ALLAH'IN RIZASI¸ ANNE BABANIN RIZASINDADIR
Anne babamız¸ bizim dünyaya gelmemize vesîle olan kişilerdir. Aslında anne-baba¸ bir bütünün birbirini tamamlayan iki parçasıdır. Biri olmadan öteki olmaz. Anne olmak için babaya ihtiyaç vardır¸ baba olmak için anneye ihtiyaç vardır. Ne baba olmadan anne olunabilir¸ ne de anne olmadan baba olunabilir. Bu yüzden dilimizde anne baba¸ valideyn kelimesinde bir araya getirilmiştir.
Anne babamız¸ bizim dünyaya gelmemize vesîle olan kişilerdir. Aslında anne-baba¸ bir bütünün birbirini tamamlayan iki parçasıdır. Biri olmadan öteki olmaz.
Anne olmak için babaya ihtiyaç vardır¸ baba olmak için anneye ihtiyaç vardır. Ne baba olmadan anne olunabilir¸ ne de anne olmadan baba olunabilir. Bu yüzden dilimizde anne baba¸ valideyn kelimesinde bir araya getirilmiştir.
Yüce Rabbimiz¸ bir âyetinde babaya ve evladına yemin ederek babanın önemini vurgulamıştır. “Babaya ve çocuğuna and olsun!”/ (Ve vâlidin ve mâ veled.)[1] Âyetteki baba ve çocuğundan kasıt Hz. Âdem ve çocuğu yahut Hz. İbrahim ve oğlu yahut genel olarak baba ve çocuğudur. Gerçekten de insan neslinin devamı için baba da önemlidir¸ anne de¸ çocuk da.
Yüce Yaratıcı¸ yeryüzünde önce Âdem babamızı yarattı. Zira baba¸ yönetici olacaktı¸ yöneticinin de öncelik hakkı vardı. Bu¸ onun anneden üstün olduğu anlamında değildi. Zira haklar¸ sorumluluklara göre idi. Sorumluluğu fazla olan¸ sorumluluğunu hakkıyla yerine getirirse¸ başkalarına göre daha fazla hak ve yetkiye sahiptir. Nitekim Hz. Âdem'den hemen sonra eşi ve insanlığın annesi Hz. Havva yaratılmıştır.
Allah'ın Hakkından Sonra Anne Baba Hakkı
Kur'ân-ı Kerim âyetleri¸ Yüce Allah'ın hakkından bahsettikten hemen sonra anne baba hakkından bahseder. Yüce Rabbimiz¸ bizleri yaratandır; anne babamız ise bizim dünyaya gelmemize aracılık eden kimselerdir.
“Rabbin yalnızca kendisine kulluk ve ibadet etmenizi¸ ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti.
Anne babandan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa¸ Of' bile deme¸ onları azarlama¸ ikisine de güzel söz söyle.
Onları esirgeyerek merhamet kanatlarını üzerlerine ger ve şöyle dua et: Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse¸ şimdi de sen onlara rahmet et.”[2]
“Biz¸ insana ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası¸ onu sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içerisinde olur. İşte bunun için¸ önce bana şükret; sonra da ana-babana teşekkür et¸ diye öğüt vermişizdir. Dönüş ancak banadır.
Eğer onlar seni¸ hakkında bilgi sahibi olmadıkları bir konuda bana ortak koşmaya zorlarlarsa¸ onlara itaat etme. Dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yaptıklarınızı haber vereceğim.”[3]
“Biz¸ insana¸ ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer ana baba¸ seni bir şeyi körü körüne Bana ortak koşman için zorlarlarsa¸ o zaman onlara itaat etme. Dönüşünüz Banadır. Yaptıklarınızı size bildiririm.”[4]
Âyetlerde¸ Yüce Allah kendisine ibadet ve kulluk yapılmasını emrettikten hemen sonra¸ ana-babaya iyilik ve ihsanda bulunmayı emretmektedir. Bu¸ ana-baba hakkının Allah hakkından hemen sonra geldiğinin ve ne kadar önemli olduğunun açık göstergesidir.
Ana-Babamıza Öf Bile Dememeliyiz
Yine âyetlerin bize yüklediği görev¸ ana-babamıza öf bile demememiz¸ onları incitecek hiçbir söz ve davranışta bulunmamamız; onlara sevgi¸ saygı ve ilgiyle yaklaşmamız ve en önemlisi onlara dua etmemizdir.
Onlar Allah'a şirk koşan kimseler olsalar ve bizi de müşrik olmaya zorlasalar bile¸ onlarla dünyada iyi geçinmemiz emredilmiştir. Ancak böyle bir durumda anne babaya itaat edilmez. Çünkü Allah'a isyan konusunda hiç kimseye itaat edilmez. İtaat ancak hakta ve hayırdadır.
Allah'a ortak koşmak¸ nasıl ki büyük günahların başında sayılmışsa; anne babaya karşı gelmek¸ onları incitip üzmek de büyük günahlardan sayılmıştır.
Peygamberimiz¸ anne babaya karşı gelmeyi (ukûku'l-vâlideyn) büyük günahlardan saymıştır.[5] Bir hadislerinde de Allah'ın rızasının anne babanın rızasında olduğunu; Allah'ın gazabının da anne babayı kızdırmakta olduğunu söylemiştir.[6]
Hizmette Kusur Eden
Ana-baba hakkı¸ onlara saygı ve ilgi duyma hakkında ise şöyle buyurmuştur:
“Ana ve babasının ihtiyarlık zamanlarında¸ bunlardan birine yahut ikisine yetişip de¸ bunlara gereken hürmet ve hizmette bulunarak Cennet'i hak edemeyen kimsenin burnu yerlerde sürünsün! (Bu ifadeyi üç kere tekrar etmişti.)”[7]
Savaşa katılmak için kendisinden izin isteyen Muâviye b. Cahime'ye¸ “Annen sağ mı?” diye sormuş ve şöyle buyurmuştur: “Sözlerime dikkat et! Annenin ayağı dibinde otur. Çünkü cennet oradadır. Annenin yanından ayrılma¸ çünkü cennet onun ayakları altındadır.”
Peygamberimize¸ insanlar içerisinde kendisine iyi davranmaya en lâyık olanın kim olduğu sorulmuş¸ o cevabında üç kere “Annen.” buyurmuş¸ dördüncü soruluşta ise “Baban.” diye cevap vermiştir.[8]
Buna göre annelik¸ babalıktan üç adım öndedir. Çünkü babadan farklı olarak anne¸ çocuğunu dokuz ay karnında gezdirmiş¸ dayanılmaz acılarla onu doğurmuş ve onu emzirmiştir. Çocuğun yetişmesinde annenin ayrı bir yeri vardır. Bizler¸ ana dilimizi öncelikle annemizden öğreniriz¸ onunla konuşuruz ve onunla anlaşırız. Bu sebeple annelik¸ insan yetiştirme sanatıdır¸ anneler de bu sanatın ustalarıdır. Bu yüzden ebeveynimize karşı sorumluluklarımız büyüktür.
Hikâye olunur ki¸ bir evlat hasta anasını sırtında taşıyarak ona hac görevini yaptırmış ve dönüp annesine¸ hakkını ödeyebildim mi anne¸ diye sormuş¸ annesi şu cevabı vermiştir: Ne gezer evladım. Sen beni sırtında taşıdın ama yorulunca¸ istirahat ve ihtiyaçların için yere indirdin. Bense seni dokuz ay¸ kendimden hiç ayırmadan hep karnımda taşıdım ve besledim. Ben sana büyüyesin diye bakardım. Sense bana çabuk öleyim diye bakıyorsun!
Öyleyse her namazın sonunda okuduğumuz Rabbenâ duasında “Rabbimiz¸ hesabın görüleceği günde bizi¸ anne babamızı ve mü'minleri bağışla.”[9] diye dua ettiğimiz anne babamıza karşı sorumluluklarımızın bilincinde olarak¸ vazifelerimizi yaparak¸ onların gönlünü alarak duamızın gereğini yerine getirelim.
Onları üzerek¸ onlara karşı gelerek duamıza ters düşmeyelim. Anaları ağlatanlardan olmamaya¸ onları senede birkaç gün değil her zaman¸ hayatlarında ve ölümlerinden sonra bile hoşnut etmeye gayret edelim. Anne baba hakkı ve sevgisi¸ onları huzur evlerine mahkûm ettikten sonra orada onları ziyaret emekle ödenmeyecek kadar büyük bir hak¸ engin bir sevgi ve saygı selidir.
Kadının sokağa döküldüğü¸ anneliğin aşağılandığı bir dünyada¸ insan yetiştirme üstadları olan annelerimize ve onlar kadar hakları olan babalarımıza karşı sorumluluklarımızı yerine getirelim. Anne babanın rızasıyla Rabbin rızasını kazanmaya gayret edelim.
--------------------------------------------------------------
[1] 90/Beled¸ 3.
[2] 17/İsr⸠23-24.
[3] 31/Lokmân¸ 14-15.
[4] 29/Ankebût¸ 8.
[5] Buhârî¸ Müslim.
[6] Tirmizî.
[7] Müslim¸ Ahmed.
[8] Buhârî¸ Müslim.
[9] 14/ İbrahim 41.