Gönderen Konu: En Üstün Kimlik (Okunma sayısı 3694 defa)

fanidunya NET · « : Mayıs 08, 2025, 08:52:11 ÖÖ »

img]

En Üstün Kimlik

İki tür kimlik var. Birincisi: Tercihe bağlı olmayan ve değişmeyen fıtri, kadere de taalluk eden; (asli) cinsiyetini, ırkını, renk ve diğer bedensel özelliklerini ihtiva eden kimlik.

İkincisi: Bütün yaşamı etkileyen, ona yön veren; neyin doğru ve yerinde, neyin yanlış ve yersiz olduğuna açıklık getiren, hem dünyada hem de ahiret hayatında etkisi devam edecek olan inanç kimliğidir.

Birinci kimlik, üstünlük sebebi olamayacağı gibi itibarsız görülmeye de konu edilemez!

İkinci kimlikte ise, üstün görülme veya yerilme hakkı dünyada da ahirette de var.

Zira insanın varoluşu bunun içindir. Dünyada sınavı da bunu üzerinedir.

İlk insanı topraktan yaratan, ondan eşini ve her ikisinden de bütün insanları meydana getiren; her şeyin yaratıcısı Rabbil âlemin şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.” (Hucurât 49/13)

Allah, buyruğunda, “filan kavmi, kabileyi ya da milleti daha üstün kıldık” demiyor!

Ama “Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır.” diye buyuruyor.

Ütün olmak, “her şeyi hakkıyla bilmekte” olan Allah’ın buyruklarına teslim olmak ve yerine getirmekle mümkündür.

Bu sebeple farklı yaratılma, farklı ırktan meydana gelme, dil ve renklerin farklı olması, hiçbir zaman, hiçbir surette üstünlük taslama ya da zelil (hor, hakir, alçak) gösterilme sebebi sayılamaz!

Bugün kavga ve gürültülerin ekseriyeti, ne yazık ki birinci kimliği ön plana çıkarmakla başlamakta ve onun üzerinden varlığını sürdürmektedir.

İnsanın yaratılış gayesi olan ubudiyet (Allah’a kulluk) üzerinden kafa yoran, bunun yaygınlık ve meşruiyet kazanması için mücadele eden maalesef yok denecek kadar azdır.

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât 51/56) buyuran yüce Allah, en üst ve üstün kimlik olarak da “Müslüman” kimliğini uygun görmüştür.

“…O (Allah), gerek daha önce(ki kitaplarda), gerekse bunda (Kur’an’da) sizi ‘Müslümanlar’ diye isimlendirdi…” (Hac 22/78)

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün.” (Âl-i İmrân 3/102)

“Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve ‘Kuşkusuz ben müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kimdir?” (Fussilet 41/33)

İnsanlığın son hayat kılavuzu Kur’an’ın bu açık beyanlarına rağmen üstünlüğü alt kimliklerde, farklı yerlerde aramak sapkınlıktan başka bir şeyle izah edilemez!

İnsanları renkleri, dilleri ve milliyetleri üzerinden ayrıma tabi tutanlar, buna yeltenenler akıl tutulması yaşamaktadırlar.

Rabbimizin, kendisine kulluk, takva üzerine ve hayırda yarışma esasları doğrultusunda inşa edilmesini talep ettiği “üst kimlik-Müslüman Kimlik” inşa etmeyi nefislerine yediremeyenler ancak başka yerlerde üstünlük arayışına gidebiliyor ve insanlara da bunu empoze ediyorlar.

Asıl üstünlük yolunu kaybedenler, kendilerini doğru ve haklı göstermek adına zamanla farklı argümanlar üretmeye başlıyorlar.

Tıpkı dalâlet yolunun piri İblis gibi.

İblis, Allah’ın, kendisi gibi diğer yaratılmışlara biçtiği kimliği reddetti. “İblîs, ‘Ben ondan (Âdem’den) daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın’ diye cevap verdi.” (Sâd 38/76)

Varlıklarından kısa zaman sonra başlayıp bugüne kadar insanlığın başına belâ olan Yahudiler de İblis’in yolunu ve düşman bildikleri Firavun ve Nemrûd’un yolunu benimsedi ve sürdürdüler. Halbuki İsrailoğulları, Allah’ın dinine sahip çıkmakla, puta tapmayı bırakıp, Allah’a kulluk yapmakla bütün alemlere üstün kılınmışlardı.

“Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kılmış olduğumu hatırlayın.” (Bakara 2/122) Hal böyleyken, puta tapmaya heves ettiler. Hakkı kendilerine tebliğ eden Peygamberlerine asi oldular ve gönderilen Peygamberleri katletmeye başladılar. Sonunda Allah’ın gazabına ve lanetine uğradılar:

“…Zillete, fakru zarûrete mahkûm oldular; Allah’ın gazabına uğradılar. Bu durum, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerinin, bütün bunlar da isyan etmeleri ve haddi aşmalarının sonucuydu.” (Bakara 2/61)

Şimdi kalkıp lanetli İblis’in, gazaba uğramış ve lanete duçar olmuş bir milletin yolundan giderek ırkları, dil ve lehçeleri, renkleri ön plana çıkararak üstünlük arayanlar ne yaptıklarının farkındalar mı acaba?

Daha da ileri gidip, Allah’ın biçtiği hayat tarzına, İslam/Müslüman kimliğine tamamen zıt inanç ve sapkınlıkları benimseyerek “başkalarının inançlarına saygılı olmalı…” nakaratlarını sergileyenlere hak mı verelim yani?

Herkes neye inanıp-inanmakta, dünya ahiret sonuçlarına katlanmak üzere hürdür. Ama kimse Rabbimizin bize biçtiği kimliğe ve sınırlara halel getiremez!

İslam kimliğimize saygı duymayı bırakın, saldırıya geçenlere saygı duymamızı ve onlara tahammül etmemizi kimse bizden beklememeli!

Nusret Reşber.

İNTERNET RADYOMUZ 24 SAAT YAYINDADIR.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

FANİ DÜNYA FM

FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: En Üstün Kimlik (Okunma sayısı 3694 defa)

fanidunya NET

En Üstün Kimlik

BENZER KONULAR