Peygamber Efendimiz SAV Buyuruyor
“İNSANLARA ANLAYACAKLARI DİLDEN KONUŞUN”
Resulü Müctebâ Efendimiz (SAV) buyuruyor, “İnsanlara karşı konuşmanız gerekiyorsa, insanların anlayacağı şekilde konuşunuz. Yoksa sizin anlaşılmayan sözlerinizden dolayı insanlar sapıtır, Allah’ı ve Resulü inkâr etmeye, yalanlamaya kalkar.” Her insanın bir seviyesi vardır. Nasıl eğitimde kademeler varsa, her kademeye göre farklı bir dil varsa insanların da anlayışları farklıdır. Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz (SAV) bunu 1400 yıl önce söylemiş. İslamiyet Mekke’de başladı. Peygamber Efendimiz (SAV) Mekke’deyken, ‘İkra’ emriyle peygamberlik görevini üstlendi. Dikkat ederseniz Mekke’de inmeye başlayan ayet-i kerimelerde namaz kılın, oruç tutun, cihat edin emirleri yoktur. Çünkü o zamanlarda insanlar daha putlara tapıyor, taşa tapıyor, toprağa tapıyor. Böyle bir insanın namaza aklı erer mi? O yüzden Peygamber Efendimiz (SAV), putların insanlara faydası olmadığını ve ancak Allah’a ibadet etmeleri gerektiğini söylemiştir. O yüzden Mekke döneminde inen ayet-i kerimeler ‘tevhit’ inancına yöneliktir.
“SON OLARAK DA CİHAT İBADETİ FARZ OLMUŞ”
İnsanların anlayışlarına göre, zihin gelişimlerine göre hitap etmenin önemini Hicret’ten sonra da görebiliriz. Peygamber Efendimiz (SAV) ve sahabe efendilerimiz Medine’ye hicret ettikten 1 buçuk yıl sonra namaz farz olmuş, 2 yıl sonra oruç farz olmuş. Farzlar birer birer Müslümanlara duyurulurken son olarak da cihat ibadeti farz olmuş. Çünkü Allah (CC) için, İslam için en değerli şey olan can ortaya konuluyor. İşte bu sürece baktığımızda ilk önce puta, taşa, toprağa tapan insanlarda önce Allah (CC) bilinci oluşturuldu, kalplerinde Allah (CC) sevgisi filizlendirildi. Daha sonra anlayış seviyesi yavaş yavaş yükseltilerek namaz, oruç gibi ibadetler farz hale getirildi. Son olarak da Allah (CC) uğruna canın ortaya konmasını ifade eden cihat ibadeti farz kılındı. Hadis-i şerifte, “İnsanlara karşı konuşmanız gerekiyorsa insanların anlayacağı şekilde konuşunuz. Yoksa sizin anlaşılmayan sözlerinizden dolayı insanlar sapıtır, Allah’ı ve Resulü inkâr etmeye, yalanlamaya kalkar” diye buyuran Peygamber Efendimiz (SAV), ifade etmeye çalıştığımız durumu izah ediyor.
DİKKATLİ OLMAKTA FAYDA VAR
Peygamber Efendimiz (SAV), başka bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor: “İnsanlara anlayacakları dilden konuşun. Siz Allah’ı ve Resulü’nü yalanlamak ister misiniz?” Burada önce hocalara, imamlara, vaizlere iş düşüyor. Bir imam atandığı ilçeye, köye ilk gittiğinde hiç namaz kılan yoksa orada ilk ‘tevhit’ inancını oturmaya çalışacak. İnsanların kalplerini İslam’a ısındıracak. Allah’a inancı kuvvetlenen ilçe, köy sakinlerine sonra da Allah’ın emirlerini yavaş yavaş sırasıyla anlatmaya başlayacak. Şimdi Allah’a bile tam inanmayan bir insana direkt cehennemden bahsederseniz olur mu? Adam kalkar, ‘bırak şu cehennemi’ dese siz de bu yalanlamaya ortak olursunuz. Resulullah Efendimiz işte tam olarak bu konuda bizleri aydınlatıyor. Bir insanın yalanlamasına sebep olacak cümleler kullanmak, o insanın yalanlamasına ortak olmak demektir. O yüzden dikkatli olmakta fayda var.
EN İYİSİ KİMSE O İMAM OLACAK
Bir toplulukta imamlık etme görevi kime, neye göre verilir diye sorular soruluyor. Bu soruya da cevap verelim. Bir insana imamlık görevi bilgiye ve ahlaka göre verilir. Bir topluluk içerisinde en iyisi kimse o imam olacak. Ama bunu belirlemek her zaman mümkün olmadığı için maaşlı imamlık caiz olmuş. İlmi en kuvvetli olan, ahlakı en kuvvetli olan kimse onu imam seçmek gerek.
Fakat şimdi bunu iş olarak yapan, eğitimini alan imamlarımız, hocalarımız var.
Prof. Dr. Cevat Akşit.