Kalbi Temizlemek İçin
İyi bir insan, kendine ve başkalarına zararı olmayan kimse demektir. Allahü teâlâ, insanların iyi olmalarını, herkesin râhat yaşamalarını istiyor. Buna kavuşmak için, insanlarda kalb, akıl ve nefis yaratmıştır. İnsanın bütün uzuvları kalbin emrindedir.
Nefis, bedenin muhtâç olduğu şeyleri kalbe yaptırmak ister. Nefsin isteklerinin hepsi, kendine de, başkalarına da, zararlıdır. Akıl, faydalı ve zararlı şeyleri birbirlerinden ayırmakta, faydalı olanları yapmasını kalbden istemektedir.
Allahü teâlâ, iyi işleri kötülerinden ayırmak için, dinleri gönderdi. İslâmiyyete uyan kalb, temiz olur. Allahü teâlâ, dinleri insanlara sıkıntı vermek için değil, kalbleri temizlemek için gönderdi. Kalb, nefse uymaz, aklı dinleyip İslâmiyyete uyarsa, bütün dünyâ râhata, huzûra kavuşur.
Aklın vazîfesi, İslâmiyyeti öğrenmek ve bunun her yere yayılması için çalışmaktır. Kalb, hep nefse tatlı gelen şeyleri yaparsa, nefse tapmış olur ve Allahü teâlâyı unutur. İslâmiyyete uymak, kalbi ve bedeni kuvvetlendirir, nefsi zayıflatır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
ZERRE KADAR İMANI OLAN
“Rabbimizin gazabını, intikâmını söndürmek için ‘Lâ ilâhe illAllah’ güzel kelimesinden dahâ faydalı bir şey yoktur.
Bu güzel kelime, Cehenneme götüren gazabı söndürünce, dahâ küçük olan başka gazablarını elbette söndürür. Niçin söndürmesin ki, bir kul, bu güzel kelimeyi tekrâr tekrâr söyleyince, Ondan başkasını yok bilmekte, her şeyden yüzçevirip, hak olan bir ma’bûda dönmektedir.
Gazabının sebebi, kullarının, Ondan başkasına dönmesi, bağlanmasıdır. Dünyâ hayatında da, bu hâli görüyoruz. Zengin bir kimse, hizmetçisine kırılır, ona kızar. Hizmetçi de, kalbi iyi olduğu için, herkesten yüzçevirip, bütün varlığı ile, efendisinin emirlerine sarılırsa, efendisi, ister istemez yumuşar, merhamete gelir.
İşte bu güzel kelime de, kıyâmet için ayrılmış olan doksandokuz rahmet hazînesinin anahtarıdır. Küfür karanlıklarını, şirk pisliklerini temizlemek için, bu güzel kelimeden dahâ kuvvetli, hiçbir yardımcı yoktur. Bir kimse, bu kelimeye inanınca, îmânın zerresi hâsıl olur. Bu güzel kelimeye inanarak, kalbinde zerre kadar îmân hâsıl eden kimse, kâfirlerin âdetlerini ve şirk pisliklerini yaparsa, bu güzel kelimenin şefâ’ati sâyesinde Cehennemden çıkarılır. Azâbda sonsuz kalmaktan kurtulur.”
Kalb temizlendikten sonra, nefis temizlenmeye başlar. Nûrlar önce temiz kalbe girer. Kalb temizlenmeden nefsi parlatmak, gece düşmanın yağma yapması için, ona ışık yakmaya benzer. Nefsi temizlemek takvâ ile olur. Takvâ, harâmlardan sakınmak demektir. Nefsi temizlenmeyen kimsenin ibâdetlerini ihlâs ile yapması çok güçtür.
Kalbi temizlemek, dünyâda ve âhırette saâdete kavuşmak, dertlerden, belâlardan kurtulmak, nimetlere kavuşmak için, her Müslümânın, her gün kalb ile tövbe etmesi ve bu tövbeyi dili ile söylemesi lâzımdır. Bunu söylemeye İstiğfâr denir. İstiğfâr, “Estagfirullah min külli mâ kerihAllah” veyâ kısaca “Estagfirullah” demektir.
Kalbi temizlemek için İslâmiyyete uymak lâzımdır. İslâmiyyete uymak da, emirleri yapmakla ve yasaklardan, bid’atlerden sakınmakla olur. Bid’at, dinde sonradan yapılan şey demektir. Peygamber efendimizin ve Onun dört halîfesinin zamânlarında bulunmayıp da, onlardan sonra, dinde meydâna çıkarılan, ibâdet olarak yapılmaya başlanan şeylerdir.
Meselâ, namâzlardan sonra hemen Âyet-el-kürsî okumak lâzım iken, önce Salâten tüncînâyı ve başka duâları okumak bid’attir. Bunları, Âyet-el-kürsîden ve tesbîhlerden sonra okumalıdır.
NEFSİNE UYANLAR!
Netice olarak, hangi fırkadan olursa olsun, nefsine uyan ve kalbi bozuk olan, Cehenneme gidecektir. Her mü’min, nefsini tezkiye için, yanî nefsin yaratılışında mevcût olan küfrü ve günâhları temizlemek için, her zamân çokça “Lâ ilâhe illAllah” okumalı ve kalbini tasfiye için, yani nefisten, şeytandan, kötü arkadaşlardan ve zararlı kitâplardan gelen küfürden, günâhlardan kurtarmak için, “Estagfirullah” demelidir.