www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT => TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT => Dini Şiirler => Konuyu başlatan: fanidunya - Mart 18, 2017, 03:50:05 ÖÖ
-
Çanakkale Savaşı Şiirleri
(http://fs5.directupload.net/images/170318/a2w2vrmr.jpg) (http://www.directupload.net)
Çanakkale destanı, 18 Mart 1915-9 Ocak 1916 tarihleri arasında gerçekleşmiştir. 18 Mart 1915'de başlatılan ilk saldırı 9 Ocak 1916 tarihinde karşı donanmanın ülkeyi tamamen terk etmesi ile sona ermiştir. Birleşik Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanma Boğaz'a geniş çaplı ilk saldırıları 1915 Şubat ayında başlatılmıştır. En güçlü saldırı ise 18 Mart 1915 günü uygulamaya konulmuştur. Ancak Birleşik Donanma ağır kayıplar vererek, deniz harekatından vazgeçilmek zorunda bırakılmıştır. Çanakkale Savaşları, Birinci Dünya Savaşı içinde, tarihin en kanlı günü olarak ilan edilmiştir. Türk'ün sayısız zafer, şan ve şerefle dolu tarihinin en parlak günüydü. I. Dünya Savaşı'ndan kısa bir süre önce, 1911-1942 yıllarında Osmanlı Devleti son Afrika topraklarını İtalya'ya kaptırmış, 1912-1913 Balkan Hezimeti ise, Rumeli'deki son Türk hakimiyetini yok etmiştir. Bulgar ordularının İstanbul kapılarını zorlaması, 500 yıldır Türk olan Rumeli'nin kaybı, İstanbul ve boğazların güvenliğinin tehlikeye girmesi, o zamanın devlet adamlarında siyasi yalnızlığın doğal bir neticesi olarak değerlendirilmiştir.
Çanakkale Savaşı İle İlgili Şiirler;
Türkün Geçit Vermez Kalesidir Çanakkale
Bir destanın adıdır Çanakkale
Ateşle imtihandır Çanakkale
Tarihte destandır Çanakkale
Düşmana mezardır Çanakkale
Kınalı kuzuların yattığı yer Çanakkale
Seyit onbaşıların gücüdür Çanakkale
Yahya çavuşların savaşıdır Çanakkale
Türkün kaderini yazıldığı yer Çanakkale
Düşmana yol vermeyen sudur Çanakkale
Çelikten kaleyi yutan yerdir Çanakkale
Haçlıya tarihi büyük dersti
Çanakkale Savaşı İle İlgili Şiirler
Çanakkale
Türkün geçit vermez kalesidir Çanakkale
Ey Kahraman Türk Ordusu
Çanakkale için akan kanlar
Denizdeki dalgalara vurmuş
Türk ordusunun zaferi
Esir milletlere bir umut olmuş
Ey kahraman Türk Ordusu
Yurdun dört bir yanından
Toplanmış asker
Bir istiklal uğruna
Canlarını feda etmiş
Çanakkale yolunda
Ey Kahraman Türk Ordusu
18 Mart Çanakkale
Bulutlar sarmıştı her yanı,
Kapkara bir geceydi,
Yağmur, bardaktan boşalırcasına,
Sağnak gibi yağıyordu,
Yedi düvelin gemilerinden yükselen,
Top, tüfek sesleri,
Her yanı inletiyordu,
Mustafa Kemalin askerleri,
Aslanlar gibi dövüşüyordu,
Ve Çanakkale kahramanca,
Düşmana selam veriyordu,
Dur Yolcu
Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir!...
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tümsek Anadolu'nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmet'in yattığı yerdir!
Çanakkale Savaşı
Bir savaş vardı Çanakkale'de
Şehit kan verdi göz göre göre!
Yaş 5-65 demedi,
Şehit etti Türkiye'yi!
Gazisi var şehidi,
Canını verdi bu vatana!
Gerçek bir imanla,
Kazandı bu savaşı.
Yenilgiye düştü karşı taraf,
Silah bol, iman az.
Vatan sevgisi yoktu,
Gönülde büyük eksik var.
Çanakkale Şiiri
Çanakkale şiiri denince akla her ne kadar akla ilk gelen Mehmet Akif Ersoy'un "Çanakkale Şehitlerine" isimli eseri gelse de, bu efsanevi savaş üzerine ve özgürlükleri, hakları uğruna canlarını feda eden binlerce insan için yüzlerce dize yazılmıştır.
Çanakkale şiiri deyimi, bu savaşın büyüklüğü ve önemi sebebiyle adeta Türkçe'ye yerleşmiş durumdadır. Çanakkale Savaşı tarihin en kanlı, en efsanevi savaşlarından biridir. Bu savaş sadece Türk milletini değil, savaşa katılan diğer ulusları da derinden etkilemiştir. Savaş ile başlayan bazı ilişkiler dostluğa dönüşmüştür. Örneğin, savaşta yer alan Anzaklar için Çanakkale'de bir anıt yapılmış ve Mustafa Kemal, bu savaşta ölen insanlar için anavatanlarına bir mesaj göndererek onların da burada rahat uyuyacaklarını bildirmiştir.
Çanakkale Savaşı bir milletin ruhuna işleyen destansı bir savaştır. Bu mücadelede hayatlarını kaybedenler yalnızca kendi özgürlükleri için değil, gelecek nesillerin özgürlükleri için de savaşmışlardır. Bu destanı en iyi anlatan Çanakkale şiiri, milli şair Mehmet Akif Ersoy'un "Çanakkale Şehitlerine" adlı başyapıtıdır.
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Çanakkale Şiiri
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif ERSOY
ÇANAKKALE
Ya Rap Celal’inin kahrını tez elden aşır
Şu Çanakkale yenilmez ibretini taşır
Kutsal ruhların ayakları da ağırlaşır
Şu topraklar ezelden ebede sırlar taşır
Gelir, yedi düvelin kan kusan gemileri
Yiğitler dönmek nedir bilmez, hedef ileri
Zulüm kılıcı yakıp yıkar genç bedenleri
Çanakkale alır vermez, harbe gidenleri
Ateş kusardı zırhlılar hep mavi sulardan
Yardıma gelirdi ruhlar, kavi ululardan
En samimi dualar ulaşır analardan
İbret levhası tarihe Anafartalar’dan
Gelibolu’da yılmaz yiğitler göğüs gerer
İçer ecel şerbetini, şehitliğe erer
Şu türbeleri, şu uyanık yıldızlar bekler
Gök kubbenin altından saçılan nurlar ekler
Çanakkale hakikat ışıklarıyla dolardı
Binlerce canlar bu vatan uğrunda solardı
Şu âlem Türkün yüceliğini kucaklardı
Şehitlik şerbetiyle mutlu olacaklardı
Emelleri de gömülmüş, her yer mezar olmuş
Vahdet bahçesinde şu yatanlar şehit olmuş
Düşman emeli suya gömülmüş, hayal olmuş
Deniz, gök ve yer susmuş, yatanlar çok mesutmuş
Güllere sinmiş şehitliğin, senin kokundur
Çanakkale geçilmez, düşmana korkundur
Çanakkale hürriyetin ve özgürlüğündür
Tarihe şan ve şerefle yazılan gücündür
Hasan Kocamanoğlu.
Çanakkale Türküsü
(http://fs5.directupload.net/images/170318/rn66htb5.jpg) (http://www.directupload.net)
Çanakkale Türküsü, Çanakkale savaşı daha başlamadan evvel askerler savaşa hazırlanırken, daha önceden Çanakkale yöresinde bilinen ve söylenen bir türkünün üzerine Çanakkale savaşına ait sözler yazılarak oluşturulmuş bir asker türküsüdür.
Çanakkale türküsü savaş öncesinde doğuyor ve savaş esnasında askerler tarafından söylenmiştir ve Çanakkale savaşı sona erdikten sonra savaşa katılan askerler kendi memleketlerine döndükten sonra askerlerin tümünün ağzından bu türkü, gittikleri yörelerin tümünde söylenmeye başlıyor. Çanakkale savaşının üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen günümüzde bu türkü halen yurdumuzun her bölgesinde ve yörelerinde söylenmektedir. Ayrıca Gagavuz Türkleri, Makedon Türkleri, Bosna Hersekli, Arnavut Türkleri ve Kerkük Türkleri de bu türküyü söylüyorlar.
Çanakkale Türküsü
O dönemin tüm Osmanlı coğrafyasında ve ülkemizin her yöresinde halen herkes kendi diliyle ve şivesiyle Çanakkale türküsünü söylenmektedir.
Çanakkale Türküsü
Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni
Of gençliğim eyvah
Çanakkale köprüsü dardır geçilmez
Al kan olmuş suları bir tas içilmez
Of gençliğim eyvah
Çanakkale içinde aynalı çarşı
Anne ben gidiyorum düşmana karşı
Of gençliğim eyvah
Çanakkale içinde bir dolu testi
Anneler babalar ümidi kesti
Of gençliğim eyvah
Çanakkale'den çıktım yan basa basa
Ciğerim çürüdü kan kusa kusa
Of gençliğim eyvah
Çanakkale'den çıktım başım selamet
Anafarta 'ya varmadan koptu kıyamet
Of gençliğim eyvah.