Gönderen Konu: Gül’ü Kanatan Dikenler Sadece Kokusunu Arttırır  (Okunma sayısı 125 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5778
Gül’ü Kanatan Dikenler Sadece Kokusunu Arttırır
« : Ekim 06, 2022, 01:38:24 ÖS »
Gül’ü Kanatan Dikenler Sadece Kokusunu Arttırır

   
Doğru-yanlış birbirine karışmış, fark edilemeyecek boyuttaydı.

Güçlü olan, zayıfın sırtında varlığını ispat derdindeydi.

Başkasının hakkını gasp, sıradanlaşmıştı.

Hayâ, edep rafa kaldırılmış; namus kavramı yok denecek kadar azalmıştı. Namus adına masum kız çocuklarını hayattan koparmak, onları diri diri öldürmek taraf buluyordu.

Fuhuş, zina suç olmaktan ve ar duyulacak bir fiil görülmekten çıkmış, ticaret kaynağı olmuştu.

Bununla beraber zina ürünü bir çocuğun babasını belirleme, onlarca erkekle birlikte olan kadının iki dudağı arasına hapsedilmişti; kadın hangi erkeği dilerse doğan çocuğun babası o kabul ediliyordu.


Diğer tarafta iffet ve namusunu koruyan, edep ve hayâsından taviz vermeyen ayıplanıyor, dışlanıyordu.

Gerçek inancı yakalayıp onu kuşanmak, ona göre hayatı idame etmek unutulmuş, aksine gelmesi Müjdelenen (peygamber), tahrif edilmiş inanca dayanak yapılma arzusu revaçtaydı. O’nu ranta çevirmek, hasımlarına karşı (Yahudilerin yaptığı gibi) güç ve tehdit unsuru kılmak dini sahiplenmekti.

Gerçek mabudun (İlah’ın) yerini daha önce ölmüş, fakat faziletli olduğuna inanılan kimseleri tazim, onları aracı kılmak, medet ummak; onları tasvir edecek (altın, gümüş, tunç vb. madenlerden) güzel heykeller/putlar edinmek-dikmek; o putlara belirli zamanlarda ziyaretler gerçekleştirip onlara çeşitli adaklar sunmak, çiçeklerle bezemek kutsaldı.

Bu törelere uymayıp karşı çıkanlar, bunu manasız bulanlar, “atalarının dinini inkâr etmek”le, -bu günün deyimiyle- hainlikle suçlanıyorlar ve en büyük cezalar onlara reva görülüyordu.

Hayat hakkı yok denecek derekeye inmiş; yaratıcı yerine fayda ve zarar getirmeyecek türlü tanrılara kul/ köle olmak da sapkınlığın başka adıydı.

Varlıklı olanlar, haksız kazançla köşe olanlar, fakiri kendilerine kul/köle yapmış; türlü faizlerle onları ömürlerinin sonuna kadar bellerini doğrultamayacak duruma getirmişlerdi.

“Akrabalık bağlarını yaşatma, onlarla ilişkiyi sürdürme, haklarını gözetme, onlara ilgi gösterme, iyilik ve yardımda bulunma, ziyaret etme” olan “sıla-i rahim”, kendinden olmayana her türlü hadsizliği meşru sayan taassuba dönmüştü; akraba, zalim-katil, hırsız ve iffetten yoksun biri de olsa sahip çıkılıyor, kimseye teslim edilmiyordu.

Alemlere Rahmet Tecelli Etti!

İşte tam bu zifiri karanlık ortamda Nur Topu gibi bir çocuk, yetim olarak gözlerini dünyaya açtı.

“Gökte Allah ve yerde insanlar onu hayırla ansınlar, ondan övgüyle bahsetsinler” diye “Muhammed” (s.a.s) adı O’na layık görüldü!

Hazindir ki, O’nun geleceğini müjdeleyen haberlere sahip olanlar, dört gözle O’nu bekleyenler, ilk tasdik etmeleri, tabi olmaları beklenen insanlar kendi soylarından çıkmadı diye -daha şimdiden, çocuk haliyle- O’nu bulup canına kastetmek isteyeceklerdi! Ama tüm kötülüklerden koruyan Rabbi onların şerrinden de korudu müstakbel peygamberini!

Ve nihayet kırk yaşlarında, her şeyden habersiz, kendi halinde tenhaya çekilmiş, Hanif Dini üzere ibadet eden; yaratıcıyı, âlemleri tefekküre dalan Muhammed’e (s.a.s.) ilk defa Nur Dağı’ndaki Hira Mağarasında vahiy meleği göründü…

Okuma yazma bilmeyen, her hali gibi zihni/hafızası da tertemiz berrak olan Ahmed’e (s.a.s.) Cebrail, “Oku!” diye seslendi.

Ve peşinden Alak Suresi’nin ilk 5 ayetleri nazil oldu.

“Yaratan rabbinin adıyla oku!..”

Bir müddet sonra Cebrail tekrar geldi ve “(Önce) en yakın akrabanı uyar!” (26-Şu’ara 214)

Tebliğini yaptı!

O’da Mekke’ye hâkim Safâ Tepesi’nden seslenerek bütün kabileleri topladı.

Hakkı kendisine nazil olduğu şekliyle onlara duyurdu…

İlk karşı çıkan amcası Ebû Leheb oldu!

“Elin kuruyasıca, bizi bunun için mi çağırdın!”

Sonra evinde ziyafetler hazırlayarak topladı onları ve orada da aynı hakikate çağırdı…

“Allah’tan başka ilah yoktur” deyin, “Benim size gönderilen hak peygamber olduğumu kabul edin!”

“Bu davamda bana yardımcı olun!” diye çağrıda bulundu.

Yine aynı amcası karşı çıktı ve dağıldılar!

Hac mevsimi kurulan panayırlara, Mekke dışından gelen kabilelerin çadırlarına tek tek uğradı, davasını onlara sundu…

Amcası orada da rahat bırakmadı kendisini!

Yetmedi, komşu olduğu yetim yeğeninin yoluna eşi Cemile’yle dikenler bıraktı; bacasından pislikler savurdu…

Ancak haklarını savunduğu zayıflardan, yetimlerden, köle ve cariyelerden, Ebubekir gibi sadık dostlarından tabiler buldu.

Ama bu yetmiyordu.

Baskıya karşı gelmeye de kâfi değildi inanan Müslümanların sayısı!

En yakınlarından kabul görmeyen kutlu davet, 450 km uzaktan, Medine’den karşılık buldu…

O’nun yoluna diken serenler, canını/kalbini kanatanlar yerlerinde alçaldıkça alçaldılar!

O’na ve kutlu davasına sahip çıkanlar O’nunla yüceldiler; kavga gürültülerini geride bıraktılar.

Dünya ve ahiret saadetini O’nunla yakaladılar!

Değerli okuyucu!

Mevlid-i Nebi haftasında bunları hatırlayalım!

Sen beğenmediklerini, eleştirdiklerini -yazının sahibi ben de dahil- bırak, kıyamete dek değişmeyecek bu davayı öğren, sahip çık, en iyisi sen oluver!

Hak ve hakikate diken olacağına, vurdumduymaz olacağına duyarlı sen ol; ona kol-kanat göster!

Bizi ancak bu yüceltir!

Unutma! Gül’ü kanatan dikenler sadece kokusunu arttırır!

Gel, biz Gül’ü koklayanlar, kokusunu yayanlar olalım!

RADYO DİNLEME LİNKİMİZ
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

2014 - Ahmet Yağmur - Medine'ye Hasret Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:03:52 ÖS]


Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41