Gönderen Konu: YEMİN VE KEFARETİ  (Okunma sayısı 729 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2151
YEMİN VE KEFARETİ
« : Aralık 19, 2018, 12:17:15 ÖS »
YEMİN VE KEFARETİ

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

İslâm kendinden önceki tüm kötü adetleri yıkıp onların yerine İlahî iradeye uygun olan yeni hükümler getirmiştir. İslâm'ın cahiliye adetleri arasında değiştirdiği hususlardan biri de yeminlerle ilgilidir. İslâm bu konuda Allah'tan başkası adına yemin etmeyi yasaklamıştır. Câhiliye döneminde müşrik Arapların yaptığı ve tevhid inancına aykırı yemin şekillerini iptal etmiştir. Çünkü Araplar¸ putlara¸ dikili taşlara¸ kurbanlara¸ adak yerlerine¸ babalarına¸ analarına¸ atalarına¸ Kâbe'ye yemin ediyorlardı. Yeminin önemine¸ getirdiği s

İslâm kendinden önceki tüm kötü adetleri yıkıp onların yerine İlahî iradeye uygun olan yeni hükümler getirmiştir. İslâm'ın cahiliye adetleri arasında değiştirdiği hususlardan biri de yeminlerle ilgilidir. İslâm bu konuda Allah'tan başkası adına yemin etmeyi yasaklamıştır. Câhiliye döneminde müşrik Arapların yaptığı ve tevhid inancına aykırı yemin şekillerini iptal etmiştir. Çünkü Araplar¸ putlara¸ dikili taşlara¸ kurbanlara¸ adak yerlerine¸ babalarına¸ analarına¸ atalarına¸ Kâbe'ye yemin ediyorlardı. Yeminin önemine¸ getirdiği sorumluluğa ve bağlayıcı tarafına işaret eden âyetler yemin kefareti de Kur'ân'da açıkça düzenlenmiştir. 

Yemin nedir?

Dilimizde yemin¸ and içmek¸ kasem etmek gibi kelimelerle ifade edilir. Dinî bir terim olarak yemin:

Kişinin sözünü Allah'ın adını ya da onun bir sıfatını öne sürerek kuvvetlendirmesi anlamına gelmektedir.

Mesela¸ "Vallahi on liraya aldım"; "Vallahi ve billahi bir daha onun evine girmem!"; "Rahim olan Allah'a andolsun ki bir daha sigara içmeyeceğim!" gibi cümleler birer yemindir.

Toplumsal ilişkilerde yeminin yeri ve önemi nedir?

Toplumsal ilişkilerin sağlam bir şekilde yürümesi için karşılıklı güven şarttır. İnsanlar ilişkilerini inandıkları ve sözüne güvendikleri kimselerle sürdürürler. Her insan sözüne veya eylemine ayrı bir inandırıcılık gücü kazandırmak isterler. Bunu bazen ilişki içerisinde olduğumuz karşı taraf da isteyebilir. Mesela¸ "bunun böyle olduğuna dair yemin edebilir misin?" veya "doğru söylediğini nereden bileyim?" şeklindeki istek ve sorularla karşılaştığımız olur. Günlük hayatta bu tür isteklere ve sorulara cevap vermenin en kolay ve en çok başvurulan yolları yeminlerdir.

Kişiler inandıkları ortak ilkeler ve değerler adına and içerek muhataplarına belli bir güven duygusu verirler. Böylece sözleşmeler¸ ikili veya çok taraflı ilişkiler karşılıklı itimada bağlanmış olur. Bu da ilişkilerde daha istikrarlı bir ortam meydana getirir. Mahkemelerde başvurulan isbat vasıtalarından biri de yemindir. Hz. Peygamber (s.a.v); "Davacıya delil inkâr edene de yemin etmek gerekir." buyurmuştur. 

Müslümanın yemin etmesine gerek var mıdır?

Aslında müslümanın sözü yemin yerine geçer. Çünkü müslümanın sözü senettir. Böyle olmalıdır. "Doğru sözlü olma" ve "yalan söylememe"yi inanç haline getiren müslümandan başka türlü bir davranış beklenmez. Dînî değerlerine gönülden bağlı olan böyle bir kimsenin¸ sözünü kuvvetlendirmek ve doğruluğunu isbat etmek için başka bir şeye ihtiyacı yoktur. Çünkü İslâm¸ kendisine inananlardan her durumda özüyle ve sözüyle doğru olmalarını bekler. "Emrolunduğu gibi dosdoğru ol!"[1]; "Onlar emanetlerini gözeten ve sözlerini yerine getirenlerdir."[2]; "Rabbimiz Allah'tır deyip sonra dosdoğru olanlara korku yoktur¸ onlar üzülmeyeceklerdir."[3] meâlindeki ayetler¸ bu duyarlılığı açıkça ortaya koymaktadır. Ancak hayatın kimi belirsizlikleri¸ hırsa mağlup olmak ve ahlâk ölçülerindeki zayıflamalar¸ yemin gibi ilave bir desteğe ihtiyaç hissettirmektedir. Bazen karşı taraf talep etmese de insan kendini kontrol altına almak için¸ bazı eylemleri yapmaya ya da yapmamaya söz verir¸ bunu da yemine bağlar. Böylece¸ yapılan bir yemin¸ kişiyi sorumluluk altına alır ve gereğini yapmaya mecbur eder.

Yemini yerine getirmeyenin dindeki durumu nedir?

Dinimiz¸ yemin etmeyi Allah'a söz verme olarak değerlendirmiştir. Bunun için de yapılan yemine sadık kalmayı ve yerine getirmeyi sıkı bir şekilde emretmiştir.

Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurur: "Sözleştiğiniz zaman Allah'a olan ahdinizi yerine getirin! Yeminlerinizi¸ Allah'ı aranızda kefil kılarak sapasağlam hale getirdikten sonra bozmayın…Yeminlerinizi aranızda aldatma amacı yapmayın!.. Allah adına verdiğiniz bir sözü az bir pahaya değişmeyin!.."[4].

Mümin sözünde duran ve yemini yerine getiren insandır. Buna rağmen yaptığı yeminin gereğini yerine getirmeyen Müslüman ceza ve ibadet yönü de bulunan dinî bir yaptırımla karşı karşıya kalır. Bu yaptırımın adı "keffâret"tir. Keffâret¸ hem ihlâl edilen dini kuralların bir cezası¸ hem ihlâl edenin tevbesi ve hem de bağışlanma vesilesidir.

Yeminlerini bozanların dinî sorumluluktan kurtulmaları için keffâret ödemeleri gerekir. Yüce Kitabımız Kur'ân'ın bu konudaki âyetleri şöyledir:

 "…Allah bilinçli olarak yaptığınız yeminlerden sizi sorumlu tutar. Bunun keffâreti¸ kendi aile fertlerine yedirdiğinizin ortalamasından¸ on fakiri doyurmanız veya onları giydirmeniz yahut bir köleyi hürriyetine kavuşturmanızdır. Bunları bulamayan kimse üç gün oruç tutar. İşte yeminlerinizin keffâreti budur. Yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi tutun!.."[5].

Kur'ân-ı Kerim yaptığı yemini yerine getirme konusunda bize Hz. Eyyub (a.s)'u örnek vermektedir. O¸ Allah'ın imtihanı sonucu bir insanın dayanamayacağı derecede hastalık ve acı çekti. Bu sürede hanımı kendisine iyi davranmadı ve sabrını zorlayan sözler söyledi. Bunun üzerine de Hz. Eyyub (a.s) iyileşince ona yüz sopa vuracağına dair yemin etti. Ancak iyileştikten sonra hanımının söylediği sözlerin aslında kötü niyetle değil¸ ona olan muhabbetten kaynaklandığını anladı. Yaptığı yemine pişman oldu. Ancak yemin de etmişti. Bunu yerine getirmesi gerekiyordu. İşte bunun üzerine Allah ona bir kolaylık olmak üzere yüz başaklı bir sap alıp hanımına vurmasını emretti. O da bunu yaparak sembolik olarak yeminini yerine getirmiş oldu. İlgili âyetler şöyledir: "(Ey Muhammed!) Kulumuz Eyyûb'u da an. Hani o¸ Rabbine¸ ‘Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu' diye seslenmişti. Biz de ona¸ ‘Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su' dedik. Biz ona tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir o kadarını bahşettik. Şöyle dedik: ‘Eline bir demet sap al ve onunla vur¸ yeminini bozma.' Gerçekten biz Eyyûb'u sabreden bir kimse olarak bulduk. O ne güzel bir kuldu! O¸ Allah'a çok yönelen bir kimse idi."[6]

Bu âyetler ve Hz. Eyyub (a.s) örneği¸ hangi durumda olunursa olunsun¸ yapılan yeminin yerine getirilmesi gerektiğini göstermektedir. Kur'ân bu konuda alternatifli bir keffâret imkânı göstererek yeminine aykırı davrananlara bir çare göstermiştir.

Günlük konuşmalarda sıkça yemin etmek doğru mudur?

Yemin¸ söze kuvvet kazandırma¸ mahkemede ispat vasıtası ve dini sorumluluk yönü olan bir eylemdir.

Kur'ân'ın önerdiği keffâret cezasından ve Hz. Peygamber (s.a.v)'in irşatlarından anlaşıldığına göre¸ mecbur kalmadıkça ve gerek olmadıkça yemin etmekten sakınmak gerekmektedir. Özellikle de yerine getirilemeyeceği kesin olan durumlarda yemine başvurmamak gerekir. Yemini günlük konuşmaların bir parçası haline getirmek asla doğru olmaz. Çünkü bu durum¸ yeminin taşıdığı ciddiyet ve dini sorumlulukla bağdaşmaz. Gerekli-gereksiz yemine başvuranlar inandırıcı olamaz ve güvenilirliklerini kaybederler.

Güvensiz bir kişi hem Allah katında¸ hem de insanlar nezdinde makbul olamaz. Bu sebeple de ilişkilerinde çoğu kere problem yaşar. Hele hele yalan yere yemin etmek¸ yeminiyle aldatma niyeti taşımak büyük günahlardan sayılmıştır. Bu sebeple hem Kur'ân[7] hem de Hz. Peygamber (s.a.v) çok yemin etmekten sakındırmıştır[8].

"Şu şöyle değilse hanımım benden boş olsun" gibi ifadeler kullanarak yeminlere hanımları âlet etmek de en büyük yanlışlardandır. Çünkü bu evlilik ciddiyetine ve evliliğin saygınlığına zarar verir.

Bir mümin için bu konuda ideal durum¸ yemin etmeye gerek bırakmayacak güvenli bir kişiliğe sahip olmak ve yemin edince de gereğini yerine getirmektir.

---------------------------------------------------

[1] 11/Hûd 112.

[2] 23/Mü'minûn 8; 70/Meâric 32.

[3] 46/Ahkâf 13.

[4] 16/Nahl 91¸ 94¸ 95.

[5] 5/Mâide 89.

[6] 38/Sâd¸ 41-44.

[7] 68/Kalem¸ 10.

[8] Müslim¸ Müsâkât¸ 132.

 


* BENZER KONULAR

Kur'an ve Hadisler Çerçevesinde Din Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:34:28 ÖÖ]


Duanın Fazileti ve Vakti Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:16:55 ÖÖ]


Aile Reisi Olarak HZ. Muhammed Aleyisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:46:18 ÖÖ]


Lokman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:20:52 ÖÖ]


En Büyük Zikir Allah’ı Anmaktır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:36 ÖÖ]


2024 - Ammar Acarlıoğlu - İlahi Ninniler 320 Kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:32:56 ÖS]


İbrahim Sadri - Dil-i Yunus 320 Kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:27:46 ÖS]


2024 - Hikmet Ayyıldızlı - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:14:11 ÖS]


İslam ve İnsan Hakları Gönderen: anadolu
[Dün, 08:37:24 ÖÖ]


İnsanlık Efendimiz'e (SAV) Şükran Borçludur Gönderen: anadolu
[Dün, 08:33:23 ÖÖ]


Kur'an ve İnsan Gönderen: anadolu
[Dün, 08:26:11 ÖÖ]


Mü’minler Ancak Kardeştirler Gönderen: anadolu
[Dün, 08:19:10 ÖÖ]


İslamda Tevekkül Ve Önemi Gönderen: anadolu
[Dün, 08:13:30 ÖÖ]


İtikadımızı ve Zihniyetimizi Gözden Geçirelim Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Lüks ve İsraf Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:41:08 ÖÖ]


Allah’ım, Duyduğum ve Sakındığım Ağrıdan Sana Sığınırım Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:30:03 ÖÖ]


İslâm Dininin Ana Kaynakları Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:21:33 ÖÖ]


İnsan ve İman 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:10:43 ÖÖ]


Büyük Cihangir Sultan Mehmed Han Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:02 ÖÖ]


Hz Peygamber Ve Samimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 02, 2024, 03:50:17 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41