* FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Tüketim Toplumu  (Okunma sayısı 145 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2305
Tüketim Toplumu
« : Ekim 13, 2021, 06:52:55 ÖS »
Tüketim Toplumu

Yaşadığımız çağda teknolojiye ait gelişmeler baş döndürücü bir hızla her geçen gün yeni boyutlar kazanarak devam etmektedir. Fakat akıllara durgunluk veren bu teknolojik gelişmeler ve bu meyanda sahip olunan her türlü imkân insanı mutlu/huzurlu etmede yeterli olamamaktadır. İnsanlık, geri kalmışlıktan kurtulmak ve modernleşmek tutkusuyla sarıldığı teknolojide aradığını bulamadığı gibi her geçen gün bu uğurda değerlerinden bir yenisini daha kaybetmekle karşı karşıya kalmaktadır. Kaybolan bu değerlerden birisi de tüketimdeki dengedir.

Evet, yaşadığımız bu çağ, maddi olarak tarif edilemeyecek derecede gelişmelere sahne olmuştur. Ancak ne hazindir ki bu çağ aynı zamanda, insanın ruh ve mana bakımından en fazla iflas ettiği bir zaman dilimi olma özelliğini de taşımaktadır. Yine bu çağ, büyük bir etkiyle insanlığı yine insan eliyle bağımlı bir hâle getirerek depresyonların eşiğine itmektedir. Kâinatın en uzak sistemlerinden haberdar olmak isteyen insan, her nedense kendisine varlık/tüketim noktasında bir denge oluşturamamıştır. Devamlı ve hızlı tüketim yarışına girerek mutlu olmak istemiştir. Fakat insan unsurunun manevi yönünü hesaba katmayan ve sadece aşırı tüketim anlayışına dayalı olan bir hayat özlenen mutluluğu sağlamada tek başına yeterli olamamıştır.

Günümüzde tüketim önceki zamanlarda anlaşılmış olandan daha farklı bir anlam dünyası olarak karşımıza çıkmaktadır. Elbette tüketim her toplumda ve bütün zamanda var olmuş bir eylemdir. Hayatı idame etmede ve onun gereksinimlerinin karşılanmasında ortaya çıkacak olan tüketim ihtiyacı elbette tartışılamaz. Burada asıl altı çizilmesi gereken nokta, tüketimi toplumsal bir sorun hâline getirip ihtiyaç olmayan, belki de çok lüzumsuz şeyleri gerçek ihtiyaçmış gibi ve onlarsız bir hayat idame edilemezmiş gibi göstererek insanları tüketim çılgınlığına itmektir.

Aşırı tüketen insanı daha özgür ve müreffeh olarak lanse eden ekonomide aktör bazı anlayışlar, ihtiyaç olmayan şeyleri çok hayati ihtiyaçmış gibi göstererek insanı tüketim çılgınlığına itmekte ve sömürmektedir. Bu kurguyla ülke sınırlarının kaldırılması, popüler kültürün yaygınlaşması, eğlence sektörüne yapılan büyük yatırımlarla eğlence hevesinin arttırılması, nihayetinde toplumsal değişimin örüntülerinin yeniden yapılanması amaçlanmaktadır. Böylece insanların tüketim alışkanlıkları ve davranışlarının değiştirilmesi hedeflenmektedir. (Nevzat Tarhan, Son Sığınak Aile, s. 16.) İhtiyaç maddelerinin çoğaltılarak insanların tüketimde aşırıya gitmesi sağlanmaya çalışılmakta, israf teşvik edilmekte, çılgınca eğlenmek ve tüketmek haz alma yolu hâline getirilmektedir. Nihayetinde tüm bunlar hedefe konan kişilerin dünya sevgisinin artmasına yol açmaktadır.

Oysa insandaki dünya sevgisi, aslında hayatın getirdiği güçlük ve meşakkatlere katlanmak için gerekli bir eğilim iken dünya hayatına aşırı bağlanarak onu varoluşun amacı hâline getirme ve bütün enerjiyi ona sarf ederek fani olana bağlanma, ebedî ve kalıcı olandan mahrum olma gibi bir sorun getirmektedir. (Ahmet Koç, Kur’an’da İnsan ve Hz. Muhammed, Din Eğitimi Açısından Bir Yaklaşım, s. 104.) Yani varoluşun/yaratılışın gayesi unutturularak insan ruhsuz, huzursuz ve mutsuz bırakılmaktadır.

Sanayinin gelişmesiyle ağırlığını daha fazla hissettiren “tüketim toplumu” olma eğilimi, günümüzün en önemli problemlerinden birisi olmaktadır. Günümüzde büyük bir hızla yaygınlaşan iletişim vasıtalarının da marifetiyle reklam kıskacı altına alınan insanlar, âdeta birer tüketim aracı hâline getirilmek istenmiştir. Bu durum, birer huzursuzluk ve hatta bunalım kaynağı olmuştur. An gelmiş, ihtiyaç duyduğuna inandığı şeyleri elde etmek için meşru yahut gayrimeşru yollara yönelmiştir bazı kimseler. Ve böylece maddi menfaatin ve hazzın kölesi olan insanlarda hesap verme şuuru ve sorumluluk duygusu zafiyete uğramıştır.

İnsanoğlu arzularını gerçekleştirmesi için aşırı tüketime yönelmiş, lüks yaşama meyletmiş ve israfı yaygınlaştırmıştır. Bu da rüşvet, faiz gibi haramlara, suistimal gibi kötü ahlak gibi olumsuzluklara kapı aralamıştır. Neticede toplumun tüm katmanları bu sorunlardan bir şekilde etkilenebilmektedir.

Öz eleştiri yapacak olursak bizler de kapitalist yaşam anlayışını yaşadığımız toplumda günbegün yaygınlaştırdık. Tüketim yarışına giriştik ve israfa alıştık. Artık ihtiyaçlarımızı kendimiz tespit edemez olduk. Reklamlara, dayatmalara, telkinlere göre ihtiyaçlarımızı tespite çalıştık. Kapitalist düşünce kapitalist ahlakı getirdi. Tüketim hırsı sınır tanımayan bir insan tipi üretti. Helal ölçüleri yitirildi ve her yol meşru görülür oldu. Toplumda bencil bir hayat tarzı ve açgözlülük hâkim oldu. Diğerleri unutuldu, kazanılandan fazlası harcandı. Bu durum insanları sefahate yani zevk ve eğlence düşkünü olmaya sürükledi.

İmkânların geniş olması ve zengin olmak insana israf yapma hakkını vermez. Dahası biz Müslümanlar, inanmayanlar gibi yaşayamaz ve sorumsuz olamayız. Müslüman, Kur’an’da buyrulan “Sonra bütün nimetlerden sorguya çekileceksiniz.” (Tekasür, 102/8.) ikazına göre hareket eder. İsraf yarışına girmez ve kendini sefalete ve günaha sürüklenmekten kurtarmaya çalışır.

Son olarak şunun altını çizmeliyiz ki uhrevi değerleri ve ahiret inancını yok sayan anlayışlar aslında insan faktörünü göz ardı ederek dünyada azgınlığa, sömürüye ve açlığa yol açmaktadırlar. Çünkü insanoğlu gelişen küresel dünya sisteminde, sömürü düzenlerde bir “özne” olmaktan çok bir “nesne” olarak görülmüş ve bütün olumsuzluklar vicdansız insanlar tarafından insanlara dikte edilmiştir.

Oysa Allah (c.c.), evrensel mesajında “Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın.” (Bakara, 2/195.) ifadesiyle tüm inananları ikaz etmiştir. Böylece Kur’an’ın öğretileri ve İslam dininin ortaya koyduğu “orta yol” anlayışıyla insanların hem ontolojik hem de ahlaki olarak aşırılıklara kapılmamaları hedeflenmiştir. Bu durumda ihtiyaçların peşinde durmadan koşan, hırs ile kazanıp gafletle tüketen, yorgunca yatıp sersemce uyanan, aceleyle yiyip süratle işine koşan ve kazandıkça israf ile harcayan insanın, Kur’an’ın ikazlarına ne kadar da muhtaç olduğu açıkça ortaya çıkmış olmaktadır. Yine Kur’an’da zikredilen “Mutedil bir millet kıldık.” (Bakara, 2/143.) ifadesi de insanlık değerlerinden ayrılmadan, aşırılığa kaçmadan ve israfa düşmeden fıtrata uygun bir yaşam tarzı sergilememiz gerektiğini bizlere hatırlatmaktadır.

 


* BENZER KONULAR

Çocuğumun Adı Namaz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:31:50 ÖÖ]


Evliliğe Adım Adım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:23:03 ÖÖ]


Hizmette Kadın Ve Erkek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:16:47 ÖÖ]


Küfür - Şirk - Nifak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:12:02 ÖÖ]


İhlas ve Medeniyet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:01:48 ÖÖ]


Dünya Ellerimizin İçinde Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:53:16 ÖÖ]


Akıl Ve Doğru Düşünme Gönderen: melek
[Dün, 12:19:27 ÖS]


Ana Baba ve Evlat İlişkisi Gönderen: melek
[Dün, 11:59:04 ÖÖ]


Çocuk ve Arkadaşlık Gönderen: melek
[Dün, 11:45:24 ÖÖ]


Yitiğimiz olan Sevgi ve Saygı Gönderen: melek
[Dün, 11:41:00 ÖÖ]


Ahlaki Alanı Terketmemeliyiz Gönderen: melek
[Dün, 11:37:15 ÖÖ]


Allah’ı Seveni Sevmek Gönderen: melek
[Dün, 11:22:27 ÖÖ]


Grup biz ümmetiz 320 kbps - NETTE İLK FANİDUNYA NETTE Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:59:49 ÖÖ]


Hicret Cami ve Ev Merkezli Bir Hayattır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:42:17 ÖÖ]


Bireysel Ahlakta Çözülme Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:34:26 ÖÖ]


Hicri Yılbaşı Muharrem - Aşure Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:28:08 ÖÖ]


İnsanların Cehenneme Girmesine En Çok Sebep Olan Şey Dilleridir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:20:23 ÖÖ]


İslâm’da Savaşın Meşruiyet Sebepleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:12:11 ÖÖ]


İnsan Kazanmak Erdemdir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:03:25 ÖÖ]


Muharrem Ayında Oruç Tutmanın Fazileti Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:46:53 ÖÖ]