, Rabbimizin merhametine muhatap olalım.
Abdülaziz Kıranşal.