Müslüman Helâl Kazanç İçin Çalışmalıdır
İnsanları yaratıp yeryüzüne imtihan için gönderen Allah-u Teâlâ, rızkı yarattıklarının rızkını verdiğini bildirmektedir. Kur’an-ı Kerim’de “Nice canlılar vardır ki, rızıklarını kendileri elde edemezler. Sizin de onların da rızkını Allah verir. O, işitir ve bilir” (Ankebut, 60) buyrulmaktadır. Yine Kur’an-ı Kerim’de “Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum. Şüphesiz rızıklandıran da, güç ve kuvvet sahibi olan da Allah’tır” (Zariyat, 57-58) buyrularak, rızık verenin Allah (c.c) olduğu vurgulanmaktadır.
Rızıkların taksiminin de Allah-u Teâlâ’ya ait olduğu, dilediğinin rızkını genişlettiği, dilediğinin rızkını da daralttığı belirtilmekte ve şöyle buyrulmaktadır: “Şüphesiz ki Rabbin, dilediğinin rızkını genişletir ve (dilediğinin de) daraltır. Şüphe yok ki Allah, kullarının hallerinden haberdardır, her şeyi görendir” (İsra, 30). Başka bir ayet-i kerimede “(Ey Resulüm) De ki: Rabbim dilediğine rızkı genişletir, dilediğine daraltır. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler” (Sebe, 36).
Allah-u Teâlâ’nın yeryüzündeki bütün canlıların rızkını verdiği, rızık verecek güç ve kuvvette olduğu, rızıklandığımız şeylerin temel kaynağının yaratıcısının da Allah-u Teâlâ olduğu apaçıkken, rızık konusunda endişe etmek anlamsızdır.
İnsanoğlu kazanç elde etmek için çalışırken, kendine çok fazla anlam yüklemekte, rızkını sadece kendi gayretiyle kazandığı vehmine kapılabilmektedir. Oysa âlemdeki bütün canlıların rızkını veren Allah’tır. Sadece kendisinin ve ailesinin rızkını kazanan aciz bir insanın, kazandığı rızkını sadece kendi çalışmasına hamletmesi kadar cahilce bir davranış olabilir mi?
Güneşi, ayı, dünyamızı, yıldızları, gezegenleri, galaksileri kısacası bütün bir evreni yaratma ve idame ettirme kudretinde olan; denizde, karada ve havada bulunan milyonlarca canlının yaşamını ve rızkını veren Allah, elbette rezzâktır. Bütün bunlara güç yetirebilen bir yaratıcı elbette insanın rızkını da vermektedir.
İnsanlara rızıklarını veren Allah-u Teâlâ, rızkı meşru ve helâl yönden kazanmayı da emretmiştir. Kur’an-ı Kerim’de “Ey Resuller! Helal ve temiz olan şeylerden yiyin, güzel işler yapın. Şüphesiz ki ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilirim” (Mü’minun, 51) buyrularak, insanların arasından seçilmiş yüce Peygamberlerin helal ve temiz şeylerden yedikleri belirtilmektedir. Aynı emrin bizlere de geçerli olduğu başka bir ayet-i kerimede bildirilerek şöyle buyrulmaktadır: “Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır” (Bakara, 168); “Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin” (Bakara, 172).
Peygamber Efendimiz (s.a.v), helalin ve haramın belli olduğunu, helal ile haram arasındaki birtakım şüpheli şeylerden bile kaçınmamız gerektiğini bildirmektedir. Helal kazanç konusunda önder ve yönlendiricimizin de Peygamber Efendimiz (s.a.v) olduğu yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle açıklanmaktadır: “…O nebi, onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten men eder. Onlara temiz olan şeyleri helal ve temiz olmayanları haram kılar…” (A’raf, 157)
Gerçek Müslüman, rızkını kazanırken ibadetlerini ihmal ederek rızkına haram bulaştırmaz. Cuma namazına çağrıldığı vakit meşru alışverişini bile bırakarak Allah’ı zikretmeye koşar (Cuma, 9). Rüşvet almaz ve vermez. Devlet ve millet malına el uzatmaz, hırsızlık yapmaz. Hileyle mal satarak kazanç elde etmez. Çalıştırdığı işçisinin yevmiyesini eksiksiz verir. Alışverişte müşteriyi aldatarak (tağyir) kazanç elde etmez. Kimsenin malını zorla almaz (gasp etmez). Kendisine teslim edilen emanet mala hıyanet etmez. Yetim malı yemez. Kumar oynayarak para kazanmaz. Karaborsacılık ve vurgunculuk (ihtikâr) etmez. Kesb-i habis yani kötü işlerden para kazanmaz. Dilencilik (tese’ül) yapmaz. Faiz yemez. Başkasının malına (özellikle vakıf malına) el koymaz.
FANİ DÜNYA FM
