www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ

FANİDUNYA NET GENEL => ALLAH C.C => Konuyu başlatan: gurbetciyim - Şubat 14, 2021, 11:06:08 ÖÖ

Başlık: Güzel Söz Allah’a Yükselir
Gönderen: gurbetciyim - Şubat 14, 2021, 11:06:08 ÖÖ
Güzel Söz Allah’a Yükselir

İnsanlar, hep huzur ve güven içinde bulundukları, dostluğun ve sevginin yaşandığı ortamlarda bulunmak isterler. Yaşadıkları yerlerde sevgi ve mutluluk yaşanmıyorsa da özlemini duyarlar. Ancak özledikleri bu ortamların oluşması yönünde bir gayret göstermezler. Hatta aksine huzursuzluğun ve mutsuzluğun kaynağı kendileri olurlar. Dostluğu, güler yüzü, güzel sözü hep karşılarındaki kişilerden beklerler.

Oysa tüm bu saydıklarımız; güzellikler, dostluklar, huzur ve güven özveri ister. Eğer herkes kendi çıkarlarını düşünerek konuşur ve çıkarlarına göre davranışlarda bulunursa, yalnızca kendi rahatını düşünürse, toplumda çatışma ve huzursuzluk olması kaçınılmazdır. Ancak Kuran ahlakını yaşayan ve Rabbimiz’in sınırlarını koruyan müminler bu şekilde davranışlar göstermezler. Onlar Allah’ın Kuran’daki tavsiyesi gereği bağışlayıcı ve özverilidirler. Haksızlıkla karşı karşıya kaldıklarında dahi, insanların huzurunu sağlamak için “…insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir…” (Al-i imran Suresi, 134) ayetiyle haber verildiği üzere en güzel tavrı sergilerler.

En güzel tavırla kötülüğü uzaklaştırmanın, Allah'ın beğendiği üstün bir ahlak özelliği olduğu Kuran’da “İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir...” (Fussilet Suresi, 34–35) ifadesiyle bildirilir:

Allah Kuran’da insanların birbirlerine güzel sözler söylemelerini de emreder. Bu, Kuran ahlakının gereğidir. Allah'ın bu emirleri konusunda dikkatli olan müminler, güzel sözler söyler, birbirlerini asla kötü lakaplarla çağırmazlar. Çünkü Allah “…birbirinizi 'olmadık-kötü lakaplarla' çağırmayın…” (Hucurat Suresi, 11) ayetiyle tüm inananlara bu çirkin davranışı yasaklar. Yaşanılan ortamlarda Rabbimiz’in emrettiği gibi güzel konuşmak, insanlara hem bu dünyada hem de ahirette eşsiz güzellikler kazandıracaktır. Kuran ayetlerinde güzel söz söylemenin hikmeti ve kötü söz söylemenin karşılığı şu şekilde bildirilir:

Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlar için örnekler verir; umulur ki onlar öğüt alır-düşünürler. Kötü (murdar) söz ise, kötü bir ağaç gibidir. Onun kökü yerin üstünden koparılmış, kararı (yerinde durma, tutunma imkanı) kalmamıştır. Allah, iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sapasağlam sözle sebat içinde kılar. Zalimleri de şaşırtıp-saptırır; Allah dilediğini yapar. (İbrahim Suresi, 24-27)

Ayetlerde de haber verildiği gibi, güzel söz söyleyen kişi sonsuz ahiret hayatında ‘eni göklerle yer kadar olan’ barınma yerinde nimetler içinde ağırlanarak karşılık bulacaktır. Ancak kötü sözü söyleyen kişi, onu azaba götürecek olan karanlık bir yola girmiş olacaktır. Bu nedenle de iman eden insanlar güzel söz söylerler ve Allah’ın rızasına ve cennetine kavuşmak için çaba sarf ederler.

Güzel ahlaka uyanlar, kötülüğe de iyilikle cevap verir, “Rabbin rızasına ermek için sabret.” (Müddessir Suresi, 7) ayeti gereğince Allah’ın hoşnutluğu için sabreder, hoşgörülü olur, öfkeden ve incitici sözlerden sakınırlar. İnanan insanların anlatımlarındaki ve davranışlarındaki kararlılık insanlara güven verir. Koşullar ne olursa olsun güler yüzlü olmak da son derece önemli bir mü’min özelliğidir:

Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır. (Bakara Suresi, 263)

Çoğu insanı güzel söz söylemekten alıkoyan şeytandır. Kuran'da şeytanın insanları güzel söz söylemekten uzaklaştırarak aralarını bozmaya çalışacağı şu şekilde bildirilmektedir:

Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır. (İsra Suresi, 53)

Güzel söz söylemek insanların kalplerini birbirine ısındırır ve aralarında dostluk ve güven oluşmasına neden olur. Kalbinde Allah aşkını taşıyan insan, etrafına da Allah aşkıyla bakar. Sözleriyle Allah'a olan yakınlığını ve sevgisini gösteren kişiye, çevresindekiler de sevgi ve saygı duyarlar. Bu durum mü’minlerin arasındaki sevgi ve bağlılığı pekiştirir. Rabbimiz mü’minlerin bu güzel davranışlarına karşılık olarak, onlara düşmanca bakanları dahi ‘sıcak bir dost’a çevirir. Kalpleri çeviren Allah, dilediği kişinin kalbini değiştirebilir.

İnanan insanın mü’min kardeşine güzel söz söylemesi gerekir. İnsanın buna ihtiyacı vardır. Aksi halde o kendine söyler, bu da nefsanidir ve kibirlenmesine neden olacaktır.

Güzel söz söylemekten çekinen kişiler ise, kalplerinde Allah sevgisini ve Allah korkusunu taşımazlar. Dünya hayatında Kuran ahlakına uyarak güzel söz söylemeleri ve Yüce Allah'ın ismini anıp yüceltmeleri için davet edilmiş, ama onlar hep isyan ederek bile bile yüz çevirmişlerdir.
Kendisinde şüphe olmayan o gün, artık isteseler de bu olanağı bulamayacaklardır. Allah'ın hoşnutluğunu kazanabilecekleri tek bir söz bile söyleyemeyeceklerdir. Nutku verip konuşturan Rabbimiz, o gün onlara bu izni vermeyecektir:

O gün, yalanlayanların vay haline. Bu, onların konuşamayacakları bir gündür. Ve onlara özür beyan etmeleri için izin verilmez. O gün, yalanlayanların vay haline. (Mürselat Suresi, 34-37)

"Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir?" (Fussilet Suresi, 33) ayetiyle haber verildiği üzere, güzel söz söyleyen kişi, Allah'ın bildirdiği ahlakı yaşamaya davet eden insandır. İman eden insanların, Rabbimiz’in her söze şahit olduğunu bilerek ve O’ndan korkup sakınarak yaptıkları konuşmalar -Allah’ın dilemesiyle- birçok insanın imana yaklaşmasına vesile olur. Müminler Allah’ın buyruğuna uyarak güzel ve hayırlı söz söyler, bu konuda ömürlerinin sonuna kadar kararlılık gösterirler. Kuran’ın ışığında bilirler ki, güzel sözleri Allah’a yükselecektir:

Kim izzeti istiyorsa, artık bütün izzet Allah'ındır. Güzel söz O'na yükselir, salih amel de onu yükseltir... (Fatır Suresi, 10)

HER ŞEYİ HAYIRLA YARATILMIŞTIR

Yüce Rabbimiz, yaşamımız boyunca bizleri çeşitli vesilelerle denemektedir. Yaşadığımız her denemede göstermiş olduğumuz tavır, sonsuz hayatımızdaki mekânımız için belirleyici bir unsurdur.

"O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı..." (Mülk Suresi, 2)
İnsan, yaşadığı her olayda bir hayır aramalı ve Rabbimizin yarattığı hikmetleri görmeye çalışmalıdır. Allah bir Kuran ayetinde, “Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz” (Enbiya Suresi, 35) buyurmuştur.

Sadece olumsuzluklar değil, olumlu görünen konular da deneme unsuru olabilir. Kuran’da Rabbimizin bildirdiği üzere zenginlikle denenen Karun, mülkün asıl sahibinin Allah olduğunu unutmuş ve bu servete kendinde olan bir özellikten dolayı ulaştığını düşünmüştür. Allah’ın kendisini denediğini unutan Karun, ardından tüm servetini kaybetmiştir. Bu gerçekler Kuran’da şu şekilde bildirilir:
Dedi ki: "Bu, bende olan bir bilgi dolayısıyla bana verilmiştir." (Kasas Suresi, 78)

Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik (Kasas Suresi, 81)

Müminler Allah’ın her an, her konuda kendilerini denediğinin ve en güzel ahlaka ulaşmaları için eğittiğinin bilincindedirler. Bu nedenle karşılaştıkları olumlu ve olumsuz her olayda son derece sakin ve tevekküllü bir tavır sergilerler. Panik ve endişe duygularını hissetmez ve asla “keşke” kelimesini kullanmazlar.

Allah’ın her şeyi bir kader ile yarattığını bilen ve bu kadere teslim olan müminler, yaşamları boyunca tevekkülün lüksünü yaşarlar. Şüphesiz tevekkül, müminler için bir rahmet ve büyük bir kolaylıktır. "… Size isabet eden Allah'ın izni ile idi…" (Al-i İmran Suresi, 166) ayetinden de anladığımız gibi Rabbimizin izni ve bilgisi dışında hiçbir şey bizlere isabet etmez.

Kendisi için neyin hayır neyin şer olduğunu bilemeyen “İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir…” (İsra Suresi, 11) Burada esas olan, kişinin karşılaştığı sonuç ne olursa olsun Allah’a güvenmesi ve kendisi için en hayırlı şeyi yaşadığına inanmasıdır.

Allah zaman içinde yaşanan olaydaki hayırları elbette gösterecektir. Burada önemli olan konu, o olayı yaşarken gösterilen tevekkül ve Allah katında alınan ecirdir. Zaten sonucu kaderde belli olan bir olay karşısında endişe ve huzursuzluk duyarak ecri kaybetmek çok akılcı bir tavır olmaz.

Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Ahkaf Suresi, 13)

Kuran’da, peygamberlerin yaşadığı olumsuz gibi görünen her sınavın hayra dönüştüğüne şahit oluruz. Örneğin Hz. Yusuf’u kardeşlerinin kuyuya atması, ardından suçsuz yere yedi sene zindanda kalması oldukça zorlu bir sınavdır. Ancak sağlam bir imana sahip olan Hz. Yusuf, yaşadığı tüm olayların Allah’tan geldiğini ve sabredenlere ecirlerinin hesapsızca ödeneceğini bilerek tevekküllü davranmıştır. Sonunda Rabbimiz Hz. Yusuf’u, atıldığı Mısır zindanlarından kurtararak o ülkenin yönetiminde söz sahibi bir kişi yapmıştır. Yaşadığı olaylar şer gibi görünse de kendisi için hayra dönüşmüştür.

"… Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz." (Bakara Suresi, 216)

Hz. Musa’nın Hz. Hızır ile yaptığı seyahatte ise bizler için çok önemli dersler vardır. Kaderi tersten görebilen Hz. Hızır’ın uygulamalarındaki hayrı fark edemeyen Hz. Musa, en sonunda şer gibi görünen her olayın hayırla yaratıldığı gerçeğini kavramıştır. İman eden herkes için bu kıssadan alınacak pek çok hisse vardır. Beraber yaptıkları yolculukta Hz. Hızır’ın uygulamalarına anlam veremeyen Hz. Musa’nın sözleri Kuran’da şu şekilde bildirilmektedir:

Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın." (Kehf Suresi, 71)

Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın." (Kehf Suresi, 74)

Hz. Hızır’ın, uygulamaları konusundaki açıklaması ise şöyledir:

"Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı."
"Çocuğa gelince, onun anne ve babası mü'min kimselerdi. Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve inkâr zorunu kullanmasından endişe edip-korktuk." (Kehf Suresi, 79- 80)

Kuran kıssalarında anlatılan bütün bu örnekler, insana önemli bir ders verir: Bir olayın "felaket" gibi görünmesi, onun gerçekte öyle olduğu anlamına gelmez. Eğer bir mümin, Allah'a güvenip sığınırsa, O'ndan yardım ister, O'na tevekkül ederse, onun başına gelecek hiçbir olay "kötü" değildir. Allah yalnızca onu denemek, Kendisi'ne olan sadakat ve inancını sağlamlaştırmak için çeşitli zorluklar meydana getirir, fakat bunların hepsinin hayırlı bir sonucu vardır.

Eğer insan bu bilinçle yaşarsa, hem dünya hem de sonsuz ahiret hayatında güç durumda kalmaktan korunur ve ancak bu şekilde huzur ve mutluluğa kavuşur.