Gönderen Konu: DEVLET MİLLET AYKIRILIĞI  (Okunma sayısı 267 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
DEVLET MİLLET AYKIRILIĞI
« : Eylül 29, 2019, 10:29:40 ÖÖ »
DEVLET MİLLET AYKIRILIĞI

Türkiye nüfusunun yüzde doksanı Müslümandır. Yönetimi laik sistemdir. İslam ile laikliği kaynaştırmak mümkün değildir. Çünkü İslam, kâinatı yaratan Allah Teâlâ’nın sistemidir. Laiklik ise kin, öfke ve intikam fokurdayan bir baskıdan ibarettir. Ayrıca düşmanca bir aldatmaca ve sinsi bir asimilasyon hareketidir. Var ya da yok olma savaşıdır.

Ne kadar garip! Halkın tamamına yakını Müslüman, devleti laik, farkında mısınız?

Bunları sorgulama yapmak gerekir. Sorgulama yapmayan ya da yapamayan toplum, yanlışlarını ayıklama fırsatı bulamaz. Çeşitli baskı ve ihanet tehlikesi korkakları, hakikat yolculuğuna çıkma iradesine sahip olamazlar. Hak ve hakikat onlar için ancak hayalden ibaret birer iddiadır. Onlar için hakkı kazanmak ve hakikate ermek hayalî bir iddiadır. Böyle bir ülkede Allah’ın indirdiği dini savunmak, kenarından köşesinden alıntı yaparak vaziyeti idare etmekten başka bir değer ifade etmez. Ayıklama yaparak bilinç düzeyini ayarlamak gerekir.

Müslüman milletin inancında faiz haramdır, alış verişi, Allah Teâlâ ve Resûlü Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ile açık bir savaştır. Bu kesin yasağa, mümin Müslümanların açık ve net tavır koyması şarttır. Faiz sistemine tepki göstermeyen herhangi bir Müslümanın, mümin olması kuru bir iddiadan ibarettir. Çünkü yaratan, yaşatan, öldüren ve sonra hesaba çekecek olan Allah Teâlâ; “Ey iman edenler! Allah’tan ittika ediniz, faizden arta kalanı terk ediniz, eğer siz mü’minler iseniz.” (Bakara: 2/278) buyurur. Yalnızca bu ayette bile faiz ile ilgili hüküm tartışmaya açık değildir. Faiz haramdır. Bu kesin bir hükümdür.

Kur’an’ı Kerîm’de “Eğer siz mü’minler iseniz” ifadesi sekiz yerde zikredilirken hepsi imanla ilgili konuları ihtiva etmektedir. Meselenin aslını Kur’an’ı araştırarak özüne vakıf olamayan Müslümanlar, sürekli olarak abluka ve baskı altında tutulmaktadırlar. Bu, ehli salip Avrupa ve Amerika’nın, düşmanca zulmüdür. Aynı zamanda Müslümanların da ihanete varan ihmalleridir. İslam’a düşmanlarından daha çok Müslümanlar zarar vermektedirler.

Bu yüzden de Müslümanlar, laik devlet ve laisizmin savunucuları karşısında yetersiz kalmaktadırlar. Müslümanlar, Ulul’azîm ve yiğitlerin piri Nûh aleyhisselamın direncini, İbrahim aleyhisselamın mantığını, tevekkülünü ve iradesini, Yûsuf aleyhisselamın metanet, kararlılık ve mücadele tekniğini, son peygamber Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin her şeyi ile mücadele hayatını örnek alıp ona göre mücadele etmeleri gerekirken O’nun sünnetini yaşamaktan korkuyor, çekiniyorlar. Bunun için de tefrika illetinden ve çaresizliğin zilletinden kurtulamıyorlar. Devletin laiklik baskısı ile de sinip, morfinleniyorlar.

Dolayısı ile devlet, laikliği “din işleri ayrı, devlet işleri ayrı” şeklinde tanım yapsa da, laikliği baskı unsuru olarak kullanmaktadır. Tabii devlet, dinin etkinliğinden korunmak için dini, devlet içinde bir genel müdürlük seviyesinde bir memuriyet muadili görmektedir ve öyle de yönetmektedir. En ufak bir meselede bile müdahale etmektedir. Devletin bu tanımını, laikler kabul etmemektedirler. Bugün devlet nazarında laiklik, dinden daha çok kabul görmektedir. Bu vesile ile dinin etkisini minimize eden laiklik insanları körü körüne kötülüğe sürüklemektedir. Laiklik, her şeyden daha çok ahlâkî değerlerimizi, dolayısı ile aile gibi bir kurumumuzu çökertti. Özellikle genç nesillerimizde ar hayâ bırakmadı. İnsan onurunu ayaklar altına serdi. Kendi öz çocuğunu, sevgilisi ile boğarak öldüren analar türetti. Hasta çocuğunu yatağında bırakıp meçhul erkeğin kucağına koşan genç kadınları ihdas etti. Özürlü kızını, şehvetperestlere pazarlayan babalar ve buna seyirci kalan analar hortlattı.

Bu gidişle insanlık daha da vahşileşecektir. Daha çok DNA testleri yapılacaktır. Aile hepten çöküp kaybolacaktır. Şiddet kendiliğinden zirve yapacaktır. Daha çok insanlar birilerine bilenip körü körüne düşmanca davranacaklardır. Birbirlerini hunharca hırpalayacaklardır. Bütün bunları bir araya yerleştirip düşününce insanlığın geleceği elbette hüsrandan başka bir netice vermeyecektir. İnsanlığın geleceği kapkaranlık kâbus olacaktır.

Devletin ilkeleri ile milletin ideallerinin ayrılığı yüzünden düzenin sarsıntısı ve artı şokları önlenemeyecek sürecektir. Hâlâ devlet laiklikten medet umacak ve tahribat zirve yapacaktır.

Ümitsizsiniz! Nerde ne yapasınız? Ey Müslümanlar! Esselamu aleykum.

İlhan Oral.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41