NİÇİN KOLAY ALDATILIYORUZ?
Daha 27 yaşındaymış. İnsanlarımızın tam 551 milyon lirasını yani eski parayla 551 trilyon lirasını dolandırmış. Sadece bu son dolandırıcılığında 80 bin kişi ona para kaptırmış. Göstermelik açılışlarına belediye başkanları, müftüler gibi toplum önderleri de katılıyormuş.
Üstelik Mehmet Aydın adlı bu kişi önceden ‘çıplak gösteren gözlük’ satarak sahtekârlığa başlamış. Bir ara da rap müzikçisi olarak faaliyet göstermiş. 2013 yılında ise bulaşıkçılık yapıyormuş.
Mehmet Aydın Sakarya’nın Taraklı ilçesinde, ne işe yarıyorsa, Çiftlik Bank Mavi Yumurta Damızlık Tesisi kurmuş.
Sonra ise para toplamaya başlamış.
Bu tiplerin ortak özelliği; aslında kazanç getirmeyen işyerleri olması ve bunu vitrinde göstererek para toplamaları, dinimizi istismar etmeleri ve hadisenin en başlarında kâr yaptınız diyerek bol ödeme yapmaları.
Sonra dilden dile reklâmlar ile yaygınlaşması ve istismarın üst düzeylere vararak rezaletin ortaya çıkması. Derken aldatan rezilin soluğu yurtdışında alması.
Mehmet Aydın adlı sahtekâr da şimdi Uruguay’da topladığı haram paraları yemekle meşgul.
Nedense bu şekildeki aldatma olayları birbirine benziyor.
FETÖ olayı da buna benzemişti. Burada da dinî ve dünyevî kazançlar için binlerce insan bu şarlatana kapıldı. Kendileri için de ülkemiz için de sonuç hüsran oldu. Ağır bedeller ödendi, ödenmeye devam ediliyor.
Peki kendini polis amiri veya savcı olarak tanıtan sahtekârlara kolayca inanıp servetlerini teslim edenlere ne demeli?
Acaba insanımız neden böyle kolay aldatılabiliyor? Varımızı yoğumuzu neden bu tip sahtekârlara kaptırıyoruz?
Üstelik bu şekilde cereyan eden sayısız olaydan ders de almıyor, aynı tarz benzer şekilde aldatılmaya devam ediyoruz.
Gördüğüm kadarıyla bu durumda şu faktörler rol oynamakta:
* Maalesef yıllarca ülkemizde inancımızda, dinî değerlerimize savaş açıldı. İnanmak, İslam’a teslim olmak küçümsendi, inananlar aşağılanan kişiler oldu. Dini eğitim ve öğretim yok sayıldı. Böyle olunca yani yüce değerlere inanma zayıflayınca ve küçümsenince insanlar her şeye, olmadık garipliklere ve hattâ saçmalıklara kolayca inanır hâle geldiler.
* Bir başka husus ise toplumda kısa yoldan para kazanma, zengin olma hırsının yaygınlaşmış olması. Haram helâl gözetilmeden, emek harcamadan, alın teri dökmeden zengin olmak, köşeyi dönmek isteyenler arttıkça arttı.
* Bu tıp aldatılma olaylarında rol oynayan bir başka faktör de sürü psikolojisine kapınılması. Kısacası para yatıranların sayısı arttıkça bu kadar insanın hata yapmayacağının düşünülmesi.
* Para kazanmak olunca vatandaşlarımız safça düşünür oldu. İşin arkaplanında üç kağıt olabileceğini anlayamaz hale geldi. Kısa sürede bu miktarda kazancın hiçbir memlekette verilemeyeceğini düşünemez kişiliğe büründü. Böyle olunca da her yeri dinî kılıklı sahtekârlar kapladı.
İnşallah bu son hâdise millet olarak bize ders olur da tekrar ayni hataya düşmeyiz.
DEMANSTAN KORUNMA
Maalesef bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de demansa yani bunamaya ve Alzheimer hastalığına yakalananların sayısında artış var.
Demans zihni melekeleri tamamen bozan ve kişiyi insan olmanın hasletlerini yaşayamaz hâle getiren ağır bir rahatsızlık.
Ne yazık ki tedavide pek bir şey yapılamıyor. Verilen ilaçlarla ve başka metotlarla değil hastalığı geriletmek, ilerlemesi bile durdurulması mümkün değil.
O zaman korunmak için tedbirler almamız önem taşımakta:
* Bedensel egzersiz ve hareketli yaşam tarzı vazgeçilmez olmalı.
* Zihin egzersizi yani okumak, öğrenmek, bulmaca çözmek, gündemi takip etmek yine demansa karşı koruyucudur.
* Tansiyon ve şeker (diyabet hastalığı) kontrol altında tutulmalı, yükselmesinin önüne geçilmeli.
* Beslenmede ise balık, zeytin ve zeytinyağı, yumurta, meyve ve sebzeler gibi gıdalara ağırlık verilmelidir.