İnsan Çok Zalimdir Çok Cahildir
Kur’an-ı Kerim’de Allah-u Teâlâ’nın insanı şerefli yarattığına işaret edilerek şöyle buyrulur: “Andolsun ki, biz insanoğullarını şerefli kıldık, onların karada ve denizde gezmesini sağladık, temiz şeylerle onları rızıklandırdık, yarattıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık” (İsra, 70).
İnsanoğlu şerefi, ruhlar âleminde Rabbine verdiği sözü tutmakla ve emanete sahip çıkmakla elde eder (İsra, 70). Sadece bununla kalmaz ahirette de cennetle mükâfatlandırılır (Nisa, 13). Eğer misakını unutup emanete hıyanet ederse “belhumadal” yani hayvandan daha aşağı (A’raf, 179) olarak cehennemle cezalandırılır (Maide, 10).
Allah-ü Teâlâ’nın insanı şerefli kılması, “ahsen-i takvim”/en güzel şekilde (Tin, 4) yaratması ve emaneti yüklemesinin (Ahzab, 72) sebebi imtihandır. Allah-ü Teâlâ, kendisine itaat, ibadet ve yüceltmeye kotladığı melekler varken insanı şerefli ve en güzel şekilde yaratması, sayısız nimetler bahşetmesi, nimetlerle rızıklandırması, yeryüzünü insanın emrine vermesindeki murat, iyiliğe ve kötülüğe meyletme olasılığı olan insanı özgür iradesiyle bıraktığı zaman tercihini haktan yana mı yoksa batıldan yana mı kullanacağını, daha önce yüklendiği emanete sahip çıkıp çıkmayacağını sınamak içindir. İşte bu imtihandır, denemedir, deneydir. Bu gerçek Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır: “O hanginizin daha güzel/hayırlı amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır” (Mülk, 2).
İmtihana tabi tutacağı insana özgür irade veren, onu şerefli ve güzel bir suretle yaratan Allah-u Teâlâ, imtihan alanı dünyayı da mükemmel ve sayısız nimetlerle donatmıştır. Bunun için yeryüzündeki, “Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayıp bitiremezsiniz” (Nahl, 18) buyrulmaktadır. Elbette sadece nimetler vermekle kalmamış, bütün yeryüzünü insana musahhar kılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de, “O, göklerde olanlar ve yerde bulunanların hepsini, kendi tarafından (bir lütuf olarak) sizin emrinize verdi. Doğrusu bunda, düşünen bir topluluk için gerçekten ibretler/deliller vardır” (Casiye, 13) buyrulmaktadır.
İnsanoğlu, yaratılış aşamasında Rabbinin, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna, “Evet, sen bizim Rabbimizsin” (A’raf, 172) cevabını vererek yaratıcının yegâne güç ve hüküm sahibi olduğunu kabul ederek “emanet”i yüklenmiştir. Bu kabul ediş aslında insanoğlunun dünya hayatında, yaratılış safhasında Rabbine verdiği söze uygun hareket etmesi gerektiğinin adıdır. Yine yaratıcının hükümlerine itaat etmeyi ve O’nun hâkimiyetine ram olarak hayatını devam ettirmeye söz vermesidir. Kaldı ki insanoğlunun “emanet”i yüklenmesi ve Rabbinin otoritesini kabul etmesi icbârî değil, iradîdir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de, “Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir” (Ahzab, 72) buyrulmaktadır. Göklerin, yerin ve dağların emaneti yüklenmekten çekinmeleri hakkında iki hususu belirtmekte fayda vardır. Birincisi bunların çekinmeleri itiraz değil güç yetirememe korkusudur. Zira Fussilet Suresi 11’inci ayette Allah’ın buhar halinde olan göğü yaratmak istediği zaman göğe ve yere, “İkinizde isteyerek veya istemeyerek gelin” dediği ve ikisinin de, “İsteyerek geldik” dedikleri anlatılmaktadır. İkinci husus ise, emanetin büyüklüğünü anlatmak için göklerin, yeryüzünün ve dağların bile dayanamayacakları kadar büyük olduğu anlatılmaktadır.
Haşr Suresi, 21’inci ayette de emanetin büyüklüğü şöyle anlatılmaktadır: “Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz” (Haşr, 21).
Emanet bu kadar büyüktür ancak emanete sahip çıkmamak da o kadar büyük rüsvaylıktır, ahirette hüsrandır. Ahzab Suresi, 72’inci ayette anlatılan, göklerin, yerlerin ve dağların yüklenmekten çekindiği emanete insanın sahip çıkması ve “insan çok zalimdir, çok cahildir” ifadesi, insanın zulme, haksızlığa, Allah’a verdiği söze ve kul hakkına riayet etmeyip zalimleştiğini, bir saniye sonrasını bilmediği halde kendisini her şeyi bildiği vehmiyle aklına çok güvenmesi de cahil bir varlık olduğunu gösterir