* FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Duanın Gücünü Kuşanmak  (Okunma sayısı 36 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2448
Duanın Gücünü Kuşanmak
« : Bugün, 01:47:13 ÖS »


Duanın Gücünü Kuşanmak

Dua ibâdetinde; Allahu Teâlâ (cc) ile kul/mükellef arasında bir vasıta yoktur ve bu sebeble dua, kulluk makamlarının en önemlisidir. Bir Âyet-i Kerime’de ‘De ki: Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?’ (El Furkân Sûresi:77) denilmek suretiyle insanın ancak Allah’a (cc) olan bu yönelişiyle değer kazandığı belirtilmiştir. Allah (cc) ile mükellef/kul arasındaki münasebet konusunda Hz. Peygamber’e (sav) yöneltilen soruya Kur’an-ı Kerim’de şu cevap verilmiştir: ‘Ben (kuluma) yakınım. Ben’den birşey istediğinde onun duasına karşılık veririm.’ (El Bakara Sûresi:186) Başka bir Âyet-i Kerime’de ‘başa gelen sıkıntılı durumlarda hem sabır ve direnme göstermek, hem de namaz ve dua ile Allahu Teâlâ’dan (cc) yardım istemek’ tavsiye edilmiştir. (El Bakara Sûresi:45,153) Zira dua ve zikir/namaz, mükellefe güç ve moral verir. (Er Ra’d Sûresi;28) Bir Hadis-i Şerif’te tasvir edildiği üzere ‘Allah’ı (cc) ananları melekler kuşatır, üzerlerine rahmet ve sekinet iner.’ (Sünen-i İbn-i Mace-K.Edeb:53

TAHKİKİ ve sahih imanın neticelerinden birisi de duadır. Dua, Allahû Teâla’ya itimad ve güvenin göstergesidir. Allahû Teâla varlık ve insanla iç içe olduğundan, insan Rabbine zaman ve mekân gözetmeksizin dua edebilmelidir. Allahû Teâla bir ayette şöyle buyuruyor: “Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.”(1)

aşka bir ayet-i kerimede de, “Aralarında fısıldaşan üç kişinin dördüncüsü, beş kişinin altıncısı O’dur”(2) buyurulmuştur.

Allahû Teâla bizden O’na yalvarıp yakarmamızı ve dua etmemizi istiyor. Allah’ın şüphesiz ki buna ihtiyacı yok ama biz, ibâdet etmeye her zaman muhtacız. Allahû Teâla bir ayette “Beni anın, ben de sizi anayım”(3) buyurmuştur.

Bu da gösteriyor ki dua bir birlik, kaynaşma halidir. Duayı ’rastgele istemekten, başvurudan’ ayırmak lazımdır. ‘Yapılan her duaya icabet edilir ancak her dua kabul edilir, demek yanlış olur. Zira Allah bizim her istediğimizi yerine getiren bir Varlık değildir’ Allah’ın edilen dua karşısında nasıl ve ne takdir edeceğini ve hikmetini bizim anlamamız da mümkün değildir. Aslında insanın üstün gücü de duasından kaynaklanmaktadır. Nitekim Allah, “De ki, eğer duanız olmasaydı, Rabbim size değer verir miydi?”(4) ayetinde duanın gücünü vurgulamaktadır.

Değerimiz duamız kadardır. Duamız; Allah’a ibâdet etmemiz, halimizi Allah’a arzetmemiz ve insanları Allah’a davet etmemizdir. Allah’a ibâdet etmiyorsak, halimizi Allah’a arz etmiyorsak ve insanları da Allah’a davet etmiyorsak bizim hiçbir değerimiz yoktur.

Duanın gücünü kuşanabilmek için, mü’minler topluluğunun sınırları dahilinde olmak gerekir. Bizi Müslümanlardan eden davranışlarımız, duanın gücünü kuşanmamıza engel olan barikatlarımızdır. Mesela büyüklerinin hakkını vermeyen, küçüklerini sevmeyen bir kimse dua gücünü kuşanmış sayılmaz. Bakınız Rasûllullah (sav)şöyle buyuruyor:”Büyüklerimizin hakkını vermeyen, küçüklerimizi sevmeyen bizden değildir.”(5)

Şüphe yok ki, bu hadiste zikredilen “büyüklerin hakkı”ndan maksat, onların layık oldukları mertebeye yükseltilmeleri ve hak ettikleri saygı ve hürmeti görmeleridir. “Bizden değildir” sözünden maksad da “Gerçek mü’minlerle bir arada anılmaya layık görülmeyişleri”dir. Yoksa bu söz, “dinden çıkar, kâfir olurlar” manasında anlaşılmamalıdır. “Büyüklerimiz” tabiriyle de: genel olarak anne ve babalar, insanlık alemine hayırlı ve yararlı işleriyle fayda sağlayan ilim adamlarımız, din büyüklerimiz, öğretmenlerimizle yaşça büyük olan ve saygı ve hürmete değer görülen her insan kasd edilmiş olabileceği gibi özellikle de İslâm, iman ve takva sebebiyle büyük olanların kasd edildiği de muhakkaktır. Büyük, en büyük (ekber) denilince, azîz ve celîl olan Allah’ı anmamak, her an tekrarlanan nimetlerinden dolayı O’na hamd-ü senada bulunmamak aklı başında bir kul için doğru değildir. Zamanın, tesbit edilebilen en küçük bir parçasında dahi bizlerden ilişkisini ve ihsanını kesmesi halinde helakimizin kaçınılmaz olacağı; bizim de her an Allah’ı zikirle görevli oluşumuz bakımından Yüce Rabbimizi tanımamız, hakkı olan ta’zîm ve hürmet görevimizi ifa ederken adab ve erkâna riayet etmemiz, bizler için içtenlikle yapılması gerekli bir görevdir. Bu münasebetle Allah’ a yönelik taat ve ibâdetlerimizde uymamız gereken âdâb ile konumuza başlıyoruz.

Dua, fıtrat-ı insaniyye’nin her dem istediği bir vesile-i katiyedir. Esbaba teşebbüs, bir dua-yı fiilîdir. Esbabın içtimaı, müsebbebi icad etmek için değil, belki lisan-ı hal ile müsebbebi Cenâb-ı Haktan istemek için bir vaziyet-i marziye almaktır. Hattâ çift sürmek, hazine-i rahmet kapısını çalmaktır. Bu nevi dua-yı fiilî, Cevâd-ı Mutlakın isim ve unvanına müteveccih olduğundan, kabule mazhariyeti ekseriyet-i mutlakadır. Bizler havaya, suya, ekmeğe duyduğumuz ihtiyaçtan daha fazla duaya ihtiyacımız olduğunu içimizde hissetmeye başladığımız anda, duanın hayatımızdaki işlevinin başladığını göreceğiz. Duaya duyulan ihtiyacın temelinde gerçekte Yaratıcı’ya duyulan ihtiyaç vardır. Çünkü insanın sahip olduğu ruhun mahiyeti bilinmese bile, “Ve sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki:

Ruh, Rabbimin bileceği bir şeydir...”(6) ve “...Ben ona ruhumdan üfledim.”(7) ayetleriyle, ruhumuzun, Allah’a ait bir emanet olduğu bilinmektedir.

Özü ve kaynağı Allah’tan olan ruhun, kendi hakikatine ihtiyacının olması doğaldır. Bu noktada dua, ruhun madde âleminden mana âlemine yönelmesi, Allah’a yükselmesi, O’na ulaşması ve yüceliklerle dolu bir atmosfere gönül yoluyla seyahat etmesidir. İyi bilmeliyiz ki, Allah’a ulaşmak için birtakım katı kurallara veya karmaşık yollara ihtiyaç yoktur. Bunun için, çok kolay ve sade bir yol olan dua, oldukça güzel bir yöntemdir. Dua etmek için sadece Allah’a yönelme niyeti ve çabası gereklidir.

Dua bir sırr-ı ubudiyettir. Ubudiyet ise, hâlisen livechillâh olmalı. Yalnız aczini izhar edip, dua ile Ona iltica etmeli, rububiyetine karışmamalı. Tedbiri Ona bırakmalı, hikmetine itimad etmeli, rahmetini itham etmemeli.

Evet, hakikat-i halde, âyât-ı beyyinâtın beyanıyla sabit olan budur ki: Bütün mevcudat, herbirisi birer mahsus tesbih ve birer hususî ibâdet, birer has secde ettikleri gibi, bütün kâinattan dergâh-ı İlâhiyeye giden, bir duadır.

Hz. Muhammed (sav)’in hayatını incelediğimizde günlük hayatında dualar yaptığı görülmektedir. Bu dualar bizler için örnek teşkil etmektedir. Yemesi, içmesi, uyuması, beşeri münasebetleri, karşılaştığı maddi ve manevi sıkıntılar gibi durumlarda dua ederek ümmetine örnek olmuştur.

İnsan ruhunun dinlenmeye ve nefes almaya ihtiyacı vardır. Bu da ancak böyle durumlarda üstün güçlü bir varlık olan yüce yaratıcıya sığınmak ve medet istemekle gerçekleşir. Duada bir rahatlama vardır. Manevi bir lezzet vardır. İnsana verilen hisler ve duygular duanın gücü ve tesiriyle pozitif enerjiyle dopdolu olur. Said Nursî (rh.a.) der ki: “Duanın en güzel, en lâtif, en lezzetli, en hazır meyvesi ve neticesi şudur ki, duâ eden adam bilir ki, birisi var ki, onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder. O’nun kudret eli herşeye yetişir. Bu büyük dünya hanında o yalnız değil; bir kerim zât var; ona bakar, ünsiyet verir. Hem onun hadsiz ihtiyaçlarını yerine getirebilir ve hem de onun hadsiz düşmanlarını defedebilir bir Zât’ın huzurunda kendini tasavvur ederek, bir ferah, bir İnşirah duyup, dünya kadar ağır bir yükü üzerinden atıp “âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun” der” 8

Dua, Müslüman’ın Müslüman’ı takviyesidir. Hz Peygamberimiz (s.a.v.)’in; “Bir Müslüman’ın, yanında bulunmayan din kardeşi için yapacağı dua kabul edilir. O, kardeşi için dua ettikçe, yanındaki melek ona, ‘duan kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin’ diye dua eder”(9) hadisi bunu açıkça göstermektedir.

Bu kutlu sözdeki büyük müjdeyi kelimelerle ifade etmek mümkün gözükmüyor. Bu da duanın özünde bulunması gereken sevgi ve diğergâmlığın karşılığı olsa gerek. Dua bir şeyler isteyip almaktan öte, bir yerlere ulaşma, yücelere erme olayıdır. Çünkü Allah, kendisine sevgiyle yönelene karşı daha fazla sevgiyle yönelir.

Saâdet-i Dareyn arayışında doğru adresi kaybeden zümrelerden birisi de “Dua’nın Gücü” ne inandıkları halde “Dua’nın Gücü” nü kuşanmayanlardır. Dua insanın kendini Yaratıcısına anlatmasıdır. İnsan kendini anlatırken bir yandan da Yaratıcısını anlatır. Bu yüzden duadan kazancımız dua etme halinin bizzat kendisidir. Kendimizi anlatarak Yaratıcımızı tanımlamak. Dua hiç bir zaman boşa gitmez. İnsanın varoluş gerekçesi de budur zaten. Dua insanın varoluş gerekçesidir. Derdini Allah’a anlatmayıp başkasına anlatana Allah nasıl derman versin?

Dua, Allah’ın kapısında secdesiz kalmayanların silahıdır. Allah’tan başkasına muhtaç olmadıklarını idrak edenlerin salahıdır. Dua ile salah bulanlara düşmanın silahları ne edebilir? Şair ne güzelsöylüyor:

“İbâdet tahtımdır, hidâyet tâcım, Başka hiçbir tâca, yok ihtiyacım, Her an, her mekânda Sana muhtâcım,

Kapında secdesiz, bırakma YA RABBİ!”

Allah’ın kapısında secdesiz kalmak, kıyamet şiddetinde bir tehlikedir. Asrımızda Müslümanlar dualarını kaybettiler. Dualarını Firavunlara, Beddualarını ise Müslümanlara hasreden Bel’am’lara yenik düştüler. İslâm ümmeti olarak, tarihinin en karanlık ve dramatik dönemini yaşadığımız bir hakikat ve gerçektir. Güç, kuvvet, silah ve imkân bakımından, düşmanlarımızla kıyaslanamayacak derecede geride ve zayıfız. İslâm ümmeti arasındaki tefrika ve niza’ı da bu güçsüzlüğümüze ve perişanlığımıza katarsak, bin perişan halimiz daha bariz bir şekilde ortaya çıkar. Her tarafta Müslümanlar esaret altında, mahkûm ve kıyıma uğratılmaktadır. Bütün bu karanlıklardan ve esaretlerden kurtulmanın yegâne yolu, “Ya Rabbi!” ilticası ve tazarrusuyla O’na yönelme ve istiğasede bulunma yüzünü gösterebilmemizdedir. Vakit, gecikmeden dua silahını kullanma vaktidir. Rasûlüllah (sav) buyuruyor: “Dua; mü’minin silahı, dinin direği, göklerin ve yerin nurudur.”(10)

Dinin direği, göklerin ve yerin nuru olan dua, Allahû Teâla tarafından gönderilmiş olan Peygamberlerin müşterekidir. Dâvâsız ve duasız peygamber yoktur.

Allah yolunda Allah için var gücünü, olanca çabasını harcayıp bitiren Mü’min insanın her bir duası bir ordudur. Mü’min insan için vaktinde yapılan bir dua, savaşan bir orduya bedeldir. Duasız gün geçirenler, düşman karsında esaretlerini garantileyenlerdir. Duasızlık, dinsizlik kadar tehlikelidir. Bir mü’min için duasızlıktan bahsedilemez. Mü’min insan; ya dua eden veya dua edilen kimsedir.

Dua, insanın içinde saklı olan imkân ve gücü ortaya çıkarır. Çünkü Dua, mü’min insanı imanın bahşettiği imkânlarla buluşturur. Kendi imanının kendisine bahşettiği imkânlardan habersiz yaşayan, peşinen mağlup olanlardan sayılır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “İnsanların en aciz olanı, dua etmekten aciz olan kimsedir. İnsanların en cimrisi selama cimrilik yapandır.”(11)

Dua, mü’min insanı acizlikten kurtaran acizlik itirafıdır. Dua, var gücünü, olanca çabasını harcayıp bitiren insanın Allah’a saldığı “imdat” sayhasıdır. Dua, var gücünü harcayan, tüm çabasını ortaya koyan ve tükendiği yerde “Bittim ya Rab!” diyenin Allah’ın yardım kapısını tıklamasıdır. Duanın gücünü kuşanmak istiyorsanız, gücünüzün bittiği noktada olup olmadığınızı kontrol ediniz. Eğer hala gücünüz varsa, o bitinceye kadar koşmanızı, soluğunuzun tükendiği noktada hiç ummadığınız bir yerden önünüze kapı açılacağını düşünmüyorsanız, hevanızın çukuruna düşmüşsunuz demektir.

Dua, mü’min insanın aidiyet adresidir. Şunu bilelim ki; var gücünü harcayan, tüm çabasını ortaya koyan mü’min insanın Allah’ın kapısından başkasına yönelmesi aidiyetiyle bağdaşmaz.

Allah’a dua etmeyi terk edenler, terk olunurlar. Yani kıymet ve değerden düşerler. Dua, zekânın karanlık gecesine iman nurunun yaptığı bir hamle ve uzattığı bir ışıktır. Problemlerin, dertlerin karanlığında kalanları aydınlatacak olan ışık duadır. Dua, çaresiz için doğru adrestir. Duaların başında yer alan Allah’a hitap tarzları incelendiğinde her birinin Allah’ı tanımaya açılan bir kapı olduğu görülecektir. Duaya marifetullah kapısından girilir. Marifetullah kapısından girilerek yapılan dualara iltifat edilir.

------------------------------------------------------------------------------------------

(1)   Kaf Sûresi Sûresi/ 16

(2)   Mücadele Sûresi/ 6

(3)   Bakara Sûresi/ 152

(4)   Furkan Sûresi/ 77

(5)   Davud, es-Sünen, K.Edeb, 66, 4943.H.,V/232.

(6)   İsra Sûresi/ 85

(7)   Hicr Sûresi/ 29

8   Mektubat (Said Nursî) Sh:328

(9)   Sahih-i Müslim, Zikir, 88

(10)   Feyzu’l Kadir Şerhu Camiu’s Sağir (Allame Münavi) C:3, Sh: 540, Beyrut/ty.

(11)   Mu’cemü’l-Evsat (Taberânî) Hadis No: 5587

İNTERNET RADYOMUZ 24 SAAT YAYINDADIR
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Müslüman Yüreği Gönderen: KOYLU
[Bugün, 02:22:07 ÖS]


Başkalarına Benzememek Gönderen: KOYLU
[Bugün, 02:16:56 ÖS]


Öfke Kontrolü İçin Ne Yapmalı Gönderen: KOYLU
[Bugün, 02:09:56 ÖS]


Hayırlı Ümmet Olmanın Şartları Gönderen: KOYLU
[Bugün, 02:06:03 ÖS]


Dünya ve Âhiret Bahtiyarlığı Gönderen: KOYLU
[Bugün, 01:53:58 ÖS]


Duanın Gücünü Kuşanmak Gönderen: KOYLU
[Bugün, 01:47:13 ÖS]


İstiğfara Sarılalım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 12:01:35 ÖS]


Kul Daima Rabbine Muhtaçtır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:32:32 ÖÖ]


Çağın Meydan Okumalarına Karşı tek Reçetemiz: Hayâ Ahlakı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:23:06 ÖÖ]


Sırat Köprüsünde Ayağımızı Kaydırma Allah’ım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:13:19 ÖÖ]


Övünme Şükret Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:06:36 ÖÖ]


2025 - Mayıs - Single Eserler 3 320 + flac - NETTE İLK Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:23:15 ÖS]


Herkes Kazanamadığından ve Geçinemediğinden Şikâyet Edecek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:16:24 ÖS]


İslam Ümmeti Dünyanın Kalbidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:06:44 ÖS]


Sünnet Muhasebesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:56:36 ÖÖ]


İçimizdeki Kalabalık Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:44:57 ÖÖ]


Allah İçin Sevmek Nasıl Olur Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:36:42 ÖÖ]


Bu Dünyada Kalıcı Değiliz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:22:45 ÖÖ]


Dostluk ve Düşmanlık Gönderen: melek
[Mayıs 21, 2025, 11:46:35 ÖÖ]


Ona Dönsün Yüzün Gönderen: melek
[Mayıs 21, 2025, 11:40:38 ÖÖ]