www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET iSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => İSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => Genel Konular => Konuyu başlatan: gurbetciyim - Haziran 23, 2025, 12:22:43 ÖS
-
(http://www.fanidunya.net/resimler/besmele.png)
Hayırlı Ümmet
Tevhid akîdesi insanı yeryüzünde; fikir ve düşünce olarak gelinebilecek en yüksek zirveye ulaştırır. Bu mertebeye ulaşmış olan insan, şirk tehlikesi varsa başka bir yaratılmış varlığın hükmü ve itaati altına girmez. Baki'yi, Fani'ye, fena olacak olana tercih etmez. Sahih akîde olan "Tevhid" akidesini koruma ve din için gayret, mücahitlerin ve davetçilerin yoludur. Tevhid toplumu tesadüflerle oluşmaz. Tevhid toplumu, cihad etmeyen müslüman bir toplumun felah bulamayacağına inanan gayretkeş müslüman davetçilerin eliyle kurulacaktır. Toplumsal yozlaşmanın ve çürümenin akide boyutunda yaşandığı ve bu durumun hayatın her yanını sardığı bir süreçte "Tevhid toplumu" yozlaşan ve bozulan toplum içersinden filiz verip büyüyebilmesi için Kur'an ve Sünnet'e sımsıkı sarılmak kaydu şartıyla mümkündür. Tevhid toplumu, sünnetullah gereği şirk toplumu ile olan imtihanını vermeden kurulamayacaktır.
"Sizden mücahidleri ve sabredenleri bilelim, (ortaya çıkaralım) diye sizi deniyoruz." (47/31) Müslümanlar imtihan ve denenme sürecinden geçerken unutmamaları gereken en temel kaide; Din ve Tevhid akidesinden asla taviz vermeden sabit bir duruşla üzerine düşen görevi yerine getrmektir. En büyük stratejinin müslümanlar için "takva" olduğunu, yeryüzünün idaresinin devamlı el değiştireceğini, en sonunda da idarenin imanı tam, ameli salih kulların eline geçmesinin Tevhid dininin değişmeyecek kaderi olduğuna imanımızın tam olması gerekmektedir (Al-i İmran/140). …Rabbimiz kendi dininin kaderini elbette ki kendi çizecektir. Din'in kader çizgisinde Bağdat'ın, Endülüs'ün işgali olduğu gibi; Mekke, İstanbul ve Kudüs'lerin fethi de mevcut olacaktır. Küfür doğası gereği yeniktir, galip olanlar Rıza-yı Bari'ye ulaşanlardır. Allah'ın razı olduğu mü'min kul ise "Zaferle değil, Seferle mükellefiyet" sorumluluğunu kuşanan, en son dinin peygamberinin ümmeti olma bilinciyle hareket eden, Resul'e itaatin Asr-ı saadet'le sınırlı olmadığını kavrayarak mahallesinde, işyerinde, aile çevresinde Tevhidî aydınlanma ve İslamî dönüşüm için çalışan peygamber yarenleridir. Peygamber yarenlerinin her meselede gayesi yalnızca Rablerinin rızasıdır. Rabbimizin rızası için ilk temel unsur imanın sahih bir şekilde korunmasıdır. Bu sebeple Tevhid ve Şirk mücadelesinde Tevhid tarafındaki müslümanlar, günümüzün modern şirk unsurlarını çok iyi tespit etmeli ve bu şirk unsurlarından uzak durmalıdırlar. Günümüzde toplumlara giydirilmiş deli gömlekleri mesabesinde olan ideolojiler ve vahiy dışı, gayri İslamî kanunlarla Allah'a şirk koşulmakta…. Allah-kul ilişkisi yerine modern kavramlar "İnsan hakları, liberalizm, demokrasi" ön plana çıkartılarak İslam fıkhı hayattan silinmeye çalışılmaktadır. Müslümanların vazifesi, Hristiyan, laik, demokratik ideolojilerin piyasaya sürdüğü kavramların peşinden sürüklenmek yerine, kamusal ve sivil alanların Rabbi olan Allah'ın kitabına ve Resul'ün sünnetine uygun hakikatleri dikkate alarak İslam'a göre nasıl bir sistemde yaşadıklarını öğrenmeleri, siyasî ve akidevî bir mecburiyet olarak gözükmektedir.
Mekke şirk devletinde, atalarının izinde olduklarını söyleyen heykelperest müşrikler de herhangi bir kutsal kitaba göre değil kendi hevalarına göre hareket ediyorlardı. Kur'an-ı Kerim'de: "Onlara 'Allah'ın indirdiği hükümlere uyun’ denildiğinde ‘Hayır biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız’ dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, hakikati de bulamamış idiyseler?" (Bakara Sûsresi:170) denilerek müşrik zihniyetin temel anlayışı, Rabbimiz tarafından eleştirilmiştir. Günümüz Müslümanları da bu hakikatleri ciddi bir şekilde analize tabi tutarak kendileri vesilesi ile imtihan olduğumuz yerel ve küresel heykelperest düzenlere karşı hayatlarında hemen şimdi Tevhidi gerçekleştirerek Kur'an ve Sünnet'e uymayan hayat kurallarının tümünden cehennemden kaçarcasına uzaklaşarak hepsini reddetmeleri gerekmektedir.
Allah'ın razı olduğu, Kur'an-ı Kerim'de belirtilen hayırlı ümmet vasfına haiz olabilmek ancak; imanın muhafaza edilmesi, iyiliklerin yayılması ve kötülüklerin önlenmesi gibi salih amellerle mümkün olacaktır. "Siz insanlar içinde ortaya çıkarılan, iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz."
Bu ayette Rabbimiz bizlere kulluğun, ilahi hoşnutluğun "Hayırlı ümmet" vasfına nail olabilmenin şartlarını rastlantı ile değil tamamen fiilî aksiyon ve amel ile içi doldurulmuş bir hayatla mümkün olacağını, iyiliği (İslam) emr (iş, siyaset) kötülükten (haramlar) kaçınma ve alıkoymanın hayatımızın bir tabiatı haline gelmesini istemektedir. Böylesi gayretli, müslümanca Allah'a adanmış bir hayatın, bir nevî imanımızın şahidi ve sigortası olacağını bize beyan etmektedir.
İNTERNET RADYOMUZ FANİDUNYA FM 24 SAAT YAYINDADIR.
YENİ SİTE GİR,İŞİMİZ.
https://www.fanidunya.com.tr/