www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ

FANİDUNYA NET TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT => KÖŞE YAZARLARI - KARMA => Fatma Tuncer => Konuyu başlatan: fanidunya NET - Aralık 13, 2021, 08:30:00 ÖÖ

Başlık: Namaz Nefsimizi Terbiye Etmelidir
Gönderen: fanidunya NET - Aralık 13, 2021, 08:30:00 ÖÖ
Namaz  Nefsimizi Terbiye Etmelidir

Namaz kılan bir toplumun psikolojiye ihtiyacı yoktur der Cemil Meriç… Bu ifadeyle her karşılaştığımda kendimle çelişkiye düşüyor ve namazın kazanımlarının ne kadarına sahip olabildiğimi düşünüyorum. Toplumumuzda geçmiş yıllara nazaran namaz kılan sayısı epey fazla, adım attığımız her yerde bir camiye rastlıyoruz, bilgi, teknoloji sayesinde ayağımıza kadar geliyor. Ancak buna rağmen toplumumuzda şiddet her geçen gün artıyor, insanlar ellerindeki bıçaklarla sokaklarda koşturuyor ve hiç tanımadıkları insanları katlediyorlar. Ağzı süt kokan bebeklerin masumiyeti kirletiliyor, ruhumuzu dinlendiren ormanlardan bebek cesetleri toplanıyor, hemen her gün bir kadın katlediliyor, gençler ellerindeki suç aletleri ile sokaklarımızda tehlike saçıyorlar. Düşünüyorum… Acaba namaz bizi neden insanlaştıramadı? Namaz, bizim vicdanlarımıza, çocuklarımıza ve hayatımıza nasıl oldu da ulaşamadı? Namaz, bizim nefislerimizi neden terbiye edemedi? Ruhundan uzaklaştı ve bir şekle mi dönüştü namazlarımız? Biz, günde beş vakit neyin sözünü verdik Rabbimize? Ne yaptık? Ya da Ne yapmadık?

Sorular beni çıkmaza sürüklüyor ve namazın şekilden öteye gidemediğini fark ediyorum hayatımızda. Namazın ruhuna ulaşamadığımızı, anlamına vakıf olamadığımızı görüyorum. Eğer namazlarımız nefislerimizi terbiye edebilmiş olsaydı sokaklarımızda şiddetin değil sevginin tezahürleri olur ve güvenli bir topluma dönüşürdük, bu pekala mümkündü.

Cemil Meriç’in, namaz kılan insanın psikologla işi olmaz ifadesinin doğruluk payı elbette var ancak Müslüman da insandır ve sırtındaki yükü taşıyamaz hale geldiğinde depresyona girebilir. Fakat başkaldırmaz, isyan etmez, sabra tutunur ve düştüğü yerden kalkabilmek için gayret gösterir. Müslüman, yaşadığı sıkıntıların bir sınav olduğunun bilincindedir ve neden, niçin sorularına ihtiyaç duymaz. Duaya yönelir ve teslimiyet gösterir.

İnanan bir insan için yoksulluk, mahrumiyet, ayrılık ve tüm acılar sabırla kazanca dönüşür ve belirsizlikler ortadan kalkar. Bütün bunlar Müslüman’ı ruhen güçlendirir ve dirençli kılar.

İnanan insan hataya da düşebilir, depresyona da girebilir ancak onun tutunabileceği manevi bir gücü vardır ve hemen doğrulur ve yola revan olur. Bugün Müslüman halkları, maruz kaldıkları savaş, işgal ve yoksulluk karşısında dirençli kılan işte budur, onları dirençli kılan göğüslerinde taşıdıkları iman ve teslimiyettir…

Fatma Tuncer.