www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ

FANİDUNYA NET iSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => İSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => Biz Bize => Konuyu başlatan: fanidunya NET - Mayıs 14, 2025, 07:21:54 ÖÖ

Başlık: Nankörlükten Uzak Olmalıyız
Gönderen: fanidunya NET - Mayıs 14, 2025, 07:21:54 ÖÖ
(http://www.fanidunya.net/resimler/besmele.png)

Nankörlükten Uzak Olmalıyız

Nimete karşı nankörlük etmek ilahi gazabı mucip bir haldir. İnsanın sahip olduğu nimetleri küçümsememesi, Rabbine şükretmesi esaslı vazifesidir. Nimeti inkar yahut onu Allah’ın rızasına muhalif yerlerde kullanmak nankörlüktür. Nitekim Cüneyd-i Bağdadi Hz’leri şükrü tarif ederken ‘’Allah’ın verdiği nimetle ona isyan etmemendir.’’[1] buyurmuştur.

Yani kişinin sahip olduğu sağlık, ilim, mal ve mülk, makam ve mevki gibi nimetleri Allah Teala’nın dinini yaşama ve yaşatma yolunda değil de O’na isyan etmede ve ettirmede kullanması nankörlüktür. İşin esası ‘’küfür/kafirlik’’ dediğimiz hadise esasında nankörlüğe dayanmaktadır. Kafir kimse kendisini yoktan var eden, nimetlerine gark eden biricik Rabbine karşı isyan bayrağını açıp nankörlük etmektedir.

Şükrün yalnızca zenginler, makam ve mevki sahipleri üzerinde bir sorumluluk olduğunu düşünmek büyük bir hatadır. Zira ne mal ve mülk, ne de makam ve mevki ebedi değildir.

Bunlar nimet niteliğinde olsa da arızi/ geçici nimet kategorisindedir. Asıl nimet imandır.

Kişi iman nimetinin kıymetini çok iyi bilmelidir.

Rivayet olunur ki adamın biri büyük velilerden Sehl b. Abdullah et-Tüsteri’nin (k.s) yanına girer ve evine hırsız girdiğini, neyi var neyi yoksa götürdüğünü söyler. Hazret ona şu ibretlik cevabı verir:’’ Allah’a şükret. Ya hırsız kalbine girseydi -ki bu hırsız şeytandır- tevhidini bozsaydı ne yapacaktın?!’’[2]

Bir kimsenin dünyanın envai güzelliğine nail olduğunu varsayalım. Buna karşı imandan ve ihsandan mahrum olduğunu düşünelim. Bu kimse imrenilecek halde midir yoksa acınacak halde mi? Elbette ki şuur sahibi kimse nezdinde bunun cevabı gayet nettir. Hiçbir nimet iman nimetinin yerini alamaz.

Kişi başına bir musibet geldiğinde de sabrı kuşanarak Allah Teala’ya şükre yönelmelidir.

Nitekim rivayet edildiğine göre Kâdı Şureyh (r.aleyh) şöyle buyurmuştur:

‘’Benim başıma bir musibet geldiğinde ona karşı Allah’a dört defa hamd ederim:

1. O beladan daha büyüğünü bana vermediği için,

2. Ona karşı sabretmeyi bana nasip ettiği için,

3. O beladan sevap umarak “İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn/Allah’tan geldik yine ona döneceğiz.” demeye beni muvaffak ettiği için,

4. O belayı benim dinimde kılmadığı için.’’[3]

Başa gelen musibetleri bu zaviyeden okumak, ona göre hareket etmek insanı rahatlatacak ve Allah katındaki ecrine göz dikmesine vesile olacaktır. Keza elde olan nimetleri hatırlamak yaşanılan imtihanları en iyi şekilde aşmada ziyadesiyle yardımcı olacaktır. Efendimiz (s.a.v) müslümanın her halinin de hayır olduğunu sabır ve şükür tutumları üzerinden şöyle izah buyurmuştur: ‘

’Müminin hayranlık verici bir hali vardır ki, onun her işi hayırdır. Bu hal, Müminden başka hiç kimsede bulunmaz.

Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.’’[4]

Keza bir diğer rivayette de şöyle buyurmuştur: ‘’ Îman iki kısımdır. Yarısı sabırda, yarısı şükürdedir.’’[5]

Şükrün kısımları hususunda gözün, dilin ve kulağın şükrü olmak üzere tasnifte bulunulmuştur. Kapsamının genişletilip zahiri uzuvların şükrü ile batıni şükür olarak bir tasnif yapılması mümkündür. Zahiri uzuvların şükrü haramlardan onları uzak tutmak iken, batıni şükür kalbimizi Allah Teala’nın rızasına tabi kılmak, ihlası kuşanmak, onu riya, kibir ve hasetten muhafaza etmektir. Sonuçta herkesin şükrü sahip olduğu nimet oranında değişiklik arz edecektir. Kişiye düşen bu noktada takatini zorlayarak sahip olduğu nimetlere şükretmesi, asla nankör olmamasıdır…

------------------------------------------------------------------------------------------

[1] İddetu’s-Sâbirîn ve Zahîratu’ş-Şâkirîn, s.149.

[2] İddetu’s-Sâbirîn ve Zahîratu’ş-Şâkirîn, s.149.

[3] Şuabu’l-Îmân, 12/348.

[4] Sahîhu Müslim, 2999.

[5] Şuabu’l-Îmân, 7/127.

İNTERNET RADYOMUZ 24 SAAT YAYINDADIR.
www.fanidunya.net