Ticâret
Sağlıklı Ticâret: Ticâret için, gönlün sağlıklı olması îcâb eder. Şer güçlere değil İlâhî güçlere teslim olmak gerekir. Çünkü bize müşteri olan Rabbimizdir (cc). “Allah Teâlâ mü’minlerden mallarını ve canlarını, kendilerine verilecek cennet karşılığında satın almıştır.” (Tevbe, 111.)
Ticârette Amaç Kârdır: “Ne zarar vermek, ne de zarara girmek yoktur” dînimizde. Cafer-i Sadık (ks) “Kendinizi cennet karşılığında değil Cemâlüllâh karşılığında satın” der. Hz. Ebubekir’in (ra) “Yâ Suheyb, alış-verişin kârlı olsun” dediği ticârete tâlib olur kazancını bilenler. “İnsanlardan öyleleri de var ki, Allah Teâlâ’nın rızasına ermek için kendini ve malını fedâ eder.” (Bakara, 207.)
Gözü Açık Tâcir: “Onlar, ne ticâret ne de alış-verişin kendilerini Allah Teâlâ’yı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır.” Saff Sûresi’nin on ilâ on birinci âyetlerinde, azabtan kurtaracak hayırlı ticâretin yolu gösterilir. O da, kâmil bir îmanla, malı ve canı sâhibine teslim etmektir fî sebîlillâh. Müşteri Allah Teâlâ, satıcı mü’minler, pazarlanan can ve mal, kâr cennet ve Cemâl-i İlâhî’dir.
Kârda Had: Aşırı kâr da makbûl değildir. Hem maddî hem de mânevî ticârette emeğin karşılığı vardır. “Onlara: İşte size cennet; yapmış olduğunuz iyi amellere karşılık ona vâris kılındınız.” (A’raf, 43.)
İflâsa Gitmeyenler: Fâtır Sûresi’nin 29-30. âyetlerinde; Kitâb-ı Kerîm’i okuyanlar, namaz kılıp, yolunda Rabbimizin gizli ve açık sarfedenlerdir. Şükürlerinin netîcesi bağışa ve mükâfâta erenlerdir.
Zarara Girenler: Ticâretin kâide ve esâsını bilmeyenler tâcir olamazlar. Bakara Sûresi’nin 16. âyetinde, ‘hidâyete karşılık sapkınlığı satın alanlar ziyandadır’ buyurulur. Îmâna küfrü, İslâm’a bâtıl ideolojiyi, itâate mâsiyeti, güzel ahlâka fenâ huyu tercih edenler zarardadır. Haksız kazanç yollarına düşenler ziyandadır. Efendimiz (sav) “Fâiz yiyenlerle zekât vermeyenleri cehennem ateşiyle müjdele.” buyurur.
Batağa giren müessese, Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz’in tavsiyeleriyle kurtulur. Pazarı teftiş buyuran Efendimiz (sav) mübârek ellerini daldırdığı buğday çuvalındaki ıslaklığı görünce “Bizi aldatan bizden değildir.” buyurdu. İmâm-ı Âzam (rha) ortağına, kumaşın hatasını belirleyerek fiyatın düşüklüğünü söylemediği için, elde edilen kârı muhtâcına infâk eder. Efendimiz (sav) “Doğru olan tâcir kıyâmet gününde Allah Teâlâ’nın Arş’ının gölgesinde sıcaktan korunur.” buyurur.
Ticârette alan ve veren, mal ve bey’, satış sözcüğü vardır. O da aldım verdim ifâdesidir. Mal kusursuz, istifâde edilen; kendisinin veya izinle satılan mal olmalıdır. Malın vasıf ve miktârı bilinmelidir. Tama, aşırı hırstan kaçınmalıdır. Az kârı küçük gören, kazançtan mahrûm olur.
Hak dostları, helâl malın teminindeki sebepleri bile araştırmışlardır. Zâlimlerin kazdığı su kanallarında bile hassas davranmışlardır. İşte bunlar sıddîklardır. Bir başkasına âid su ile sulanan bahçenin salatalığını yememiştir Ebü’l Hasen-i Harakani (ks). Vârislerin hakkıdır diye, yanan kandili, ölümünden sonra kişinin, söndürenler de müttakîlerdir. Cenâze götürülürken, arkadan bir ambulans gelir düşüncesiyle yolu tıkamayanlar da ebrar sınıfındandır. Kendisine hediye edilen zemzemin bidonunu, son nefesine kadar helâlleşmiştir Üstâzımız. Sigara satılan yerden alış-veriş de yaptırmamıştır Sâmi Ramazanoğlu (ks)Ne kadar müftiler fetvâ da verseler, mutmain, huzurlu gönüllerine mürâcaat eden kimseler de sâlihlerdir. Her mesleğin bir ilmi vardır. Alış-veriş bilgilerini öğrenmek farzdır.