HZ. RESULULLAH’A GİDEN YOL
Bismillahirrahmanirrahim
Her türlü noksandan beri olan Subhan Allah’a hamd ve senalar…
O’nun biricik Habib’i,
Her dem yeni ilahi tecellilerin muhatabı olduğundan, kalplerimizde her an yenilenen sevginin muhatabı,
Hz. Resulullah Efendimize, Ehl-i Beyt’ine ve Ashab-ı Kiram’a, salât ve selamların en güzeli…
Değerli dostlar, her daim yenilenen şeylerde bir başka cazibe, bir başka tecelli vardır. Bu yüzden, her bahar mevsimi, ilahi rahmetin, madde ve manaya canlılık veren ‘Hayy’ ism-i şerifi ile tecellisi, ayrı bir coşkuya sebep olur ruhlarda…
Nisan ayına mahsus Kutlu Doğum münasebetiyle anmaya ve anlamaya çalıştığımız Hz. Resulullah sallallahu aleyhi veselleme yönelen muhabbet, böyle coşkulu bir döneme denk geliyor…
İyi ki de denk geliyor. Zira, kalplerimizdeki paslanmaya denk bir maneviyat hamlesine ihtiyacımız had safhada…
Bu vesile ile Resulullah’ın muhabbeti ile yatıp kalkan, O’na milyonlarca salâvat getiren, daima O’nu düşünen, O’ndan bahseden her mü’min, aynı zamanda, O’nun manevi tesir sahasına giriyor…
O’nun manevi tesir sahasına girmek ise Şeytan’ın tesir sahasından kurtulmak manasına geliyor. Hak ve batılın biteviye mücadelesinde, Hak tarafında olmamızı sağlayacak, burada ayağımızı sağlam yere bastıracak olan manevi, ruhi kuvvettir.
Bu ruhi kuvvet:
Aklı, körlükten kurtarır,
Kalbi, şeytanın vesveselerinden korur,
Hak ve batılı birbirinden ayırt edecek feraseti kazandırır,
İnsi ve cinni şeytanların tuzaklarını gördürür…
Bazı Müslümanlar, bu gibi çalışmaları amiyane buluyorlar. Oturup salâvat getirmeyle bir yerlere varılamayacağını düşünüyorlar… Oysa her yönden Hz. Resulullah’tan, O’nun mesajından uzak kalmış, İslam’ı ancak bir yabancı kadar bilebilen Müslümanların yegâne sığınağı bu etkinlikler…
Elbette, iş burada kalmamalı. Fakat Müslümanların üzerlerindeki gaflet perdesi yırtılmadan, gönüller nurlanmadan, sadece akla hitap eden çalışmalarla da bir yere varılamayacağı kesin.
Sevgili Dostlar, işin esası; sadece, aklı doyuran hizmet usulü de yolda kalmaya mahkûm; sadece gönlü doyuran hizmetler de… Bize ikisi de lazım; bu çağda hem aklın doyması zaruri hem de kalbin…
Bu yüzden, Resulullah sallallahu aleyhi vesellemi anlamaya çalışırken, bir yandan O’nu yakından tanıyacak sahih bilgilere ihtiyacımız var; diğer yandan da O’nun manevi mirasını sinesinde barındıran maneviyat önderlerinin himmetine…
Aklı şahlandıracak ölçü; Kur’an ve Hadis’tir,
Gafleti dağıtacak tesir; Zikir’dir, Fikir’dir, Salâvat’tır, Dua’dır,
İnsana yönünü gösterecek işaret taşı; Âlim’dir, Mürşid’dir,
Doğruyu yanlışı gösterecek mihenk; İlim’dir, Akıl’dır,
Ruhları diriltecek iksir ise: Nebevi nefestir…
Değerli dostlar, bunların her birisine ihtiyacımız var.
Gerçek İslam’a hayli uzak kalmış biz Müslümanlar bile, O’nu hakkıyla anlayabilmekten ne kadar uzak olduğumuzu, O’nu anladıkça daha iyi idrak ediyoruz.
İlgili bir ayet-i kerime şöyle: “İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda uzaklaştırmaya bak. Bir de bakarsın, seninle arasında düşmanlık olan kişi, candan sıcak bir dost oluvermiş. Amma kötülüğe karşı iyilik hasleti ancak sabredenlerin karıdır, faziletten yana nasibi bol olanların karıdır. …” (Fussilet 34-36)
Burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta: “… kötülüğe karşı iyilik hasleti ancak sabredenlerin karıdır, faziletten yana nasibi bol olanların karıdır. …” Evet, O’nun yüce ahlakını yaşayabilmek ancak gerçek fazilet sahiplerinin karıdır.
Şimdi beraberce düşünelim sevgili dostlar. Bize yapılan bir kötülük karşısında durumumuz nedir? Biz de aynı şekilde karşılık veriyorsak İslam ahlakından nasibimiz yok demektir. Yok, eğer kötülüğe karşılık vermeyip sabrediyor ve fakat, o kişiyi affedemiyorsak yine noksanımız var demektir. Oysa en yüce ahlak, kötülüğe karşı affetmekle kalmayıp bir de iyilikle karşılık verebilmek…
Peki, biz niçin buna güç yetiremiyoruz? Bizim eksiğimiz ne?...
Bizim eksiğimiz, sevgili dostlar; maneviyat…
Manevi kuvveti olan:
Nefsine söz geçirir,
Şeytan’ın ayartmasına fırsat vermeyecek kadar ferasetli olur,
Allah-u Teâlâ’nın ancak iyilikten razı olacağını bilir,
İyiliğin hâkim olmasını büyük bir rahmet vesilesi sayar,
İyiliğin karşılığının, hem bu dünyada hem de ahirette, saadet olacağının şuurundadır.
Sevgili dostlar! Dost acı söyler; eğer biz bütün bunları doya doya yaşayamıyorsak, hakiki Müslümanlıktan nasibimiz az demektir. Bu yüzden, basit bir sebepten, ufak bir hatadan dolayı bile birbirimizi affetmekte zorlanıyoruz. Kaldı ki bir de dönüp iyilikle karşılık verelim!
İşte, bu yüzden, Hz. Resulullah sallahu aleyhi vesellemin hakiki varisleri olan Saadat-ı Kiram’ın ruhları harekete geçiren himmet ve dualarına ihtiyacımız, her zamankinden daha fazla… O maneviyat büyüklerinin ahlaki ve manevi kemalatına ulaşmadan, Resulullah sallallahu aleyhi vesellemi anlamaya çalışmak ise beyhude bir uğraş…
SÜLEYMAN KARAKAŞ.
FANİ DUNYA RADYO FORUM
