Gönderen Konu: DUAYI YAŞAMAK  (Okunma sayısı 325 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
DUAYI YAŞAMAK
« : Mart 09, 2019, 02:24:26 ÖS »
DUAYI YAŞAMAK

Dua, Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itirafı, saygı ve sevgi ile Rabbine yakarışı, O’nun lütuf ve ihsanını arzu etmesidir. Dua, kulun kendi ihtiyaç ve eksikliklerini dile getirerek mükemmele ulaşmak için Rabbi ile vasıtasız iletişim kurmasıdır. Dua, kâinatın dehşet verici tablosu karşısında Yaratana duyulan hasret ve iştiyakın ifadesidir. Dua, insanın Allah’a kulluk etmesinde asli unsurlardan biridir. Peygamberimizin hayatına baktığımızda tüm hayatının dua ile yoğrulmuş olduğunu görürüz. Zira duasız İslamî bir hayat düşünülemez. Dua ile Yaratıcıya yönelemeyen gönüller, huzur ve sükûnetten uzaktır. Dua ile barışık olmayan Müslüman, kulluk şuuruna nail olamaz. Dua olmadan Allah’a kulluk nasıl idrak edilebilir ki?

Enes b. Malik (r.a.)’den rivayetle Allah Resulü (s.a.s.) şöyle dua etmiştir:

‘’Allah’ım! Acizlik, tembellik, korkaklık, cimrilik ve yaşlılıktan sana sığınırım. Kabir azabından, hayat ve ölüm fitnesinden de sana sığınırım.’’ (Buhârî, Cihad, 25; Müslim, Zikr, 52; Tirmizi, Daavât, 71; Nesâî, İstiaze, 6)

Hadis-i Şerife dikkat ettiğimizde Peygamberimizin önemli hususlara vurgu yaptığını görmekteyiz.

Acizlik, büyük bir zaaftır ve başarıya engeldir.

Tembellik, hayatın israfıdır ki, bize dünyada verilmiş tek fırsattır. Dünya ve ahiret saadetimiz, hayatı nasıl değerlendirdiğimize bağlıdır. Tembellik yaparak üzerine düşen görevi yapmayanlar, malayani şeylerle meşgul olurlar. Ayrıca tembellik pas gibidir, insanı yıpratır, çalışmaktan daha çok eskitir.

Korku, her zaman için başa beladır. Bu belaya düşenler her şeyi imkânsız zannederler. Ancak korkularını yenenler cehaletten kurtulur ve hayata daha güzel bir pencereden bakarlar.

Cimrilik, dünyanın geçiciliğine inanmış herkesin kaçınması gereken çirkin bir meziyettir. Cimrilik yoksulluktan değil, daha çok zenginlikten kaynaklanır. Cimriler malından yemek, içmek, giymek gibi ihtiyaçlarını gereği gibi yerine getirmez ve tasadduk etmek suretiyle ahirete de yatırım yapmazlar. Onlar daha çok mallarına bekçilik, varislerine kasadarlık yaparlar.

İhtiyarlıktan kaçış olamaz. O hâlde insan, ihtiyarlık gelmeden önce gençliği iyi değerlendirmeli ve Allah’ın rızası doğrultusunda yaşamalıdır.

İhtiyarlığın beraberinde getirdiği güçlüklerden de Allah’a sığınmalıdır her Müslüman.

Kabir azabı, hayat ve ölüm fitnesi de her Müslümanın sakınması gerekli hususlardandır. Çünkü bu ve benzeri bütün hususlar, kişinin dünya ve ahiret saadetiyle doğrudan ilgilidir.

Ebu Said el-Hudri (r.a.) anlatıyor: “Rasulüllah (s.a.s.) bir gün mescide girdi. Orada Ensâr’dan Ebû Umâme (r.a.) ile karşılaştı. Ona:

-”Ey Ebû Umâme, niçin seni namaz vakti dışında mescitte oturmuş görüyorum?” Diye sordu.

-“Peşimi bırakmayan bir sıkıntı ve borçlar sebebiyle ey Allah’ın Rasulü.” Diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu:
-“Sana bazı kelimeler öğreteyim mi? Bunları okursan, Allah, senden sıkıntını giderir ve borcunu öder.”

-”Evet, ey Allah’ın Rasulü, öğret!” dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu:

-”Öyleyse, akşama çıktın mı, sabaha erdin mi şu duayı oku: “Allah’ım üzüntüden ve kederden sana sığınırım. Acizlik ve tembellikten sana sığınırım, korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Borcun galebe çalmasından ve insanların kahrından sana sığınırım.” (Ebu Dâvud, Salât 367)

Allah Resulü bu duada fakirlikten mescide sığınan bir insana, ondan kurtulma yolları göstermenin yanı sıra aynı zamanda hedef veriyor. Artık bu safhada kula düşen, dua ettiği şeyleri fiiliyata dökmek ve gerisini Allah’tan beklemektir. Yoksa istenen hususlarda gerekli tedbirlere sarılmaksızın sadece dua etmekle yetinmek, dinimizde kabul gören bir durum değildir. Hadiste dikkat çeken husus, istediklerimize yoğunlaşmak ve gereğini yaptıktan sonra Rabbimizden bizi muvaffak kılmasını istemektir.

Konunun başında kaydettiğimiz hadiste zikredilen kötü hasletlerden sakınarak Peygamberimizin yaptığı gibi Allah’a sığınmak gerekir. Diğer açıdan ihlâs, sadakat, vefa, gıybet etmeme ve suizanda bulunmama gibi hasletler de inanan her insanın, hayatına hâkim kılmak zorunda olduğu, güzel ahlaka ait esaslardandır. Bu esasları her şahsın benimsemesi ve onu topluma kazandırmak için mücadele vermesi gerekir. Tabii bu, hemen kazanılabilecek bir şey değildir. Ahlakla ilgili olan bu esasların hayata intikali, şahsın fıtratı ile bütünleşmesi, çok uzun bir süreç gerektirir.

Dua ederken en önemli husus, insanın duasında samimi oluşu ve Allah’tan istediklerinin gerçekleşmesi için kendisinin ne yaptığıdır. Dua eden şahsın bu konudaki azmi ve kararlılığıdır. Mesela; “Allah’ım beni samimi kullarından eyle ve sevdiğin kulların arasına kat.” Hemen her gün çoğumuzun tekrar ettiği dualardandır. Ancak, biz bu isteğimizde acaba ne kadar samimiyiz?

Allah’a halis bir kul olmak, bizim için ne kadar önemlidir?

Allah’ın rızasını ne kadar talep ediyoruz?

Kavlen istediğimiz bu hususları, fiilen isteme hususunda neredeyiz?

Kavlen talep ettiklerimizin fiilen peşinde değilsek, hiç şüphesiz Allah’a karşı saygısızlık yapıyoruz demektir. Allah’ın rızası, dünyevî ve uhrevî hiçbir şeyle tartılmayacak kadar büyüktür. Öyleyse biz de, dünyaya dünya, ukbaya da ukba kadar değer vermeliyiz.

Ebû Umâme (r.a.) anlatıyor:

“Rasulüllah çok değişik dualar yapardı. Biz bu duaları olduğu gibi ezberleyemiyorduk. Bu nedenle Rasulüllah’a:

-“Ey Allah’ın Rasulü! Siz çok değişik dualar okudunuz, fakat biz bunları ezberleyemedik, dedik. Râsulüllah:

-“Bunların hepsini kapsayan bir duayı size haber vereyim mi? O hâlde şöyle dersiniz: “Allah’ım! Peygamberin Muhammed’in senden dilediği hayırları ben de senden dilerim. Peygamberin Muhammed’in sana sığındığı şeylerden ben de sana sığınırım. Sensin yardımına sığınılacak. Hayırlara ancak senin yardımınla ulaşılır. Allah’dan başka yardımına sığınılacak kudret sahibi yoktur.” (Tirmizi, Daavât, 88)

Dualar bize hedef verir, şuuru besler, gönüllerimizi kanatlandırır, kudretimizin sınırlılığını idrak ettirir ve her şeye gücü yeten Allah’a sığınma ihtiyacı hissettirir. Kulun yürekten ve halisane yaptığı dualar, Allah’a kulluğunun tezahürüdür. Allah (c.c.)’da böylesine inanmış kişilerin dualarını er veya geç mutlaka kabul buyurur. O hâlde hiçbir zaman dua etmekten imtina etmemeli ve yaptığımız duaları bilfiil yaşamak ve tesirini görmek için gereğini yapmalıyız.

Hayatımızın her alanında Rabbimizle birlikte olduğumuzu unutmamalıyız. O’nun üzerimizde olan nimetlerini aklımızdan çıkarmamalıyız.
‘’De ki: Şüphesiz benim namazım, diğer ibadetlerim, hayatım, ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.’’ (En’am, 162)

Bütün davranışlarımızda Allah’ın rızasını gözetmeliyiz. Namaz, ibadet, ölüm ve diriliş… Bize sermaye olarak verilen hayatı hayırlı bir kazanç elde etmek için ibadetlerle donatmalıyız. Yani bütün benliğimizle varlık sebebimiz olan Rabbimize yönelmeliyiz. O’nu anmalı, O’na dua etmeliyiz ki, rızasına nail olabilelim.

Huzeyfe (r.a.)’nin rivayet ettiğine göre, Rasulüllah (s.a.s.) uyumak istediğinde şöyle derdi:

‘’Allah’ım! Senin ismini anarak ölür (uyur) ve dirilir (uyanır)im, uyandığında ise; bizi öldükten sonra dirilten Allah’a hamdolsun, (Kıyamette de) O’nun huzurunda toplanacağız.’’ (Buhârî, Tevhid, 13)

Peygamberimiz, burada Yüce Allah’ın insanoğluna sunmuş olduğu nimetlere dikkat çekmektedir. Öyle ki, bizim için en güzel örnek olan Allah Rasulü, Allah’ın bahşettiği bütün nimetin şükrünü eda etmiş, uyurken ve uykudan kalkarken de Allah’ı anmış, uyku ile ölüm arasında, uyanma ile yeniden dirilme arasında bağ kurmuş, ümmetini düşünüp tefekkür etmeye teşvik etmiş, hayatın hiçbir anını duasız bırakmamıştır.
“De ki: Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin.’’ (Furkân, 77)

Dua, Allah’a münacattır. O’na yakarış, küçüklüğümüzü hatırlayıp O’nun büyüklüğüne sığınmaktır. Samed isminin üzerimizdeki tezahürüdür ki, her şeyin O’na muhtaç olup O’nun hiçbir şeye ihtiyacının bulunmamasının idrakidir.

Yüce Allah birçok ayette, duaya ve kendisini anmaya dikkatlerimizi çekmektedir. O hâlde her an O’nun huzurunda olduğumuzu idrak etmek suretiyle Rabbimizin rızası bulunmayan davranışlardan kaçınmalıyız. O’na yönelerek rızasına nail olmaya çalışmalıyız ki, dünya ve ahiret huzuruna erebilelim.

“Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah’ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d, 28)
“Rabbinin adını an. Bütün varlığınla O’na yönel.” (Müzzemmil, 8)

“Nerede olursanız, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.” (Hadid, 4)

“Ne zaman sen bir işte bulunsan, ne zaman Kur’an’dan bir şey okusan ve siz ne zaman bir iş yaparsanız, o işe daldığınız zaman Biz mutlaka üstünüzde şahidizdir. Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak kalmaz.” (Yunus, 61)

İnsan, hiçbir surette Allah’ın hükümranlığının ve bilgisinin dışında kalamaz. Yeryüzünde, gökyüzünde, uzayda veya her nerede olursa olsun, Allah’ın bilgisi dışında olmak mümkün değildir. Kalbimizin çarpması, nefes almamız, görme ve işitme yetilerimiz… Tüm azalarımız ve irademiz dışında bünyemizde tahakkuk eden hadiseler Yüce Allah’ın kuşatıcı iradesiyle gerçekleşmektedir. Rabbimiz bize bu imkânları verdiği için yaşamaktayız. Nitekim ecelimiz geldiğinde Allah (c.c.), bu imkânları ortadan kaldırır ve bizler dünya hayatına veda ederek ebedî hayata intikal ederiz. O hâlde Rabbimizin bizi daima gözettiğini unutma gafletine düşmeden sorumluluk bilincimizi daima canlı tutmalı ve bunu dualarımıza yansıtmalıyız. Kıyamet günü huzurunda toplanacağımız Rabbimizi razı edecek bir hayatı yaşama azminde olmalıyız.

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41