Gönderen Konu: Adak ile ilgili soru ve cevaplar  (Okunma sayısı 890 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Adak ile ilgili soru ve cevaplar
« : Şubat 06, 2017, 12:13:54 ÖÖ »
Adak ile ilgili soru ve cevaplar

ADAK NEDİR, DİNDEKİ YERİ NEDİR?

Arapça’da nezir (nezr) diye ifade edilen adak fıkıh dilinde, “bir kimsenin dinen yükümlü olmadığı ibadet cinsinden bir şeyi kendisi için vacip kılması”nı ifade eder. Diğer bir ifadeyle “kişinin farz veya
vacip cinsinden bir ibadeti yapacağına dair Allah Teala’ya söz vererek o ibadeti kendisine borç kılması”dır (Mevsıli, el-İhtiyar, IV, 76).

Kur’an’da değişik yerlerde verilen sözde durulması, ahde ve akitlere bağlı kalınması (Maide, 5/1; İsra, 17/34), Allah’a verilen sözün tutulması (Nahl, 16/91) emredilir ve yapılan adakların yerine getirilmesi istenir. Ayrıca kişinin yaptığı adağa uygun davranması iyi kulların vasıfları arasında sayılır (İnsan, 76/7). Hadislerde de Hz. Peygamber (s.a.s.), Allah’a itaat kabilinden adakların yerine getirilmesini emretmiş, Allah’a isyan veya masiyet kabilinden olan konularda adakta bulunulmamasını, şayet yapılmışsa buna uyulmamasını istemiştir (Buhari, Eyman, 28, 31; Müslim, Nezir, 8; Ebu Davud, Eyman, 12). Dolayısı ile adağın yerine getirilmesi kitap, sünnet, icma ve akıl deliliyle sabittir (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 90).

Bazı alimler, hiçbir dünyevi menfaat ummadan sırf Allah’ın rızasını kazanmak, ona şükretmek için adak adamasında bir sakınca bulunmadığı görüşündedirler. Kişinin Allah’ın takdirinin değişmesine vesile olması dileğiyle, dünyevi amaçlarla belli şartlara bağlı olarak adakta bulunması ise doğru karşılanmamıştır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.)’in “Adak, (Allah’ın takdir buyurmuş olduğu) hiç bir kazayı geri çevirmez. Sadece cimrinin malını eksiltmiş olur.”; “Adak bir şeyi ne ileri alır ne de geri bırakır…” (Buhari, Eyman, 26; Müslim, Nezir, 2) hadisleriyle şarta bağlı adakta bulunmayı hoş karşılamadığı anlaşılmaktadır.

 İmam Şafii ve Ahmed b. Hanbel başta olmak üzere bazı fakihler yukarıdaki hadislere dayanarak nasıl olursa olsun adak adamanın mekruh olduğu görüşündedirler (Nevevi, el-Mecmu, VIII, 450; İbn Kudame, Muğni, Beyrut 1405, XI, 332).
Bununla birlikte, Allah’a isyan ve masiyeti içermediği sürece, hangi grupta yer alırsa alsın, adakta bulunulduğunda yerine getirilmesi dinen vacip görülmüştür (Kasani, Bedaiü’s-sanai, V, 83).
 
ADAK KURBANI NE DEMEKTİR? ETİNİN HÜKMÜ NEDİR?

Kurban adayan kişinin kurban kesmesi vaciptir. Eğer kişi bu adağı, bir şartın gerçekleşmesine bağlamışsa bu şart gerçekleşince kesmesi gerekir.

Adak kurbanının etinden adak sahibi, eşi, usul ve fürûu (neslinden geldiği ana, baba, dede ve nineleri ile kendi neslinden gelen çocukları ve torunları) yiyemeyeceği gibi, bunların dışında kalıp zengin olanlar da yiyemez.
Şayet kendisi veya bu sayılanlardan birisi yemişse, yenilen etin rayiç bedelini yoksullara verir (Zeylaî, Tebyînü’l-Hakâik, Kahire 1313, VI, 8; İbn Nüceym, Bahru’r-râik, VIII, 199-203; Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, s. 413).
 
ADAKLA İLGİLİ ŞARTLAR NELERDİR?

Yapılan bir adağın geçerli olabilmesi için hem adakta bulunan kimseyle hem de adağın konusu ile ilgili birtakım şartlar vardır.

Adağın geçerli olabilmesi için adakta bulunan kimsenin Müslüman, akıllı ve buluğa (ergenlik çağına) ermiş bir kimse olması gerekir. Çünkü adakta bir ibadetin yerine getirilmesini yerine getirilmesini gerektirir. İbadetin yerine getirilmesi için de kişinin tam eda ehliyetine sahip olması gerekir (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 81-82).

ADAĞIN GEÇERLİLİĞİ İÇİN ADAK KONUSUNDA ARANAN ŞARTLAR İSE ŞUNLARDIR:

1. Adanan şeyin cinsinden bir farz veya vacip ibadetin bulunması gerekir. Mesela namaz kılmayı, oruç tutmayı, sadaka vermeyi, kurban kesmeyi konu alan adaklar geçerlidir. Hasta ziyareti veya mevlid okutma adak konusu olmaz.

Türbelerde mum yakma, horoz kesme, bez bağlama, şeker ve helva dağıtma gibi halk arasında görülen adak adetlerinin İslam’da yeri yoktur.
 
 2. Adanan şey bizzat hedeflenen (maksut) ibadet cinsinden olmalı, başka bir ibadete vesile olduğu için farz veya vacip sayılan bir ibadet olmamalıdır. Mesela abdest almayı, ezan ve kamet okumayı, mescide girmeyi konu alan adak geçerli olmaz.

 3. Adanan husus, adayan şahsın o anda veya daha sonra yapması gereken farz veya vacip bir ibadet olmamalıdır. Kılmakla mükellef olduğu namaz, tutmakla mükellef olduğu ramazan orucu adak konusu olmaz.

 4. Adanan şeyin meydana gelmesi ve yapılması maddeten ve dinen mümkün ve meşru olması, mal ise adayan şahsın mülkiyetinde bulunması gerekir. Bir kimsenin sahip olmadığı malı adaması geçersiz, sahip olduğundan fazlasını adaması halinde ise sadece sahip olduğu kadarı hakkında geçerlidir. Ancak bir kimsenin ileride sahip olması kuvvetle muhtemel bir malla ilgili adağı geçerli sayılır. Mesela ileride miras yoluyla sahip olacağı malın adanması böyledir. Adanan adak, başkasının mülkiyetinde bulunan bir malla ilgili olmamalıdır.

 5. Adanan fiil Allah’a isyanı, bid’at, günah ve masiyeti içermemelidir. Bu takdirde adak geçersizdir (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 82-92).

Meydana gelmesi istenmeyen bir şarta bağlı olarak adakta bulunan şahısların, mesela yalan söylememeye, kötü bir fiili işlememeye nezredip bu fiili işlemesi halinde adakta bulunan kimselerin, Allah’a karşı verdiği bu sözde durması gerekir. Mesela “Bir daha içki içmeyeceğim, içersem bir ay oruç tutayım.” şeklinde adakta bulunma böyledir. Fakat istenmeyen şart gerçekleşirse dilerse adadığı şeyi yerine getirir, dilerse yemin kefareti öder. Hanefiler bu durumda yemin kefareti ödemenin daha isabetli bir davranış olacağı görüşündedir. Çünkü bu ahitleşme yemin sayılmaktadır (İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, III, 738).
 
BİR KOÇ KURBAN ETMEYİ ADAYAN KİŞİ MUTLAKA KOÇ MU KESMELİDİR? BİR BÜYÜK BAŞ HAYVANA ORTAK OLABİLİR Mİ?

Bir koç kesmeyi adayan kimse koç kesebileceği gibi koyun veya keçi de kesebilir. Çünkü bunlar aynı cinsten (davar) kabul edilmektedir. Aynı şekilde bu kişinin ibadet niyetiyle kesilecek olan bir sığıra hissedar olarak adağını yerine getirmesi de mümükündür. Çünkü amaç kurban kesmektir. Bu şekilde de amaç yerine gelmiş olur. Ancak sığır kesmeyi adayan kişinin, koyun kesmesi ile adağı yerine gelmiş olmaz (İbn Abidin, Haşiyetü Reddi’l-Muhtar, Beyrut, 2000, VI, 320).
 
 Cins belirlemeksizin “bir kurban keseceğim.” diye adakta bulunan bir kimse ister koyun, isterse de sığırdan bir hisseye girerek dilediği cinsten bir kurbanlık hayvan kesebilir (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, Beyrut 1986, IV, 86, 93; Alauddin Abidin, el-Hediyyetu’l-Alaiyye, 198-202).
 
ADAK KURBANI NE ZAMAN KESİLMELİDİR?

Bir şarta bağlı olarak yapılan adakların, şartın gerçekleşmesi halinde ilk fırsatta yerine getirilmesi gerekir. Şarta bağlı olmayan adaklar ise herhangi bir vakitte yerine getirilebilir. Kurban kesmeyi adayan kişi bu adağını dilediği zaman gerçekleştirebilir. Mutlaka kurban bayramı günlerinde yapılması şart değildir (İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, III, 67, 71).
 
“ÇOCUĞUM SAĞ-SALİM DOĞARSA BİR KURBAN KESECEĞİM.” DİYE ADAKTA BULUNAN KİMSENİN İKİZ ÇOCUĞU OLURSA, KAÇ KURBAN KESMELİDİR?

‘Çocuğum sağ-salim doğarsa kurban keseceğim. ‘ şeklindeki adak mutlak/her hangi bir şartla kayıtlanmamış bir adaktır.

Çünkü bu ifadede hem “çocuk” hem de “kurban” kelimeleri kayıtsız olarak kullanılmıştır. Bu itibarla bu kimse, doğan çocuk sayısına bakmaksızın dilediği türden bir kurban kesmekle adağını yerine getirmiş olur.
 
İKİ VEYA DAHA FAZLA KİŞİ TEK BİR KONU HAKKINDA KURBAN ADASALAR, HEPSİNİN DE AYRI AYRI KURBAN KESMESİ GEREKİR Mİ?

İki kişi aynı konu hakkında birbirinden habersiz olarak kurban kesmeyi adarsa, adakta bulunan kişilerden her birinin ayrı ayrı adaklarını yerine getirmeleri gerekir. Zira her biri bağımsız birer kişiliğe sahiptir; birinin yapmasıyla diğerinin zimmetinden adak düşmez.
 
 İki veya daha fazla kişi bir araya gelerek bir tek konu hakkında “ortaklaşa bir küçükbaş hayvan kurban edelim.” diye adakta bulunsalar; adakları geçerli, ortaklık şartı ise geçersiz olur (İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, İstanbul 1984, III, 736-737). Bu durumda, ortak bir kurban kesmeyi adamakla her biri ayrı ayrı birer kurban adamış olurlar. Zira kurban denince akla en az küçükbaş bir hayvan gelir. Bir küçükbaş hayvan ise bir kişi tarafından kurban edilebilir; iki veya daha fazla kişi tarafından kurban edilmesi geçerli olmaz.
 
BELİRLİ BİR HAYIR KURUMUNA VEYA FAKİRE PARA YARDIMI YAPMAYI ADAYAN KİMSE, BAŞKA BİR HAYIR KURUMUNA VEYA FAKİRE BU PARA YARDIMINI YAPARSA ADAĞI YERİNE GELMİŞ OLUR MU?

Adağın yerine getirileceği kişi, yer ve cihet konusundaki şartlar bağlayıcı değildir. Bu itibarla muayyen bir hayır kurumuna veya fakire yardım yapmayı adayan kimse başka bir hayır kurumuna veya başka bir fakire bu para yardımı yapmakla adağı yerine gelmiş olur (Kasani, Bedaiü’s-sanai, 1986, Beyrut, IV, 86, 93; İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, İstanbul 1984, III, 741-742; Alauddin Abidin, el-Hediyyetu’l-Alaiyye, 198-202).
 
GÜÇ YETİRİLEMEYECEK BİR ŞEY ADAMANIN HÜKMÜ NEDİR? BÖYLE BİR ADAK GEÇERLİ OLUR MU?

Adağın geçerli olması için adanan şeyin cinsinden bir farz veya vacip bulunmalı, adanan şeyin yerine getirilmesi fiilen ve dinen mümkün ve meşru olmalı; adanan şey mal ise adayan şahsın mülkiyetinde bulunmalıdır (Fetavay-ı Hindiyye, I, 208). Bu itibarla bir kişinin, sahip olmadığı bir malı tasadduk etmeyi veya kurban etmeyi adaması geçersizdir. Sahip olduğundan fazlasını adaması halinde ise sadece sahip olduğu kadarı hakkında geçerli olur. Adakta bulunan kişinin, adağını kendi malıyla yerine getirmesi gerekir (İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, III, 68). Kendi malı yok ise tövbe etmeli, mal edindiğinde de adağını yerine getirmelidir.

Bedeni ibadetler konusunda ise; oruç tutmayı adayıp da hastalık veya yaşlılık gibi mazeretleri sebebiyle adaklarını yerine getiremeyecek olan kişilerin, her bir oruç için bir fidye vermeleri gerekir. Aynı şekilde ömür boyu oruç tutmayı adayan kişi, sağlığı el verdiği ölçüde adağını yerine getirmeli, bunun mümkün olmaması halinde ise her gün için bir fidye vermelidir (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 91; Mevsili, İhtiyar, İstanbul, IV, 603; Fetava-yı Hindiyye, I, 209). Eğer namaz adanmışsa; ima ile de olsa adanan namaz kılınmalıdır. Buna da güç yetirilememesi halinde tövbe edilmelidir. Böyle bir kişi, daha sonra bu ibadetleri yapmaya gücü yeterse, adağını yerine getirmelidir.
 
BİRDEN ÇOK ORUÇ TUTMAYI ADAYAN KİMSENİN BU ORUÇLARI PEŞ PEŞE TUTMASI ŞART MIDIR?

Adak, kişinin farz veya vacip cinsinden bir ibadeti yapacağına dair Allah’a söz vererek o ibadeti kendisine borç kılması demektir. Bu nedenle şartlarına uygun olarak yapılan adağın yerine getirilmesi vaciptir.

Buna göre otuz gün oruç tutmayı adayan kişinin bu sayıda oruç tutması vaciptir. Eğer tutacağı oruçları peşi peşine tutmaya niyetlenmiş ve öylece adakta bulunmuş ise, bu oruçları peşi peşine tutması gerekir. Ancak, böyle bir niyeti yoksa dilediği gibi aralıklarla tutulabilir (Serahsi, el-Mebsut, II, 48).
 
ADAK KURBANI SÜNNET DÜĞÜNÜNDE İKRAM EDİLEBİLİR Mİ?

Adak kurbanının etinden, adağı yapan kişinin yemesi caiz olmadığı gibi; bu kişinin usûl ve fürûu (yani annesi, babası, nineleri, dedeleri, çocukları, torunları) ve dinen zengin sayılan kimseler de yiyemezler. Zira adakla kişi tasaddukta bulunmaktadır. Tasadduk eden ise, tasadduk ettiği şeyden faydalanamayacağı gibi zengin kimseler de faydalanamaz (Zeylaî, Tebyînü’l-Hakâik, Kahire 1313, VI, 8). Adak kurbanının etini bu sayılanlar dışında kalan ve dinen fakir olan kimseler yiyebilirler.

Sünnet düğününde fakirlerin yanı sıra zenginler de bulunabileceğinden, kesilen adak kurbanının etinin sünnet düğününde yemeklerde kullanılması caiz olmaz. Zira tasadduk konusu olan bir adak, zenginlere ikram edilemez. Eğer böyle bir durumda adakta bulunan ya da zengin biri yemiş bulunursa yenilen miktar ayrıca fakirlere tasadduk edilir (İbn Nüceym, el-Bahru’r-râik, VIII, 199-203).
 
ADAK KURBANININ BEDELİ PARA OLARAK FAKİRE VERİLEBİLİR Mİ?

Adak, kişinin ibadet niteliğindeki bir şeyi yapacağına dair Allah’a söz vererek üzerine borç kılması anlamına geldiğinden, bu borçtan kurtulması için adağını yerine getirmesi gerekir. Belirlenerek adanan şey aynen yerine getirilmedikçe adak yükümlülüğü düşmez (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 90). Bundan dolayı kurban keseceğine dair adakta bulanan kişi, ancak kurban kesmek suretiyle adağını yerine getirmiş olur. Bu itibarla, adak kurbanını kesmek yerine, parasını fakirlere vermek ya da ayni yardımda bulunmakla bu adak yerine getirilmiş olmaz.
 
TÜRBELERE ADAKTA BULUNULABİLİR Mİ?

İbadetler Allah için yapılır. Adak da ibadet anlamı taşıdığından sadece Allah için yapılması gerekir. Bu sebeple türbe veya ölüler için adakta bulunmak caiz değildir. Dolayısıyla bu yönde yapılacak bir adak geçersiz olur (İbn Kudame, Muğni, XI, 353).

Böyle bir adak caiz olmamakla birlikte bir türbede Allah rızası için kurban kesmeyi adayan kişinin o kurbanı kesmesi vacip olur. Ancak kurbanı türbede değil, başka bir yerde keser. Böylece adak yükümlülüğünden kurtulmuş olur (Dimyati, Haşiyetü İaneti’t-Talibin, II, 394).
 
BİR YIL SÜREYLE ORUÇ TUTMAYI ADAMANIN HÜKMÜ NEDİR?

Bir yıl veya daha fazla süreyle oruç tutmayı adayan kişinin bu adağını yerine getirmesi gerekir. Ancak oruç tutmanın haram olduğu Kurban bayramının dört günü ile Ramazan bayramının ilk gününde, ayrıca kadınlar da özel hallerine rastlayan günlerde oruç tutmazlar; bu oruçları daha sonra kaza ederler (İbn Nüceym, Bahru’r-Raik, II, 318).

Bir sene oruç tutmayı adayan kimse, peş peşe tutma şartı koştuğunda Ramazan dahil olacağından o zaman ayrıca Ramazan orucu kadar kaza etmesi gerekmez. Zira Ramazan, adağa göre öncelikli bir vazifedir. Oruç tutacağım ifadesi Ramazanı öncelikle kapsamış olur. Ancak bir yıllık oruçta peş peşe olması şartı getirmemişse Ramazan’da tuttuğu farz oruçlar sayısınca Ramazan dışında ayrıca oruç tutması gerekir (Zeylai, Tebyinü’l-Hakaik, I, 346).

Oruç tutmayı adadıktan sonra oruca gücü yetmez hale gelen birisi, bunun yerine her gün için bir fidye verir. Buna da gücü yetmezse Allah’tan af diler. Umulur ki bağışlanır (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 91).
 
MUKAYYET ADAKLARDA YANİ, ZAMAN, MEKAN VE NİTELİKLERLE KAYITLANMIŞ ADAKLARDA BU KAYITLAR BAĞLAYICI MIDIR?

Herhangi bir şart ve zamana bağlanmayan (mutlak) adaklar, adama anından itibaren gerekli hale gelir ve ilk fırsatta yerine getirilmesi uygun olur. Bir şarta bağlanan adakların da o şartın gerçekleşmesi halinde yerine getirilmesi gerekir.

“Şu işim olursa üç gün oruç tutayım.” gibi bir şarta bağlanan adak, şart gerçekleşmeden yerine getirilirse geçersizdir; yapılan ibadet nafile sayılır (İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, III, 741).

Yerine getirilmesi, gelecek bir zamana bağlanan adaklar zaman kaydına itibar edilmeksizin önceden de yerine getirilebilir. Zira vakti gelmese de adak zimmette vacip olarak sabit olduğu için önceden yapılması, vakti gelince yapılması yerine geçer (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 93).

İmam Muhammed ile Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre ise; sadaka gibi mali ibadetlerde bu hüküm doğru olmakla birlikte, namaz, oruç gibi bedeni ibadetler konusunda zaman şartına bağlanmış olan adak, vakti gelmeden yerine getirilmekle zimmetten düşmez. Çünkü bu tür ibadetlerin belli bir vakte tahsisi mümkündür. Dolayısı ile vakit kaydı bağlayıcı olur (Nevevi, el-Mecmu, VIII, 479-482).

Vakit belirlenmeyen adaklarda ise, kişi bu adağını dilediği zaman yerine getirebilir; yerine getirmeden ölürse sorumlu olur. Ancak kişi ne zaman öleceğini bilmediğinden bu adağını ilk fırsatta gerçekleştirmelidir (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 94). Adak bir tür ibadet ve ibadetlerde de ihtiyat esas olduğundan, vakte bağlı adaklarda, vakte riayet edilmesi daha uygun olur.

Adaklarda mekan şartı bağlayıcı değildir. Bir yerle kayıtlanarak yapılan adak başka bir yerde de yerine getirilebilir. Zira adaktan maksat Allah’a yaklaşma isteğidir. Mekanın ise her hangi bir işin kurbet olup olmamasında bir etkisi yoktur (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 93).

Bazı İslam alimleri ise, ibadetlerin çeşitlerine göre farklı görüşler ortaya koymuşlardır. Bu konudaki görüşler değerlendirildiğinde, sadakalarda mekanla ilgili belirlemelere, namazda ise sadece Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa’nın belirlenmesine riayet edilmesi uygun olur. Bunun dışındaki yer belirlemeleri ise, bağlayıcı değildir (Nevevi, el-Mecmu, VIII, 472; Buhuti, Keşşafü’l-Kına, Beyrut 1402, VI, 283).

Adanan şey kendi cinsi ile yerine getirilmelidir. Mesela şu kadar nafile namaz kılayım diye adakta bulunan bir kimse bunun yerine o sayıda oruç tutsa adağını yerine getirmiş olmaz (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 92). Ancak adadığı bir ibadetin halefi bulunur da kişi o ibadeti yapmaktan aciz olursa, o ibadetin halefini yerine getirir. Mesela oruç tutmayı adayan yaşlı biri, bunu yapamazsa fidye öder.

Maddi bir tasaddukta bulunmayı adayan kimse ise adadığı şeyin kıymetini ödese adak yerine gelmiş olur. Mesela elbise yahut bir hayvanı tasadduk etmeyi adayan kimse bunların kendisini ya da kıymetini tasadduk edebilir (İbn Nüceym, Bahru’r-Raik, VIII, 504).

Sadaka türünden adaklarda sadakanın ciheti/verileceği kimse ile verilecek paranın tayin edilmiş olması bağlayıcı değildir. “Elimdeki şu parayı şu kimeyse vereceğim.” diye adakta bulunan kimse, aynı miktardaki başka parayı başka bir fakire verse adak yerine gelmiş olur (İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, III, 735; Fetavay-ı Hindiyye, II, 66).

RÜYADA KURBAN KESMEYİ ADAYAN KİŞİ, BU ADAĞINI YERİNE GETİRMELİ MİDİR?

Peygamberlerin dışındaki insanların gördükleri rüyalar, kesin bir hüküm ifade etmediği gibi bağlayıcılığı da yoktur (Dimyâtî, Hâşiyetü İâneti’t-Tâlibîn, Beyrut, ts. , I, 266). Bu itibarla rüyada kurban kesmeyi adayan kişinin, bu adağını yerine getirmesi gerekmez. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Şu üç kişiden kalem kaldırıldı: Uyuyan kişi uyanıncaya, çocuk buluğa erinceye ve akıl hastası olan da iyileşinceye kadar.” (Ebû Dâvûd, Hudûd, 16)

 


* BENZER KONULAR

Zaralı Alışkanlıklardan Korunmak Gönderen: anadolu
[Bugün, 07:19:12 ÖÖ]


Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı Gönderen: anadolu
[Bugün, 07:13:25 ÖÖ]


İslam Ahlakı Gönderen: anadolu
[Bugün, 07:08:04 ÖÖ]


Mutaki Olmak Gönderen: anadolu
[Bugün, 07:03:31 ÖÖ]


İbadetin Özü Dua Gönderen: anadolu
[Bugün, 06:57:45 ÖÖ]


Haya – Ahlak – İmandır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:34:05 ÖÖ]


İkiyüzlülük- Münafıklık – Manevi Bir Hastalıktır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:28:39 ÖÖ]


İslamda Birlik ve Beraberliğin Önemi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:21:39 ÖÖ]


İnsanlara İyi Muâmele Etmek Aklın Yarısıdır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:12:43 ÖÖ]


Akıllı Kime Denir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:04:51 ÖÖ]


2014 - Ahmet Yağmur - Medine'ye Hasret Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:03:52 ÖS]


Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:49:10 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41