Gönderen Konu: La İlahe İllallah’ı Açıklayan Ayetler 2  (Okunma sayısı 58 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2146
La İlahe İllallah’ı Açıklayan Ayetler 2
« : Şubat 24, 2024, 08:12:02 ÖÖ »


La İlahe İllallah’ı Açıklayan Ayetler  2
 
  Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“İbrahim babasına ve milletine demişti ki: “Beni yaratan hariç sizin ibadet ettiğiniz şeylerden uzağım. Beni doğru yola eriştirecek olan şüphesiz O’dur. İbrahim ardından geleceklere bu sözü devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı. Artık belki doğru yola dönerler.” (Zuhruf: 26-28)

Allah (c.c) sevgili kulu ve rasulu olan muvahhidlerin imamı ve ondan sonra gelecek nebilerin babası İbrahim (a.s) hakkında şöyle buyuruyor:

İbrahim babası Azer’e ve kendi toplumunun insanları olan Babil halkı ile kralları Nemrut’a dedi ki:

“Ben sizin ibadet ettiğiniz şeylerden uzağım.”

İşte bu, “La ilahe”nin manasıdır. Çünkü İbrahim (a.s)’ın bu sözlerinden, onun bütün putlardan yani insanların Allah’tan başka ibadet ettiği herşeyden uzaklaştığını, onlardan yüzçevirdiğini anlıyoruz.

“Beni yaratan hariç” ise “İllallah”ın manasıdır. İbrahim (a.s)’ın bu sözlerinden sadece kendisini yaratan Allah’a ibadet edeceğini anlıyoruz.

“Bu sözü devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı.”

Bu ayet-i kerimede İbrahim (a.s)’ın kendisinden sonra geleceklere miras olarak bıraktığı “söz” bütün müfessirlerin icmaıyla “La ilahe illallah” sözüdür.

“Artık belki doğru yola dönerler.”

Yani gerek Mekke ehli gerekse diğer müşrikler belki İbrahim (a.s)’ı örnek alırlar da şirki terkedip, İbrahim (a.s)’ın dini olan tevhid dinine girerler ve gerçek kurtuluşa ererler.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“İbrahim ve beraberinde olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani bir zaman onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: “Biz sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinizden uzağız. Sizi reddettik. Yalnız Allah’a iman etmenize kadar bizimle sizin aranızda ebedi bir düşmanlık ve kin ortaya çıkmıştır.” (Mümtehine: 4)
 
“Biz sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinizden uzağız” demek:
 
 “Sizi Allah’tan başka şeylere ibadet etmekte olduğunuz için müslüman olarak kabul etmiyor ve reddediyoruz. Ve siz bu tutumunuzda ısrar eder, Allah’ın dinine yönelip iman etmezseniz aramızdaki düşmanlık ve kin devam edecektir” demektir.
 
Şimdi, Mumtehine: 4 ayeti üzerinde biraz duralım ve düşünelim. Çünkü bu ayet, Tağutun pratik olarak nasıl reddedileceğini ve Allah (c.c)’ın gönderdiği bütün nebi ve rasullerin dini ve milleti olan tevhidin nasıl sağlanacağını çok açık olarak göstermektedir.

“İbrahim ve beraberinde olanlarda sizler için güzel bir örnek vardır.”

Ayette zikredilen “güzel bir örnek”ten kasıt; farz olan yani; uyulması her müslümanın üzerine farz olan güzel bir örnek demektir.
 
Bunun delili ise;
 
1- İbrahim (a.s)’in milletini açıklayan surenin sonunda Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Andolsun, onlarda sizler için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar için güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirecek olursa... Şüphesiz Allah, Ganiy’dir, Hamid’dir.” (Mümtehine: 6)

2- Allah (c.c) bir başka ayette bu konuyla alakalı olarak şöyle buyuruyor:

“İbrahim’in milletinden, kendini bilmeyenden başka kim yüz çevirir?” (Bakara: 130)

3- Bir başka ayette şöyle buyuruyor:

“Sonra sana, Hanif olan İbrahim’in milletine uymanı vahyettik. O, müşriklerden değildi.” (Nahl: 123)

Ayeti kerimede görüyoruz ki; İbrahim (a.s) ve beraberinde olanlar, kavimleri şirki terketmediği için onlarla bundan böyle aralarında düşmanlık ve kin başgösterdiğini ilan ediyorlar.

Düşmanlık kişinin hareket ve davranışlarıyla belli olur ve kendini gösterir. Kin ise kişinin birini kalbiyle sevmemesidir.

İbrahim (a.s) ile beraberinde olanlar kavimlerini ve onların Allah’tan başka ibadet ettikleri şeyleri terkedip uzaklaşıyorlar. Kavimleri şirk içinde oldukları için onları müslüman olarak kabul etmiyorlar. Onlarla dostluk ilişkilerini kesiyorlar ve aralarında bitmez tükenmez bir düşmanlık ve öfke başgösteriyor.

İşte bu “La ilahe”nin manasıdır.

İbrahim (a.s) ve beraberindekiler şirkin her çeşidini reddedip Allah’ın dinine yöneliyor ve tüm ibadetlerini yalnızca O’na yapacaklarını, O’na ibadetten ayrılmayacaklarını belirtiyorlar. Bu ise “İllallah”ın manasıdır.

Ayette “düşmanlık” sözü “kin” sözünden önce zikredilmiştir. Çünkü düşmanlık göstermek, kin beslemekten daha önemlidir. Zira insan kalben müşriklere buğzedebilir fakat onlara düşmanlık göstermeyebilir. Böyle bir durumda, Allah’ın farz kıldığını yerine getirmemiş olur. Tağuta ve tağuta ibadet edenlere karşı düşmanlık göstermedikçe tağut reddedilmiş sayılmaz. Ayrıca tağuta gösterilmesi gereken düşmanlık ve kinin çok açık olması gerekir.

Bil ki! Kin sadece kalpte kalır, etkisi ve alametleri belli olmaz ve düşmanlıkla beraber olmazsa, daha açıkçası kafirlerle olan ilişki kesilmezse işte o zaman düşmanlık ve kin belli olmamış olur. Böylece ayetteki “başlamıştır” şartı yerine getirilmemiş olur. Çünkü ayette “bede” lafzı; “başladı”, “apaçık belli oldu” manasındadır.

Ayrıca normalde kin, düşmanlıktan önce zikredilmesi gerekir. Çünkü önce kin, sonra düşmanlık olur. Kin beslemek, kalbin amelidir. Düşmanlık yapmak ise bedenin amelidir.

Bedenin ameli de kalbin ameline bağlıdır. Fakat Allah (c.c), hikmeti gereği bu ayette düşmanlığı kinden önce zikretmiştir.
 
Şeyh İshak b. Abdurrahman şöyle dedi:
 
“Kafirlere kalple kin beslemek yeterli değildir. Zira düşmanlık ve kin açıkça belli olmalıdır...” Sonra Mümtahine: 4 ayetini zikrederek sözlerine şöyle devam etti:

“Allah’ın bu ayetteki beyanını açıklayışına dikkatle bak! Çünkü bundan daha açık bir açıklama yoktur. Allah ayette: “...başlamıştır.” buyuruyor. Bu ise; “ortaya çıktı, göründü” manasındadır.

Dini açıkça ortaya koymak işte budur. Düşmanlığı açık bir şekilde yapmak ise; kafirleri açık bir şekilde tekfir etmek ve onlardan bedenen ayrılmakla olur.” (Eddureris Seniye cüz 7 s: 141 cihad bölümü)
 
Şeyh Süleyman b. Sehman, Mümtehine ayeti hakkında şöyle dedi:
 
“İşte bu, İbrahim aleyhisselam’in milletidir. Allah-u Teâlâ, İbrahim aleyhisselam’ın milleti hakkında şöyle buyuruyor:

“İbrahim’in milletinden, kendini bilmeyenden başka kim yüz çevirir?” (Bakara: 130)       

 Allah-u Teâlâ’nın düşmanlarına düşmanlık göstermek, bu düşmanlığı apaçık bir şekilde ortaya koymak, onlardan çok uzak durmak, onlarla dost ve  haşir neşir olmamak her müslümana farzı ayn olan amellerdir.” (Durerus Seniye 7. bölüm. cihad bölümü s: 121)
 
İbn Cerir Taberi şöyle der:       
 
“Ey müminler, şüphesiz ki sizin için, Allahın düşmanlarını dost edinmeme bakımından İbrahim’de ve onunla birlikte olan müminlerde güzel bir örnek vardır. İbrahim ve onunla birlikte olanlar, Allah’ı inkar eden ve tağutlara ibadet eden kavimlerine şöyle demişlerdi:

“Biz sizlerden de Allahtan başta ibadet ettiğiniz put ve tağutlardan da beriyiz. Biz, sizin, Allah’dan başkasına ibadet etmenizi reddediyoruz. Bu batıl dininizi inkar ediyoruz. Sizin yalnızca Allah’a iman edip onu birlemenize kadar bizimle sizin aranızda ebedi olarak düşmanlık ve kin ortaya çıkmıştır. Bu düşmanlık ve kini, yalnızca Allaha kulluk etmeniz giderir.

Ey müminler, kâfirlere karşı tavır almanızda, İbrahim ve onunla birlikte İman edenlerde sizin için güzel bir örnek vardır.” (Taberi Tefsiri)
 
Fahrettin Er-Razi şöyle der:
 
Müfessirler şöyle demişlerdir:

“Allah Teâlâ, İbrahim ve ona tabi olanların ashabının, kavimlerinden teberrî ettiklerini, onlara düşman kesildiklerini ve onlara, “Biz sizden uzağız” dediklerini haber vermiş, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellemin ashabına da, İbrahim ve ashabına uymalarını ve onların bu sözlerini örnek almalarını emretmiştir. Ferra, ayetin anlamının şöyle olduğunu söylemiştir:

     “Ey Hatıb ibn Ebî Belte’a, İbrahim’in ehlinden teberrî etmesi hususunda, sen onu örnek almaz mısın? Çünkü Cenâb-ı Hakk, (İbrahim (a.s) hakkında), “Onlar kavimlerine, “Biz, sizden ... kesin olarak uzağız” demişlerdi” (Razi Tefsiri)
 
Ebulleys şöyle diyor:
 
“Yani, İbrahim (a.s) da olan “güzel örnek”i göz önünde bulundurmanız üzerinize vaciptir. Neden örnek almazsınız? O İbrahim a.s)’ in yolu görgülü-muhteşem bir yoldur. Siz ona uyunuz. Nitekim o İbrahim (a.s)’ e inanan mü’minler kâfirlere:

     “Biz sizden değiliz. Bizimle sizin aranızda apaçık düşmanlık vardır. Asla hiçbir zaman dostluk kuramayız sizinle. Ama siz bizim gibi Allah-u Teâlâ’nın birliğine (Tevhide) inanırsanız, o takdirde bu şartla dost oluruz.” dediler.

Size de yaraşan ve hatta vacip olan, yaşadığınız devrin münkirlerine, müşriklerine aynı sözleri söyleyebilmenizdir.” (Ebulleys Semerkandi Tefsiri)
 
İbni Teymiye bu ayet hakkında şöyle diyor:
 
“Burada yüce Allah, müşrikler tek ve ortaksız Allah’a iman edinceye kadar, onlara karşı düşmanlıklarını ve nefretlerini ortaya koyan İbrahim ve beraberindekilerin mü’minler tarafından örnek alınmasını emrediyor. Şimdi bu emir nerede, iyiye iyi ve kötüye de kötü demeyenlerin çarpık anlayışları nerede!..”

İbni Teymiye bu ayetle ilgili başka bir yerde diyor ki:

“Allah’tan başkasına sığınmaktan beri olduğunu kast etmiştir. Allah’a sığınmak, Allah’a ibadetin kapsamına girer. İbrahim’in sözlerinin bir bölümü de buna delalet etmektedir. Çünkü, Allah’tan başkasına ibadet etmekten veya Allah’tan başkasına tevekkül etmekten teberri etmeleri bir zorunluluktur. Bu, yüce Allah’ın uğruna peygamberler gönderdiği ve kitaplar indirdiği tevhidin gerçekleşmesi demektir....”  ( Feteva c:8 )
 
Şeyh Abdurrahman b. Hasan şöyle diyor:
 
“Mümtehine Suresinin 4. ayeti İbrahim’in de (a.s.) diğer peygamber kardeşleri gibi Allah-u Teâlâ’nın dini üzere olduğunu gösteriyor.

İbni Cerir (r.h.) bunları söyleyerek onun şöyle dediğini belirtir:

“... Onlar kavimlerine demişlerdi ki: “Biz sizden ve sizin Allah’tan başka ibadet ettiğiniz şeylerden uzağız. Sizi tekfir ediyoruz. Siz bir olan Allah’a iman edinceye kadar bizimle sizin aranızda ebedi bir kin ve düşmanlık vardır.” (Mümtehine: 4)

Bu konuda İbrahim (a.s.) kendisine uyulacak güzel bir örnek olarak gösteriliyor ve şöyle buyruluyor:

     “İbrahim’in babasına söylediği: ’Senin için Allah’tan bağışlanma dileyeceğim. Fakat Allah’tan sana gelecek bir şeyi savmaya gücüm yetmez’ sözü dışında, İbrahim ve onunla beraber olanlarda, sizin için uyulacak güzel bir örnek vardır.”

Allah-u Teâlâ, yine dostu İbrahim’den (a.s.) söz ederek, onun, babasına şöyle dediğini bildiriyor:

“(İbrahim dedi ki) Sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinizden uzaklaşıyorum...” (Meryem: 48)

“(İbrahim) onlardan ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinden uzaklaşınca ona İshak ve Yakub’u bağışladık ve hepsini de nebi yaptık.” (Meryem: 49)

Tevhidi gerçekleştirmek; şirkten uzaklaşmak, müşriklerle ilişkileri kesmek, onlardan ayrılmak ve onlara düşmanlık gösterip buğz etmekle mümkün olur.     

Bu yola giren bir kimsenin daha yolun başında “bu yoldan gidenler azdır“ diyerek endişeye kapılmaması gerekir.” (Fethu’l Mecid)
 
Süleyman b. Abdullah şöyle diyor:
 
“İşte bu bakımdan şirkten ve müşriklerden kaçınıp uzak durmak gerekir. Nitekim bu gerçeği yüce Allah şöyle açıklamaktadır:

“İbrahim ve beraberinde olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani bir zaman onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: “Biz sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinizden uzağız. Sizi reddettik. Yalnız Allah’a iman etmenize kadar bizimle sizin aranızda ebedi bir düşmanlık ve kin ortaya çıkmıştır.” (Mümtahine: 4)

Ayette yer alan “ve onunla beraber olanlarda” sözünden maksat, İbni Cerir Taberi’nin de belirttiği gibi; rasullerdir.

İşte bu ayet, Muhammed b. Abdu’l Vehhab’ın anlattıklarına delil oluşturmaktadır.

Ayet;

- tevhide daveti,

- şirkten uzaklaşmayı, 

- şirki reddetmeyi,

- tevhid ehline dostça davranmayı, onlara destek olmayı içermekte ve aynı zamanda tevhide zıt olan şirk amelleri işleyerek tevhidden ayrılanları da tekfir etmeyi gerektirmektedir.

Şöyle ki; bir kimse şirk koşuyorsa, o kişi tevhidi terketmiş demektir. Çünkü şirk ile tevhid birbirine zıttırlar, ikisinin birarada bulunması mümkün değildir. Nerede şirk varsa, orada tevhid yoktur. Allah-u Teâlâ şirk koşanlar hakkında şöyle buyurmuştur:

“Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşarlar. (Ey Muhammed!) De ki: “Küfrünle biraz eğlen; çünkü sen, muhakkak Cehennem ehlindensin!” (Zümer: 8)

Yüce Allah, bu ayette de olduğu gibi, ibadette kendisine şirk koşanların kafir olduklarını bildirmektedir.

Kur’an-ı Kerim’de bu manadaki ayetler çoktur.

Bir kimsenin muvahhid olabilmesi için kesinlikle şirki terkedip ondan uzak durması ve şirk koşanları da tekfir etmesi gerekir.” (Ed-Delail)

Şeyh Muhammed b. Abdullatif b. Abdurrahman bu ayet hakkında şöyle dedi:

“Yeryüzünde meydana gelebilecek en büyük fitne, şirk ve fesat;

Müslüman ile kafirlerin, Allah-u Teâlâ’ya itaat edenle karşı gelenlerin karışmasıdır.

- Onlar karıştığında İslam nizamının dengesi bozulur.

- Tevhid akidesinin hakikati belli olmaz ve kaybolur.

- Sonuçta büyüklüğünü sadece Allah-u Teâlâ’nın bildiği şer meydana gelir.

İslam’ın hakim olması, Emri bi’l maruf Nehyi ani’l münker müessesinin işlemesi ve cihad bayrağının yükselmesi ile olur.

Allah-u Teâlâ için sevmek, Allah-u Teâlâ için buğzetmek ve Allah-u Teâlâ’nın dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmakla olur.

Buna delalet eden bir çok ayet vardır.” (Eddurerus Seniye – Cihad Bölümü)
 
Abdullah b. Abdurrahman şöyle dedi:
 
“Abdullah b. Abdurrahman şöyle dedi:

İbrahim’den (a.s.) başka, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile ashabının kavimlerinden ayrılıp uzaklaşmaları ve onlara düşmanlık göstermeleri de bizim için örnek oluşturmaktadır. Sa’d (r.a.) ile annesi arasında geçen olay da bunu açık bir şekilde gösteren bir olaydır.

Yine yüce Rabbimizin İbrahim’le (a.s.) ilgili olarak haber verdiği şu ifadeler de bizim için örnek oluşturmaktadır:

“Sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiğiniz şeylerden uzaklaşıyoruz...” (Meryem: 48)

Yüce Allah Ashab-ı Kehf hakkında da şöyle buyuruyor:

“Madem ki siz, onlardan ve onların Allah-u Teâlâ’nın dışında ibadet ettikleri varlıklardan uzaklaştınız, o halde mağaraya sığının...” (Kehf: 16)

Allah-u Teâlâ, bu muhkem ayetlerde onların öncelikle müşriklerden ayrıldıklarını, mabudlarından önce müşriklerle ilgi ve alakalarını kopardıklarını haber veriyor.

Şimdi bu gerçekler karşısında günümüzün alimleri  neredeler?

Bu kelimenin manasını dünün cahil kafirlerinin bildikleri kadar bile kavrayamıyor ve gerekleriyle amel etmiyorlar. Halbuki Allah-u Teâlâ’nın, mülkünde hiçbir ortağı olmayıp tek olduğu ve O’ndan başka ibadete layık ilah bulunmadığını bildirmek için din, tevhid kelimesiyle gönderildi, nebi ve rasulleri de bununla Allah-u Teâlâ’nın şanını yücelttiler.” (Tevhid)
 
Şeyh Hamed b. Atik bu ayet hakkında şöyle dedi:
 
“Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyurdu:

“Muhakkak ki biz sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinizden uzağız.”

Bu ayetin incelikleri çoktur. Allah-u Teâlâ ayette putlardan önce putlara ibadet edenlerden beri olmayı zikretmiştir.

Bunun sebebi putlara ibadet edenlerden beri olmanın putlardan beri olmaktan daha önemli olmasıdır.

Çünkü putlardan beri olan, fakat onlara ibadet edenlerden beri olmayan kimse, üzerindeki farzı yerine getirmiş olamaz.

Ancak müşriklerden beri olursa, onların ibadet ettiklerinden de beri olmuş olur.

Bu, Allah-u Teâlâ’nın şu ayetine benzer.

“(İbrahim dedi ki) Sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinizden uzaklaşıyorum...” (Meryem: 48)

Bu ayette de İbrahim (a.s)’in önce putlara ibadet edenlerden, sonra da putlardan ayrıldığı geçmektedir. Buna benzer bir diğer ayet de şöyledir:

“(İbrahim) onlardan ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinden uzaklaşınca ona İshak ve Yakub’u bağışladık ve hepsini de nebi yaptık.” (Meryem: 49)

İşte bu inceliğe çok önem ver. Çünkü bu incelik, Allah-u Teâlâ’ın düşmanlarına düşman olmanın kapısını sana açar.

Şirk işlemeyen nice insan vardır ki bunlar şirk ehlinden beri olmamışlardır. Bu sebeple müslüman değildirler, çünkü, rasullerin bildirdiği dine uymamışlardır.” (Sebil’in Necati Ve’l Fikak)
 
Abdullah el-hanefi bu ayet hakkında şöyle diyor:
 
“Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“İbrahim ve beraberinde olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani bir zaman onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: “Biz sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinizden uzağız. Sizi reddettik. Yalnız Allah’a iman etmenize kadar bizimle sizin aranızda ebedi bir düşmanlık ve kin ortaya çıkmıştır.” (Mumtehine: 4)

İbrahim’in Bu Alandaki Önderliği:

Sizler benim ve sizin düşmanlarınızı nasıl dost edinirsiniz? Atanız İbrahim’in yolunda gitmez misiniz? O sizin için güzel bir örnek teşkil etmektedir. Allah dostu atanız İbrahim’de sizler için pek hoş ve güzel bir numune vardır. Onunla beraber bulunan mü’minler de bu hususta sizler İçin örnektirler. Çünkü onlar milletlerine şöyle demişlerdi:

Biz, sizden ve ibadet etmekte olduğunuz putlardan uzağız. Size aldırış etmiyoruz. Atalarınızın ve sizlerin tanrılarına iltifat etmiyoruz. Bilakis sizi protesto ediyoruz. Bizlerle sizler arasında dostluk değil de düşmanlık zuhur etmiştir. Aramızda sadakat değil de kin ve öfke her zaman için ortada olacaktır.

Evet bütün bunlar sırf Allah’a iman etmeniz ve şirkinizi inkâr etmeniz içindir. İbrahim’in sözlerine ve fiillerine uyun.” (Furkan Tefsiri (Hicazi)
 
Seyyid Kutup şöyle diyor:
 
“Bu, sürec gelip geçen Allah-u Teâlâ’nın dinine inanmış ve Allah-u Teâlâ’nın bayrağı altında yaşamış kimselerin kafilesidir. Bu kafile, yapılması gerekeni yaparak gelip geçmiştir. Bu, inanmış kimselerin, kendi kavimlerinden, kavimlerinin mabutlarından ve bu mabutlara ibadet etmekten uzaklaşmalarıdır. O da, kafir kavimlerini reddedip Allah’a iman etmekten ibarettir. Kavimleri, sadece Allah’a iman edinceye kadar aralarında ebediyyen sürecek bir düşmanlık ve buğuz söz konusudur. Bu, bir kesin ayrılıştır. Akide ve iman bağı kesildikten sonra geriye başka hiç bir ortak bağ bırakmayan bir ayrılıştır...” (Fizilalil Kur’an  Mümtehine: 4. AyetininTefsiri)
 
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“İbrahim ve beraberinde olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani bir zaman onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: “Biz sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinizden uzağız. Sizi reddettik. Yalnız Allah’a iman etmenize kadar bizimle sizin aranızda ebedi bir düşmanlık ve kin ortaya çıkmıştır.” (Mümtehine: 4)

Andolsun ki İbrahim’de ve O’na iman edip onunla birlikte olanlarda müslümanlar için güzel bir örnek vardır. İbrahim ve beraberindeki mü’minlerde küfür ve şirkten, kâfir ve müşriklerden uzaklaşma konusunda müslümanlar için uyulacak, takip edilecek güzel örnekler vardır.

Onlar küfrü ve şirki tercih etmiş toplumlarına şöyle demişlerdi:

“Biz sizden de, sizin anlayışlarınızdan da, sizin hayat programlarınızdan da uzağız. Sizin Allah berisinde itaat ettiklerinizden uzağız. Sizin dininizi, yolunuzu, yaşam biçiminizi, hayat programınızı inkar ediyoruz. Allah’a teslim olmuş, iradesini Allah’a teslim etmiş bir Müslüman olarak bizim sizinle, sizin dininizle, ekonomi anlayışınızla, siyasal yapılanmalarınızla, hukuklarınızla, kazanma-harcama anlayışlarınızla, eğitim, evlenme, boşanma anlayışlarınızla, tüm hayat anlayışlarınızla bir ilgimiz yoktur. Biz sizden ayrıyız, sizden uzağız. Bizimle sizin aranızda küfür ve şirki bırakıp yalnız Allah’a Allah’ın istediği gibi inanacağınız ana kadar ebedî bir düşmanlık ve öfke baş göstermiştir. Kalbimizde bir düşmanlık vardır. Ne zaman ki sizler de bizim gibi Allah’a iman eder, Allah’ın istediği bir hayata evet dersiniz, ancak o zaman size olan düşmanlığımız ve kinimiz son bulur. Çünkü bizim size olan düşmanlığımızın sebebi Allah’tır. Sizler Allah’a, Allah’ın istediği gibi inanmadığınız sürece bilesiniz ki, bizler ebediyen sizden uzaklaştık ve ebediyen size buğz ve düşmanlık besleyeceğiz.” 

Allah’ın elçisi İbrahim (a.s) ve onun yolunun yolcuları işte böylece küfürden, kâfirlerden, kâfirlerin tüm bozuk düzenlerinden uzaklaşıyorlardı. Rabbimiz işte bunu bize örnek olarak anlatıyor ve “Ey Müslümanlar bu konuda sizler için çok hoş bir örnek var.” buyuruyor. Sizler de tıpkı imamınız, büyük atanız gibi kâfirlerden, küfürden, şirkten, şirk anlayışlarından uzaklaşmak zorundasınız. Sizler de bunu demek zorundasınız.

Küfür ve şirk bataklığında yüzen ey müşrikler:

“Bizler sizin şirklerinizden de, şirk koştuklarınızdan da, şirk âdetlerinizden de, şirk sistemlerinizden de uzağız. Bizler Allah’a teslim olmuş Müslümanlarız. Bizim kulluk anlayışımızla sizinkilerin uzak ve yakından en ufak bir benzer yanı yoktur!”

“Ben Allah’a inandım!..” Yetmez bu… Allah’a inanmakla beraber Allah’tan başkalarından uzaklaşmakta şarttır.

Allah’a imanla beraber Allah’tan başkalarına itaati reddetmek de şarttır.

Müslümanlar şunu kesinlikle bilmelidirler ki, tamamıyla cahiliyeden ve cahiliye anlayışlarından ayrılmadıkça kendilerine Allah’ın yardımı gelmeyecek, Allah’ın vaadi gerçekleşmeyecektir. Onlar cahiliyenin karşısına dikilip (yeri ve zamanı geldiğinde) açıkça onu reddetmedikçe, onlardan ayrıldıklarını açıkça ortaya koymadıkça zafer asla müyesser olamayacaktır. Zafer ve Allah’ın yardımı gelmediği gibi, böyle hem Allah’a inanır hem de başkalarının rubûbiyetine ve ulûhiyetine inanırsak, bilelim ki bu yaşadığımız hayat Allah’ın istediği Müslümanlık da olmayacaktır.
 
Bu ayetin delalet ettiği üzere, tağutu reddin şekli ve sıfatı şu üç şekilde özetlenebilir:
 
1-  Müşriklerden, mürtedlerden ve tağutlardan beri olmayı ilan etmek.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor

“Biz sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinizden uzağız...”

2-  Onların ve tağutlarının düşüncelerini, bütün müesseselerini, kanunlarını ve anayasalarını reddettiğini ilan etmek, onların kanun ve sistemlerini kabul edenleri tekfir etmektir.

“Sizi reddettik....”

3-  Onlara, sistemlerine ve içinde bulundukları durumlarına karşı düşmanlık ve kin gösermek ve onlarla mümkün olduğu kadar el ve dille cihad etmektir.

“Bizimle sizin aranızda, bir olan Allah’a iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır.”

Bu cihad, bu düşmanlık ve bu kin, onlar tamamen Allah’a iman edip teslim oluncaya yani, tağutları tekfir edip onlardan uzaklaşıncaya kadar sürecektir. Arada, kesinlikle hiç bir anlaşma ve uzlaşma noktası yoktur.

Allah-u Teâlâ, müminlere dost; kafir, müşrik ve küfür üzerinde ısrar edenlere düşman olmanın imanın en sağlam, en büyük rükunlarından olduğunu, bu rükun yerine getirilmediği zaman yeryüzünde büyük bir fesatın olacağını bildirmiştir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Muhakkakki iman edenler, hicret edenler, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, (muhacirleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte onlar birbirlerinin dostudurlar! İman eden ancak hicret etmeyenlerle, onlar hicret edene kadar sizin hiçbir dostluğunuz olamaz. Eğer, din konusunda sizden yardım isterlerse, aranızda anlaşma olmayan topluluklara karşı onlara yardım etmeniz gerekir. Allah, yaptıklarınızı görendir. Küfredenler, birbirlerinin dostlarıdır. Eğer bunu yapmazsanız (birbirinize dost olmazsanız) yeryüzünde fitne ve büyük bir fesad olur.” (Enfal: 72-73)

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyurmaktadır:

“Eğer müminleri dost edinmeyip küfür ve şirk üzerinde ısrar edenlere dost olur, onlara düşman olmaz ve böylece iman ehline düşman olursanız yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat olur. Çünkü hak ile iman şirk ile tevhid karışır. Tevhid inancı bulanır. Allah-u Teâlâ’nın; “sadece O’na ibadet edip hiçkimseyi O’na ortak koşmama”yı bildiren emri kaybolur ve İslam şeriatinin pratiği ortadan kalkar.

Allah-u Teâlâ’ya yemin ederim ki, bu dünyada, batıl ve ehlinden bugün beri olmayan, şüphesiz ahirette ondan beri olmayı ve dünyaya geri dönmeyi temenni edecektir. Ama ne yazık ki bu olmayacak ve o günkü pişmanlık sahibine bir şey kazandırmayacaktır. Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak şöyle buyuruyor:

“O gün yüzleri ateşe çevrilenler derler ki: “Keşke Allah’a ve rasulüne itaat etseydik. Rabbimiz! Biz,  kendi liderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik. Ve onlar bizim yolumuzu saptırdılar. Rabbimiz onlara azabtan iki kat ver ve onlara büyük lanet et!” (Ahzab: 66-68)

“O vakit tabi olunanlar, tabi olanlardan ayrılarak uzaklaşmıştır ve (her iki taraf da) azabı görmüştür ve onların (aralarındaki) bütün bağları da kopup parçalanmıştır. Tabi olanlar: “Ah keşke bir kere daha (dünyaya) döndürülsek de onların  bizden ayrılarak uzaklaştıkları gibi biz de onlardan ayrılarak uzaklaşsak!” derler.  Allah böylece onlara işledikleri amelleri hasretler (pişmanlıklar) halinde gösterecektir. Ve onlar ateşten çıkacak da değillerdir.” (Bakara: 166-167)

Allah-u Teâlâ’nın muvahhid kullarından olmak isteyen, bu asrımızın yesağının kanunlarından, bu kanunları koyanlardan, bu kanunlara tabi olan ve onu müdafa edenlerden beri olmalı, iğrenç olan bu yeni dine ve ona tabi olanlara ise, bu dine bağlandıkları müddetçe düşman olup onları tekfir etmelidir.

İşte bu, İbrahim (a.s)’in milletinin dini ve bütün nebi ve rasullerin dinidir. Bu ise; bütün ibadetleri ihlaslı bir şekilde sadece Allah-u Teâlâ’ya yapmak, şirkin ve müşriklerin her çeşidinden beri olmak manasına gelen tevhid kelimesidir ve insanlar ilk olarak buna davet edilirler.
 
Yukarıda da ifade edildiği gibi kişinin müslüman olabilmesi için sadece sahte ilahları reddedip, bütün ibadetleri yalnız Allah’a yapmış olması yeterli değildir. Aynı zamanda tağutlara itaat edenleri tekfir etmesi, onları müslüman olarak kabul etmemesi, tağutlara ve onların uşakları olan diğer müşriklere sevgi ve dostluk göstermemesi, onlardan uzak olması, onlarla beraber hareket etmemesi gerekir. Yüce olan Allah bunu yukarıdaki ayette açıkça belirtiyor.

Allah (c.c) ayette: İbrahim ve beraberinde olanlarda bizim için uyulması gereken güzel bir tutum olduğunu bildiriyor. Ayette onların yalnız Allah’a iman edip, Allah’tan başka ibadet edilen ilah ve tağutlardan ve tağutlara ibadet eden kimselerden de uzak oldukları, kavimlerini müslüman olarak kabul etmedikleri, onlara karşı kalplerinde hiçbir sevgi duymayıp onlara kin duydukları ve bunu da onlara karşı düşmanlık ederek hareketleriyle gösterdikleri belirtiliyor. İşte La ilahe illallah’ın gerçek manası budur.

Kişi bu kelimeyi bu şekilde kabul edip bu kelimeye uygun olarak yaşar ve bu kelimeyi bozacak hareketlerden kaçınırsa işte ancak o zaman müslüman olur.

Allah (c.c) mü’minlerin sıfatlarını belirtirken şöyle buyuruyor:

“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir milletin babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da akrabaları olsa bile Allah’a ve rasulüne karşı gelenlere sevgi beslediklerini göremezsin. İşte Allah imanı bunların kalplerine yazmış ve katından bir nur ile onları desteklemiştir. Onları altlarından ırmaklar akan içinde temelli kalacakları cennetlere koyar. Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da Allah’tan razı olmuştur. İşte bunlar Allah’tan yana olanlardır. İyi bilin ki saadete erişecek olanlar Allah’tan yana olanlardır.” (Mücadele: 22)       

Allah (c.c) bu ayette en yakın akraba dahi olsa kafirleri seven, kafirleri destekleyen, geçerli bir mazeret olmaksızın onlarla haşir-neşir olan kişinin iman iddiasının geçersiz olduğunu bildiriyor.
 
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“İbrahim ve beraberinde olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani bir zaman onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: “Biz sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinizden uzağız. Sizi reddettik. Yalnız Allah’a iman etmenize kadar bizimle sizin aranızda ebedi bir düşmanlık ve kin ortaya çıkmıştır.” (Mümtehine: 4)

Bu ayetten çıkan incelikler:     

1- Bu ayet La ilahe illallah’ı açık bir şekilde ortaya koymaktadır.                           

2- Allah-u Teâlâ eski ümmetlerin kıssalarını bu ümmete de, ibret alması için açıklamış oluşu.

3- İbrahim (a.s)’ın Muvahhidlerin önderi olması ve onun  şahsında yaşadıkları bu ümmete delil ve ibret oluşu.

4- İbrahim (a.s)’ın Kavmiyle redleşmesi.

5- İbrahim (a.s)’ın önce kavminden uzak olduğunu belirtmesindeki asıl neden; Allah’dan başka sahte ilahlara ibadet etmiş olmalarından ve küfürlerine rıza göstermeyişindendir.

6- Tağuta ibadet edenleri reddetmek tağutun da reddini gerektirir.

7- Tekfir etmeyeni tekfir etmenin delilidir.

8- Sadece tağutu reddetmenin yeterli olmadığı, tağutu reddetmeyenlerinde reddedilmesi gerektiği.

9- Sizi reddettik derken. Sizi cemaat olarak topluluk olarak istisnasız reddettik demektir.

10- Düşmanlığın ebedi oluşundaki asıl neden kavminin tağutu reddetmeyişi ve Allah’ın istediği şekilde iman etmeyişleridir.

11- Müslümanların kafir ve müşriklere karşı kininin devam edişi, onların tağutu reddetmeyişlerindendir.

12- Tağutu reddetmeyenleri reddetmek tağutun reddini gerektirir. Sadece tağutu reddetmek reddetmeyenlerin reddini gerektirmez.

13- Tağuta ve tağuta ibadet edenlere karşı düşmanlık göstermedikçe tağut reddedilmez.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41