Gönderen Konu: Dava için yaşamak (Okunma sayısı 1181 defa)

fanidunya NET · « : Mayıs 24, 2025, 07:05:28 ÖÖ »

Dava için yaşamak

Dava için yaşamak kişinin bir ömür boyu malıyla, canıyla, bütün variyetiyle mücadele etmesi, bu uğurda her türlü zorluğa seve seve katlanmasıdır. Her hususta olduğu gibi İslami mücadelede de örneğimiz ve rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) ve onun güzide sahabesidir. Bakınız Efendimiz’in (s.a.v) dava anlayışını ifade eden şu örnek ne kadar da tüyler ürperticidir. Müşrikler, amcası Ebû Tâlib vasıtasıyla Efendimiz’e haber göndererek davasından vazgeçmesini istemişlerdi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) amcasına, bu husustaki azim ve gayretini ortaya koyan şu muhteşem cevabı verdi:

“Amca! Vallahi; Allah’ın dinini tebliğden vazgeçmem için, güneşi sağ elime, ayı da sol elime koyacak olsalar, ben yine de bu davadan vazgeçmem! Ya yüce Allah, onu bütün cihana yayar, vazifem tamam olur yahut da bu yolda ölür giderim!” Sonra da mübârek gözleri yaşardı ve ağladılar.[1]

Evet hakiki dava adamı davasında bu nispette gözü kara olmalı, hiçbir şahsi menfaat derdine düşmemelidir. Nitekim Ebû Tâlib’e yaptıkları müracaatların fayda vermediğini gören müşrikler, bu sefer doğrudan doğruya Efendimiz’e (s.a.v) giderek: “Sen, soyca temiz, mevkice yükseksin! Şimdiye kadar Araplar arasında kimsenin yapmadığını yapıyor, söylemediğini söylüyorsun. Aramıza ayrılık soktun. Bizi birbirimize düşürdün. Böyle hareket etmekten maksadın nedir? Zengin olmak için böyle yapıyorsan, sana istediğin kadar mal verelim. Kabileler arasında senden zengin kimse bulunmasın! Reislik arzusundaysan, hemen seni kendimize baş yapalım; Mekke’nin hâkimi ol! Şayet asil bir kadınla evlenmek fikrinde isen, sana Kureyş’in en güzel kadınlarından hangisini istersen verelim! Eğer cinlerin, şeytanların şerrine uğramışsan, hekimlere götürelim. Sen’i kurtarmak için her fedakarlığa katlanalım. Ne istersen yapmaya hazırız. Yeter ki, gel bu davadan vazgeç!” dediler. Ama O (s.a.v) kıyamete kadar İslam yolunda hizmet edecek herkese ders niteliğindeki şu cevabı verdi: ‘’Ben sizden hiçbir şey istemiyorum. Ne mal, ne mülk, ne saltanat ve ne de reislik! Benim tek istediğim şudur: Putlara tapmaktan vazgeçiniz, yalnız bir olan Allah’a ibâdet ediniz!”[2]

Peki o halde şöyle kendimize bir bakalım ve ne nispette dava adamıyız bir muhasebe yapalım. Her şeyin bir hakikati vardır. İddianın hakikati de fiili olarak onu ispat etmektir. Şüphesiz herkes kendi nefsindeki daha iyi bilir.

Dava için yaşamak, sadece birtakım dünyevi menfaatleri terk etmeyi değil, birtakım zorlukları da göze almayı gerektirir. Çünkü sabrı olmayanın cihadı olmaz. Mekke’de ezilen müslümanların yaşadığı olayları incelediğimizde bunu görürüz. Müslümanlar Mekke döneminde sabrı gerektiren şeylerle imtihan edilmişler, ardından da Medine’yi inşa etmekle mükafatlandırılmışlardır. Zorluklar, musibetler bu yolun olmazsa olmazıdır. Zira bu kainatta her şey zıddıyla tecelli eder, ama Allah ile kaimdir. Zorluk- kolaylık, güzellik-çirkinlik vb. her şey Allah Teala ile kaimdir ama zorluk olmadan kolaylığın kadri bilinmez, çirkinliğe maruz kalmadan güzel olanın hak ettiği kıymet ortaya konamaz. O halde dava adamı önce ihlaslı olmalı, ardından sabırlı olmalı ve bu iki ayak üzerine hayatını inşa etmelidir. Mükafat ise Allah’tandır. Şüphesiz müslümanlar seferden sorumlu olup zaferden mesul değildirler. İstanbul üzerine fetih hareketleri düzenleyen on binlerce sahabe, tabiin, tebe-i tabiin ve sonraki nesiller bu nimete nail olamamışlardır. Cihad ve gaza sevabını almış, birçoğu bu yolda şehid edilmişlerdir. Ama fetih Sultan Fatih’e nasip olmuştur. Bu nokta asla gözden kaçırılmaması gereken bir önemdedir.

Dava için yaşamanın diğer bir özelliği de zorlukların en üst noktası olan can verebilmeyi göze alabilmektir. Şüphesiz bir insanın yaşamından vazgeçmesi oldukça zor bir karardır. Ama yaşamını bir hedefe kilitleyen o hedefi yaşamı kılan kimse için bu hiç de zor değildir. Nitekim sahabe-i kiram bu şuurdaydılar. Hz. Halid b. Velid İran’a düzenlenen sefer esnasında Hürmüz’e yazdığı mektupta bu şuuru şöyle dillendirmiştir: ‘’

Müslüman ol kurtul! Veya cizye vererek kavmini ve kendini emniyete al! Aksi halde neticeden sen sorumlusun! Sizin hayatı sevdiğiniz kadar ölümü seven bir kavim ile üzerine geliyorum!’’[3]

Evet, geliniz kendimizi bir muhasebe edelim. Ne nispette İslam için yaşıyoruz? Samimi olarak vereceğimiz cevaba göre bir yol haritası çizelim. İslam üzere inşa edilen bir hayatı ortaya koyalım ki sonunda da şehadet nimetine kavuşalım. Cenâb-ı Hakk bize sadık olarak yaşamayı, şehid olarak can verebilmeyi nasip etsin.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------

[1] İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh, 2/64.

[2] İbn-i Kesîr, el-Bidâye, 3/99-100.

[3] İbni Cerir, 2/554.

İNTERNET RADYOMUZ 24 SAAT YAYINDADIR
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

FANİ DÜNYA FM

FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Dava için yaşamak (Okunma sayısı 1181 defa)

fanidunya NET

Dava için yaşamak

BENZER KONULAR