Nasıl Dua Edelim
Dua genel olarak çağırmak ve yardım istemek anlamındadır. Bir başka ifade ile kalbin Allah ile konuşmasıdır… İnsanın bütün benliğiyle Yüce Yaratıcı’ya sevgi ve tazim duygularıyla yönelerek halini arz etmesidir. İnsanın kendi kendine yetmediği ve her hususta Allah’a muhtaç olduğunun itirafıdır dua… Zira dua eden kişi, istediğini elde etmede acizdir, Rabbinin ise duasını işittiğini, ihtiyacını bildiğini ve onu gidermeye gücünün yettiğine gönülden inanmaktadır.
Aslında dua sadece istemek de değildir, bir yönüyle kulun, gerçek dost olarak bildiği ve inandığı Yüce Yaratıcı’yla dertleşmesidir. Hatta istediği şeyi açıklaması da gerekmez. Zira duruşu ve vaziyeti sözden daha etkili olabilir. Bu yüzden dileğini samimiyetle kalbinden geçirmesi yeterlidir. Duanın, sayı olarak çokça tekrar edilmesi değil, şuurla yapılacak bir ibadet olduğu unutulmamalıdır.
Yüce Allah, kendisine doğrudan ve aracısız dua edildiğinde karşılık vereceğini şöyle belirtir:
“Kullarım, beni senden sorarlarsa bilsinler ki, gerçekten ben onlara çok yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde onlar da benim çağrıma olumlu karşılık vererek bana inansınlar ki doğru yolu bulsunlar.” (2/186)
Dua etmemizin gerekli olduğu da şöyle ifade edilir:
“Ey insanlar! Sarsılmaz bir sabır ve namazla Allah’tan yardım dileyin! Unutmayın ki Allah zorluklara karşı sabredenlerle beraberdir.” (2/153)
KARŞILIK BULAN DUA HANGİSİ?
Kur’an’da ve Hz. Peygamber’in uygulamalarına bakıldığında Yüce Allah’ın duaya karşılık vermeyi bir takım şartlara bağladığı açıkça görülmektedir. Buna göre Allah, sadece sözlü olarak yapılan dualara değil, görev ve sorumluluklarını yerine getirmek suretiyle bizzat gayret gösterenlere karşılık vermektedir. Allah’ı yardımına çağırması için insanın öncelikle üzerine düşeni yapması gerektiğini Kur’an şöyle dile getirmektedir:
“Ama bizim uğrumuzda üstün gayret gösterenleri, elbette bize varan yollara eriştireceğiz. Allah, kuşkusuz iyi ve güzel davrananlarla beraberdir.” (29/69)
“…Herhangi bir toplum tutumunu değiştirmedikçe Allah o toplumun konumunu değiştirmez. Allah bir topluma (kendi kötülüklerinin bir sonucu olarak) ceza vermeyi dilediği zaman artık onu geri çevirecek kimse yoktur…” (13/11)
Buna göre Yüce Allah, bireylerin tercihlerine göre toplumun gidişatı hakkında bir irade sergiler. Bunun için de fertlerin, değişimi hedef almaları ve kendilerini değiştirerek işe başlamaları esası göz önünde tutulmalıdır. Bu durumda kul, dualarının kabul olup olmamasına değil, kul olduğunun anlayışıyla Allah’a gönülden bağlı olmakta ısrarlı olmalıdır. İnsan için en büyük destek ise, Allah’ın kuluna yakın ve ondan haberdar olduğunu bilmesidir.
Yüce Allah’ın vaadi iman edip yararlı işler yapan kimselere elbette ulaşır.
“Ey inananlar! Eğer Allah’a (O’nun dininin yayılmasına) yardım ederseniz o da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.” (47/7)
Kur’an’da duası aktarılan gerek peygamberler gerekse salih kişilere bakıldığında duanın gereği olan çabayı sergiledikleri ve bu yüzden de dualarının kabul edildiği belirtilir:
“Gerçekten onlar hayır işlerinde koşuşurlar, rahmetimizi umarak, azabımızdan korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.” (21/90)
“Allah, inandıktan sonra doğru ve yararlı işler yapanların dileklerine icabet eder, lütfuyla onlara hak ettiklerinden fazlasını verir…” (42/26)
İLLE DE FİİLİ DUA!
Dünya hayatını imtihan için yaratan Allah; yardımını da kulun, üzerine düşeni yapmış olmasına bağlamıştır. Sadece sözlü dua etmenin yanı sıra kişinin çaba sarf etmesi; söylediklerini eyleme dönüştürmesi/fiili duaya da başvurması gereklidir. Bu noktada duadan önce duyarlı ve samimi bir şekilde emeğini ortaya koyması gerekir.
Kur’an’da sorumluluk sahibi insanla ilgili olarak fiili duanın gereğine dikkat çekilir:
“Rabbinize gönülden yalvararak ve gizlice dua edin. Doğrusu O, haddi aşanları sevmez… Allah’ın rahmeti iyilere/iyilik yapanlara her zaman yakındır. ” (7/55-56)
“Kim de inanmış olarak ahireti ister ve orası için gereği gibi çalışırsa işte bunların çalışmaları şükre değerdir/karşılığı hak edendir.” (17/19)
En geniş kapsamıyla düşünülürse dua isteğinin sadece insana ait olmadığı, bütün yaratıkların her an Yüce Yaratıcı’ya muhtaç olduğu görülecektir. Bu yüzden Mehmet Akif’in veciz ifadesiyle “rengarenk bir ubudiyetle” canlı-cansız tüm varlıkların kendi hal dilleriyle Yüce Yaratıcı’ya niyazda bulundukları, dua ettikleri söz konusudur.
Sevgili Peygamberimiz; “Dua ibadetin özüdür” diye buyurmuştur. İbadetler de aslında duanın çeşitli şekillere bürünmüş hali değil midir? Ancak dua eden insan, duanın gereği olan davranışları da yerine getirmelidir. Bir başka ifadeyle Allah’tan istediği şeyin gerçekleşmesi için gerekli zemini hazırlamalıdır. Allah’ın koyduğu kanunlara uyarak elinden gelen gayreti sergilemelidir. Sınavda başarılı olmak isteyen öğrenci, hakkını vererek planlı bir şekilde çalıştıktan sonra başarıyı Allah’tan beklemelidir. Aksi takdirde sorumluluktan kaçmak, eylemsizlik ve tembelliğe yönelmek olacaktır.
Mehmet Akif; “Sarılmadan en ufak bir işinde esbaba/muvaffakıyete imkan bulur musun acaba?” der ve kişinin, Allah’tan istediği şeyin gerçekleşmesi için Allah’ın kendisine öğrettiği kanunları/sebepleri yerine getirip sonucunu Allah’tan beklemeyi özellikle vurgular.
Bir şeyi Allah’tan sadece istemek elbette yeterli değildir. Bunun yanında dilden kalbe, oradan iradeye ve davranışlara uzanan bir süreç izlenmelidir. Bütün gayretini gösterdikten sonra istediğini elde edemeyen kula düşen ise; sebepleri yaratan, kalpleri bilmediği şeylere yönlendiren ve her şeyin iç yüzünü hakkıyla bilen Yüce Yaratıcı’dan yardım istemek olacaktır. Çünkü Yüce Allah: “… İçinizden hiç kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım” diye buyurmaktadır. ( 3/195)
“… Ey Rabbimiz! Artık günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört ve canımızı iyilerle beraber al… Ey Rabbimiz! Peygamberlerin vasıtasıyla vaat ettiğin şeyi/hidayeti-sevabı bize bahşet ve kıyamet günü bizi mahcup etme! Şüphesiz sen sözünden asla caymazsın.” (3/193-194)
Özetlersek; Yüce Allah, kullarının dualarına icabet etmeyi bazı şartlara bağlamıştır. Kişi üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirdikten sonra bütün samimiyetiyle Allah’tan yardım istediği takdirde bunun karşılığını görebilir. Ancak Yüce Allah bu karşılığı, sadece sözlü olarak dua etmekle yetinenlere değil, rızasına uygun bir şekilde gayret gösterenlere vermeyi vadetmektedir. Zira O, kulunun en çok kalbine, davranışlarına ve emeğine değer vermektedir.