Hayatın Sonbahardır Yaşlılık
Merdivenin son basamağı gibidir yaşlılık… Zirvedesinizdir ve kulaklarınıza çarpan bir sonbahar esintisidir… Hani son basamağa geldiğinizde yorgun düşer ve nefes alma ihtiyacı hissedersiniz ya, sonbaharda dalından kopan yaprak da, yorgun olmasına yorgundur ama olgunluğun zirvesindedir ve özgürleşmiştir. Ağaçla bağını koparan yaprak hüzünlüdür ama gitmek için hiçbir engeli yoktur ve ufuklara doğru yol almaktadır.
Hayatın sonbaharıdır yaşlılık… İlkbahar yeni doğumlara, yeni hayatlara tanık olurken sonbahar ölümlerin içine doğar ve loş bir gök kubbenin altında varlık âleminin hikâyesini yazar. Sonbahar gidişin ve sessizliğin izlerini taşır ve gözlerde değil gönüllerde hissettirir varlığını. Yaşlılık da böyledir, başınızı arkanıza çevirdiğinizde özlem ve pişmanlıklarınızı görürsünüz ama önünüzde ebedi hayata açılan bir yol vardır ve kendinizi Allah’a hiç olmadığı kadar yakın hissedersiniz.
Son basamak yol yorgunu insanların mekânıdır… Gençlik ve orta yaş dönemi arkada kalmıştır ve yaşlılığın etkilerini bedeninizde ve ruhunuzda hissetmeye başlamışsınızdır. Yolların aşındırdığı ayaklarınız artık sizi taşımakta güçlük çekmektedir. Zaman mıhlanmıştır adeta, ağrılarınız arttıkça vakit uzar ve başınızı gökyüzüne çevirir vaktin geçmesini beklersiniz. Ellerinizi kaldırsanız gökyüzüne ulaşıverecekmiş gibi hissedersiniz, artık sizi dünyaya bağlayacak hiçbir şey kalmamıştır ve ebediyete olan özleminizi bütün hücrelerinizde hissedersiniz…
Merdivenin son basamağındasınızdır... Sırtınızda geçmişe dair özlemleriniz ve geleceğe dair umutlarınız vardır ve bu yükü taşıyabilmek için çaba gösterirsiniz. Okunmaya değer bir kitap gibisinizdir ve açtığınız her sayfada ibretlik hikâyelere, birikmiş tecrübelere, erdem yüklü ifadelere rastlarsınız ama kimsenin bu kitabı açıp okuyacağına ihtimal vermezsiniz.
Dışarıda bir çocuk avucunda taşıdığı umutla ilerlemektedir fakat aranızda mesafeler vardır ve siz o çocuğa bir türlü ulaşamazsınız… Kendinizi dört tarafı kapalı bir alanda hissetmektesinizdir bir basamak aşağıya inmek isteseniz ayaklarınız müsaade etmez ve daralırsınız, içinize dolan kasavet sizi kendine doğru çekmeye başlar. Merdivenin son basamağındasınızdır şimdi burada ihtiyacınız olan tek şey; umuttur, sevgidir, duadır, teslimiyettir ve sabırdır…
İlkbaharda yeşilin bütün tonlarını omuzlarında taşıyan ağaçlar, sonbaharda saçları dökülmüş bir yaşlıya dönüşür ve siz dökülen o yapraklardan birini alıp kendinize yoldaş edinir ve özlemlerinizi fısıldarsınız. Anlaşılamamaktan, vefasızlıktan, yalnızlıktan ve özlemlerinizden bahsedersiniz.
Dışarıda bir adam yürekleri yakan bir türkü tutturmuştur ve hiç kimseye aldırmadan yürümektedir. Başınızı eğer ve o türkünün sözlerinde bulursunuz kendinizi… Ve elinize bir kalem alıp asırlık ömrünüzün özetini aktarıverirsiniz: Bir soluk sevgi, bir tutam umut, bir kap çile… Merdivenin son basamağında hayatınızı üç kelime ile özetler ve sessizce hıçkırırsınız. Sonra… Zaman durur ve hayatın dua ile buluştuğu anı görür ve hiçbir şeyin üzülmeye değer olmadığını fark edip sessizliğe gömülürsünüz.
Fatma Tuncer.