Şükür Sadece Elhamdülillah Demek Değildir
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in emirlerine uyarsanız size imtihanı kaybettirecek şeytan ve nefs-i emmârinizi yenersiniz ve ebedi saadete erersiniz.
Resulü Müctebâ Efendimiz buyuruyor: “Dünya imtihan yeridir. Ahiret ise karşılık yeridir. Herkes amelinin karşılığını alacak. Her insan dünyada ne hâl üzereyse, ahirette de öyle olacak.” Ahirette kimisi ceza alacak, kimisi mükâfat alacak. Hepimiz ne hâl üzere öldüysek öyle haşrolacağız. Peygamber Efendimiz de bizi bu konuda uyarıyor. Bu konuyla ilgili birçok hadis-i şerif var.
Müslüman israf etmez
‘Maruf’, güzel olan, dinimizin kabul ettiği şey demektir. Karşılığı da ‘münker’ yani dinimizin kabul etmediği, reddettiği şey demektir. Tasavvuf erbapları da farklı tanımlar yapmışlar. İmam Ravim, “Maruf, güzelliğini şeriatın bildirdiği, aklın güzel olarak kabul ettiği şeydir” diyor. Bu anlamda iktisada da maruf denir. Bu bize lazım olacak önemli bir şey. İktisat, bir nimeti lazım gelecek kadar, lazım olan yerde kullanmak, israftan kaçınmak ve cimrilikten kaçınmak demektir. Dinimiz israfı yasaklamıştır, Yüce Allah müsrifi sevmez. Bizim bu konuda çok büyük eksikliğimiz var. İstanbul’un nimet, ekmek ve yemek artıklarıyla Sudan doyabilirmiş.
Bu istatistiksel gerçek verilerdir. Müslüman israf etmez, iktisat eder. Her şeyi yerli yerinde kullanıp israftan ve cimrilikten kaçınmamız gerekir. Sadece İstanbul’da değil Anadolu’da da ciddi bir israf var. Yemek verilen toplu organizasyonlarda dikkat edin her tabağın içinde yemek artıkları var.
Yediğin yemeği israf etmezsen şükretmiş olursun
Bir insanın tabağın içindeki yemeğin hepsini yemesi görgüsüzlük olarak atfediliyor. Hâlbuki yiyeceğimiz kadar alıp, israf etmemek için dikkat etmeliyiz. Böyle yemekleri artırıp sonra çöpe atıyoruz. Çocuklarımıza da bu konuda yanlış eğitim veriyoruz. Allah’ın bizim için yarattığı nimete bizim saygı göstermemiz lazım. Bizim kültürümüzde de bu var. Eğer biz nimete saygı göstermezsek Rabbimiz bu nimetleri bizden alır. Kur’an-ı Kerim’de, “Eğer siz nimetlere şükrederseniz mutlaka nimeti çok vereceğim” buyruluyor. Bu kesin bir şeydir.
Nimete şükretmek yemekten sonra, “Elhamdülillah” demek, “Şükürler olsun” demekle bitmiyor.
Eğer sen yediğin yemeği, ekmeği israf etmezsen ve iktisatlı kullanırsan da bir nevi şükretmiş olursun. Mesela hac ibadeti için kutsal topraklara gittiğimde çok acı bir şeyle karşılaştım. Adam Arafat’a giderken yemek yiyor ve artığını yere atıyor. Şimdi yemek artığını almak için eğilsen ezilirsin orada. Sonra da o kadar insan o nimetin üstüne basarak yoluna devam ediyor. Hacı olmak herkese nasip olmaz ama özellikle de kutsal topraklarda daha çok dikkatli olmamız lazım.
Doyduktan sonra artanı çöpe atmayacaksın
Siyasi olarak bir değerlendirme yapmıyorum ama asgari ücretle ilgili çok yazılıp çiziliyor. Doğrudur, yanlıştır orasını bilmem. Fakat sen nimete saygı duymazsan sana hiçbir şey yetmez. Asgari ücret 5 bin TL olsa bile biz nimeti çöpe atarsak, nimetin üstüne basıp geçersek o para bize yetmez. Bu kesin bir şeydir. Bu Allah’ın kanunudur. Her şeyi yaratan o. Asgari ücret 10 bin TL olsa bile, biz eğer Allah’ın verdiği nimetlere tam manasıyla şükretmezsek bize hiçbir şey yetmez. Şükür sadece “Elhamdülillah” demek değil, yediğini israf etmeyeceksin, doyduktan sonra artanı çöpe atmayacaksın. Oldu ki bitiremedin bir yemeği, onu çöpe atmak yerine başka bir canlıya vereceksin.
Sokaklarımızda kediler var, köpekler var, kuşlar var artan yemekleri ona vereceksin.
Bir nimet çöpe gidip ziyan olacağına başka bir canlının kursağından geçsin.
Prof. Dr. Cevat Akşit.
FANİ DUNYA RADYO FORUM
