Gönderen Konu: Tevazu-Kibir  (Okunma sayısı 105 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5909
Tevazu-Kibir
« : Şubat 21, 2023, 08:23:53 ÖÖ »
Tevazu-Kibir

“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma! Ne yeri yarabilir ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin.” (İsra, 37)

Rabbimizin İsra Suresi’nde 22-37. ayetlerde sıraladığı ve inananlardan istediği on iki ödevden ilki Zatının birliğini tanımak-tevhid, sonuncusu ise büyüklük taslamaktan sakınmaktır. Bu ayetlerin ardından ise Rabbimiz devamla:

“Bütün bunların kötülüğü, rabbinin katında istenmeyen şeyler olmasıdır.” (İsra, 37)

“İşte bunlar, rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdir. Allah’tan başka tanrı tanıma; sonra kınanmış ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.” (İsra, 37) buyurmaktadır.

Rasulullah aleyhisselam ise “kalbinde zerre kadar kibir bulunanın cennete giremeyeceğini” bildirmiştir. (Müslim) Ayrıca Peygamberimiz aleyhisselam bir zamanlar böbürlenerek yürüyen bir adamın başına gelenleri şöyle haber verir:

“Vaktiyle kendini beğenmiş bir adam güzel elbisesini giymiş, saçını taramış, çalım satarak yürüyordu. Allah Teâlâ onu yerin dibine geçiriverdi. O adam kıyamete kadar debelenerek yerin dibini boylamaya devam edecektir.” (Buhari, Müslim)

Yine bir hadis-i şeriflerinde:

“Size Cehennemliklerin kimler olduğunu söyleyeyim mi? Katı kalpli, kaba, cimri ve kurularak yürüyen kibirli kimselerdir.” (Buhari, Müslim) buyurmaktadır.

Bu hadislerden ve bize kadar ulaştırılan diğer sahih haberlerden bu on iki emrin “imanı tamamlatan” amellerden olduğunu anlamaktayız. Bu emirlere uymamayı ve yasaklardan kaçınmamayı kabul edilir bir hayat tarzı ve itikat haline getirmek insanın cennete girememesine sebeptir.

Ayette geçen ‘merah’ kelimesi, böbürlenip sağa sola salınarak yürümek manasına gelir. Dolayısıyla ayet, mütekebbirlerin salınarak yürüdüğü gibi böbürlenip yürümeyi, insanlara büyüklük taslayarak dolaşmayı yasaklamaktadır. Burada kibirlenen kişilere karşı alaycı bir üslup kullanılmış ve onların ne kadar ahmakça bir davranış içinde oldukları vurgulanmıştır.

Kibir, şeytanın “ins”e secde etmemesiyle başlayan hastalıklı bir ruh halidir. Büyüklenmek Allah’tan başka hiçbir varlığa yakışmaz.

Dünyaya gelmesi ve gitmesi başta olmak üzere -Allah’ın izin vermesi dışında- hiçbir şeye hükmedemeyen insan acizliğinin farkında olduğu müddetçe değer kazanır. Tevazu hasleti insana onurlu bir duruş kazandırır. Aksi durumda ayette Rabbimizin yaptığı gibi diğer insanlar tarafından da alay edilecek bir hale düşer.

Kendi varlığı dâhil dünyada sahip olduğu her şey Rabbi tarafından “lütfedilmiştir” ve bu durumun devam ettirilebilmesi için yine O’na muhtaçtır. Allah’ın verdiklerini sahiplenerek O’na büyüklük taslamak, büyüklük iddiasında olmak ne “büyük” bir hamakattır.

Tarih bu tür iblisî tavra sahip insanların hikâyeleri, yeryüzü bu tür insanların mezarlarıyla doludur, ibret nazariyle bakabilene.

“Rahman’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler.” (Furkan, 63)

“Allah’a kulluk edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez.” (Nisa, 36)

“Hiç kuşku yok ki Allah onların saklı tuttuklarını da açığa vurduklarını da bilmektedir. O, ululuk taslayanları sevmez.” (Nahl, 23)

“Gurura kapılarak insanlara burun kıvırma, ortalıkta çalım satarak yürüme. Unutma ki Allah gurura kapılıp kendini beğenen hiç kimseyi sevmez.” ( Lokman, 18)

Rabbimizin bu uyarıları gayet açıktır, bu cümlelere ilave ve izah edilecek hiçbir şey yoktur.

Kibir ve gösterişten uzak olma anlamlarına gelen tevâzu, bir Müslümanın sahip olması gereken güzel hasletlerden birisidir. Bizim için en güzel örnek olan sevgili Peygamberimiz de ömrü boyunca sade ve gösterişten uzak bir hayat sürmüştür. Hayatının her anında bu mütevazı hayatında bir değişiklik olmamıştır.

O hastaları ziyaret eder, cenazelere katılır, kölelerin davetine icabet ederdi. Ayakkabısını kendi onarır, elbisesini yamar, eşlerine yardım ederdi. Bir meclise girdiğinde insanların kendisini ayakta karşılamasını istemezdi. Çocukların yanına gider ve onlara selâm verirdi. Bazen Medine’deki çocuklar gelip Rasulullah’ın aleyhisselam elini tutarlardı. Rasulullah elini çocuğun elinden çeker çekmez, O’nu istedikleri yere götürürlerdi.

Onun meclisi hayâ, tevazu ve güven meclisiydi. Arkadaşları arasında sıradan biri gibi otururdu. Rasulullah’ın bulunduğu bir meclise giren yabancı bir kişi Efendimizin hangisi olduğunu sormak durumunda kalırdı.

Kendisini gördüğünde heyecanlanıp titreyen bir kişiye verdiği cevap şöyledir: “Korkma rahat ol. Ben kral değilim. Ben ancak Kureyş’ten kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum.” (Hakim)

Rasulullah aleyhisselam hayatı boyunca mazhar olduğu maddî ve manevî lütufları, nimetleri övünmek için değil şükür ifadesi olarak anmıştır. Böyle ifadelerinden sonra “Övünme yoktur!..” kaydını da eklemiştir. Yani “Ben bunu övünmek için değil, Allah’ın bana verdiği nimeti bildirmek için söylüyorum.” demek istemiştir.

Hz. Ömer, Rasulullah aleyhisselamın şöyle buyurduğunu anlatır:

“Hristiyanların İsa İbn Meryem’i övdükleri gibi beni övmeyin. Ben sadece bir kulum. Siz ‘Allah’ın kulu ve Rasulü’ deyin.”( Buhari, Müslim)

İslam inancına göre gerçek anlamda büyüklük Allah’a mahsustur. Ulu ve büyük olan yalnız O’dur. O halde insanın kendinde büyüklük görmesi her şeyden önce Allah’a karşı saygısızlıktır.

Ucb (kendini beğenme), ihtiyâl ve huyelâ (büyüklenme), fahr, tefâhur (övünme), tahkir (başkasını aşağılama), tecebbür (zorbalık), tuğyan (taşkınlık) gibi kibre yakın anlamlarda kullanılan birçok kavram dinimizde kötü ahlak arasında sayılmıştır.

Bu arada tevazu ile zillet birbirine karıştırılmamalıdır. Sözlükte “zayıf, âciz ve itibarsız olmak, aşağılanmak, yenik düşüp boyun eğmek” anlamındaki zillet bir kimsenin başkaları karşısında bedensel, psikolojik, ekonomik, sosyal statü vb. yönlerden zayıflığını ve etkisizliğini ifade eder. “Güç, üstünlük, saygınlık” manasındaki izzetin karşıtıdır. Allah ve Rasulü’nün tarafında olanlar izzet sahibidir. Tevazu, kibir ve zilletin itidal noktasıdır. Tevazu haddi bilmektir.

Müslüman Allah’a teslim olmuştur. Bu nedenle hem tevazu hem de izzet sahibidir. Bu durum yürüyüşünde, oturmasında, kalkmasında, her halinde görünmelidir.

Tevazu sahibi bir müminde ortaya çıkması gereken bazı hasletler şöyle sayılmıştır. Bu hasletleri taşıyan veya taşımayanlar tevazu-kibir anlamında bulundukları konumu test edebilirler:

Mütevazı mümin affedicidir. Affede affede, ilâhî affa lâyık olmanın gayreti içinde bulunur.

Mütevazı bir mümin kötülüğe dahi iyilikle mukabele eder.

Mütevazı mümin başına gelen eza ve cefaları, kendisi için bir temizlenme ve sevap vesilesi addeder. Sabır, rıza ve hamd hâline bürünür.

Mütevazı mümin cömert olur. Kendisini bir emanetçi görür. Bu yüzden Hak’tan geleni yine Oʼnun yolunda sarf etmek ona zor gelmez. İnfak ona tarifsiz bir lezzet verir.

Mütevazı mümin hizmet ehli olur. Yüksek bir mesuliyet duygusu içinde, kendisini hizmetle mükellef görür.

Mütevazı mümin fedakârdır, zariftir, ince ruhludur…

Muhteşem bir sahne ile bitirelim…

Efendimiz’in en büyük fethi olan Mekke Fethi’nde on bin kişiden fazla olan ordusunun başında şehre girişi, ne muazzam bir tevazu misalidir. Orada bulunan Ashab-ı Kiram bu hâli şöyle tasvir ederler: “Rasulullah aleyhisselam Mekke fethine giden ordunun başında bulunuyordu. Zafer müyesser olup da devesinin üzerinde Mekke’ye girerken, başını Yüce Rabbine karşı tevazu ile o derece eğmişti ki, sakalının uçları neredeyse devenin semerine değmekteydi. Sanki bir şükür secdesindeydi. O esnada devamlı olarak:

“Ey Allah’ım! Hayat, ancak ahiret hayatıdır!” diyordu.” (Buhari)

Metin Başbuğ.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Gözlük Gönderen: KOYLU
[Bugün, 08:23:43 ÖÖ]


Ölüm ve Gerçeğe Uyanmak Gönderen: KOYLU
[Bugün, 08:20:15 ÖÖ]


Bakış Açısı Gönderen: KOYLU
[Bugün, 08:15:28 ÖÖ]


Çalışmak ve Yapıcılık Gönderen: KOYLU
[Bugün, 08:10:59 ÖÖ]


Güzel Ahlak Rüzgârı Gönderen: KOYLU
[Bugün, 08:07:50 ÖÖ]


Reklamlar Diziler ve Ailemiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:36:23 ÖÖ]


Hayat İbadete İbadet Neşeye Dönüşür Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:29:53 ÖÖ]


Zamana Yol Gösteren Kitap Kur'an’ı Kerim Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:21:15 ÖÖ]


Dünyada ve Ahirette Selâmet İstiyorsan Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:02:16 ÖÖ]


Yahya Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:55:29 ÖÖ]


İslâmî Değer Yargıları Gönderen: melek
[Dün, 08:21:13 ÖÖ]


Bilgi ve Bilgelik Gönderen: melek
[Dün, 08:18:10 ÖÖ]


Şahsiyeti / Karakteri / Görünümü Gönderen: melek
[Dün, 08:13:12 ÖÖ]


Doğruluk / Dürüstlük / Samimiyet / Emin Ve Güvenilir Olmak Gönderen: melek
[Dün, 08:08:33 ÖÖ]


Allah’a Saygı Peygamberlere Saygı Gönderen: melek
[Dün, 08:04:57 ÖÖ]


Peygamberimizin Bıraktığı Mirasa Sahip Çıkalım Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:42:04 ÖÖ]


Dünya Hayatına Aldanmamak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:32:19 ÖÖ]


Selamette Olmak İçin Selam Gerekir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:20:08 ÖÖ]


Resulü Efendimiz (S.A.V.) Ümmetimden 27 Tane Yalancı Çıkacak” Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:11:43 ÖÖ]


Bir Zulüm Ki Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:03:56 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42