Gönderen Konu: Evde Söz Kimde  (Okunma sayısı 398 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 6954
Evde Söz Kimde
« : Ağustos 24, 2023, 07:39:52 ÖÖ »


Evde Söz Kimde

Hangi kalpte, ailede, evde, şehirde, ülkede, partide, vakıfta, dernekte, şirkette, cemaatte söz (yönetim/egemenlik/düzen) sorunu yok?

Söz/hüküm ancak Allah ve Resulü'nün olduğunda sorunlar adaletle çözülür. (Ahzab/36, Hucurat/1)

“Hubbu riyaset”/başkanlık tutkusu en güçlü duygularımızdan olunca, kavgalar da söz/egemenlik kavgası olarak ortaya çıkıyor. Firavun’luk, Haman'lık, Karun’luk, Bel'am’lık, tağutluklar... Hep “ben"den değil midir? İnsan kendisini güçlü/ ihtiyaçsız görünce azar, tağutlaşır. (Alak/6-7) Nefsini/hevasını ilah edinebilir? (Furkan/43) Nefsini arındıran kurtulur. (Şems/9-10)

Bir süre önce torunlarımız evde “evcilik” oynuyor, biri misafirini ağırlıyorken bir konuda aralarında söz kavgası yaşıyorlar. Ev sahibi konumundaki, ötekine diyor ki:

“Bu ev benim; burada benim sözüm geçer”... Bu, basit ama çok önemli bir cümle; bir hakikatin ifadesi… Öyle ya mülk/ev kiminse, söz de, egemenlik de onun olmalı, değil mi?

Evlerde “söz” sahipliği, düzen kurma, düzenleme hak ve özgürlüğüdür de. Evlerde kavgalar bu düzenle ilgili olarak da sürdürülür. Evde, şehirde, ülkede düzeni kim kurmalı? En güzel söz/hüküm düzenleyen, düzen koyan Rahman’dır. Tabiata koyduğu “kevni” düzeni de muhteşemdir (Mülk/3); adalet için teklif ve tavsiye buyurduğu şer’i düzeni de öylece üstün, eşsiz, benzersiz ekmel ve muhteşemdir. (Maide/3, Hadid/25, Nahl/90)

Riyaset sevgisi, servet, iktidar, şöhret, itibar tutkunluklarıyla müptelayız. “Evde reis kim olmalı?” sorusunun doğru cevabı: İlahi hükümler/sözler, herkesi bağlamalı.

Aslına bakılırsa yeryüzündeki çoğu kavgalar, çatışmalar, ihtilaflar, savaşlar söz/egemenlik kavgası değil mi?

“Ben”, “benim”, “bencillik”, nefsimizin öne çıkan özelliklerinden... Söz, nimetler, itibar, riyaset de, görüş de vb. benim olsun; senin veya başkasının olmasın...

Bu kavga bizim kalbimizde/kalp evimizde başlar. Beden ülkemizin yönetim merkezi kalp evimiz ya... Orada akıl; vahye uyar, nefis ve şeytana uymazsa o zaman kalp evinde, dolayısıyla tüm beden ülkesinde adalet, barış ve huzur olur. Aksi takdirdeyse zulüm, mutsuzluk olur.


Kalp evimiz, ikamet ettiğimiz evimiz, mahallemiz, köyümüz, şehrimiz, ülkemiz, dünyamız birer ev konumunda değil mi?

Malik, mülkünde dilediği gibi tasarruf edebilendir. Biz insanlar ne kalp evimizin ne de öteki evlerin gerçekte malikleri değiliz; intifa/sınırlı yararlanma hakkına sahipleriz. Evlerimizde sınırlı, geçici yararlanma hak ve özgürlüklerimiz var. Tüm kâinatta/evrende gerçek mülkiyet/egemenlik, hüküm, ancak her şeyi yaratan Rabbülaleminindir. (Fatiha, Yasin/83, Mülk/1)

O (c.c) tüm evrende her an tam tasarrufta/yaratmadadır. (Rahman/29) O dilemeden yaprak bile sallanmaz; O’nun (c.c) ilmi, kudreti, yaratmasıyla olur her “ol”an/şey... (Yasin/83)

İnsan da “eşrefi mahlukat” olarak, Rahman’ın yeryüzündeki halifesi (Bakara/30) konumunda... Malik olan Rahman’ın emanetleriyle/nimetleriyle kulluk sınavında (Araf/172, Mülk/2, İnsan/2, Enbiya/35)

Yeryüzünde, gurbetteki yolcularız. Dünya evi bizim değil. Ev sahibi Rahman’dır. Bizler de misafir konumundayız.

Ev sahibi gibi değil, misafir gibi yaşamak/haddimizi aşmamak sorumluluğundayız. Bunun için evrenin Hükümdarı’nın emir ve yasaklarına/hükümlerine, ölçülerine, İlahi iradeye uygun yaşamak sorumluluğundayız. Aksi takdirde, evlerin Maliki’ne karşı saygısızlık etmiş oluruz. Kaldı ki, evlerdeki kuralları Rahman, biz kulların yararları/zararlardan korunmamız için koymuştur. Yoksa O’nun (c.c) bizim itaatimize/kulluğumuza ihtiyacı yoktur.

O (c.c) Samed’dir. (İhlas/2) Hiçbir şeye muhtaç değildir. Her şey, hepimiz her an O’na (c.c) muhtaç durumundayız.

Şu halde gerçekte söz/hüküm/egemenlik mutlak olarak ancak, sadece Allahu Teala'nın yetkisindedir. Kulları üzerinde emir ve yasak, haram ve helal koyma hak ve etkisi ancak O’ndadır. Peygamberlerin (a.s) bile O’nun (c.c) haramlarını helal, helallerini de haram kılma yetkisi yoktur. Bu, kulluk/ubudiyet sınırları aşıldığında/rububiyet sınırları ihlal edildiğindeyse “affedilmez” en büyük zulüm/günah (şirk) söz konusu olur: maazallah. (Nisa/48, 116, Lokman/1/13)

Özetle; egemenlik hiçbir kimsede, grupta, kimlikte değil sadece ve ancak Allahu Teala’dadır.

Tevhidimizin/şehadetimizin/kulluğumuzun anlamı budur. Lâ ilahe illallah, La Mabude illallah, Lâ hükme illallah. Lâ Melike illallah.

Evlerde, ülkelerde, dünyada zulümler; Rahman’ın sözüne/egemenliğine/ düzenine uyulmadığı için sürüp gidiyor. Adalet de saadet de İslâm’sız olmaz, vesselam.

 Bahaddin Elçi.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48