Kınama ve İftiralardan Korkmamak İçin
Kınama ve iftiralardan korkmamak için iltifatlara iltifat etmeyiniz
“Ben bütün bunlar için sizden (maddi veya manevi) bir ücret, bir karşılık beklemiyorum. (Şuarâ, 109,127 ve 180)” buyuruyor bütün peygamberler.
Tabi ki dostlarımız var.
Tabi ki iyi insanların şahitliği bizim için önemli.
Tabi ki marifetin iltifata ihtiyacı var.
Tabi ki insanları nefret ettirmek ya da onların düşmanlıklarını kazanmak gibi bir arzumuz yok.
Tabi ki insanların gönüllerini kazanmaya çalışıyoruz.
1. Fakat bütün bunlar, Allah’ın rızasına uygun olduğu sürece makbuldür. İnsanların, Allah’ın emrine uygun olmayan işlerde iltifatına; Allah’ın emrine uygun işlerde ise kınamalarına aldırış edilmez.
2. Ayrıca her insanın iltifatı, kınaması ve şahitliği de makbul değildir. Bizler için, ilim ve ahlak sahibi insanların eleştiri ve taltifleri geçerlidir. Yoksa cahil veya İslam’a aykırı dünya görüşünü belirlemiş insanların görüşleri bizim için asla makbul olamaz.
3. Bu durumda bugün ehli küfür ve batıl tarafından İslam’a aykırı bazı işlerin güzel gösterilmesi ve hatta ödüllendirilmesi; ehlisünnet ve mutedil inanca sahip Müslümanların radikal ve hatta terörist olarak gösterilmesi, bizim için utanılacak bir durum değil aksine övünülmesi gereken bir tutumdur. Hâlbuki İslam düşmanları, bizi ödüllendirdiğinde ve iltifat ettiğinde kendimizden şüphe etmeli ve yaptıklarımızı gözden geçirmeliyiz.
4. Dünya hayatı geçicidir. O yüzden buradaki hükümler de ebedi ve mükemmel değildir. Geçici olmayan nimet ve kararlar, ahrettedir. Bu durumda asıl önemli olan, mahşerde Mevlâ’nın hakkımızda ne karar vereceğidir. Bugün kınamasından korktuğumuz veya iltifatına değer verdiğimiz insanlar hakkında da son kararı verecek olan Allah’tır. Özetle dünyadaki en rezil ve itibarsız hayat, en fazla yüz sene sürecektir. Oysa ahiret hayatı sonsuzdur. Buradaki kınamaların da gerçekte bize zararı, iltifatların ise pek bir yararı yoktur.
5. Efendimiz SAV, insanların ve özellikle de toplumun önde gelenlerinin yüzlerine karşı övülmeleri durumunda bu insanların şımaracağı ve hatalarını göremeyecekleri hususunda bizleri ikaz etmiştir.
6. Bunun yerine iyi işleri tebrik ve duayla desteklemek, yanlış işleri ise ikaz ve yine duayla düzeltmeye çalışmak tavsiye buyurulmuştur.
7. İnsanları sevdiğimizi söylemek meşru hatta güzel bir iştir. Fakat buradaki sevgi, Allah’ın rızasına uygun ve meşru işlerde olmalıdır. Müslüman, sevgi ve merhamet dolu, kibar ve nazik, güler yüzlüdür.
8. İnsanlardan şüphe etmek ve kusurlarını araştırmak men edilmiştir. Fakat İslam’ın ve insanların maslahatı söz konusu olduğunda kusurların değerlendirilmesi ve insanların güvenilirliklerinin araştırılması bir vazife haline gelir. Fakat bunu herkes yapamaz. Sadece görevli ve ehil kimseler özelinde bu işler yürütülmelidir.
9. Tabi ki bugün insanlara güvenmekte zorlanıyoruz. Tabi ki bu şüphede haklıyız. Herkeste şüpheyle yaklaşmama ama doğacak olumsuz durumlardan da korunmamın yolu, bütün işleri usulüne uygun olarak yapmaktır. Örneğin Allah CC ve Resulü SAV, bütün akitlerin şahitle ve hatta yazılarak yapılmasını emretmiştir. Buna aile fertleri ve dostlar arasındaki ilişkiler de dâhildir.
10. Müslümanların geleceği hususunda endişe ediyoruz haklı olarak. İslam’a ve Müslümanlara ihanet eden, bencil ve şahsi çıkarlarını düşünen, ehliyetsiz ve cahil insanların çokluğundan şikâyet ediyoruz. Bu ise ya davaya olan inancımızı sarsıyor ya da kendimizi değerli ve davanın sahibi olarak görüyoruz. Oysa biz, davanın sahibi değiliz. Sadece bu uğurda mücadele eden biriyiz. Allah’ın en sevgili ve en takva kulu da biz değiliz. Mesele, bizim dava için ne kadar çalışıp ne kazandığımızdır. Yoksa Allah, kendi davasına sahip çıkacak birilerini illa gönderecektir.
11. Özelikle siyasi ve İslami meselelerde güvenilecek kimse olup olmadığına dair düşüncemiz, kendimize olan güven ve inancımızla alakalıdır. Eğer biz gerçekten samimiyet ve gayretimize inanıyor isek; bizim gibi insanlar illa vardır yeryüzünde. Eğer biz varsak, illa ki birileri vardır. Hatta daha çok sayıda vardır. Ve hatta bizden daha samimi ve daha gayretli olanlar vardır. Eğer kendimize güveniyor isek; inancımız, bu şekilde olmalıdır. Aksi halde yeryüzünde samimi kimse olmadığına inanan kimsenin aslında kendine güveni ve inancı yoktur demektir.
Turgut Akyüz.