Gönderen Konu: İnsanın Büyük Sorumluluğu  (Okunma sayısı 92 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5783
İnsanın Büyük Sorumluluğu
« : Ekim 20, 2022, 11:01:42 ÖÖ »
İnsanın Büyük Sorumluluğu

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

Aziz Mü’minler!

Yeryüzündeki bütün inanışların, ideoloji ve düşünce sistemlerinin en önemli konularının başında, “insan ve insanın bu dünyadaki varlık gayesi” gelir.

Öyleyse soralım kendimize bir kez daha:  Evet, varız biz; peki, ama niçin varız?

Kendiliğimizden var olmadığımıza kesinkes inandığımıza göre, bizi bu dünyaya gönderen Kudret’in bizden istedikleri nelerdir?

Bu sorulara iç sesimizin verdiği doğru cevaplarımız olduğunu biliyorum. Fakat ne yazık ki, insanların büyük kısmı kendi iç sesine kulak tıkayarak yaşamayı ve hayatın rutin telaşeleri içerisinde kaybolmayı tercih ediyor.

Kardeşlerim!

İnsanı tanımlayan en önemli kavram hiç şüphesiz sorumluluk kavramıdır. Yeryüzünde hiçbir canlı, insan kadar yaptıklarından sorumlu tutulamaz. Çünkü hiçbir canlı, insan kadar yüksek niteliklerle donatılmamıştır

İnsan akıllıdır; aklıyla doğruyu ve yanlışı bulur. İnsan vicdanlıdır; vicdanıyla adaletli ve merhametli olmayı öğrenir. İnsan sorumludur; çevresiyle hak, hukuk ve saygı temelinde ilişkiler kurar.

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de insanın ve diğer tüm canlıların kendisine “ibadet” etmeleri için yaratıldığını ifade eder.  İbadet, yaradılış kodlarımıza aykırı hareket etmemek, yani ihanet  etmemek demektir. İbadet, Yüce Yaradıcı’dan başlayarak her şeye ve herkese karşı sorumluluk bilinci içerisinde yaşamak demektir. İbadet, içinde yaşadığımız evrende yalnız olmadığımızı, herşeyin ve herkesin kaderinin birbirine bağlı olduğunu bilmek demektir.

Kur’an-ı Kerim, insanın dünyaya gönderiliş gayesini ayrıca “halife” kavramıyla açıklar.[1]

Buna göre insan, Allah’ın hak, hakikat, adalet, iyilik ve güzelliğin yeryüzünde hakim kılınması yönündeki iradesini gerçekleştirmek üzere gönderilmiştir.

Kur’an-ı Kerim, insanın varlık gayesini açıklayan ikinci bir kavram olarak ise “emanet” kavramını kullanır.[2]

Buna göre insan, yeryüzüne geçici bir süreliğine gönderilmiştir. Bu geçici süre içerisindeki temel görevi ise, her şeye insanlığın ortak yararı adına Allah’ın emaneti olarak bakılmasıdır. Sevgili Peygamberimiz’in büyük bir ırmağın kenarında abdest alıyorsanız bile suyu dikkatlice ve tasarruflu kullanın[3]

Uyarısı, insanın, bu dünyada yararlandığı ve tükettiği şeylere karşı hangi düzeyde ve nasıl bir hassasiyet sahibi olması gerektiğini çok çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır.

Evet kardeşlerim, hiçbir şey gerçekte bizim değildir. Hayatta kalmamızı sağlayan nefesimiz bile.

Hiçbir şey bizim değildir, değerli mü’minler! Arsızca çiğnediğimiz toprağımız ve sorumsuzca tükettiğimiz suyumuz bile.

Gerçekten hiçbir şey bizim değildir; aziz bildiğimiz canlarımız bile..

Öyleyse insanı değerli kılan en önemli niteliğimize şimdi tekrar sahip çıkma zamanı. Dinler, kıyametin kopacağı zamanın yaklaştığını haber veriyor. Bilim adamları; iklim krizinin, savaşların, virüs ve salgın hastalıkların insanlığın geleceğini tehdit ettiğini söylüyor. Yüce Kur’an, insanın kendi elleriyle yerdeki ve gökteki düzeni yok ettiğinden şikayet ediyor.[4]

Her şeyi bir ölçü ve denge içerisinde yaratan Allah, göklerin ve yerin hassas dengelerine saygı gösterilmesini emrediyor.[5]

Ayağımızın altındaki toprak kayıyor. Milyonlarca yıl insana yurt olmuş, yuva olmuş memleketimiz, dünyamız, büyük bir yok oluşa doğru ilerliyor.

Bu gidişi ancak yine insan durdurabilir. Bu yok oluş tehdidinden insanlığı ancak yine kendi iradesi ve sorumluluk bilinci kurtarabilir.

İnsanlık tarihini sadece 21’inci yüzyıldan ibaretmiş gibi görmek modern insanın büyük bir yanılgısıdır. Dünyamızı ve sınırlı kaynaklarımızı büyük bir bencillik ve açgözlülükle tüketmeye ve sömürmeye devam etmemiz halinde, Yüce Kur’an’ın ve bilimin haber verdiği acı gerçeğin bizi bulacağından kimsenin şüphesi olmasın.

---------------------------------------------------------------------------------------------

 [1] Bakara, 2/30.

[2] Ahzâb, 33/72.

[3] İbn Mâce, Taharet, 48, I, 148.

[4] Rûm, 30/41.

[5] Rahmân, 55/9.


SABIR SEBAT VE MERHAMET -  EKLENDİ.

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

Kardeşlerim! Aziz Müminler!

‘Sabır’; başımıza gelen sıkıntı ve üzüntü verici durumlar karşısında direnç göstermek; olumsuz durumları olumluya çevirmek için ‘mücadele etmek’ demektir. Bu mücadele ne kadar zor olursa olsun asla vazgeçmemeye, bu uğurda kararlı olmaya; ‘Sebat’ denir. ‘Metanet’ ise; irademizin güçlü, moral ve motivasyonumuzun yüksek ve dayanıklı olma halidir.

Kur’anî kavramlardan biri olan sabır, ne yazık ki zaman içerisinde anlam daralmasına uğramıştır. Öyle ki; ‘sabret’ dendiğinde ilk olarak zihinlere; ‘’başına gelene katlan’’ anlamı gelir. Bu tanım eksiktir, yanlıştır. Sabır; sıkıntı ve zorluklara katlanmak değil, onlara göğüs germektir. Mevcut imkanlar tükense de bedenen ve ruhen direnmek, yeni imkanlar arayışına girmektir sabır. Nebimizin (s.a.s.) ifadesiyle; gereğini yerine getiren kişiye Allah’ın verdiği dayanma gücüdür[1] sabır.

Hepsi birer mücadele ve aksiyon insanı olan Peygamberler, yaşantılarıyla bizlere en güzel örnek olmuştur. Nuh Peygamber ömrünü, insanlar için tek kurtuluş olan İslam gemisine davet etmekle geçirdi. O bizlere; motivasyonumuzu düşüren türlü engellemelerle karşı karşıya kalsak da asla pes etmemeyi, etrafımızda bize güvenen bir avuç insan olsa da doğru yoldan asla vazgeçmemeyi öğretti.

Yakub Peygamberin (a.s.) de sınavı kolay değildi. Onun imtihanı; evlatlarıydı. Yusuf’unu (a.s.) kuyuya atıp kurt yedi diye kandırıp babalarına yıllarca acı yaşatanlar yine Yakub’un çocuklarıydı. O bizlere en güzel sabrın, musibetin geldiği ilk anda gösterilen sağlam bir duruş olduğunu öğretti.

Hz. Yusuf da birçok zorlu süreçlerde geçti. Kuyuya bıraktılar, köle pazarında sattılar, ailesinden ayırdılar, iftira ederek zindana attılar. Yusuf (as) mücadelesiyle bizlere; içinde bulunduğumuz şartlar ne olursa olsun hayata bir şekilde tutunmaya devam etmeyi öğretti. Hz. Eyyüp (a.s.); hastalıkla sınanan bir Peygamberdi. O bizlere sabrın; bir şey yapmadan beklemek değil, şifa bulmak için çare aramak, tedavi yol ve yöntemlerini uygulamak demek olduğunu öğretti.

Hz. Musa, (a.s.) gençliğinde sabırsızlığının kurbanı olmuş, karıştığı bir kavgada -istemeden de olsa- bir cinayet işlemişti. Olaydan sonra yaşadığı sarayı terk etmek zorunda kaldı ve on yıl kendisi için sabır ve hayat okuluna dönüşecek olan çobanlık teklifini kabul etti. Musa bizlere en büyük sabrın kişinin kendi nefsiyle mücadele etmek olduğunu öğretti.

Sabır, sadece yoklukta gündeme gelen bir kavram değildir. Varlığa sabretmek de son derece önemlidir. Zira kişinin kalitesi; yoklukta gösterdiği kadar, varlıkta gösterdiği sabırla da ilişkilidir. Süleyman Peygamber (a.s.) dönemin süper gücüydü. Havada, karada ve denizde görünür-görünmez muhteşem güçlü orduları olmasına rağmen karıncaya bile zarar vermeyen muazzam da bir vicdana sahipti. O bizlere sabrın varlıkta da gözetilmesi gereken bir ilke olduğunu öğretti.

Sabır, sebat ve metanet timsali örnek hanımlar da vardı. Onlardan biri de; Hz. İbrahim’in (a.s.) eşi Hz. Hacer’di. Kucağında bebeğiyle ıssız ve kurak Mekke vadisine bırakılan Hacer, bölgeyi yeniden canlandırma görevi verilen bir anneydi. O, yiyecek ekmeği, içecek suyu tükenmesine rağmen bebeğine sarılıp ölüme razı olmadı. Dağlar aşıp tepeler dolaştı. Alından ter akmadan yerden su çıkmayacağını, zahmet çekmeden rahmete ulaşılamayacağını bize o öğretti.

Muhammed (a.s.) da bir mücadele ve aksiyon insanıydı. O, babasını hiç göremedi. Tabiri caizse hayata bir sıfır geride başladı. Altı yaşına geldiğinde, annesini de kaybederek yetimliğinin yanına bir de öksüzlük eklendi. Büyüdü, evlendi, çocukları oldu. Peygamberlikle görevlendirilince sorumlulukları da arttı, dertleri de… Gün oldu dalga geçildi, dışlandı, taşlandı. Gün oldu canına kastedildi. O, altmış iki yıllık ömrüne yedi evladından altısının vefat acısını sığdırmış bir babaydı. Tüm bunlara rağmen o bizlere; başımıza hangi olumsuzluklar gelirse gelsin, son nefesimize kadar hayata küsmemeyi, mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdürerek insanlığa rahmet olmaya devam etmek gerektiğini öğretti.

Kardeşlerim!

Dünya, her birimize farklı sorularının sorulduğu dinamik bir sınav alanıdır. Yaşantımız boyunca can, mal ve rızık kaygılarıyla sınanacağız.[2] Bazen darlıkla, bazen bollukla imtihan edileceğiz. Ne ile sınanırsak sınanalım, Rabbimizin sabredenlerle, duruşunu bozmayanlarla, hayat mücadelesine devam edenlerle birlikte olduğunu[3] aklımızdan çıkarmayalım. Her zorluğun yanı başında kolaylıkların bulunduğunu[4] hiçbir zaman unutmayalım.

--------------------------------------------------------------------------------------

 
[1] Müslim, Zekât, 124

[2] Bakara, 2/155

[3] Bakara, 2/153

[4] İnşirah, 94/5-6

RADYO DİNLEME LİNKİMİZ
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap


 


* BENZER KONULAR

Zaralı Alışkanlıklardan Korunmak Gönderen: anadolu
[Bugün, 07:19:12 ÖÖ]


Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı Gönderen: anadolu
[Bugün, 07:13:25 ÖÖ]


İslam Ahlakı Gönderen: anadolu
[Bugün, 07:08:04 ÖÖ]


Mutaki Olmak Gönderen: anadolu
[Bugün, 07:03:31 ÖÖ]


İbadetin Özü Dua Gönderen: anadolu
[Bugün, 06:57:45 ÖÖ]


Haya – Ahlak – İmandır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:34:05 ÖÖ]


İkiyüzlülük- Münafıklık – Manevi Bir Hastalıktır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:28:39 ÖÖ]


İslamda Birlik ve Beraberliğin Önemi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:21:39 ÖÖ]


İnsanlara İyi Muâmele Etmek Aklın Yarısıdır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:12:43 ÖÖ]


Akıllı Kime Denir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:04:51 ÖÖ]


2014 - Ahmet Yağmur - Medine'ye Hasret Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:03:52 ÖS]


Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:49:10 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41