Gönderen Konu: Egemenlik Kimde  (Okunma sayısı 23 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5777
Egemenlik Kimde
« : Nisan 25, 2024, 07:50:29 ÖÖ »


Egemenlik Kimde

Egemenlik kavgası; kalbimizde aklımızla nefsimiz, şeytanımız arasında, evimizde eşler arasında, ülkemizde siyasi partiler arasında, dünyada ülkeler arasında, Hak ile batıl arasında, dinler, ideolojiler arasında sürüp giden bir mecazi iktidar mücadelesi...

Egemenlik/hâkimiyet; gerçekte, sadece/ancak eşi, ortağı, yardımcısı, dengi, benzeri, adaşı, danışmanı, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, dilediğini anında yapmaya da yaptırmaya da gücü yeten, her şeyi “kün” emriyle yoktan yaratan, yaşatan ve en güzel yöneten, yarattığı her şeyde her an tam tasarrufta bulunan, âlemlerin Rabbi, Meliki, Kadir, Muktedir, Samed… kemal sıfatlarla muttasif, noksan, beşeri sıfatlardan münezzeh/yüce Allah Teâlâ’nındır. (Fatiha/1, Rahmân/29, Yasin/82-83, Mülk/1, İhlâs/, Nas)

O’nun (c.c) iradesi, ilmi, yaratması, kudreti olmadan evrende hiçbir şey olamaz... Hayırlara/itaate/iyiliklere rızası, şerlere/isyanlara da rızası yoksa da izni vardır…

İzinsiz yaprak bile kıpırdayamaz… Sınav gereği, hayırlara da, şeylere de, iyilere de, kötülere de izin veriyor/özgür bırakıyor ve deniyor... Hz. Musa (a.s.) ya da, firavuna da fırsat veriyor. Adalete de, zulme de... Hikmetsiz hiçbir sözü, hükmü ve işi de yoktur… Hükümdarların alnı/perçemleri de kalpleri de O’nun (c.c) yed’i kudretindedir.

Sınavımız gereği olarak; dünya hayatımızda/bütün işlerimizde “İlahi” irade ile “beşeri” iradeler arasındaki tercihlerde muhayyeriz; kendi özgür irademizle “İlahi” veya” beşeri” olan iradelere uymayı seçiyoruz... İlahi olan; her şeyi yaratan, hakkıyla bilen, tüm evreni yöneten, her sözünde, işinde ve hükmünde hikmet, rahmet, adalet, maslahat olan şaşmaz/yanılmaz iradedir... Beşeri olanlar ise yaratılan, bilgisi sınırlı, eksik veya yanlış olabilen, yanılabilen, şaşırabilen, ahlâkî zaafları olan cahil, zalim, muhtaç ve aciz olabilen irade...

İlkinde Rahmân’a (c.c) ikincisinde ise kullara/kulluk tercihi var... Hakk’ın iradesi nasıl “tek” ise çok görüntüdeki halk iradeleri de gerçekte “tek”tir.

Çünkü bütün yönetim şekillerinde (monarşi, oligarşi, demokrasi vb.) sözün/hükmün/yasanın kaynağı bir insan aklı/iradesi değil midir? Bir insan, kendi iradesini/sözünü etrafındakilere sunuyor, emrediyor, benimsetebiliyor, seçtirebiliyor... Yöntemi farklı olsa da... Böylece, hatta çoğunluk/halk adına “tek egemen” kişi söz/hüküm sahibi olabiliyor... Yönetimin adı ne olursa, olsun; gerçek budur... Bütün beşeri düzenlerde/ideolojilerde de durum aynıdır...

Kendisi her an yaratan Rabbine muhtaç insanın, O’nun (c.c) mülkünde baş kaldırması, egemenlik kavgası yapması akıl işi midir? Cehalet ve zulüm...

İlahi irade, sınav gereği olarak, insanların itaatine de, isyanına da (özgürlüğe) izin veriyor iken, beşeri irade/hükümdarlık, egemenlik gereği sadece itaat istiyor ve isyana izin vermiyor/cezalandırıyor da…

Böylece, ezeldeki “kulluk” sözleşmemizle deneniyoruz; bütün tercihlerimizle… (Araf/ 172, Fatiha/5, Ahzab/ 72, Zariyat / 54)

Akıl; ya vahye/İlahi iradeye uyarak/iradesiyle doğru seçim yapar; yoksa, şeytana ve nefsine uyarak yanlışlar yapar...

Kâinatı/evreni/tabiatı/insanı/her şeyi en güzel şekilde (kevni) düzenleyen Allah Teâlâ’nın insanlara teklif ve tavsiye buyurduğu İslâm dinî/teşri düzeni de öylece mükemmel/adil, doğru, kusursuz/en güzel hayat tarzıdır.

 Tevhid de bu demektir... Rahmân’a (c.c) kullukta izzet, adalet ve saadet vardır. İnsana, şeytana kullukta ise zillet, zulüm ve bedbahtlık/mutsuzluk vardır.

Beşeri düzenler/ideolojiler, ilkeler ise tabiatı gereği yanlışlıklarla, eksikliklerle, çelişkilerle, adaletsizliklerle malûldür. Rağbetimiz de İslâm yerine, beşeri olanlara olunca, başımız beladan kurtulmuyor ve aradığımız adaleti ve huzuru bulamıyoruz...

Allah Teâlâ’yı Rabb edinmekle, yarattıklarını rabb edinme arasında seçimde/sınavdayız; bütün işlerimizde... Tevhid/adalet ile şirk ve zulmün arasında gidip geliyoruz... İrademizi, İlahi iradeye uyarlama sorumluluğundayız. Ve özgürlüğündeyiz... Halbuki, tevhidimiz, tağutların reddiyle gerçekleşebiliyor. (Bakara/256-257)

İnsanlar; dünyada Allah Teâlâ’nın kulluk/hilâfet/vekâlet yetkisi çerçevesinde tasarrufla imtihan ediliyor...

Sınırlar içinde kalanlar sınavı kazanıyor, aşan zalimler de kaybediyor... Alçalma ya da yükselmeye de müsait bir fıtrata sahibiz. Bu dünyada ektiklerimizi ahirette biçeceğiz. Emanetleri/nimetleri kötüye kullanarak zulmedenler, karşılığını göreceklerdir.

Bütün peygamberler; kavimlerini/insanları sadece Allah’a (c.c) kulluğa/itaate ve tağutlara kulluktan/itaatten de kaçınmaya çağırmışlardır. (Nahl/36)

Dünyada Müslümanlar, kullukla “vatandaşlık” çelişkisinin büyük derdini yaşıyor. Bu, gerçekte Rahman’a (c.c) veya tağuta kulluğa/itaat tercihine zorlanmak değil midir?

Demokrasi; halkın kendi iradesiyle yönetilmesi ise halkın çoğunluğu Halik’in (c.c) iradesiyle yönetilmeyi seçerse, demokrasinin cevabı ne olur?!.

Bu cevabı vermek, kimin adına ve kimin hak ve yetkisindedir?!

Zamanımızda; Hakk’ın veya halkın iradesinin olmadığı/sağlanamadığı ülkelerde, ırkçı Siyonizm’in egemenliği açık veya gizli olarak sürdürülebilmektedir.

Siyonizm’in etkisinde olmayan hangi ülke, uluslararası kurum, kuruluş ve terör örgütü vardır?

Ne yazık ki, İslâm coğrafyasında bile, Rahmân yerine veya birlikte kimi (siyasi, dinî vb.) liderleri Rabb edinme şirki oldukça yaygın ve üstelik bunun farkında olmak bile oldukça zor.

Allah Teâlâ’dan başka hangi hükümdar, kendisine isyana izin verebilir?

Egemenlik, gerçekte kayıtsız ve şartsız/mutlak olarak kâinatın meliki Allahu Teala’nındır, vesselam.

Bahaddin Elçi.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41