Dua/İstek ve Bağışlanma
“Kulluk ve yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkân, 25/77)
Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de ana hatlarıyla kullarına iki şekilde telkinde bulunmaktadır. Biri, dış telkin ki; bütün emir, nehiy, hüküm ve yargı belirten ayetlerin tamamı bu kategoridedir. Diğeri ise, iç telkin yöntemidir ki; ister emir kipi, ister rivayet kipi olsun duâ ayetleri bu kategoriyi teşkil ederler. İnsan eğitiminde fevkalade önemli bir yer tutan iç telkin yöntemi, insana kendini sorgulama, kendisiyle baş başa kalma, kusurlarını kendisine itiraf etme ve sonra da bu eksikleri tamamlama yolunda bir azim kararlılık, heyecan ve ufuk oluşturma açısından dış telkin yöntemini destekleyen bir mahiyet arz etmektedir. Bazı yönleriyle diğer yönteme nazaran daha üstündür. Başkalarının eksiklerini fark etmesi ve kusurlarınızı onlara itiraf etmek hem onur kırıcı hem zor, hem de gereksiz hatta olumsuz netice veren şevk kırıcı bir davranıştır. Ayrıca kusurlarınızı nasıl telafi edeceğinizi ve ne yapacağınızı bir başkasının size söylemesi de her zaman olumlu sonuç vermemektedir. Bu sebeple dua eksik ve kusurlarınızı iç gözlemle görüp sonra da ne yapacağınızı tespit, ifade ve seslendirmenize imkân veren bir iç telkindir. Yüce yaratıcının huzurunda boynu bükük oturup, eksiklerini itiraf edip, telafi yollarını dillendirmek, yenilenmek, arınmak ve bağışlanmak bakımından önemli, iyiye, güzele, erdemlere yönelme ve olgunlaşma yolunda güçlü bir motivasyon sağlamaktadır.
Duâ, kaderi kurcalayan bir maymuncuk değil, hele hele onu değiştiren bir manivela hiç değildir. Hem böyle hayali olanla uğraşmak, duanın kaderi değiştirip değiştirmediğini düşünmek, test edilmesi ve doğrulanması mümkün olmayan fikri mütalaalar serdetmek, tartışmak ve yaratıcıyla bir nevi pazarlık görüntüsü vermek yerine, son derce somut olanı, kulluğu öne çıkarmak ve seni değiştirmesine yardımcı olmak ve onu değerlendirmek daha gerçekçi olmaz mı? Duâ, dua edeni değiştirir. Duâ, kendi kusurlarını gören ve çözüm yollarını iki elini yücelere açarak haykıran ve yardım isteyeni değiştirir. Duâ eden samimiyetle söylediği ölçüde değişendir. Olgunlaşan, arınan, yücelendir.
Duâ, “Kulluk ve yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?...” ifadesiyle tespit edildiği üzere bir değerlenmedir, kıymet kazanmadır.
Dua bir sesleniştir,
Dua bir serzeniştir.
Dua bir umuttur,
Dua bir kunuttur.
Dua bir duruştur,
Dua bir sunuştur.
Dua yücelere giden yoldur, yolluktur.
Dua Rahmanın beklediği kuldur, kulluktur.
Dua diğergâm olma ninnisidir,
Dua hüzünlü gönüllerin iniltisidir.
Dua umut kapısının tınısıdır,
Dua yanan gönüllerin kokusudur.
Dua acıyla inleyen gönüllerin âhıdır,
Dua yanlışı derinden duyanların vâhıdır.
Dua en sevgiliye yolculuğun başıdır,
Dua kalbi kırık, bağrı yanıkların aşıdır.
Dua dertli gönüllerden dökülen bestedir,
Dua sözde değil, iniltiyle yükselen sestedir.
Dua gök kubbede bırakılan bir hoş sedadır,
Dua günahlara, kusurlara, yanlışlara vedadır.
Dua gönülde açılan yeni sayfa, bembeyaz kâğıttır,
Dua boşa geçen ömre, hatalara ağıttır.
Dua ruhun, zaman ve mekân ötesine miracıdır,
Dua arınmış, muştulanmış, gülen yüzün tâcıdır.
Dua mütevazı, gizli, sessiz, nazik bir yakarıştır,
Dua yücelerden hata, kusur günahına bakıştır.
Dua yaratanla baş başa aczi itiraf, hasbihaldir,
Dua samimiyet içtenliktir, gerisi kul-u kaldir,
Dua ilk insandan, son insana sevgidir, selamdır,
Dua lal olmuş gönüllerden yükselen sessiz kelamdır.
Dua emek veren kutlulara hürmettir, vefadır,
Dua zalimlere, tutkulara, zillettir, cefadır.
Hulasa dua mutluluk, saadet, huzur ve safâdır,
Miraca yükselen ruhtan, arda kalan mâ sivâ, mâ verâadır.
Allah’tan yardım talep etme, O’na dua etme ve O’ndan bağışlanmayı dilemenin en güzel örneklerini öğrenip sunan örnek şahsiyet Hz. Peygamber’e Kur’an-ı Kerim de;
* Yaratanın nezdinde değer ve kıymet kazanmanın en temel öğesinin kulluk ve yakarış olduğunun beyânen ilan edilmesi,
* Allah’tan mağfiret ve bağışlanmayı dilemesi,
* Hem kendisi, hem de başkaları mümin erkekler ve mümin kadınlar için af dileyip günahlarının bağışlanmasını dilemesi,
* Müminler için sükûnet olan duasını onlardan esirgemeyip onlara dua etmesi,
* Dürüst olmak, dürüst kalmak için dua etmesi ve Allah’tan yardım dilemesi,
* Geleceğe ait talep ve beklentilerde Allah’tan yardım dilemesi ve ihtiyatlı bir dil kullanması,
* Allah’ın gücü, kudreti, adaleti, bilgisi ve diğer sıfatlarıyla tavsif ederek dua etmesi,
* Zalimlerin uğrayacağı azap esnasında kendisini zalimler topluluğu arasında bulundurmaması için dua etmesi,
* Merhametli olan yüce Allah’tan merhamet ve bağışlanmayı dilemesi öğretilmekte ve emredilmektedir.
Allah’a dua etmek ve O’ndan bağışlanmayı dilemekle ilgili özelde Hz. Peygamber’e genelde herkese davranış ve ifade yükümlülüğü getiren ayetlerin meallerini okuyucuların dikkat ve anlayışına sunuyorum.
De ki;
‘Kulluk ve yalvarmanız olmasa,
Rabbim size ne diye değer versin?’
Ey inkârcılar!
Size Resul’ün bildirdiklerini
Kesin kez yalan saydınız;
Onun için azap yakanızı bırakmayacaktır!
(Furkân, 25/77)
“Allah’ın sana gösterdiği şekilde
İnsanlar arasında hükmedesin diye,
Sana kitabı indirdik.
Hainlerden taraf olma ve
Allah’tan mağfiret iste!
Çünkü Allah, çok yarlığayıcı, esirgeyicidir.
Kendilerine hıyanet edenleri savunma!
Çünkü Allah hain ve günahkârları sevmez.
(Nisâ, 4/105, 106, 107)
“Bil ki,
Allah’tan başka ilah yoktur!
Hem kendinin,
Hem de mümin erkeklerin ve
Mümin kadınların günahlarının
Bağışlanmasını dile!
Allah, gezip dolaştığınız yeri de,
Duracağınız yeri de bilir.
(Muhammed, 47/19)
“Onların mallarından sadaka al!
Bununla onları günahlardan temizlersin.
Onları arıtıp yüceltirsin ve
Onlar için dua et!
Çünkü senin duan onlar için sükûnettir.
Allah işitendir, bilendir.
(Tevbe, 9/103)
“… ve şöyle niyaz et!
Rabbim!
Gireceğim yere dürüstlükle girmemi sağla!
Çıkacağım yerden de dürüstlükle çıkmamı sağla!
Bana tarafından hakkıyla yardım edici bir kuvvet ver!”
(İsrâ, 17/80)
“İnşallah demedikçe hiçbir şey için,
‘Bunu yarın yapacağım’ deme!
Bunu unuttuğun takdirde Allah’ı an ve
‘Umarım Rabbim beni,
Doğruya bundan daha yakın olan bir yola iletir’ de!
(Kehf, 18/23, 24)
“Resulüm!
De ki:
‘Ben,
Ancak Rabbime yalvarırım ve
O’na kimseyi ortak koşmam.”
(Cin, 72/20)
“De ki:
‘Ey gökleri ve yeri yaratan,
Gizliyi de aşikârı da bilen Allah!”
Kullarının arasında, ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü
Ancak sen vereceksin.
(Zümer, 39/46)
“De ki:
‘Rabbim!
Eğer onlara yöneltilen dünyevi sıkıntıyı ve
Uhrevî azabı mutlaka bana göstereceksen,
Bu durumda beni,
Zalimler topluluğunun içinde bulundurma Rabbim!”
(Mü’minûn, 23/93, 94)
“Rasûlüm!
De ki:
‘Bağışla ve merhamet et Rabbim!
Sen merhametlilerin en iyisisin.”
(Mü’minûn, 23/118)
Prof. Dr. Ali Akyüz.