* FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Büyük Zulüm - Şirk  (Okunma sayısı 988 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Büyük Zulüm - Şirk
« : Aralık 25, 2016, 10:30:59 ÖÖ »
Büyük Zulüm -  Şirk

İslam inancının en temel ilkesi tevhiddir. Tevhid ise, Allah’ı zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde bir ve tek olarak kabul etmek, öyle inanmaktır. Diğer tüm inanç esasları tevhid üzerine inşa edilir ve ancak o zaman anlam kazanır. Bu yüzden tüm peygamberlerin ortak çağrısı ve çabası

Allah’ın varlığını ispattan ziyade tekliğine yöneliktir. Şirk ise tevhidin zıttı olarak,  Allah’a mülkünde ve rubûbiyetinde ortak koşmak, O’na birilerini veya bir şeyleri denk tutmak, başkalarını bazı işlerde O’nunla birlikte gözetmek1 gibi manalara gelmektedir.

            Hz. Lokman, oğlunu irşad ederken, ona yaptığı ilk ve en önemli nasihati ona şirk koşmamayı emretmesidir: “Hani Lokman, oğluna öğüt verirken şöyle demişti: “Ey evladım! Allah’a ortak koşma. Çünkü şirk, büyük bir zulümdür.””

Lokman, 31/13) Bu âyette şirk, “büyük zulüm” olmakla nitelenmektedir. Aslında küçük ya da büyük tüm günahlar zulümdür. Aksi halde şirke “büyük zulüm” denmesinin bir anlamı olmazdı.2

Zulüm ise kelime anlamı itibariyle, bir şeyi asıl mevziinden başka bir yere koymaktır.3

Istılahta ise, “haktan batıla geçişi, başkasının mülkünde tasarrufu ve haddi çiğnemeyi” ifade eder.4

Şirkin neden büyük bir zulüm olduğu hususunda Râzî şöyle der: “Şirkin zulüm olması insanın, “Andolsun ki biz Âdemoğullarını şerefli kıldık” (İsra, 17/70) ifadesi ile üstün kılınan o nefsi, âdî şeylere ibadet etmeye hasretmesi ya da ibadeti olması gereken makamın yani Allah’ın rızasının ve yolunun dışına koyması sebebiyledir. Bu zulmün “büyük” olarak nitelenmesinin sebebi ise, o kimsenin bu işi uygun olmayan bir yere yöneltmesi ve bu yerin de o işin mahalli olmamasıdır. Bir kimse Zeyd’in malını alır Amr’a verirse, Zeyd’in malını Amr’ın eline koyarak onun eline geçmesini sağladığı için, bu bir zulüm olur. Şirk koşmak ise, ma’bûdiyeti Allah’ın dışındakilere vermekle olur. Halbuki gerçekte O’nun dışındakiler hiçbir zaman ma’bûd olamazlar.”5

            Mu’tezile ekolüne göre zulüm, “kendisinde herhangi bir fayda bulunmayan ya da bir kötülüğü gidermeyen her türlü zarar”a denir.6

Âsî insan ya kendisine ya da başkasına zulmeder. Şirkin çoğunluğunun başkasına ulaşan bir zararı olmasa da, şirk koşanı daimî azaba sürüklediği için “büyük zulüm” diye nitelenmiştir. Küçük günahların zulüm olma sebebi ise, ya isyankâr kişinin günahı sebebiyle meşakkatli bir iş olan tevbeyi kendisine gerekli kılmış olması ya da normalde hak edeceği bir sevabı ve faydayı kaçırarak kendisini zarara sokmasıdır.7

            Şirk, zikredilen bu yönlerle büyük bir zulümdür. Bu nitelemelerde gözetilen birinci husus, kişinin kulluğu olması gereken makama yani Allah’a yöneltmemesidir. Allah, ulûhiyet ve ubûdiyet açısından yegane varlık olarak kabul edilmediğinde, diğer şahıslar, cansız nesneler ya da kâinat bu makama yerleştirilmiş demektir. Nitekim tarihte ya da günümüzde müşrik olarak bilinen şahıs ve toplumları incelediğimizde, onların herhangi bir kişiyi, nesneyi ya da Güneş, yıldız vs. kâinatın bir cüzünü veya kâinatın kendisini ilah olarak kabul ettiklerini ya da ilahlık vasıflarından bazılarını bunlara yüklediklerini görürüz. Oysa bilinçli ya da bilinçsiz olarak Allah’a ortak koşulan tüm diğer unsurların hiçbirisi ne yaratmada ne yaşatmada ne de öldürmede inşacı herhangi bir role sahip değillerdir. Dolayısıyla bu özellikleri onlara vermekle zulmeden insan, asıl makam olan Allah’a değil de bu sahte ilahlara kulluk etmek suretiyle, hak eden zâta ibadeti yapmayarak da zulmetmiş olmaktadır.

            Şirkin büyük zulüm olmasını sağlayan ikinci husus müşrik kişinin kendisini özellikle uhrevî bir zarara uğratmasıdır. Allah, Ğanî ve Samed isimleriyle de bildiğimiz gibi hiçbir şeye muhtaç olmayan, hiçbir fayda elde etmeyen ve herhangi bir zarara uğraması imkânsız olan bir varlıktır. Dolayısıyla kulun iman, taat ve ibadetleriyle hâsıl edeceği fayda veya inkâr ve isyanından doğan zarar Allah’a değil kendisine yöneliktir.  Bu yüzden şirk koşmak suretiyle yaptığı zulmün muhatabı gerçekte kendisidir. Allah Teâlâ, “Şüphe yok ki Allah kendisine ortak koşulmasını affetmez. Bunun dışında dilediği kimselerin günahını bağışlar” (Nisa, 4/48) ve “Kim Allah’a ortak koşarsa, şüphesiz ki Allah ona Cennet’i haram kılmıştır ve onun varacağı yer Ateş’tir” (Mâide, 5/72) ifadeleriyle, müşrik kişinin asla bağışlanmayacağını pekiştirilmiş bir üslupla bildirmektedir. İnsanın, şirk koşmak suretiyle, affedilme ihtimali ve ümidi olmaksızın ebedi hayatını “sürekli azab” olarak tercih etmesi, elbette ki kendine yapacağı en büyük kötülüktür.

            İslâm dininin belirttiği esaslar çerçevesinde Allah’a iman etmiş bir mümin, bu sayede varlık âleminde kendi kişiliğinin hakkını bilişsel düzeyde anlamış olur ve kimliğini o şekilde tanımlar ve bu farkındalıkla, “mahlûkatın en şereflisi” ve “Allah’ın yeryüzündeki halifesi” olma özelliklerinin gereğini yapabilir. Müşrik insan ise, artık sahip olması gereken gerçek kimliğini zayi etmiş, kendinde ve kâinatta her düzeyde adaleti kaybetmiş, bilinçsiz veya sahte bilinçli bir nesne konumuna düşmüştür. Müşrik insanın varlığını kaybedip hiçliğe doğru sürüklenişini şu âyet-i kerîme gayet belîğ bir şekilde ortaya koymaktadır: “Kim Allah’a ortak koşarsa, sanki gökyüzünden yere çakılmış da bir kuş onu kapmış veya rüzgâr onu uzak bir yere sürükleyip atmış gibi olur” (Hacc, 22/31)

-------------------------------------------------------------------------------------------

1 İbn Manzûr, Ebu’l-Fadl,  Lisânu’l-Arab, Beyrut, 1988, VII, 100; el-İsfehânî, Râğıb, Mu’cemu Müfredât-i Elfâzi’l-Kur’ân, Tah. Nedim Mer Meraşla, 1972, s. 266.

2 Râzî, Fahruddîn, Tefsîr-i Kebîr, Ter. Heyet, Ankara, 1988-1995, III, 29, 30.

3 Bağdâdî, Ebû Mansûr Abdulkâhir b. Tâhir, Usûlu’d-Dîn, Tah. Ahmed Şemsuddin, Beyrut, 2002, s. 153.

4 Cürcânî, Seyyid Şerîf, et-Ta’rîfât, b.y. ve b.t. yok,  s. 144.

5 Râzî, XVIII, 155.

6 Abdulcebbâr, Kâdı, Şerhu’l-Usûli’l-Hamse, Nşr. Abdulkerîm Osman, Kahire, 1996, s. 345.

7 Abdulcebbâr, Kâdı, el-Muğnî fî Ebvâbi’t-Tevhîdi ve’l-Adl, VI/2, (el-İr’ade), Tah. el-Eb George Şehhate Kanavati, Kahire, tsz., s. 239, 240.

Dr. Sinan Öge.

 


* BENZER KONULAR

İslam'ı ve hayatı Anlamak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:29:41 ÖÖ]


İnsanlığın Gidişatından Her Müslüman Sorumludur! 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:15:14 ÖÖ]


Cahiliye Toplumu ve İslam 12 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:58:21 ÖÖ]


Aile İçindeki Birlik ve Beraberlik Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:45:18 ÖÖ]


Müslüman Gençler Sevginizi Nikâhla İspatlayın Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:42 ÖÖ]


Yatarken Dikkat Edilecek Bazı Hususlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:26:36 ÖÖ]


Çocuğumun Adı Namaz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:31:50 ÖÖ]


Evliliğe Adım Adım Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:23:03 ÖÖ]


Hizmette Kadın Ve Erkek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:16:47 ÖÖ]


Küfür - Şirk - Nifak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:12:02 ÖÖ]


İhlas ve Medeniyet Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:01:48 ÖÖ]


Dünya Ellerimizin İçinde Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:53:16 ÖÖ]


Akıl Ve Doğru Düşünme Gönderen: melek
[Haziran 27, 2025, 12:19:27 ÖS]


Ana Baba ve Evlat İlişkisi Gönderen: melek
[Haziran 27, 2025, 11:59:04 ÖÖ]


Çocuk ve Arkadaşlık Gönderen: melek
[Haziran 27, 2025, 11:45:24 ÖÖ]


Yitiğimiz olan Sevgi ve Saygı Gönderen: melek
[Haziran 27, 2025, 11:41:00 ÖÖ]


Ahlaki Alanı Terketmemeliyiz Gönderen: melek
[Haziran 27, 2025, 11:37:15 ÖÖ]


Allah’ı Seveni Sevmek Gönderen: melek
[Haziran 27, 2025, 11:22:27 ÖÖ]


Grup biz ümmetiz 320 kbps - NETTE İLK FANİDUNYA NETTE Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 27, 2025, 09:59:49 ÖÖ]


Hicret Cami ve Ev Merkezli Bir Hayattır Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 27, 2025, 08:42:17 ÖÖ]