Sabetaycılığın Gizli Sırlarını Kim ve Nasıl İfşa Etti
1626’da İzmir’de doğmuş, 1675’te Ülgün’de ölmüş, Mesihlik iddiasıyla ortaya çıkmış Sabatay Sevi adlı bir hahama bağlı olan, sahte olarak Türk ve Müslü...
1626’da İzmir’de doğmuş, 1675’te Ülgün’de ölmüş, Mesihlik iddiasıyla ortaya çıkmış Sabatay Sevi adlı bir hahama bağlı olan, sahte olarak Türk ve Müslüman gibi görünen aslında Yahudilik ritüellerine bağlı bir cemaat olan “Dönmeler”, değişik dönemlerde farklı isimlerle adlandırılmıştır.
Batılıların “Sabetayist” şeklinde isimlendirdiği dönmelere Osmanlılar nezaketen “Avdeti” demiştir.
Yakın tarihimizde ise “Sabetaycı”, “Dönme”, “Yahudi Dönmesi”, “Selanik Dönmesi” tabirleri sıkça kullanılmıştır. Hatta son zamanlarda “Yahudi Türkler” yahut “Beyaz Türkler” tabirleri de kullanılmaya başlanmıştır. Aslında bu tanımlamaların tümü Türk ve Müslüman gibi görünen, gerçekte Yahudilik inancını devam ettiren bir grubu anlatmaktadır.
Sabetay Sevi’nin 1675 yılında Ülgün’de ölümünden sonra 300 yıl esrarını koruyan Sabetaycılık, 4 Ocak 1924 tarihinde kendiside Sabetaycıların Karakaşlar koluna mensup Karakaşzâde Rüşdü Bey’in, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verdiği dilekçelerle ifşa olmuştur.
Karakaşzâde’nin itirafları basında büyük bir ilgi uyandırmıştır. O günkü Vakit ve Vatan gazeteleri başta olmak üzere birçok gazete bu konuyla ilgili haberler, röportajlar ve yorumlarla olayı sıcak tutmuştur.
Karakaşzâde Rüşdü’nün itirafı Vakit gazetesinde yayınlanınca, kendisi de aynı zümreden olan Ahmet Emin Yalman tarafından sahibi olduğu Vatan gazetesiyle savunulmaya başlanmıştır.
Vakit gazetesinde Karakaşzâde Rüşdü’nün itiraflarını yayınlamasını müteakip Vatan gazetesi, 4 Ocak 1924 tarihinde Karakaşzâde’ye cevap olmak üzere bir yazı neşretti. Vakit gazetesinde Necati Çiller (eski Başbakan Tansu Çiller’in babası) Karakaşzâde’yle bir röportaj yaptı. Ahmet Emin Yalman’ın gazetesi Vatan, Vakit gazetesine verdiği cevapta, “Karakaşzâde Rüşdü Bey’in sinir hastası olduğu, akrabalarıyla geçinemediği; dönmelerin ikibuçuk asır önce Müslüman oldukları ve Türklerle kaynaştıkları, dönmeliğin artık kalmadığı, dönmelerin içinden Osman Nevres (Hasan Tahsin) gibi kahramanlar çıktığı” gibi Karakaşzâde Rüştü’yü itibarsızlaştırmaya çalışmıştır. Yazı, dönmeliğin varlığını inkâr edemiyor, yalnız dönmeliğin artık kalmadığını, itirafta bulunan Rüşdü Bey’in sinir hastası olduğunu söylemekle, meseleyi çarpıtmaya çalışıyordu.
Bu yazıya Karakaşzâde’nin cevabı gecikmedi. Rüşdü Bey, 7 Ocak 1924 tarihinde Vakit gazetesinde yayınlanan yazısında; artık olayın yayıldığından, dönmelerin bunu engelleyemeyeceklerinden bahsetti.
Vatan gazetesinin 7 Ocak tarihli “Mektup meselesine dair yeni malûmat” başlığıyla yayınladığı yazıya, Rüşdü Bey’in cevabı çok sert oldu. 10 Ocak 1924 tarihli Vakit gazetesinde yayınlanan cevabında, Vatan gazetesinin kendisine yönelttiği suçlamaları teker teker cevaplandırdı.
Bu tartışmalara değişik gazete ve dergilerde çıkan haberler de eklenince Dönmelik yaklaşık 300 yıl sonra 1924’de ilk kez ciddi anlamda tartışıldı. Biz burada bu tartışmaların tüm ayrıntılarını verecek değiliz. Ancak Karakaşzâde Rüşdü’nün Mustafa Kemal Atatürk’e yazdığı mektuba değinmeden de geçemeyiz.
“Selanikli ve Dönme asıllı Mehmet Karakaşzâde Rüşdü kulunuzum. Türkler sayesinde, asırlardan beri şu mübarek vatanın nimetlerinden faydalanarak varlıklarını ve hayatlarını koruyan birçok değişik ırklar gibi bizde varlığımızı koruyagelmişiz” sözleriyle başlayan mektupta Karakaşzâde Rüşdü, dönmelerin Türk ve Müslüman olmadığını şöyle anlatmaktaydı:
“Doğal olarak, bu vatanın sınırları içinde yaşayacak olan insanların ortak bir milli vicdanı bulunması gerektiğini ifade ediyorsunuz. Bu esasların belirlendiği şu sırada, biz Dönmelerin de bundan uzak kalmayacağı kanaatindeyim. Biz Dönmelerin ne ırken ve ne dinen Türklerle maddî ve manevî iştirakimiz yoktur. Bunun maddi boyutu herkes tarafından bilinmekle beraber; manevi yönü benim gibi kabile arasından yetişmiş insanların bileceği ve ispat edebileceği bir şeydir.”