Gönderen Konu: Üç Dua  (Okunma sayısı 687 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2144
Üç Dua
« : Haziran 01, 2017, 01:47:25 ÖS »
Üç Dua
 
Mallarını ve canlarını cennet karşılığında âlemlerin Rabbi Allah'a satan; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaşan ve eni, yerle gök arası kadar olan cennet içindir. Yarışan mü'min mûslümanlar, dinde tartışmayacakları gibi kendi aralarında da kavga ve savaş yapmamaları gerekir... Kendi aralarında devam­lı bir barışı sağlamak ve süreli huzuru oluşturmak, Allah'ın iz­niyle, onların isteği ve çabasıyla gerçekleşir...

Allah Teâlâ'nın, mü'min müslüman kullarına emrettiği ve önderleri Rasûlullah (s.a.s.)'in gösterdiği şekilde davranacak olurlar ise, kendi aralarında vahdeti, kardeşliği, barış ve huzu­ru oluştururlar... Herhangi bir ihtilaf oluştuğundan onun hük­münü, Allah'a ve Rasûlü (s.a.s.)'e havale edip o konudaki em­re tâbi oldular mı bütün ihtilaflar kalkar... Toptan, Allah'ın ipi olan Kur'ân-ı Kerim'e sarılacak ve parçalanmayacak, dağıtma­yacak olurlarsa, aralarında savaş olmaz... Bir kalenin sağlam taşları gibi birbiriyle kenetlenecek olurlarsa, onları kim yıka­bilir ki?.. Apaçık düşmanları olan şeytanın adımlarını takib et­memek, hevaya uymamak, yabancıları sırdaş edinmemek, Ya­hudi, hıristiyan ve diğer gayr-ı müslimleri dost edinmemek onların elinde olan bir şeydir... Mü'min mûslümanlar, diğer mü'min müslüman kardeşleriyle kopmaz bağlar ile birbirine bağlanacak ve kardeşlerini kendilerine tercih edecek bir tavır ortaya koydukça huzur ve barış üzere devam ederler... Ne zaman ki, dünya-ahiret dengesini bozarlar, ahiretle ilgili işleri hafifletip dünyaya ağırlık verirler, işte o zaman fitneye düşer­ler, dostlukları bozulur, kardeş olduklarını unuturlar... Kendi aralarında Allah'ın hükümleriyle hükmedemez olurlar, "hak haklının değil, güçlünün dür" ilkesizliği egemen olmaya baş­lar... Yegâne Rabbleri ve ilâhları Allah, onları tabiî felaketler­den korurken, onlar, kendi içlerinde bir felakete düşerler...

Önderimiz Rasûlullah (s.a.s.)'in hadislerinde bu felaketin sebebi beyan edilmiş ve kurtuluş yolu gösterilmiştir...

Amir b. Sa'd babası Sa'd Ebû Vakkas, (r.a.)'dan:

Sa'd b. Ebû Vakkas (r.a.) dedi ki:

Rasûlullah (s.a.s.), bir gün yayladan geldi. Benî Muâviye'nin mescidine uğradığında içeri girerek orada iki rekat na­maz kıldı Onunla birlikte biz de kıldık. Namazda Rabbine uzun uzun dua etti. Sonra bize döndü de şöyle buyurdu:

"Rabbimden üç şey istedim. Bana ikisini verdi, birini ver­medi: Rabbimden ümmetimi açlıkla helak etmemesini diledim, onu da verdi. Felaketlerini kendi aralarında vermemesini diledim. Bunu, bana vermedi." [1]

Sevbân (r.a.)'ın rivayetiyle şöyle buyuruyor Rasûlullah (s.a.s.):

"Gerçekten Allah, bana yeri topladı da onun doğusunu, batısını gördüm. Hiç şüphe yok ki, ümmetim bana toplanan yerlerin mülküne ulaşacaktır. Bana kırmızı ve beyaz iki define de verildi.

Ben Rabbimden, ümmetimi, kıtlık sebebiyle helak etme­mesini diledim. Bir de onların üzerine kendilerinden başka bir düşman musallat edip de onların kökünü kibrit suyu damlat­mamasını istedim.

Rabbim:

"Ya Muhammed, Ben, bir hüküm verirsem, o geri çevril­mez. Ben, ümmetini umumi kıtlıkla helak etmeyeceğime ve üzerlerine kendilerinden başka varlığına son verecek bir düş­man musallat etmeyeceğime söz verdim. Velev ki üzerlerine yerin her tarafındakiler -yahut yerin memleketleri arasındaki­ler, demiştir- toplanmış olsunlar. Tâ ki, birbirlerini helak edip birbirlerini esir alıncaya kadar, buyurdu." [2]

Sözünde asla bir değişme olmayan Rabbimiz Allah [3] âlem­ler için bir rahmet olarak gönderdiği' [4] Rasûlü Muhammed (s.a.s.)'e söz vermiştir böylece!.. O'nun ümmetini genel bir kıtlık ve sel felaketiyle helak etmeyecek... Bütün ümmeti bir daha dirilmeyecek şekilde yok edecek onların dışında bir düş­manı onlara musallat etmeyecektir... Ama onların kendi arala­rında birbirleriyle kavga edip, felaketler kendileri oluşturarak birbirlerine düşmeleri, onların iradesiyle ilgili o an bir şey ol­duğundan Allah onları serbest bırakmıştır... Onlar kendi ara­larında huzur ve selameti oluşturup, hep beraber "silm"e de, girebilirler' [5], veyahut şeytana ve şeytanilere kanıp birbirlerinn boyunlarını da vurabilirler...

Mü'min müslümanlar, emrolundukları gibi dosdoğru olup [6] Allah'ın ipine sımsıkı sarılarak, dağılmayıp parçalanma­yabilirler.”  [7] Veyahut iki grup olup, aralarındaki anlaşmazlığı barış ile gideremeyince birbirine silah çekip savaşarak birbirle­rinin kanını dökebilirler...

"Mü'minlerden iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bu­lup düzeltin. Şayet biri diğerine tecavüzde bulunacak olursa, ar­tık tecavüzde bulunanla, Allah'ın emrine dönünceye kadar sava­şın. Eğer sonunda (Allah'ın emrini kabul edip) dönerse, bu du­rumda adaletle aralarını bulun ve (her konuda) adil davranın. Şüphesiz Allak, adil olanları sever." [8]

Bunların bütünü, imtihan sahasında imtihan olan mü'min müslümanların kullanma yetkileri olan iradelerini ilgilendiri­yor... Mü'min müslümanlar, niyet edip yaptıklarından sorum­ludurlar... Hayır da yapabilirler serde işleyebilirler... Bu halleri zorlama ile değil, kendi istekleriyle gerçekleşir... Mü'min müs­lümanlar, birer kardeşler iken, barışmak ve huzurlu yaşamak var iken, barış ve huzur ortamında dünyadaki payını unutma­dan ahiret için çalışmak var iken, bu savaş, bu kavga, bu hu­zursuzluk niye?. İşte bunu iyi düşünmek gerek!..

Sevbân (r.a.)'ın rivayet ettiği hadisin bir başka kaydında şu ziyadeler vardır:

Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

"Benim ümmetim hakkında en çok korktuğum husus, sa­pık liderlerin durumudur. Ümmetime kılıç (savaş) konulduğu vakit, kıyamete kadar kaldırılmaz. Ümmetimden bir çok kabile, müşriklere uymadıkça, üm­metimden bir çok kabile puta tapıp müşrik olmadıkça, kıya­met kopmayacaktır. Gerçekten ümmetimde otuz tane peygamber olduğunu iddia eden yalancılar türemedikçe kıyamet kopmaz. Gerçek şudur: Ben peygamberim, benden sonra nebî yoktur. Ümmetimden bir bölük hak üzerinde devam edecekler. Sonra ittifak ederek Allah'ın emri gelinceye kadar onlara mu­halefet edenler, onlara zarar veremeyecekler." [9]

Aynı konuda Habbab b. Eret (r.a.)'ın rivayet ettiği hadisde bazı farklılıklar olduğu için o hadisi de buraya kaydetmekte fayda vardır...

Habbab b. Eret (r.a.)'dan:

Rasûlullah (s.a.s.), bir (gün) namaz kıldı ve o namazı uzattı.

Bunun üzerine:

“Ya Rasûlullah, bir namaz kıldın ki, şimdiye kadar böyle (uzun) namaz kılmamıştın, dediler.

Rasûlullah (s.a.s)

"Evet, çünkü bu namaz,dilek ve korku namazıydı. Bu na­mazda Allah'dan üç şey diledim. İkisini bana verdi, birini ise vermedi.

Allah'dan, ümmetimi kıtlıkla helak etmemesini diledim. Bunu bana verdi. Sonra kendisinden haricî bir düşmanı üm­metimin başına musallat etmemesini diledim. Bunu da bana verdi. Sonra kendisinden, onları birbirine düşürmemesini di­ledim. Bunu bana vermedi." buyurdu.[10]

Bu hadislerin şerhinde şunlar söylenmiştir:

İmam Nevevî (rh.a):

"Bu hadiste, Rasûlü Ekrem (s.as.)'e yer küresinin doğu ve batı taraflarının gösterildiği ifadesi, İslâm ümmetinin genişle­mesinin daha çok doğu ve batıya uzanacağına işarettir. Nite­kim de böyle oldu. İslâm ülkelerinin güney ve kuzeye doğru genişlemesi, doğu ve batı taraflarına olan gelişmesine oranla azdır.

Hadiste geçen altın ve gümüş hazinelerinden maksat, Irak ve Suriye kralları Kisra ve Kayser'in hazineleridir", demiştir.

et-Turbustî (rh. a) de:

"Kırmızı ve beyaz hazinelerden maksat, Kisra ve Kayser'in hazineleridir. Kisra devletinin nakit parasının çoğunluğunu al­tın; Kayser'inkinin ekseriyetini gümüş teşkil ettiği için böyle buyrulmuştur" [11] demiştir.

"Rasûlullah (s.a.s.)'in duasının bereketiyle Allah Teâlâ, O'nun ümmetine umumi kıtlık vermemiştir. Bazı yerlerde za­man zaman kıtlık olmuşsa da, umumî İslâm beldelerine nisbetle bunun ehemmiyeti yoktur.

Müslümanlar, hiçbir devirde sel, su baskını, deniz faciası gibi umumî su felaketlerine de uğramamışlardır. Yalnız Allah Teâlâ, Rasûlü Ekrem'in üçüncü dileğini kabul etmediği için İs­lâm âlemi, asırlar boyunca kendi aralarından zuhur eden bü­yük bir felakatle pençeleşegelmişlerdir. Bu felaket, tefrikadır. Allah Teâlâ, müslümanlara: "tefrikaya düşmeyin..." buyurduğu halde müslümanlar, bu emrin tam tersine hareket etmiş, bu suretle parçalana parçalana bugünkü hale gelmişlerdir. Bu tef­rikanın biteceği de yoktur. Bilâkis gün geçtikçe daha artmakta ve yeni tefrika filizleri yetiştirmektedir. Bundan dolayıdır ki, bugün değil bir memleket halkı, beraberce sofraya oturan bir ev halkı dahi bir fikir etrafında birleşemez hâle gelmiştir." [12]

Muvahhid mü'min müslümanlar, tarih boyu dış düşmanlarına yenilmemiş, onların yenilgilerine iç ihtilafları sebep ol­muştur... Kendi aralarında emrolundukları gibi yaşamayınca, bundan dolayı birbirine düşüp hata üstüne hata yapınca, böy­lece maddî ve manevî zayıflayınca, dış düşmanları onların bu zaafiyetinden faydalanıp hücum etmiş ve kendilerini mağlup etmiştir.

Afv b. Malik (r.a.)'ın rivayetiyle Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

"Allah bu ümmete, biri müslümandan, biri de düşmanın­dan olmak üzere iki kılıcı cem etmez." [13]

Ümmetinin arasındaki bu fitnenin yok olması için kendi­lerine kurtuluş yolunu gösteren önderimiz Rasûlullah (s.a.s.)'e itaat etmek, ümmetin her ferdine farz-ı ayrıdır...

Ebû Hüreyre (r.a.)'ın rivayetiyle şöyle buyurur Rasûlullah (s.a.s.):

"Kardeş olun ey Allah'ın kulları! Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsın bırakmaz, onu tah­kir etmez. -Üç defa kalbine işaret ederek- Takva, buradadır. Kişiye kötülük namına kardeşini tahkir etmesi kâfidir. Müslü­manın her şeyi, kanı, malı ve ırzı müslümana haramdır." [14]

Rabbimiz Allah, önderimiz ve örneğimiz Rasûlullah (s.a.s.)'e itaat edilmesini bütün iman eden kullara farz kılmış­tır... Samimi itaat, kulların günahlarının bağışlanmasına vesi­le olduğu gibi, aynı zamanda Allah ve Rasûlü (s.a.s.) itaat et­mekten tamamen yüz çevirmek, kâfir olmaya sebeptir...

Rabbimiz Allah (azze ve celle) şöyle buyurur:

"De ki: 'Eğer siz Allah'ı seviyorsanız, bana uyun. Allah da si­zi sevsin ve günahlarınızı bağşlasın. Allah, bağışlayandır, esirge­yendir.”

“De ki: Allah ve Rasûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, kafirleri sevmez." [15]

Abdullah b. Amr (r.a.)'dan,

Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

"Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulmak ister­se, eceli, Allah'a ve ahiret gününe iman ettiği halde gelsin ve insanlara, kendine yapılmasını dilediği şeyi yapsın!” [16]

Katıksız iman ehli ve takva sahibi mü'min müslüman, kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa topluma öyle davra­nacak olursa, toplumda barış ve huzur sağlanır... Çünkü böy­le bir mü'min müslüman, en güzel ahlâk sahibidir... Dünya-ahiret dengesini sağlamış izzet sahibi bir şahsiyettir.

En hayırlı neslin, en hayırlılarından Ebû'd-Derda (r.a.) şöyle diyor:

'İyilik eskimez, kölülük unutulmaz. Beyan olan (Allah) uyumaz. İstediğin gibi ol! Nasıl hareket edersen, öyle karşılı­ğını görürsün!.." [17]

Davamızın başı ve sonu âlemlerin Rabbi Allah'a hamdetmektir...

--------------------------------------------------------------------------------
 
[1] Sahih-i Müslim, Kitabü'l-Fiten, B. 5, Hds. 20. Sünen-i Tirmizî, Kitabü'l-Fiten, B.13, Hds. 2266. Sünen-i İbn Mâce, Kitabûl-Fiten, B. 9, Hds. 3951.

[2] Sahih-i Müslim, Kitabü'l-Fiten, B. 5, Hds.19. Sünen-i Tirmizî, Kitabü'l-Fiten, B.13, Hds. 2267. Sûnen-i Ebü Davüd, Kitabü'l-Fiten, B. l, Hds. 4252. Sünen-i İbn Mâce, Kitabü'l-Fiten, B. 9, Hds. 3952. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 5, Sh. 284 (Şeddad b. Evs'den)

[3] “Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur." Yunus: 10/64. "Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir" En'am: 6/115.

[4] “Biz seni, âlemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik." Enbiya: 21/107.

[5] "Ey iman edenler, hepiniz topluca barış ve güvenliğe (silm'e, İslâm'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır" Bakara: 2/208.

[6] "Seninle birlikle tevbe edenlerle beraber emrolunduğun gibi dosdoğru ol.' Ve azıtma­yın. Çünkü O, yaptıklarınızı görendir" Hûd: 11/112.

[7] "Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın." Âl-i İmrân: 3/103.

[8] Hucurât: 49/9.

[9] Sünen-i Ebû Davûd, Kitabü'l-Fiten, B. 1, Hds. 4252. Sünen-i İbn Mâce, Kitabü'I-Fiten, B. 9, Hds. 3952.

[10] Sünen-i Tirmizî, Kitabü'l-Fiten, B. 13, Hds. 2266. Sünen-i Nesei, Kitabü Kıyâmi'l-leyl, B.16, Hds.1638.

[11] Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İbn Mâce Terceme ve Şerhi, İst. 1983, C 10, Sh. 160.

[12] Ahmed Davüdoglu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, İst. 1980, C. ll, Sh. 313.

[13] Sünen-i Ebu Davüd, Kitabü'l-Melahim, B. 7, Hds. 4301.

[14] Sahih-i Müslim, Küabü'l-Birri ves-sıla, B. 10, Hds. 32.

[15] Âl-i İmrân: 3/31-32.

[16] Sahih-i Müslim, Kitabü'l-İmâre, B. 10, Hds. 40. Sünen-i Neseî, Kitabü'l-Bey'at, B. 25, Hds. 4173.

[17] Ahmed İbn Hanbel, Kitabü'z-Zühd, Çev. Mehmed Emin İnsanoğlu, İst, 1993, C. l, Sh. 206, Hds. 764. Bu söz hadis olarak da rivayet edilmiştir. Bkz. Aclunî, Keşfü'1-Hafâ, C. l, Sh.126, Hds.1996. Not: Ebû Nuaym, Deylemî ve İbn Adiy'den.

 


* BENZER KONULAR

Zekt Mali Bir İbadettir 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:54:39 ÖÖ]


Zekt Mali Bir İbadettir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:45:27 ÖÖ]


Manevi Seyahat Hac Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:38:59 ÖÖ]


Sabrın Sonu Selamettir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:31:56 ÖÖ]


2014 - Asfa Temiz Kalpler Korosu - Tertemiz 320 kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:21:20 ÖÖ]


Resûlullah Efendimize Tabi Olmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:08:34 ÖÖ]


İnsan ve İnsanlık Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:25:05 ÖS]


İslam’ın Kadına Verdiği Değer Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:20:33 ÖS]


Kulluk Bilinci Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:12:12 ÖS]


İnsan Onuru Mukaddestir Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:07:04 ÖS]


İslam’ın Engelliye Bakışı Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:02:58 ÖS]


Zaralı Alışkanlıklardan Korunmak Gönderen: anadolu
[Dün, 07:19:12 ÖÖ]


Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı Gönderen: anadolu
[Dün, 07:13:25 ÖÖ]


İslam Ahlakı Gönderen: anadolu
[Dün, 07:08:04 ÖÖ]


Mutaki Olmak Gönderen: anadolu
[Dün, 07:03:31 ÖÖ]


İbadetin Özü Dua Gönderen: anadolu
[Dün, 06:57:45 ÖÖ]


Haya – Ahlak – İmandır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:34:05 ÖÖ]


İkiyüzlülük- Münafıklık – Manevi Bir Hastalıktır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:28:39 ÖÖ]


İslamda Birlik ve Beraberliğin Önemi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:21:39 ÖÖ]


İnsanlara İyi Muâmele Etmek Aklın Yarısıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:12:43 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41