www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET GENEL => HZ MUHAMMED S.A.V => Hz Muhammed S.A.V Hayatı => Konuyu başlatan: türkiyem - Ekim 16, 2017, 02:51:38 ÖS
-
Peygamber S.A.V İtaat
Allah Tealâ hepimizi yeryüzüne ibadet ve taat için gönderdi. Dünyada bulunma sebebimiz, aslî işimiz budur. Bu ibadet ve taatin gerçekleşmesini de Rasulullah s.a.v. Efendimiz’e ittiba etmeye, O’na uymaya bağladı. Dinini bize O’nunla bildirdi, dini nasıl yaşayacağımızı O’nunla gösterdi. Bu nedenle Rasulullah s.a.v. Efendimiz’in bildirip gösterdiklerine uymadan dinimizin gereklerini yerine getirmemiz mümkün değildir.
Allah Tealâ’nın isminin anıldığı her yerde Rasulullah s.a.v. Efendimiz’in ismi de birlikte anılır. Habib-i Hüda Efendimiz’in ruhaniyeti bütün ruhlardan önce yaratılmış, peygamberlik ise O’na en son gönderilmiştir. Fakat Allah Tealâ Hazretleri bütün peygamberlerden misak almıştır ki, peygamberler de O’nun risaletini tasdik edip O’ndan ümmetlerine bahsetmiş, O’nun geleceğini bildirmişlerdir.
Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’in yüceliği, güzelliği binlerce sohbetle nakledilse yeterli olmaz. “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Rasulullah” kavl-i şerifinin içinde Rasulullah’ın anlatılması dil ile mümkün olmayıp, ancak kalp ile anlaşılır.
Allah Tealâ Hazretleri Peygamber Efendimiz hakkında ayet-i celilelerde şöyle buyurmuştur: “And olsun ki Allah inananlara ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitap ve hikmeti öğreten, kendilerinden bir peygamber göndermekle iyilikte bulunmuştur. Halbuki onlar, önceleri apaçık sapıklıkta idiler.” (Âl-i İmran, 164)
“Nitekim biz size, aranızdan, ayetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir Peygamber gönderdik.” (Bakara, 151)
Hz. Adem a.s.’ın alnında tecelli eden Rasulullah s.a.v. Efendimiz’in nuru babası Abdullah’ın alnında tecelli edinceye kadar seçkin ve muteber insanlardan tevarüs ederek gelmiştir. Onun nesebi Adem Aleyhisselam’dan başlayarak en temiz, en güzel soy olmuştur.
Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’e uymak, O’nu sevmek, iman ve itaat etmek her müminin üzerine vazifedir. “Peygamber Efendimiz’i seviyorum” demek iman etmekle olur. Allah’a iman, kitaplara ve peygamberlerin tümüne iman ile olur. Bir kimse Allah’a ve peygamberlere iman etse de yalnız birine iman etmese, iman sahibi olmaz. Bu itibarla yahudiler, hıristiyanlar Efendimiz s.a.v.’e iman etmedikleri için küfür içerisinde kalmışlardır. Onun için buyruluyor ki: “O halde Allah’a, peygamberine ve indirdiği nura (Kur’an’a) inanın, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Tegabun, 8)
Yine buyuruluyor ki: “Şüphesiz biz seni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Ta ki (ey müminler) Allah’a ve Rasulü’ne iman edesiniz...” (Fetih, 8-9). Görülüyor ki peygamberler bizlere, cennete ulaştırıcı, ilâhi rızaya kavuşturucu, umduğumuza nail, korktuğumuzdan emin edici Allah’ın ikramı hidayet rehberleri olarak gönderilmişlerdir.
“... Öyle ise Allah’a ve ümmi peygamber olan Rasulüne -ki o Allah’a ve O’nun sözlerine inanır- iman edin ve O’na uyun ki doğru yolu bulasınız.” (Araf, 158) ayetiyle imandan sonra Rasulullah s.a.v.’e tâbi olmanın gerekliliği bildirilmiştir.
Bir diğer ayet-i kerimede de şöyle buyruluyor: “Ey müminler! Allah’a ve Rasulü’ne itaat edin. İşittiğiniz halde peygamberin emirlerinden yüz çevirmeyin.” (Enfal, 20)
Kur’an-ı Kerim’in hükümlerini Rasulullah s.a.v. Efendimiz açıklar, anlatır, yaşatır. Allah’ın Rasulü olmadan Allah’ı bilmek mümkün değildir. Allah Tealâ buyuruyor: “Eğer ona (peygambere) itaat ederseniz doğru yolu bulmuş olursunuz...” (Nur, 54) “Kim Rasul’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur...” (Nisa, 80). Görülüyor ki Habib-i Hüda s.a.v. Efendimiz’e itaat etmeden Allah’a itaatten söz edilemez. Allah’a itaatin anahtarı, O’nun Rasulü’ne itaattir.
Allah Tealâ’nın rızası, Rasulullah s.a.v. Efendimiz’e yakınlaşmadan, hoşnutluğunu kazanmadan mümkün değildir. Elbette elçiyi baştacı eden, gönderenin katında baştacı olur.
-
RASULULLAH S.A.S. E İTAAT - 1
"Kim Rasul'e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni
onların üzerine koruyucu göndermedik."1diye buyuruyor Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ!..
Bu ayetin inmesine sebeb olan olay şu şekilde beyan edilir:
"Nebî (s.a.s.), Medine'de iken şöyle buyurdu:
"Beni seven Allah'ı sevmiş, bana itaat eden Allah'a itaat etmiş olur."
Bunun üzerine münafıklar dediler ki:
Bu adamın dediğini işitiyor musunuz? Şirke yaklaştı, oysa Allah'dan başkasına ibadeti
nehye diyor. Bu sözleri söylemesinin, hristiyanların İsâ b. Meryem'i rab edindikleri gibi,
bizim de kendisini rab edinmemizi istemesinden başka bir sebebi olabilir mi?
Bunun üzerine Allah, Nebî (s.a.s.)'in söylediklerini tasdik etmek üzere: "Kim Rasul'e itaat
ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur." buyruğunu indirdi."2
İslâm Milleti'nin "Peygamberlerin vârisleri olan âlimleri" arasında mutlâk muctehidlerden
İmam Muhammed b. İdris eş-Şâfiî (rh.a.), "er-Risâle" adlı meşhur eserinde şöyle der:
"Allah: 'Kim Rasul'e itaat ederse, gerçekten Allah'a itaat etmiş olur." buyurmuştur.
Bu ayetlerde Allah, insanlara, Hz. Peygamber'e bey'at etmenin kendisine beyat etmek
olduğunu, yine Hz. Peygamber'e itaat etmenin de kendisine itaat etmek olduğunu bildirmiştir.
Yine yüce Allah, onlara bildirmiştir ki, Peygamber'in hükmü, O'nun hükmü demektir. Çünkü
Allah, Peygamber'in hükmüne uymayı farz kılmış, ezelî ilminde geçtiği üzere O'nu, ma'sum
ve muvaffak kılmakla mutluluğa erdirmiş, O'nun insanları doğru yola ilettiğine ve kendi
emrine uyduğuna tanıklık etmiştir.
Böylece Allah, kullarını Peygambere itaate mecbur ederek ve onlara, Ona itaatin kendisine
itaat olduğunu bildirerek farzını pekiştirmiştir.
Kısaca, Allah, insanlara hem kendi emrine, hem de Peygamberinin emrine uymalarını farz
kıldığını, Peygamberine itaatin, kendisine itaat olduğunu bildirmiştir. Sonra da yüce Allah,
Peygamberinin de kendi emrine uymasının farz olduğunu bildirmiştir."3
İmam Fahruddîn er- Râzî (rh.a.), Mefâtihil-Gayb adlı ünlü tefsirinde şunları anlatır:
Cenâb-ı Hakkın: Kim Rasule itaat ederse, gerçekten Allaha itaat etmiş olur buyruğu, O
Rasulün, bütün emir ve nehiylerde, Allahdan tebliğ ettiği bütün hususlarda Mâsum olduğuna
delâlet eden en güçlü delillerden birisidir. Zirâ Hz. Peygamber (s.a.s.) bunlardan herhangi
birinde hatâ etmiş olsaydı, Ona itaat, Allaha itaat etmek kabilinden olmazdı. Yine, Hz.
Peygamberin bütün fiilleri hususunda da mâsum olması gerekir. Çünkü Allah Teâlâ, Ona
uyunuz (Enâm, 6/153) ayetiyle, Ona ittiba etmeyi emretmiştir. Ona uymak, ittiba etmek
ise, başkası yaptığı için, başkasının yapmış olduğu o fiilinin bir mislini yapmaktan ibarettir.
Binâenaleyh, o fiilin bir mislini yapan kimse, Allaha Ona uyunuz emrinden itaat etmiş
olur. Binâenaleyh, bütün söz ve fiillerinde, delilin tahsis ettiği durum hariç, Peygambere
inkiyâd etmenin Allaha itaat ve Onun hükümlerine inkiyâd etmek olduğu sabit olur.4
Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
Her kim bana itaat ederse, Allaha itaat etmiştir. Her kim bana isyan ederse, Allaha isyan
etmiştir.5
Allâme İbn Hacer el- Askalânî (rh.a.), Sahih-i Buhârînin şerhi olan Fethul-Bârî adlı
eserinde bu hadisi şerh ederken şöyle der:
Bu, şu demektir: Çünkü ben ancak yüce Allahın emrettiğini emrederim. Her kim benim
emrettiğimi yapacak olursa, ancak onu emretmemi bana emredene (Allaha) itaat etmiş olur.
Mânânın şu şekilde olması da muhtemeldir: Çünkü yüce Allah, bana itaati emretmiştir. Her
kim bana itaat ederse, Allahın bana itaat edilmesi gerektiği ile ilgili emrine itaat etmiş olur.
Masiyette de durum böyledir.
İtaat, emredileni yerine getirmek, yasak edilenden kaçınmak demektir. İsyan ise, bunun tam
aksidir.6
İbn Ömer (r.anhuma) anlatıyor:
Ashabdan bir grupla Rasulullah (s.a.s.)ın yanındaydık. Bir ara bize:
Hey sizler, yüce Allahın sizlere gönderdiği bir Rasul olduğumu biliyorsunuz değil mi?
diye sordu.
Evet, biliyoruz, dedik.
Yüce Allah kitabında bana itaat edenin, Allaha itaat etmiş olacağını yazdığını da
biliyorsunuz değil mi? diye sordu.
Tabi ki, şehadet ederiz ki, sana itaat eden, Allaha itaat etmiş olur. Sana itaat etmek de
Allaha itaattendir, karşılığını verdik.
Bunun üzerine şöyle buyurdu:
Bana itaat etmeniz, Allaha itaat etmeniz demektir. İmamlarınıza (yöneticilerinize)itaat
etmeniz de bana itaat demektir.7
Şeksiz, şübhesiz ve katıksız iman eden Muvahhid Müminler, Rasulullah (s.a.s.)e itaat
etmenin farz olduğuna inanır ve gereğini yerine getirmeye gayret ederler
Rasulullah
(s.a.s.)i hayat önderi ve örneği kabul edip Ona itaatin yegâne Rabbimiz ve İlâhımız Allahın
kati bir emri olduğuna iman eden Muvahhid Müminler, bütün imkânlarını sarf ederek bu
farzı yerine getirirler
Rabbimiz Allah Azze ve Cellenin insan kulları arasında seçkin kıldığı ve Rasul olarak
seçip vahye muhatap kıldığı bütün Nebi ve Rasul kullarına itaat edilmesini kullarına farz
kılmıştır
Şöyle buyurur Allah Teâlâ:
"Biz, Rasullerimizden hiç kimseyi ancak Allahın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka
bir şeyle göndermedik." 8
"De ki: Allaha itaat edin, Rasule itaat edin. Eğer yine yüz çevirirseniz, artık Onun
(Peygamberin) sorumluluğu Kendisine yüklenen, sizin sorumluluğunuz da size yüklenendir.
Eğer Ona itaat ederseniz, hidayet bulmuş olursunuz. Rasule düşen, apaçık bir tebliğden
başkası değildir."9
"Rasulun görevi, apaçık tebliğ etmek ve davete icâbet edenleri bir araya getirip kardeşler
yaparak İslâm Milletini oluşturmak, ümmetin vahdetini sağlamaktır
Bu tebliğe kulak
verenler, bu davete icâbet edenler ise, hidayet bulmuş olur, mutluluk elde eder, dünyada izzet,
ahirette cennet ehli olurlar
İşte gerçek kurtuluş budur!..
Âlemlerin Rabbi ve İlâhı Allah Teâlâ, insan kullarının irşâdı için gönderdiği hidayet rehberleri
olan Nebiler ve Rasuller (Allahın salât ve selâmı cümlesinin üzerine olsun), kavimlerinin
insanlarını Allaha kul olmaya, hükümlerine teslim olup itaat etmeye davet ederken, Allahın
izniyle Kendisine itaat etmelerini beyan etmişlerdir
Çünkü Onlara itaat eden Allaha itaat
etmiştir
Onlar, Allah Azze ve Cellenin emriyle hareket eden ismet sahibi, yani masum
şahsiyetlerdir
Kendisinden başka hak ilâh olmayan, yegâne hüküm koyucu ve hükmüne boyun eğdirici
Rabbimiz Allah, hayat kitabımız Kurân-ı Kerimde bu gerçeği şöyle beyan buyurur:
Nuh kavmi de gönderilen (Peygamber)leri yalanladı.
Hani onlara kardeşleri Nuh: Sakınmaz mısınız ? demişti.
Gerçek şu ki ben, size gönderilmiş güvenli bir Rasulum.
Artık Allahdan korkup sakının ve bana itaat edin.
Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum, ücretim yalnız Âlemlerin Rabbine aiddir.
Artık Allahdan korkup sakının ve bana itaat edin.10
Ad (kavmi) de gönderilen (Rasul)leri yalanladı.
Hani onlara kardeşleri Hûd: Sakınmaz mısınız? demişti.
Gerçek şu ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Rasulum.
Artık Allahdan korkup sakının ve bana itaat edin.11
Semud (kavmi)de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.
Hani onlara kardeşleri Salih: Sakınmaz mısınız? demişti.
Gerçek şu ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Rasulum.
Artık Allahdan korkup sakının ve bana itaat edin.12
Lût (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı.
Hani onlara kardeşleri Lût: Sakınmaz mısınız? demişti.
Gerçek şu ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Rasulum.
Artık Allahdan korkup sakının ve bana itaat edin."13
Eyke halkı da, gönderilen (peygamber)leri yalanladı.
Hani onlara Şuayb: Sakınmaz mısınız? demişti.
Gerçek şu ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Rasulum.
Artık Allahdan korkup sakının ve bana itaat edin.14
İsâ, açık belgelerle gelince, dedi ki: Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa
düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allahdan sakının ve bana itaat
edin.15
Benden önceki Tevratı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak üzere
size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allahdan korkup bana itaat edin.16
Delil olarak beyan edilen ayetlerde apaçık görülüp anlaşıldığı gibi, bütün Nebî ve Rasul
yüce şahsiyetler, Allahın emri ve izniyle kendilerine itaat edilmesini istemişlerdi
Onlara
itaat, onların vahiy ile Allahdan aldıkları Allahın emir ve nehiylerine itaattir
Allah,
onlara kitab ve hikmeti vermiştir
Kitab, Allahın hükümlerini beyan ederken, hikmet
onların nasıl uygulanacağını, Allahın rızası ve muradı doğrultusunda uygulamasını gündeme
getirmektedir
Yâni, Kitab ve Sünnet bütünlüğü!..
Katıksız iman eden Muvahhid Müminlerin olmazsa olmazları Allaha ve Rasulü (s.a.s.)e
itaat etmektir!..
Kendisinden başka hüküm koyucu hak ilâh olmayan Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ şöyle
buyurur:
Allaha itaat edin ve Rasule de itaat edin. Şayet yüz çevirecek olursanız, artık Rasulümüz
üzerine düşen (yalnızca) apaçık bir tebliğ (gerçeği en yalın biçimde size iletme)lidir.17
Sana savaş ganimetlerini sorarlar. De ki: Ganimetler, Allahın ve Rasulünündür. Buna göre,
eğer mümin iseniz Allahdan korkup sakının, aranızı düzeltin ve Allaha ve Rasulüne itaat
edin.18
Ey iman edenler, Allaha ve Rasulüne itaat edin. Siz de işitiyorken, ondan yüz çevirmeyin.
Ve: Biz işittik, dedikleri hâlde, gerçekte işitmeyenler gibi olmayın.19
Allaha ve Rasulüne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız,
gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.20
De ki: Eğer siz Allahı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı
bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
De ki: Allaha ve Rasulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse, şübhesiz Allah, kâfirleri
sevmez. 21
Ey iman edenler, Allaha itaat edin, Rasule itaat edin ve sizden olan emir sahiblerine de.22
Allaha itaat edin, Peygambere itaat edin ve sakının. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki,
Rasulümüze düşen, ancak apaçık bir tebliğdir.23
Şu hâlde namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allaha ve Onun Rasulüne itaat edin.
Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.24
Hayır, öyle değil. Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeyler için seni hakem kılıp
sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim
olmadıkça iman etmiş olmazlar.25
Yegâne önderimiz ve hayat örneğimiz Rasulullah Muhammed (s.a.s.)e itaat etmek, böyle bir
teslimiyetle gerçekleşir
Katıksız iman edenlerin kalbinde hiçbir sıkıntı olmadan itaat eder
ve teslim olurlar
Rasulullah (s.a.s.)e itaat konusunda mümin Müslümanların kesin tavrı: İşittik ve itaat ettik!
Rabbimiz Allah Teâlâ, bu konuda şöyle buyurur:
Onlar derler ki: Allaha ve Rasulüne iman ettik ve itaat ettik sonra bunun ardından
onlardan bir grup sırt çevirir. Bunlar, iman etmiş değillerdir.26
Aralarında hükmetmesi için Allaha ve Rasulüne çağrıldıkları zaman mümin olanların
sözü: İşittik ve itaat ettik demeleridir. İşte felâha kavuşanlar bunlardır.
Kim Allaha ve Rasulüne itaat ederse ve Allahdan korkup Ondan sakınırsa, işte kurtuluşa ve
mutluluğa erenler bunlardır.27
Rasul, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, müminlerde. Tümü, Allaha, meleklerine,
kitablarına, ve Rasullerine inandı. Onun Rasulleri arasında hiçbirini (diğerinden)
ayırdetmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz, bağışlamanı (dileriz) varış ancak Sanadır
dediler.28
Katıksız imanlarının gereği Rasulullah (s.a.s.)e tam teslimiyetle itaat eden Muvahhid
Mümin Müslümanların, Rabbleri Allah tarafından kendilerine verilecek mükâfat şöyle beyan
olunmuştur:
Dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin ve Rasule itaat edin. Umulur ki, rahmete
kavuşturulmuş olursunuz.29
Allaha ve ve Rasulüne itaat edin ki, merhamet olunasınız.30
Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velîleridirler, iyiliği emreder, kötülükten
sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve Allaha ve Rasulüne itaat ederler.
İşte Allahın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şübhesiz Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm
ve hikmet sahibidir.31
Ey iman edenler, Allahdan sakının ve sözü doğru söyleyin.
Ki O (Allah,) amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allaha ve Rasulüne
itaat ederse, artık o, en büyük kurtuluşla kurtulmuştur.32
Kim Allaha ve Rasulüne itaat ederse, (Allah) onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar.
33
Eğer Allaha ve Rasulüne itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden hiç bir şey eksiltmez.
Şübhesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. 34
Bunlar, Allahın sınırlarıdır. Kim Allaha ve Rasulüne itaat ederse, onu, altından ırmaklar
akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere koyar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.35
Kim Allaha ve Rasulüne itaat ederse, işte onlar, Allahın kendilerine nimet verdiği
Peygamberler, sıddîklar, şehidler ve Salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar.36
Katıksız iman eden ve imanların gereği olan Allaha Rasulü (s.a.s.)e itaat edenlerin mükâfatı
ayetlerde böyle beyan olundu
Allaha ve Rasulullah (s.a.s.)e itaat etmeyenlerin cezası ise
şöyle beyan edilir ayetlerde:
Gerçekten Allah, kâfirleri lânetlemiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır.
Orada ebedî olarak kalıcıdırlar. Onlar, ne bir velî, ne bir yardımcı bulamayacaklardır.
Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki : Eyvahlar bize, keşke Allaha itaat
etseydik ve Rasule itaat etseydik.
Ve dediler ki: Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece
onlar bizi yoldan saptırmış oldular.
Rabbimiz, onlara azabdan iki katını ver ve büyük bir lânet ile lânet et.37
Rabbimiz Allah Teâlâ, hayat kitabımız Kur-ânda, yegâne önderimiz Rasulullah (s.a.s.)e itaat
eden mümin Müslümanların mükâfatlarını ve Ona itaat etmeyenlerin cezasını böyle beyan
buyurmaktadır
Bu konuda, meşhur müfessirlerden Elmalılı M. Hamdi Yazır (rh.a)in tefsirinde yer alan çok
güzel ve isabetli bir tesbitini paylaşmakta fayda umuyoruz
şöyle diyor Elmalılı Hamdi
Yazır:
Rasulullah (s.a.s.)e uymak, yalnız Ben özümü Allaha teslim ettim (Âl-î İmran, 3/20)
diye bütün sevgiyi sırf Allahda toplayıp, Ona teslim olduğunu sunmakta ve itaati yalnızca
Ona yapmaktır. Hz. Muhammede de sırf Allahın Rasulü, görevlendirdiği Peygamberi, dinin
tebliğcisi, hidayetinin ve emirlerinin bildiricisi ve habercisi olduğundan dolayı, yine sırf Allah
için uymak ve izinden gitmektir.
Birine uyarken, onun karşısında veya yanında diğer birine veya ikisine daha uymak başka
şey, tek başına ve yalnızca Ona uyarken, Onun namına, Onun bir adamını, bir görevlisini
tanımak yine başka bir şeydir. Bir elçiyi tanımak, onun kendisini değil, onu görevlendirip
gönderen makamı tanımaktır. Meselâ, bir devletin elçisini, memurunu reddetmek demek
olduğu gibi, Allahın elçisi demek olan Peygamberi kabul etmeyip reddetmek de Allaha
küfür ve saygısızlıktır. Bundan dolayı Allahın Rasulüne itaat etmekten kaçınanlar, Allaha
ibadet ve itaatten kaçınan kâfirlerdir. Allah da kâfirleri sevmez, küfrün hiçbir çeşidine razı
olmaz.38
Ve Rabbimiz Allah Azze ve Cellenin buyruğu:
Ey iman edenler, Allaha itaat edin, Rasule itaat edin ve kendi amellerinizi geçersiz
kılmayın.39
----------------------------------------------------------
1- Nisa, 4/80
2- Mukâtil b. Süleyman, Tefsir-i Kebîr, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 2006, c.1, sh.383-
384.
İbnül-Cevzî, Zadül-Mesîr Fî İlmit-Tefsir, çev. Doç. Dr. Abdulvehhab Öztürk, İst. 2009,
c.1,sh.599.
Fahruddîn er-Râzî, Tefsir-i Kebîr- Mefâtihul Gayb, çev. Prof. Dr. Suat Yıldırım, vdğ. Ank.
1990, c.8,sh.180.
3- Muhammed b. İdris eş- Şâfiî, er-Risâle, çev. Prof Dr. Abdülkadir Şener- prof. Dr.
İbrahim Çalışkan, Ank. 1996, sh.53-57, Md. 270-271-279-281.
4- Fahreddîn er-Râzî, A.g.e c.8, sh.179.
5- Sahîh-i Buharî, Kitabul-Ahkâm, B.1, Hds.1.
Kitabul-Cihad ves-Siyer, B. 108, Hds.164
Sahih-i Müslim Kitabu'l-İmâre, B.8, Hds.32-33.
İmam Nesâî es-Sünnenül Kübrâ, çev. Hasan Yıldız, İst. 2011, c.8, sh.115, Hds. 8674.
Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.2, sh.244,342.
6- İbn Hacer el-Askelânî, Fethul-Bârî-Muhtasar, çev. Dr. İbrahim Tüfekçi, İst. 2008,
c.14, sh.151.
7- Celâleddin es-Suyutî, ed-Dürrül-Mensûr, çev. Hasan Yıldız, İst. 2012, c.4, sh.527-
528. İbnul- Munzir ve Hâtibden.
8- Nisa, 4/64.
9- Nûr, 24/54.
10- Şuara, 26/105-110.
11- Şuara, 26/123-126.
12- Şuara, 26/141-144.
13- Şuara, 26/160-163.
14- Şuara, 26/176-179.
15- Zuhruf, 43/63.
16- Âl-İmrân, 3/50.
17- Teğabün, 64/12.
18- Enfal, 8/1.
19- Enfal, 8/20-21.
20- Enfal, 8/46.
21- Âl-İmrân, 3/31-32.
22- Nisa, 4/59.
23- Mâide, 5/92.
24- Mücadele, 58/13.
25- Nisa, 4/65.
26- Nûr, 24/47.
27- Nûr, 24/51-52.
28- Bakara, 2/285.
29- Nûr, 24/56.
30- Âl-İmrân, 3/132.
31- Tevbe, 9/71.
32- Ahzab, 33/70-71.
33- Fetih, 48/17.
34- Hucurat, 49/14.
35- Nisa, 4/13.
36- Nisa, 4/69.
37- Ahzab, 33/64-68.
38-Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, İst. 2001, C.2, Sh.328. (Yenda
Yayınları) Sadeleşmiş nusha, C.2, Sh.343. (Azim Yayınları)
39- Muhammed, 47/33.