Gönderen Konu: Şikayetler Hayatı Kuşatırken  (Okunma sayısı 129 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 1998
Şikayetler Hayatı Kuşatırken
« : Şubat 20, 2021, 10:38:25 ÖÖ »
Şikayetler Hayatı Kuşatırken

—Hiçbir şeye vaktin yok mu sahiden?

—Hiçbir şeye...

BÖYLE SONLANMIŞTI iki gencin sohbeti. Biri  diğerine  “Gerçekten ‘hiçbir şeye’ ayıracak vaktim yok” diye halinin ispatını yapmaya çalışıyordu.. ‘Düşünmeye’ bile vakti yoktu. Başkalarının rahatını düşünmeye  kapıda bekleyenlerin kaç saattir beklediklerini umursamaya  gülümsemeye vesaireye...

Bir insanın hayatı  bir insanın yüreği nasıl olurdu da böylesine dolu olabilirdi?

Hiçbir şeye vakti olmayan genç  hiçbir şeye vakti olmayan diğer genç arkadaşı ile bir binadan diğerine koştururken gün boyu işittiklerini ve gördüklerini anlatmaya başladı. Her günki muhabbetlerden farklı birşey yoktu. Hiçbir şeye vakti olmayan iki gencin  başkalarını eleştirecek ve hallerinden şikayet edecek vakitleri nedense çoktu.

Şikayet ki  kimin kime şikayet edildiği bile unutulurdu.

"Merhametliler Merhametlisi olan  'ı  merhametsizce  merhametsiz bir insana şikayet etmek;” çoğu zaman yapılan buydu.

Başı ağrıdığı için  felaketler hep ‘kendisini’ bulduğu için  hava çok soğuk olduğu için edilen şikayetler  kim içindi?

Bazen şikayetler öyle büyüyordu ki  bugüne sığmıyor  gelecek günleri de  geçmiş günleri de içine alıyordu.

Toprağın üzerine atılanlar  bir şekilde yine toprağa dönüşür  biliriz. Oysa insanın hayatına atılanlar  bir yerde bekletilir ve yeri geldiğinde beklediği yerden çıkartılıp şikayet vesilesi edilebilir. Kimi zaman da toprağın yaptığı sindirme işlemi es geçilir. Münakaşa sırasında galip gelmek için bir koz olarak bulunduğu yerden çıkartılabilir.

Yıllar geçmiş  devran dönmüştür  ama öfke ve şekva dinmemiş  bastırılmıştır. Beklediği yerden çıkmaya hazır sözler  fırsatını bulur bulmaz fırlayıverir ağızlardan. "Sen bana yıllar evvel böyle yapmıştın da  ben sesimi çıkarmamıştım” ya da "Bir vakit ne çileler çektiğimi bir ben bilirim" gibi. Çekilen cefanın kendi gitmiş  ama adı kalmıştır ve şikayet listesinden hiç çıkmamıştır.

Toprak ile plastiğin farkına benzer bu. Çöplerimizi toprağa boşalttığımızda bir zaman sonra ortada çöp kalmadığını görürüz. Ama plastik bir kaba koysak  yıllar sonra  aynı çöpleri daha kötü bir halde buluruz.

İnsan ise  topraktan yaratılmasına rağmen çoğu zaman plastikle uyumlu bir hayat sürmektedir.

Onun için geçmiş  yaşanan zor günlerden ibaret olup  hayat kronolojisinde ana başlıkları insanın çektiği acılar oluşturmaktadır.

Toprak için ise  sonbahar  kış  ilkbahar ve yaz olmak üzere her mevsimin hakkı mahfuzdur ve hiçbirine sitem edilmez  her birinin pahası ayrı biçilir.

Güzün dökülen yaprakları  kışın su ve bereket kaynağı bembeyaz karı  baharın yeni filizleri  yazın olgunlaşan meyveleri vardır. Her biri de ayrı bir istifade  ayrı bir tecelligâhtır.

Toprak üşüdüğü için şikayet etmediği gibi  sıcaktan kavrulduğundan da dem vurmaz.

Oysa onun da bahar içeren güllük gülistanlık günlerle dolu haftaları neredeyse parmakla sayılacak kadardır.

İşte bu misalden  insanın toprak karakterine ne denli aykırı davrandığını mesajını çıkarıyorum kendime.

Zira insan  yetmişiki saatten oluşan üç gün içerisinde toplam üç saat başağrısı çeker ve bu yetmişiki saatten "Üç gün sürekli başım ağrıdı" diye bahsedebilir.

Hatta bir yılın onbir ayını mutlu mesut geçirip  bir ayda sıkıntılı bir dönem geçirdiğinde  bu yılı da ‘hüzünlerle dolu bir yıl’ olarak ifade edebilir.

İyiliğin ve sağlığın yerini unutabilir.

Şikayetlerin sadece bununla kalmadığını  bazen bir ömrü sarıp kuşattığını duydum.

Bu kuşatmanın  kalbimizin şükürle dolması gereken bölmelerini tarumar ettiğini düşünüyorum. Gördüğüm memnuniyetsiz insan yüzleri ve bir dokunup bin ah işittiğim kimseler de bu düşüncemi destekliyor.

Memnuniyetsizlikler ile dolmuş vakitlerin yerini düşünmeye ve teşekküre devredeceği günleri iple çekerken  şimdi kendimi vaktiyle kimi kime şikayet ettiğimi sorgulamaya davet ediyorum...



 


* BENZER KONULAR

Dünya Klasikleri - Serdar Yıldırım Gönderen: Serdar Yıldırım
[Haziran 07, 2024, 06:49:41 ÖS]


Karagöz İle Hacivat: Parayı Kim Buldu? Gönderen: Serdar Yıldırım
[Haziran 07, 2024, 06:42:55 ÖS]


İbrahim Sadri - Memleket Havalar 320 + Wav - ŞİİR ALBÜM Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 11:16:38 ÖS]


Sedat Uçan - Albümdışı & Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 04:02:08 ÖS]


Cengiz Çelikel Albümleri 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 03:44:42 ÖS]


Merhamet İhtiyacı Gönderen: türkiyem
[Haziran 02, 2024, 07:37:25 ÖÖ]


Korku ve Ümit Arasında Gönderen: türkiyem
[Haziran 02, 2024, 07:33:19 ÖÖ]


Konuşmak Susmak ve Kardeşlik Gönderen: türkiyem
[Haziran 02, 2024, 07:29:32 ÖÖ]


Fitne Ateşinden Kaçmak Gönderen: türkiyem
[Haziran 02, 2024, 07:24:49 ÖÖ]


İyiliğe Çağrı Gönderen: türkiyem
[Haziran 02, 2024, 07:20:01 ÖÖ]


Zulümden Uzak Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 07:02:45 ÖÖ]


Dosdoğru Yolun Dört Zırhı Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 06:55:39 ÖÖ]


Cennetin Anahtarı Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 06:51:53 ÖÖ]


Haccın Verdiği Şuuru Taşıyalım Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 06:43:19 ÖÖ]


Vücutta Kapanmayan Yaralar Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 06:35:23 ÖÖ]


Modern İnsanın Zaman Kafesi Gönderen: anadolu
[Haziran 01, 2024, 03:27:14 ÖS]


Evlilikle İlgili Gerçekçi Olmayan Beklentiler ve Doğru Bilinen Yanlışlar Gönderen: anadolu
[Haziran 01, 2024, 03:22:58 ÖS]


Çocuklara İbadet Billinci Kazandırmanın Önemi Gönderen: anadolu
[Haziran 01, 2024, 03:13:58 ÖS]


Evlilikte Proplerimizi Nasıl Çözeriz Gönderen: anadolu
[Haziran 01, 2024, 03:06:14 ÖS]


Otizim ve Beslenme Gönderen: anadolu
[Haziran 01, 2024, 02:58:09 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41